Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Kürtlerin de bir M.Luther King'i olmayacak mı?

Kürt aydınlarına büyük bir rol düşmektedir. Martin Luther gibi bir dünya hayal ederek Türkiye'nin ve Kürtlerin önüne bir vizyon koymak zorundalar.

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-10-06 16:00:21

Kürtlerin de bir M.Luther King'i olmayacak mı?
Doç Dr. İlhan Kaya *

Seçimlerinden bu yana PKK’nın eylemlerini arttırmasının temel nedenlerini ben de birçok kişi gibi anlamakta güçlük çekiyorum.

Şiddeti tırmandırarak, devleti güç kullanmaya zorlayarak nasıl bir sonuca ulaşılmaya çalışıldığını anlayamıyorum. Sivil bir anayasa yapma konusunda ilk kez toplumun her kesiminde bir mutabakat oluşmuşken ve tarihte ilk defa Kürt sorununu çözmeye bu kadar yaklaşılmışken gerginlik ve şiddetin zirveye ulaşmasını anlamak mümkün değil.

Artan şiddetin Kürt sorununu daha da çetrefil hale getirdiği açık. PKK eylemlerini arttırdıkça, şiddeti tahrik ettikçe, güvenlik güçleri PKK’ya misliyle cevap verme psikolojisine kapılmaktadır. Acı ve gözyaşının yürekleri yaktığı bir dönemde, aklıselim siyaset devreden çıkıyor.

Kürtler devletin yanlış, bazen de kasıtlı uygulamalarından çok çekti. JİTEM benzeri devlet örgütlenmeleri Kürt kolektif hafızasında çok derin yaralar bıraktı. Tepeden bakan devlet görevlileri, bölge halkının devlete olan güvenlerinde ve bu ülkeye olan aidiyetlerinde büyük erozyonlara yol açtı.

Ayrımcı politikalar ve haksız uygulamalara karşı insanların sığınacakları güvenli bir adalet mekanizmasının yokluğu, bölge halkının beraber yaşama arzusuna büyük darbeler vurdu.

Muhalefetsiz siyaset


Devletin bu tür haksız uygulamaları PKK gibi şiddet yanlısı örgütlerin ortaya çıkmasına, zemin bulmasına ve toplum nezdinde kök salmasına neden oldu. PKK, Kürtler arasındaki olumsuz devlet algısı üzerinde yoğun bir mesai yaparak sorunun daha da derinleşmesi için elinden geleni yaptı.

Sivilleri öldürerek, eylemlerini Doğu ve Güneydoğu bölgelerinin dışına taşırarak ve sansasyonel hale dönüştürerek, asırlardır beraber yaşayan toplumların birbirine kuşkuyla bakmasını sağlamaya çalıştı.

PKK bununla da yetinmeyip Kürtler üzerinde ciddi baskı kurarak, farklı düşünen kesimleri bertaraf ederek, Kürt siyasetinde adeta bir tekelcilik oluşturdu. Aykırı söylem ve hareketler, örgütün baskısı ve korkusundan dolayı kendini ifade edemez hale geldi.

Baskı ve sindirmeler Kürt siyasetini adeta muhalefetsiz hale getirdi. Arkasında silahlı bir örgüt desteği olan bir siyasi hareketle nasıl mücadele edebilirsiniz ki?

Bölge insanı yıllarca adeta iki ateş arasında sıkışıp kaldı. Bir yandan devletin bir kısım organlarının hukuk dışı, onur kırıcı ve dışlayıcı muameleleri, öte yandan PKK ve onun uzantısı ‘sivil’ yapıların tehdit, şiddet ve yıldırmaları bölge insanını canından bezdirdi. Siyasetin bu kadar zor olduğu başka bir yer var mıdır bilemiyorum.

Peki, Kürtler ve Türklerin ortak bir geleceğe ümitle bakabilme imkânı var mı? Ben şiddetin hiçbir zaman çözüm getirmeyeceği kanaatindeyim. Şiddet, ayrılıkları körüklüyor. Şiddet ortadan kalkmadan özgür bir düşünme ve problem çözme ortamının oluşması mümkün değildir.

Bu bakımdan devlet her vatandaşın özgürce düşünme ve yaşama hakkını garanti altına almak zorundadır. Aksi takdirde devletin varlık sebebi tartışmalı hale gelir. Özgürlük hem Türkiye’nin bekası hem de Kürtlerin onurlu yaşamı için bir zarurettir.

Kürt aydınlarına, kanaat önderlerine ve siyasetçilerine çok büyük bir rol düşmektedir. Onlar şiddeti reddederek ve Kürtlerin haklı taleplerini özgürce savunarak Kürt siyasetine yön vermek zorundalar. Martin Luther King gibi bir dünya hayal ederek Türkiye’nin ve Kürtlerin önüne bir vizyon koymak zorundalar.

