Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

ABD'nin Balyoz Davası,11 Eylül saldırıları olacak...

'11 Eylül Ladin'ce değil ABD derin devletince yapıldı' Bir ABD kurgusu iddiaları hergeçen gün daha da güçlenen '11 Eylül kurgusu' ile ilgili konusun uzmanlarından gazeteci Mustafa Aydın, operayonun Ladin'in değil Amerika derin devletinin işi olduğunu belirtiyor. İşte gazeteci Mustafa Aydın'ın çarpıcı tespitleri:

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-09-12 11:15:23

ABD'nin Balyoz Davası,11 Eylül saldırıları olacak...





ABD 2. dünya savaşından beri ilk defa kendi topraklarında saldırıya uğradı. Bu saldırı ne hâkim bir devlet tarafından ne de bölgede söz sahibi olan bir örgütten değildi.

11 Eylül 2001 tarihinde başka İkiz kuleler olmak üzere 3 binden fazla insan hayatını kaybetti. Asıl amaç ve bu işin arkasındaki güç veya kişiler hala ortaya çıkarılmadı. Ortadoğulu birkaç gence bu işi havale edip başına da Usame Bin Ladin’i oturtup tüm İslam dünyasına Deli Bush tarafından savaş açıldı.

Bu olaydan 1 ay sonra Afganistan bombalanmaya ve işgal edildi. Peşinden Irak, Pakistan, yemen ve değişik İslam coğrafyalarında ABD operasyonlar düzenlediler. Binlerce masum kişi hayatını kaybetti.

Bir ABD derin devlet kurgusu olduğu iddiaları her geçen gün daha da güçlenen '11 Eylül Saldırıları’ ile ilgili konunun uzmanlarından gazeteci Mustafa Aydın’la görüştük. Aydın, operasyonun Ladin'in değil Amerika derin devletinin işi olduğunu belirtiyor. Aydın, Amerika’nın Balyoz Davası’nın özünü de 11 Eylül Saldırılarının oluşturacağını ileri sürüyor.

Bu olay üzerine kafa yoran. yazılar yazan gazeteci – yazar Sayın Mustafa Aydın bey ile oturup 11 Eylül 2001’i konuştuk.

Röportaj: Aslan Balcı / TIMETURK

- 11 Eylül ve sonraki süreçle ilgili olarak iki çalışmanız yayınlandı. Biri Aydoğan Vatandaş’la “11 Eylül’ün Perde Arkası: Kod Adı Kılıçbalığı” kitabı , diğeri de Kutupyıldızı yayınlarından çıkan “Onların Savaşı: Brzezinski, Kissinger, Huntington” adlı kitap 10 yıl sonra geriye baktığınızda yaşanan süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

Aslında ben değerlendirmemi olay daha sıcakken, daha ilk elden bilgiler, kuşkular ve bulgular ortadayken 9 yıl önce yapmıştım. Benim açımdan yaşanan her gelişme ortaya koyduğumuz tezi doğrular nitelikte cereyan ediyor. Hele Onların Savaşı kitabında ortaya koyduğum şablon ve parametreler bugün için aynen geçerliliğini koruyor.

- Kitabınızda 11 Eylül’ü El Kaide’nin yapmış olamayacağını anlatıyordunuz? Bugün gelinen noktada ne durumdayız?

- Valla, bazı medya organlarında yayınlanan yazı dizilerini ve değerlendirmelerini okudukça insanın gülesi geliyor. Yani, Türkçe dâhil konuyla ilgili kaynakları, çalışmaları okumaktan aciz insanlarla karşı karşıya olduğumuza gerçekten inanamıyorum. Bu arada bir hikmete binaen bu dosyayı açmayanları da anlayışla karşılıyorum. Ki onların da neyin ne olduğunu bildikleri zaten besbelli. Şu an Youtube ve Google sayesinde ilgili çalışmalara anında ulaşmak mümkün. Buna rağmen “18 kişilik terörist ekip, gidip İkiz Kuleleri, Pentagon’u vurdu” deyip Afganistan, Taliban görüntüleriyle soslamak pek de medya etiğine sığmıyor. Ya bilmiyorsunuz, ya da bilerek gerçekleri örtüp insanları yanıltmaya çalışıyorsunuz.

