'Erdoğan, radikal muhafazakar bir Müslüman'
Hürriyet'ten Sevin Turan'a konuşan İsrailli gazeteci Ben Hartman; Erdoğan, radikal muhafazakar bir Müslüman olarak görülüyor. Hamas’ı desteklediğine, Yahudi karşıtı olduğuna inanılıyor. Türkiye’yi zamanda geriye götürüp Atatürk’ün laik ülkesinden uzaklaştırıp, daha dindar bir yer haline getirmek istediği düşünülüyor. Bir de, bir zamanların büyüyen laik Türkiye’sinin ikinci bir İran’a dönüştüğü inancı var” dedi.
14 Yıl Önce Güncellendi
2011-09-20 10:00:16
Sevin Turan'ın haberi
Ülkenin en etkili basın organlarından Jerusalem Post’un Tel Aviv muhabiri olan Ben Hartman, geçtiğimiz günlerde Beşiktaş-Maccabi Tel Aviv maçını izlemek için İstanbul’daydı. Biz de, hazır fırsat ayağımıza gelmişken kendisiyle bir Türkiye-İsrail ilişkileri sohbeti yaptık.
İlişkilerin çok gerildiği bir döneme denk geldiği için kritik önem taşıyan maçın öncesinde ve sonrasında yaşananların beklediği gibi olmadığını söyledi. “Örneğin geçen akşam Maccabi takımının kaldığı otelin önünde bir protesto vardı. 15-20 kişiydiler.
Stadyumdaki protestoda da 150-200 kişi olduklarını öğrendim. 15 milyonluk bir şehir için bunlar çok küçük olaylar. Bu kadar gerginliğin olduğu bir dönemde, bu kadar büyük bir şehirde, daha çok insan bekliyorsunuz” diyen Hartman, hükümetler arası gerginliğin Türkiye’de sokağa yansımadığını belirtti.
MISIR YA DA ÜRDÜN’ÜN TAM TERSİ
İsrail’de günlük sohbetlerde Türkiye’yle yaşanan krizin önemli yer tuttuğunu anlatan Hartman, ilk başta insanlarla diyalogunda İsrailli olduğunu söyleme konusunda tereddütlü olsa da sonradan rahatlamış. Bu açıdan da Türkiye’nin İsrail’in “barış” içinde olduğu diğer ülkelerin zıddı olduğunu ifade etti:
“Kişisel düzeyde insanların bana nasıl karşılık vereceği önemliydi. Çünkü misal, Kahire’ye gidince asla insanlara İsrailli olduğumu söylemem. Hatta Amman’da bile söylemem ki Ürdün’ün güvenli bir yer olması gerek çünkü İsrail’le bir barış anlaşması var. Kahire’de de aynı şekilde çünkü Mısır’la da teknik olarak bir barış anlaşmamız var.
Elbette ki bunun bilimsel bir gerçek olduğunu iddia edemem. Ama benim izlenimim Mısır ya da Ürdün gibi ülkelerde hükümetler ya da rejimler arasında barış vardır, ilişki vardır. Ama insanlar sizden nefret eder. Sokaktaki adam İsraillileri sevmez. Türkiye ile üst düzeyde bir gerginlik olduğunu ancak bunun sokak seviyesine yansımadığını söyleyebilirim.”
İSRAİLLİLER ÖZÜR DİLENMESİNE KARŞI ÇÜNKÜ…
Türkiye’deki ortamı böyle görüyor Hartman. Peki İsrail sokaklarında durum ne? Örneğin Başbakan Binyamin Netanyahu’nun, “Halkımın yüzde 78’i Türkiye’den özür dilenmesine karşı” sözleri gözle görülür bir gerçeklik mi?
Hartman’ın bu konudaki görüşü net: “Evet, halkın büyük bir çoğunluğu Türkiye’den özür dilenmesine karşı. Çünkü baskın sırasında yapılanların doğru olduğunu düşünüyorlar.”
Bu durumu da İsrail halkının orduya ve askerlere duyduğu bağlılıkla açıkladı Hartman. Kadın erkek herkesin belli bir yaşa gelince zorunlu askerlik yapıyor olmasının, insanların bütün askerlere “oğlumuz, kardeşimiz” gözüyle bakmasına neden olduğunu belirten İsrailli gazeteci, “Askerlerin hayatını tehdit edebilecek en ufak bir durum çok güçlü duygusal tepkiler yaratabilir.
Dahası, Palmer Raporu da ablukanın yasal olduğuna karar verdi. Raporda aşırı güç kullanımından da bahsediliyordu ama eğer gemidekiler üzerinde öldürücü güç kullanmasalardı kendileri öldürüleceklerdi. Özetle, İsrail halkı yapılanın doğru olduğu düşünüyor. Dolayısıyla çoğunluk özür dilenmesine karşı” dedi.
Hartman bunun sadece sağcılar için geçerli bir durum olmadığını da ekledi.
ANCAK BİR İSTİSNA VAR
İsraillilerin “Özür dilemek zayıflıktır. Zayıflığımızı gösterirsek bu bölgede ayakta kalamayız. Ulusal omurgamızı kaybetmemeliyiz” mantığıyla hareket ettiğini de sözlerine ekleyen Hartman, “Bu güçlü devlet imajının ne kadarı hayal ne kadarı gerçek bilmiyorum.