Bunu cesaretle yapmalı ve kitleselleştirmeliler. Kürtleri şiddet sarmalının içerisine çeken tarihsel süreçleri çok iyi okuyarak, kapsayıcı bir gelecek vizyonu ortaya koymak zorundalar. Bu ülkede herkes etnik, dini ve kültürel aidiyetlerini hiçbir ötekileşme duygusuna kapılmadan rahatlıkla ortaya koyabilmeli.

Hak ve özgürlüklerin teminatı için ilkesel bir duruş sergilemeliyiz. İster devlet, ister PKK olsun, eğer özgürlük alanlarımızı daraltmaya kalkışıyorsa karşı gelmeli ve buna izin vermemeliyiz. Onurlu bir yaşam ve gelecek için şiddeti teşvik eden veya kışkırtan kesimlere karşı net bir tavır koymalı, siyasetin ve tartışmanın önünü açmalıyız.

Şiddete prim vermedi


Martin Luther King siyahlara uygulanan onca zulme ve şiddete rağmen duruşunu ve yürüyüşünü hiç bozmadı. Şiddeti körüklemek isteyen kesimlere hiçbir zaman prim vermedi. Öncülüğünü yaptığı hareket bütün tahriklere rağmen beraber yaşamayı amaç edindi.

Sonuçta hem siyahlar hem de beyazlar konuşarak beraber yaşamanın zeminini ve mekanizmalarını oluşturdular. Kaldı ki siyah ve beyazlar arasındaki ayrım uç bir örnektir. Irksal ayrım ABD’de kurumsallaşmış ve hayatın her alanına nüfuz etmişti. Bugün orta yaşlardaki birçok siyah Amerikalının dedesi ya da ninesi köle idi. Birçok siyah Amerikalının babası ya da annesi beyazlarla aynı restoranda yemek yiyemiyor, aynı tuvaleti kullanamıyordu.

Türkiye’de böylesine derin bir toplumsal ayrımcılık hiç yaşanmadı. Ama bütün bu zorluklara rağmen ABD özgürlük alanlarını genişletti ve siyahların kırık gönüllerini tamir etmeye çalıştı. Siyahlar kölelikten gelip eşit vatandaşlık statüsüne geçti.

Kürtler artık şiddet sarmalının oluşturduğu stigmadan kurtulmak zorundadırlar. Onların gücü mağduriyetlerinde. Bu gücü kullanarak, yıllardır devam eden haksızlık ve ayrımcılıklardan sıyrılabilirler. Mazlumken zalim olmamalılar. Değişen dünyayı, Türkiye’yi doğru okuyabilmeliler.

PKK gibi örgütlerin zuhur etmesine neden olan Türkiye yok artık. Ekonomik standartlarını yükselten ve özgürlük alanlarını genişleten bir Türkiye var artık. Vesayetin kollarını kıran, onu tamamen ortadan kaldırmaya çalışan bir Türkiye var artık. Yıllardır üstü örtülen illegal yapılanmalar, cinayetler ve yolsuzlukların üzerine giden bir ülke var artık. İşkenceyi bitiren, vatandaşı ile barışık olmaya çalışan bir devlet var artık.

Türkiye hızla değişiyor ama maalesef Kürt siyasal hareketi bunu algılamakta güçlük çekiyor. Türkiye askeri ve bürokratik vesayete son verirken PKK’nın Kürtler ve Türk siyaseti üzerindeki vesayeti öylece ortada duruyor.

Kürt siyasal hareketi değişimin temposuna ayak uyduramıyor ve çözümü getirecek adımları atamıyor. Bugün rahatlıkla devleti eleştiren Kürtler, aynı cesareti Kürt siyaseti üzerindeki örgüt vesayetine karşı gösteremiyorlar.

Ama her şeye rağmen hiçbir zaman olmadığımız kadar çözüme yakınız bugün. Bu şansı iyi kullanmak zorundayız. Gencecik bedenlerin yığılıp kaldığı, günahsız yavruların daha doğmadan ölümle tanıştığı bu kör savaşı sonlandırma fırsatımız var. Yeni bir anayasa ile yeni bir Türkiye’nin temelini atma imkânımız var. Hayal ettiğimiz Türkiye’yi inşa etme şansımız var.

BDP’nin içerisinde aklıselim seslerin çıkmasını diliyoruz. Yeri geldiğinde devlete kafa tutmuş bu insanların, PKK vesayetine de dur diyebilmelerini istiyoruz. Kürt Martin Luther King’ler, Gandi’ler ve Mandela’lar istiyoruz. Bu cesareti gösterecek entelektüeller istiyoruz. Bunu çocuklarımıza borçluyuz.

* Dicle Üniversitesi Sosyal Araştırmalar Merkezi Müdürü, Radikal
SON VİDEO HABER

Uçakta olay çıkarıp, 'Türkiye'yi satın alırım' diye tehdit etti

Haber Ara