- Yazdıklarınız ve iddialarınız sonunda Birikim Dergisi’nde yayınlanan 18 kişilik ‘Komplo teorisyenleri, anti-semitist yazarlar’ listesinde siz de vardınız? Genel olarak 11 Eylül’le ilgili çalışmalar ‘komplo teorisi’ olarak yansıtılmak istendi. Tepkiniz ne oldu?

Canım sadece ben değil, o listede Fehmi Koru ile Doğu Perinçek de var! Yine Mahir Kaynak, Nuh Gönültaş, Aydoğan Vatandaş vs. Ayrıca anti-semitist yazarlar olarak da lanse edilmişti o isimler. Tabii, Birikim dergisi o konuda daha sonra özeleştirisini yaptı. Ama tabii, bize cevap hakkı da verilmedi yine de. 9 sene önce yazdığımız, ileri sürdüğümüz tezlere ‘teori’ diyebilirsiniz belki; ama bugün her şey ayan beyan ortadayken hâlâ ‘komplo’ diye tanımlamak en azından ahlaki değil.

- Bir komplo nasıl ispat edilebilir ki zaten?

Çok rahat edilebilir. Bakın Türkiye kendi 11 Eylül’ü niteliğindeki Balyoz Harekât Planı’nı daha olmadan deşifre edip hesabını sorma sürecine girdi. Sonu facia olacak, yüz milyonlarca bölge insanını etkileyecek dehşet bir komployu/tezgâhı/kumpası/planı deşifre etti, belgelerle ispat etti ve yargılıyor. Muvazzaf orgeneraller bile yargılanıyor ve hapsediliyor şu an. Aynı şekilde ‘ordunun içine sızmış küresel sömürgeci sistemin uzantıları var ve bunlar ‘yalandan bölücü örgüt’ eliyle iç siyaseti dizayn ediyor’ dediğimizde de ‘teori’ ileri sürmüş oluyorduk bazılarına göre. E, ortaya çıkan iddianameler, kan donduran planlar, mesela Heron vs. ihanetlerini gördükçe şimdi “Haklıymışsınız. Böyle bir şeyin olabileceğine nasıl ihtimal verebilirdik ki!” diyor bazı arkadaşlar.

- Belki biliyorlar ama yazamıyorlardır.

O da olabilir. Bilemem. Ama normal zekâ sahibi bir ‘gazeteci, siyasetçi, akademisyen, bilim adamı’ vs. olup da “Ben gerçeği bilmek istemiyorum! İçinde bulunduğum kuvözden memnunum!” tavrı sergiliyorsa işte o zaman fikrî namustan söz etmememiz gerekiyor. Üzerimizde en azından öğrendiğimiz alfabenin harflerinin, verilen konuşma kabiliyetimizin hakkı var. Mesela, 7 No’lu Kule, bu konuda önemli bir IQ testi niteliğinde. Samimiyet testi de diyebilirsiniz. Hadi her şeyi kabul edelim, uçaklar bomba olarak kullanılarak diğer işler yapıldı. Peki, 47 katlı, 200 metrelik devâsâ 7 No’lu Kuleye ne oldu ki, yoğurt gibi 4,5 saniyede yere iniverdi. Hadi diğerlerine uçak çarptı diye bin bir taklayla izahat verilmeye çalışılıyor, yahu birazcık iz’anı olan birinin böylesine dev bir gökdelenin niye çöktüğünü merak etmesi gerekmiyor mu? Koskoca blok, kardeşi durumdaki iki büyük kuleyi yanarken gördüğü için strese mi girdi, “Ay benim içim geçiyor!” deyip mi çöküverdi en fazla 6 saniye içinde!

- Peki nasıl çöktü sizce?

Tezimi söyleyeyim, Pensilvanya’ya düştüğü iddia edilen “uçak-roket” her neyse muhtemelen 7 no’lu kuleye çarptırılacaktı, her ne olduysa becerilemedi. Çünkü bu masalda iki anlamsız hikâye olarak bu iki gariplik orta yerde durup duruyor. E ne olduysa, ikisi buluşturulamadı! O uçan nesne hedefine ulaşamayınca, 7 No’lu Kule içine yerleştirilen ve yüzlerce patlayıcıdan oluştuğu videolarda pek aşikâr görünen sistem de artık sökülemeyeceğinden dayıoğullarının düğününde teyze oğlu da sünnet edilmiş oldu!

