Birand'tan İsrail'i sevindirecek bir yazı...
Türkiye-İsrail ilişkileri üzerine bir yazı kaleme alan Milliyet yazarı Mehmet Ali Birand okurlarını şaşırttı. Son dönemlerdeki olumlu çıkışlarıyla dikkat çeken Birand son yazısında İsrail'in ekmeğine yağ sürdü.
14 Yıl Önce Güncellendi
2011-09-13 17:18:17
Türkiye'nin demokratik açılımları konusunda geçmişine dair itiraflarda bulunan gazeteci Mehmet Ali Birand'ın günah çıkarması kendi ile ilgili herkesi ümitlendirmişti.
Safını seçme konusunda hâlâ aklının karşık olduğu anlaşılan Birand, bugün kaleme kaldığı yazısında İsrail'e toz kondurmazken, her biri Birand'ın da değer yargılarını işselleştirdiği batının kuklası olmaktan öte anlam ifade etmeyen bu nedenle de "Arap Baharı" olarak adlandırılan halk hareketlerinin meydana geldiği gerçeğini görmezlikten gelerek Arapları suçluyor.
Bununla yetinmeyen Birand, Türkiye'nin İsrail'den çekinmesi gerektiğini belirtiyor.
"Türkiye, İsrail ile bir askeri çatışmanın ne anlama geleceğini çok iyi bilen ülkelerin başında gelir" diyen Mehmet Ali Birand; açık açık Türkiye'nin İsrail'e rağmen başarılı olamayacağını iddia ediyor. Birand ayrıca, İsrail'in bunu Türkiye'nin burnundan fitil fitil getirileceğini ima ediyor.
“Türkiye Gazze’ nin kurtarıcısı mı olmak istiyor?” diye soran mimli gazeteci; Gazze'nin Arapların bir ayıbı olduğunu iddia ederek, Başbakan'a "bundan sana ne" diye kendince hesap soruyor.
Aklı iyice karıştığı anlaşılan ve tapusu hâlâ bizde olan topraklarda süren dramda, Birand'ın Siyonist lobinin ekmeğine yağ sürecek yazısı:
Mehmet Ali Birand*
Hemen her yerde aynı soruyla karşılaşıyorum:
“Başbakan İsrail ile sürtüşmek, çatışma pahasına Gazze için elini ateşe sokmak mı istiyor? Amacı nedir? Kasfasının arkasında bir strateji var mı, varsa bu nedir?”
Mutlaka bir oyun planı var. Kararları Davutoğlu ile birlikte alıyorlar. Adımları ise, Başbakan bizzat atıyor.
Peki nereye kadar gidilecek?
Türkiye’nin İsrail’e adeta meydan okuması, donanmasını harekete geçireceğini açıklaması ister istemez, kuşku ve kaygıları artırıyor.
“İsrail ile savaş mı isteniyor, neden bu kadar meydan okunuyor?” sorularının yaygınlaşmasına yol açıyor.
Türkiye, İsrail ile bir askeri çatışmanın ne anlama geleceğini çok iyi bilen ülkelerin başında gelir.
Böyle bir olasılıkta karşınıza, hem dünyanın en etkili hava ve deniz kuvvetlerinden birini, hem de Amerika Birleşik Devletleri’ni alacağınız bir sır değildir.
İsrail ile çatışmak, TSK ne kadar büyük ve güçlü olursa olsun, pek akıl karı değildir.
Hem bölgedeki dengeler, hem de uluslararası dengeleri altüst eder.
Başbakan’ın böylesine bir riski, sırf Arap dünyasının sempatisini kazanmak için alacağı düşünülemez.
Bütün bu hesaplar mutlaka Ankara’da da yapılıyordur.
Türkiye’yi böylesine belirsiz bir yere götürmeyi kimse göze almaz.
Peki o zaman bu tırmanma neden?
Sadece, Marmara gemisinde öldürülen 9 vatandaşımızın intikamı için mi dünyayı ayağa kaldırıyoruz?
Sanmıyorum.
İsrail’i korkutup, Gazze ambargosundan vaz geçmesini mi bekliyoruz?
Eğer böyle bir beklenti varsa , çok hata ediliyor demektir.
Gazze Arapların bir ayıbıdır...
“Türkiye Gazze’ nin kurtarıcısı mı olmak istiyor?”
“İsrail’i Gazze ablukasından vaz geçirebilmek için mi kendini ortaya atıyor?”
Bir gerçeği çok iyi bilmemizde yarar var.
Gazze ablukası, Filistin sorunu gibi, Arapların bir ayıbıdır.
Erdoğan, Türkiye’nin takındığı tavrın bir insanlık görevi, bir hakkaniyet gösterisi olduğunu söylüyor. Aslında Türkiye, Filistin sorunu ve Gazze kuşatmasının hâlâ devam etmesinin, İsrail’in açıkça bir “şımarık çocuk” gibi davranmasının tamamen Arapların bir sorunu olduğunu gayet iyi biliyor.
Bundan dolayı da, yıllardan beri mümkün olduğunca geri planda kalmayı tercih etmiştir.
Eğer özellikle Gazze ablukasına bugüne kadar hâlâ bir çözüm bulunamamışsa, bunun nedenleri de ortadadır:
- Arapların kendi iç çelişkileri, iç kavgaları ve beceriksizlikleri.
- Süper güçlerin bölgedeki stratejik hesaplaşmaları.
Filistinliler, açıkçası Arapların kurbanıdırlar.
Araplar, Filistin sorununu kendi yönetimlerini ayakta tutmaktan, aralarındaki nüfuz kavgasına kadar, hemen her alanda kullanıyorlar.
Özetle İsrail, hem Amerikan desteğinden, hem de Arapların gönülsüzlüklerinden yararlanmaktadır.
Şimdi Türkiye’nin böylesine karmaşık, hesap içinde hesapların yapıldığı, büyük oyunların oynandığı, üstünden güç dengelerinin pazarlıklarının sürdürüldüğü bir alana “Bırakın ben çözerim” diye kurtarıcı gibi atlamasının hiçbir sonuç getirmeyeceğini, herhalde en iyi bilen iki kişi varsa, bunlardan biri Başbakan Erdoğan, diğeri de Dışişleri Baskanı Davutoğlu’dur.
Peki durum böyleyse, İsrail’e boyun eğdirmenin, bugünkü koşullarda imkansızlığı ortadayken, Türkiye sesini yükselterek, hatta pazularını göstererek ne yapmak istiyor?
Galiba işin içinde çok ince bir başka hesap var.
* Milliyet
SON VİDEO HABER
Haber Ara