Bence insanlar özür dilediğimiz için zayıf olduğumuzu düşünebilir ama hala elimizde nükleer silahlar var, dünyanın en iyi hava kuvvetlerinden biri var. Şu da var ki bazen haklı bile olsanız barışı korumak için özür dilemek gerekir, örneğin bir evlilikte olduğu gibi” dedi.
“Ben şahsen çoğunluğun özre karşı olmasına rağmen şu soruyla karşılaştığında 'evet' diyeceğini düşünüyorum: Özür dilemeyeceğiz ve ulusal omurgamızı koruyacağız ve Türkiye’yi kaybedeceğiz ya da özür dileyeceğiz, ulusal omurgamızı kaybedeceğiz ama Türkiye dostumuz olarak kalacak. Bence, işler bu noktaya gelseydi insanlar özür dilemeyi kabul ederdi” diyen Hartman, İsrail halkının kapılarının dibinde, 2-3 yıl önce mükemmel bir müttefik olduğu söylenen, 70 milyon nüfuslu bir Müslüman ülkenin düşman haline gelmesini istemeyeceğini belirtti.
“Askeri gücümüz, başarılı istihbaratımız ve ABD’den gelen önemli desteğimiz dışında biz güçlü bir ülke değiliz” diyen Hartman, İsrail Türkiye’yi boykot etse, Türkiye’nin bunun farkına bile varmayacağını, İsrail’in kaybedecek daha çok şeyi olduğunu da sözlerine ekledi.
“İSRAİLLİLER ERDOĞAN’I SEVMİYOR”
İsrail’deki Türkiye karşıtlığının Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ülkedeki imajından beslendiğini de belirten Hartman, “Bu klişe olabilir ama Erdoğan, radikal muhafazakar bir Müslüman olarak görülüyor. Hamas’ı desteklediğine, Yahudi karşıtı olduğuna inanılıyor.
Türkiye’yi zamanda geriye götürüp Atatürk’ün laik ülkesinden uzaklaştırıp, daha dindar bir yer haline getirmek istediği düşünülüyor. Osmanlı İmparatorluğu’nu yeniden canlandırmak istediği, Türkiye’yi bölgesel bir süpergüç yapmak istediği söyleniyor. Bir de, bir zamanların büyüyen laik Türkiye’sinin ikinci bir İran’a dönüştüğü inancı var” dedi.
Yaklaşık 10 yıl önceki Türkiye ziyaretiyle bugün gördükleri arasında bir kıyaslama yapması gerektiğinde ise bugün gördüğü Türkiye’nin çok daha “zenginleşmiş, yenilenmiş ve temizlenmiş, çok daha havalı” olduğunu belirten Hartman, 10 yıl önceki İstanbul’un daha Ortadoğulu göründüğünü söyledi. Hartman, “Ben Türkiye’nin İran’a dönüştüğünü düşünmüyorum” dedi.
EN KÖTÜ EYLÜL
İsrail bu aralar sadece Türkiye ile de sorun yaşamıyor. Kahire Büyükelçiliği’ne kuşatma düzenleniyor, Ürdün İsrail’deki büyükelçisini geri çağırıyor, Filistinliler ise bu hafta Birleşmiş Milletler’e devlet olarak tanınmak için başvuru yapacak.
Ülkesinin bu yıl zor bir Eylül ayı geçirdiğini söyleyen İsrailli gazeteci, Ehud Barak’ın birkaç ay önce söylediği gibi bir “siyasi tsunami” ile karşı karşıya olduklarını belirtti. “İsrail’in diplomatik açıdan gerçek bir savaşın içinde olmaksızın geçirdiği en kötü dönem olduğunu söyleyebilirim” dedi. Hartman, bununla birlikte halkının İsrail karşıtı olarak gördüğü ve hiç güvenmediği Birleşmiş Milletler’den çıkacak bir sonucu çok da önemsemediğini belirtti.
Hartman yine de bölgenin tamamında Arap Baharı ile birlikte önemli değişimler yaşanırken, denkleme bir de Filistin değişkeninin katılmasının durumu daha da karmaşık hale getirebileceğini söyledi.
CAMP DAVID’DEN BU YANA EN BÜYÜK OLAY
Yönetimin güvenliği artırmak dışında hiçbir önlem almadığını, özellikle de diplomatik alanda işler berbat olana kadar beklediğini söyleyen Hartman, “Ama Üçüncü İntifada yaşanması olasılığı çok düşük. Çünkü Filistinliler hem çok yorgun, hem de diplomatik açıdan her şeyi doğru yaptıkları için böyle bir şeye ihtiyaçları yok. Dahası kaybedecek şeyleri çok fazla. Böyle bir durumda Filistinlilerin kayıpları İsraillilerden fazla olur” dedi.
Hartman, “Neler olacağını bekleyip görmek gerek. Ama Eylül’ün sonuna kadar İsrail’in Ortadoğu haberlerinde bu yılın başından beri kaybettiği yeri alacağından eminim. Bu İsrail için Camp David’den bu yana en büyük diplomasi haberi olacak” dedi.
Hürriyet
SON VİDEO HABER
Haber Ara