- Yani 7 no’lu kulede artık temizlik yapılamayacağı için patlayıcı sistemlerinin harekete geçirildiğini söylüyorsunuz.

Aslında ben söylemiyorum. Fazla değil birazcık meraklı internet kullanıcıları Amerika’da yapılmış ve artık film ve belgeselleri internete düşmüş kulelerdeki patlamalarla ilgili konunun detaylarına çok kolay ulaşabilir. Binalara yangın için giren itfaiye erlerinin, ‘Binayı acilen terk edin” anonsları sonrasında yaşanan patlamalara dair tanıklıklarını görürsünüz. Aynı şey ikiz kuleler için de geçerli. Vatandaşları bırakın, New York itfaiyesinde çalışan erlerin yıkılmadan önce “dev patlamalar” olduğunu anlattığı görüntüler internette. Ayrıca daha da güzeli, bu görüntüleri o patlama seslerini gümbür gümbür duyarak, her kat dehşet görüntülerle infilak ederek çökerken izlemek de mümkün! Artık, “Yandı bindi kül oldu!” palavrasına ne bu işin mühendisleri, ne de bizim kalaycı Mehmet Amca bile inanmaz! Ve çok garip, her nedense Amerika’nın çok zeki olduğu söylenen bürokratları dışında bu mavala inanan yok!

- Bir devlet niçin bile bile kendi insanlarının ölümüne yol açacak bir şeyi yapar diye düşünüyor insan? Uçakları füze ve roket olarak kullanıp, binlerce insanın ölümüne bile bile niye yol açar?

 

İki kitapta da bunu çok açık şekilde anlatıyoruz. Hele Türkiye’de Ergenekon sürecini Güneydoğu’da yaşanan ihanetleri, Aktütün, Dağlıca ve benzeri skandalları bilenler, Heron’ların görüntülerini karargâhta izleyip gariban Mehmetçiğin ölümünün canlı izlendiğini görenler ne demek istediğimi anlayacaktır. Ama ben “Hudson Toplantısı” ya da “Balyoz Harekat Planı” diyeyim başka da bi şey demeyeyim isterseniz!

- Biraz daha açarsanız...

Biraz dahası ile ilgili koskoca bir dava devam ediyor ve deve dişi gibi generaller takır takır gözaltına alınıyor. Şaka gibi. Bir ülkenin “Allah Allah” diyen ordusu kendi şehrini, camisini, cemaatini insanlarını bombalamayı nasıl düşünür diyorsunuz? Ben de size Amerikan Kara Kuvvetleri’nin FM-31-15 ve 31-16 seri nolu Sahra Talimatnamelerini hatırlatırım. Ki bu aynen bizim Kara Kuvvetleri’ne ST-31/15 ve ST-31/16 olarak tercüme edilmiştir. Bu ‘kontrgerilla’ ya da ‘gayri nizami harp’ mantığının özünü oluşturur. Sahte eylemler yaparsınız düşmanınızın üstüne atarsınız, onun imajını saygısını başta kendi hitap ettiği kitle olmak üzere sıfırlarsınız ve sonra da mümkünse kazımaya başlarsınız. Küba’yla ve SSCB ile nükleer savaşa sebep olabilecek Northwoods operasyonu, yüz binlerce insanın ölümüne ve sakat kalmasına yol açan Vietnam Savaşı’nı çıkaran ve tamamen yalan olduğu ortaya çıkan Tonkin Körfezi saldırısını hatırlarsak bu örgütün mantığını birazcık olsun anlayabiliriz. Zaten bu yüzden kitabın ismine “Kod Adı Kılıçbalığı” adını ilave etmiştik. Çünkü o film, saldırılarla birlikte vizyona girmiş hatta İngiltere’de gösterime girmesi aylarca engellenmişti. Kitlelerin güdülenmesi ve algı yönetimi konusunda şu an en büyük savaş veriliyor.

