Dolar

34,9465

Euro

36,7373

Altın

2.990,82

Bist

10.125,46

BM raporundaki derin çatlaklar

Raporun yayınlanmasıyla umutlar söndü. Bu sonuç sürpriz olmamalı; çünkü panel başkanı Palmer ile diğer tek bağımsız üye Kolombiya eski Cumhurbaşkanı Uribe konu hakkında yeteri kadar bilgili değiller ve Uribe, İsrail'le kurduğu yakın ilişkilerle ünlü...

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-09-13 09:25:09

BM raporundaki derin çatlaklar
Richard Falk *

BM Genel Sekreteri, İsrail'in Gazze'deki insanlara yardım götüren Mavi Marmara ve diğer 5 gemiye düzenlediği saldırıyı araştırmak için bir soruşturma paneli oluşturulduğunu söylediğinde uluslararası hukukun kazanacağı ve İsrail'in eylemlerinden sorumlu tutulacağına dair yaygın bir umut vardı.

Raporun yayınlanmasıyla bu umutlar söndü. Bu sonuç sürpriz olmamalı; çünkü panel gerekli donanıma sahip değildi.

Panel Başkanı Yeni Zelanda eski Başbakanı Geoffrey Palmer ve diğer tek bağımsız üye Kolombiya eski Cumhurbaşkanı Uribe konu hakkında yeteri kadar bilgili değiller.

Uribe, görev dönemindeki korkunç insan hakları ihlalleri ve İsrail'le kurduğu yakın ilişkilerle ünlü.
 
Bu panel bile İsrail'in 31 Mayıs'taki hareketini tümüyle uygun bulmadı, İsrail'in aşırı güç kullandığı ve Mavi Marmara'daki 9 yolcunun ölümünden sorumlu olduğu sonucuna vardı ve tazminat ödemesi ve özür dilemesi gerektiğini söyledi. Ama ablukanın yasallığının ve uygulama hakkının altını çiziyor.

Bu sonuç İnsan Hakları Konseyi'nin bulgularıyla çelişiyor ve uluslararası hukuk uzmanlarının görüşlerini reddediyor. Panel, raporu geciktirerek diplomasiye şans tanısa da ülkeler bir sonuca ulaşamadılar.

İsrail'in Türkiye'den özür dilemesi ve tazminat ödemesi konusunda anlaşmaya varılmıştı ama çözümü açıklama vakti gelince İsrail geri adım attı.

İsrail Başbakanı Netanyahu, çözümün İsrail vatandaşlarının moralini bozacağını ve İsrail düşmanlarına zayıflık işareti olarak görüneceğini ileri sürerek son adımı atmakta isteksiz davrandı.
 
Rapor, yasaları mantıklı ve sorumlu bir şekilde yorumlamalıydı. Bu her şeyden önce, 4 yıldan fazla bir süredir Gazze'de yaşayan Filistinlilere uygulanan ablukanın yasal olmadığını ve hemen kaldırılması gerektiğini belirtmek demekti.

İsrail'in saldırısı, açık denizlerdeki seyir özgürlüğüne müdahale eden ve 9 kişinin ölümüne neden olan bir suçtu. Bu sonuçlara ulaşmak uluslararası hukuk açısından bakıldığında panel için kolay olmalıydı. Ama olmadı.

Rapor bir devletin açık denizde, sivillerin fiziksel ve ruhsal sağlığına verdiği zararlardan dolayı tüm dünyada ayıplanan ve insanları yaşamak için gerekli şeylerden mahrum bırakan bir ablukayı uygulamasına izin veriyor.

Bu gerçekler bölgesel ilişkilerini hakkaniyet ve karşılıklı saygı üzerine kuran Türkiye'nin neden bu şekilde davrandığını açıklıyor. Palmer Paneli'nin ulaştığı sonuçların kabul edilemez olduğunu bilen Türkiye Dışişleri Bakanı kendi B planını hazırladı.
 
İsrail'in Türkiye'nin taleplerini yerine getirmek için zamanı vardı ve İsrail bu konudaki isteksizliğini gösterdi. Davutoğlu'nun belirttiği gibi Türkiye'nin tepkisi İsrail'le karşı karşıya gelmek değil, iki ülke arasındaki ilişkileri doğru yola sokmak amacı taşıyordu.

Bu yaklaşımın doğru olduğunu düşünüyorum; çünkü bu yaklaşım uluslararası hukuku ciddiye alıyor ve jeopolitik fırsatçılıktan ziyade prensibe ve sağduyuya dayanıyor. Davutoğlu'nun tepkisi sadece sembolik değil. Türkiye, İsrail ile diplomatik ilişkilerin seviyesini düşürdü, askerî işbirliğini durdurdu ve Akdeniz'deki varlığını güçlendireceğini belirtti.

Türkiye ablukanın yasallığına ilişkin olarak Uluslararası Adalet Divanı'ndan istişari görüş almak üzere harekete geçmeyi planlıyor.
 
İsrail iç politikası o kadar saldırgan bir hal aldı ki ülkenin liderleri ulusal çıkarlarına olan bir dış politika kararını alamayacak durumda.

Türkiye'nin diplomatik girişimlerinin Suriye örneğinde olduğu üzere zora girdiği bir zamanda Gazze'deki mağdur insanların tarafında olmak, değerleri çıkarların üstüne koyan bir duruştur.

İsrail şimdiye kadar uluslararası hukuka karşı koymanın bedelini ödemekten kurtulmayı başardı. Yıllardır illegal yerleşim yerleri inşa ediyor, Filistin direnişiyle karşı karşıya kaldığı durumlarda aşırı güç ve devlet terörü kullanıyor, kolektif cezalandırmalar uyguluyor.

2006'da Lübnan'a insafsız saldırılar düzenledi, 2008'in sonunda Gazze'ye karşı büyük bir kampanya başlattı ve 2010'da Mavi Marmara'ya düzenlediği saldırıyla dünyayı şoke etti.

Eğer Türkiye bu pozisyonunu sürdürürse Tel Aviv'e, gelecekteki refahının ve güvenliğinin Filistinlilerle ve bölgedeki komşularıyla ilişkilerinin seyrini değiştirmesine bağlı olduğu mesajını verecek.
 
* Al Jazeera, Tercüme: Zaman
SON VİDEO HABER

Emlakçılar arasında silahlı çatışma: 2 ölü

Haber Ara