'İslamiyet Türk'ü ve Kürt’ü kardeş yaptı'
Son saldırılarla tamamen çığırından çıkan ırkçı terörün, bin yıllık Türk ve Kürt kardeşliğini sarsma potansiyeli taşıyan tehlikeli bir gerilime yol açması üzerine bir açıklama yapan Namaz Gönüllüleri Platformu; Türkleri ve Kürtleri etle tırnak yapan İslam kardeşliğinin gücüne dikkat çekti.
14 Yıl Önce Güncellendi
2011-10-21 16:10:56
Namaz Gönüllüleri adına yaptıkları ortak açıklamada, “cemaatle kılınan namazların, farklı unsurları günde beş kez bir araya getirerek kaynaştırdığını” hatırlatan Platform kurucuları Abdullah Yıldız, Cemil Tokpınar ve Ahmet Bulut, özetle şu görüşlere yer verdiler:
“Allah katında tek din İslâm olup, Rabbimizin bize lâyık gördüğü tek isim de Müslüman’dır. Bu kimlik tanımlaması; kavim, kabile, renk, dil, kültür ve coğrafya esasına dayalı tüm aidiyetlerin yerine bir tek esası; “Îman/İslâm kardeşliği” esasını koyar. Tevhîd akidesine inanıp Müslüman ismini alan insanlar, hayatlarının merkezine Allah’ı yerleştirerek tepeden tırnağa “Allah’ın boyası” ile boyanırlar.
Müslümanlar, farklı dil ve renkleri, mezhepleri ve meşrepleri ile birlikte “din kardeşleri” olurlar. Kur’ân-ı Kerîm, Hucurat sûresinde, “Sadece iman edenlerin kardeş olduklarını” beyan eder.
Bu iman, öylesine güçlü ve belirleyicidir ki, Peygamberimizin (s.) Mekke’den Medine’ye hicret etmesi ile birlikte, ensâr (Medineli müminler) ile muhacir (Mekkeli müminler) arasında eşsiz bir kardeşliğe vücut vermekle kalmamış, Hicret’ten önce Medine’de yaklaşık 120 yıl boyunca birbirlerinin kanını döken Evs ve Hazreç kabileleri arasındaki kin ve düşmanlığa da son verip, onları sımsıkı birbirine kaynaştırmıştır.
Onların kalplerinin birbirine ısınmasında elbette, Mescid-i Nebi’de her gün beş vakit omuz omuza kıldıkları cemaat namazlarının payı oldukça fazladır. Rabbimiz, her namazda aynı iman ve heyecanla huzuruna gelip vahiy potasında eriyen bu insanları birbirine kenetlemiştir:
Kur’ân-ı Kerim, Âl-i İmran suresinin 103.âyetinde, o günün ve bugünün müminlerine seslenir:
"Hep birlikte sımsıkı Allah'ın ipine sarılın ve sakın tefrikaya düşüp ayrılmayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinizin düşmanları idiniz de O, kalplerinizi kaynaştırmıştı. İşte O'nun bu nimeti sâyesinde kardeş olmuştunuz. Siz bir ateş çukurunun kenarında iken sizi oradan da O kurtarmıştı. Umulur ki hidayete erersiniz diye Allah size âyetlerini böyle açıklar."
“İslâm’ın Oğulları” Olmalıyız
Böylesi fitne ve kargaşa zamanlarında etnik aidiyetlerin arka plana atılması gerektiğini hatırlatan Namaz Gönüllüleri temsilcileri, Selman-ı Farisi’nin bir sözüne dikkat çektiler: Köken olarak Fars/İran asıllı olan Selmân (r.a), bir toplantıda, insanların soy kütüklerine gönderme yaparak kendilerini tanıttıklarını görünce şöyle der:
“Ben de Selmân bin İslâm bin İslâm bin İslâm’ım” (Yani İslâm oğlu, İslâm oğlu, İslâm oğlu Selmân’ım). İşte bugünkü ortamda, Türkiye ve Dünya Müslümanları, Hz. Selman’ın (r.a) bu tavrını örnek almalıdırlar. Unutmayalım ki, İslâmiyet, İranlı Selman’ı, Habeşli Bilâl’, Rum Suheyb’i ve diğerlerini bu anlayışla “kardeş” kıldı…
Mekke fethedildiğinde, Rasûlüllah’ın (s.) talimatıyla Kâbe’nin üzerine çıkan Hz. Bilâl, bazı müşriklerin ‘Bir siyahî Kâbe’nin üzerinde ha!’ mırıltıları arasında ezan okudu. Gerçekleştirdiği büyük değişimle “İslâm Çağı”nı açan Rasûlüllah (s.) sonra şöyle konuştu:
“İslâm çağında cahiliye özelliklerini ortaya çıkarmayın. Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Müslümanlar kendilerinden olmayanlara karşı birdirler, bütündürler. Düşmanlarına karşı topluca hareket eder, birbirleriyle yardımlaşırlar.”
Cemaat Namazlarına Önem Verelim
Müslümanların kardeşlik bilincini sürekli diri tutacak olan en önemli unsurun, camilerde cemaatle kılınan namazlar olacağını söyleyen Namaz Platformu kurucuları, halkımıza şu duayı önerdiler:
"Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve kalplerimizde iman edenlere karşı bir kin-nefret/kötü duygu bırakma. Rabbimiz, gerçekten Sen, çok şefkatlisin, çok esirgeyicisin." (Haşr 59/10)
SON VİDEO HABER
Haber Ara