- 11 Eylül saldırıları planlı, bilinçli bir devlet içi operasyondur diyorsunuz…

Bakın çok net söylüyorum, Amerika’nın Balyoz operasyonu 11 Eylül Saldırıları olacaktır. Amerika’nın Dağlıca’sı, Aktütün’ü 11 Eylül Saldırıları’dır. Aradan geçen 10 yılda, uluslararası kamu vicdanı 11 Eylül’ü araştırmış, yüzlerce kitap ve belgeselle hükmünü vermiştir. Eğer 11 Eylül’le ilgili tezimize inanmayan varsa, o zaman ‘Balyoz da yalan!’ diyorum. Aynı kontrgerilla mantığının burada bu işi yapabileceğine inanıyorsun da, oradakinin yapılmış ve ayyuka çıkmışına niye inanmıyorsun? Tam bir çelişki. Bir gün Amerikalı bir yüksek yargıç ya da savcı bu dosyayı ele alacaktır. Hatta bir bakmışsınız gelecek seneki seçimlerden önce bu atağı bizzat Obama başlatmış!

- İşte bu tam bir komplo teorisi…

Niye gülüyorsunuz? Türkiye’de belki yüz milyonlarca TL tazminata yol açan ve Hazine’ye yük olan uygulamalar ve Ergenekon soruşturmaları devlete zarar mı veriyor, yoksa fayda mı? Korkmayın Obama, ortaya çıkacak tazminat tutarını çeteden tahsil eder. Çünkü çetenin mahkûmiyeti halinde dünya trilyonlarca dolarlık hazineye kavuşacak. Unutmayın 2. Mahmut, Yeniçeriliği kaldırıp yeni orduyu kurarken küresel tefeciliğin uzantısı olan o günkü çete elemanlarının derdest edilen milyonlarca altınlık servetini kullanmıştı!

- Balyoz Harekat Planı, şimdi dava konusu. Ve yargılamalar sürüyor. İyi de 11 Eylül’ü yargılamak kolay mı?

Tabii ki değil. Kennedy suikastinin Warren Komisyonu marifetiyle nasıl örtüldüğünü cümle âlem biliyor. Tüm görüntülerde kaç kurşunla öldüğü ap açık olan adamcağız; bin sayfalık Warren Raporu’na göre ‘tek mermi’ ile ölmüş gibi gösterildi. Abraham Zapruder’in görüntüleri resmi makamlarda pampiş hareketi kadar etki yapmadı!

Aslına bakarsanız, insanlık vicdanı 11 Eylül’ü ve sorumlularını zaten biliyor ve çoktan yargıladı. Artık son tahlilde işgal edilen ülkeler ve insanları başta olmak üzere tüm dünyanın 11 Eylül’ü ve onu düzenleyen küresel Erge-neocon çetesini resmen mahkûm ettirmesinin de zamanı gelmiştir. Bundan en büyük zararı da yine Ortadoğu’nun malum mızmız ülkesi görecektir.

- 11 Eylül’ü kim yargılayacak demiştim.

Amerika, 11 Eylül’ü yargılayabilecek iç dinamiklere ve ekonomik krizle birlikte de iç nefrete sahip zaten. Ama mesela, Türkiye aynen İsrail’le olduğu gibi önümüzdeki süreçte karşı karşıya kalırsa, Türkiye’nin kalkıp Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne ya da Uluslararası Adalet Divanı’na ilgili ülkelerle birlikte müdahil olarak dava açtığını düşünsenize. Türkiye, Irak ya da Afganistan yarın 11 Eylül saldırıları için hukuk yolunu açabilir.

Türkiye, Gazze ablukasına karşı yaptığı uluslararası atağı burada da yapmak durumunda kalabilir.  Netice alınması, tazminatların çıkıp çıkmaması ayrı bir hedef. Onu söylemiyorum. Sadece birkaç mağdur ülke bu yönde bir araştırma ve soruşturma istese yaşanabilecek küresel çalkantıyı düşünebiliyor musunuz?

11 Eylül’ün Amerika’yı da ele geçirmiş malum küresel çete tarafından oluşturulmuş bir tezgah olduğu artık ayan beyan ortadadır.

İsrail’in Pentagon, NATO ve Dışişleri Bakanlığı ve Beyaz Saray’daki ultra-siyonist “Erge-Neocon” yapılanması gariptir son yıllarda “liberal-demokrat Yahudi fırkası” eliyle tasfiye ediliyor. Türkiye’nin derinlerindeki tasfiye de aynen bu iki hizbin ölümcül kavgasına denk düşüyor. İsrail tamamen köşeye sıkışmış durumda.

Türkiye’ye ceza vermek için PKK’ya destek vereceğini gazete marifetiyle ilan ediyor. Sonra da güya çark ediyor. Bana düşmez tabii ama bu noktada medyaya yansıyan açıklamaları ve internetteki bazı tartışma forumlarında yazdığı yazılardan bildiğim Ş. Gülmüş’e seslenmek istiyorum. Örgütün narko-dolarları İsviçre’de hangi tefeciler eliyle aklanıyor ve sisteme sokuluyordu?

- Neyi ima ediyorsunuz?



ABD derin devletin üyelerinden ünlü Siyonist,

Zbigniew Brzezinski

İma etmiyorum ki, yıllardır zaten yapılan bir şeyin artık ilan edilmek durumunda kaldığını söylüyorum. Amerika’daki Ermeni lobisi de maalesef en tepeden en aşağıya kadar “Pakraduniler” eliyle İsrail’e angajedir. Bunu görmemek için özel bir gayret sarf etmek gerekir!

- Onların Savaşı’nda İslam Dünyası’nın dönüştürülmesiyle ilgili projelerden de bahsediyordunuz. Ne aşamada?

Condoleezza Rice, 7 Ağustos 2003 tarihli Washington Post’taki makalesinde Endonezya’dan Fas’a kadar 22 İslam ülkesinin dönüştürülmesi gerektiğini açıkça yazmıştı. Onların projesi ‘Ilımlı İslam Projesi’ olarak tanımlanıyordu. Yine BOP’u ilan etmişlerdi. Ben Arap Baharı’nın hiç de bu projenin dışında, tamamen fıtri ve o ülkelerin kendi iç dinamikleriyle gerçekleştiğini düşünmüyorum. Niye? Çünkü, Akşam’daki röportajına göre bölgeyi ve ABD’yi herhalde benden daha iyi bilen G. Fuller de böyle düşünüyor! Hele Mısır gibi Ortadoğu’da Türkiye’den bile önemli bir ülkenin bu kadar rahat dönüştürülmesi ve kamp değiştirmesi mümkün değil. İsrail’i adam etmek isteyen büyük abilerin desteği ya da göz yumması olmadan böyle bir şeyin gerçekleşebileceğini düşünmek aşırı iyi niyet. Esed’i, Kazzafi’yi, Mübarek’i, Tunuslu Bin Ali’yi, Yemen’de Salih’i kaybeden İsrail şu an gözyaşları içinde kahroluyor. Ama farkında olmadıkları bir şey var, tabloyu yeniden dizayn eden ‘liberal-demokrat Yahudi fırkası’ aslında İsrail’in ömrünü uzatmak ve rehabilite etmek niyetiyle bunu yapıyor. Ama Tel Aviv’deki sayko abilerin bunu anlama şansları maalesef yok. Onlar, 2012’de Kudüs’teki Harem-i Şerif’i işgal edip, tarihî mescitleri yıkıp Tapınak’ı kurmanın hayalleriyle yaşıyor.

- Arap Baharı sizce nasıl sonuçlanacak?

Her şey fıtrî mecrasını bulacaktır. Gerçekten bir bahar olup olmadığını, buna müsaade edilip edilmeyeceğini önümüzdeki dönemde göreceğiz. Ha, gerçekten yerel dinî ve millî referanslara sahip kitleler yönetimi ele geçirir ve ülkelerini küresel sömürgecilere peşkeş çeken yapıyı değiştirirlerse o zaman ‘Batı Dünyası’nın gerçek yüzünü göreceğiz. İşte o zaman Batı destekli ‘saray darbelerini’ ve NATO şemsiyesinin aslında ne olup ne olmadığını hep birlikte görürüz. Bu konuda da İran’da ülkenin petrolünü İngilizlerden alıp millileştiren “Musaddık”ın başına gelenleri hatırlamakta fayda var. İşin içine petrol ve zenginlikler girerse ‘bahar’ niteliğindeki özgürlük ve insan hakları, Batı’nın gözünde bir anda ‘buhar’ oluverir!

- Twitter’da @tirsaktaci nick’iyle ilginç espri ve analizlerinizle günceli yorumlamaya devam ediyorsunuz.

O müstear Aksiyon’dan hatıra kaldı. Ama çok fazla takipçim yok. Arkadaş arasında da rahat espri yapılır bilirsiniz!
İŞTE 11 EYLÜL VE SONRASI İÇİN TARİHİ İTİRAFLAR:

Haber Ara