Ayhan Hülagü'nün haberi
Zeytinburnu sahilinde inşaatı devam eden binalar, Anadolu yakasından bakıldığında, Ayasofya Müzesi ve Sultanahmet Camii'nin fotoğraf karesine giriyor. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun, "Silüet bozuldu. İnşaat durmalı." demesine rağmen binalar yükselmeye devam ediyor.
Mimarlar ve sanat tarihçileri, yüzlerce yılda oluşmuş bu silüetle birlikte İstanbul'un yok edildiğini dile getiriyor.
İstanbul, tarihte birçok felaket yaşadı. II. Beyazıt zamanında 42 gün sallandı, II. Meşrutiyet'ten sonra üçte biri yandı, kül oldu. Tarihî dokusu zedelendi ama silüeti bozulmadı. İstanbul'un başına ne geldiyse son zamanlarda geldi.
1989'da yapımına başlanan ve Taksim'in çehresini değiştiren Park Otel inşaatının yirmi katı yıkıldı, İstanbul'un silüetini bozduğu iddia edilen Gökkafes tartışmalara, mahkemelere rağmen hâlâ ayakta...
Haliç'e yapılması düşünülen metro köprüsü ise askıda...
Levent'ten yükselen gökdelenler, Nişantaşı'na yapılan iş merkezleri İstanbul'un silüetini değiştirmeye başladı.
Yazarlara ilham veren, filmlere konu olan silüet tarihî yarımadaya sıkıştı kaldı. Ancak yeni yapılan ve dokuya uygunluğu konusunda hassas davranılmayan gökdelenler tarihî yarımadanın da silüetini tehdit ediyor.
Zeytinburnu'nda bir yıldır sessiz sedasız uzayan üç bina, silüeti bozuyor. Geçtiğimiz yıl inşaatına başlanan gökdelenler, Anadolu yakasından bakınca Ayasofya Müzesi ve Sultanahmet Camii'nin arkasından görülüyor.
Bakanlık 'durdurun' dedi
Tarihî silüetini bozan binayı geçtiğimiz ay başında Anadolu yakasında oturan bir aile fark etti. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'ne şikâyette bulunan aile, durumun araştırılmasını istedi.
İnşaatı inceleyen İstanbul IV Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü, söz konusu alanın 'Sur tecrit bandı' sınırları dışında olduğuna karar verdi.
Bölgenin UNESCO Dünya Miras Listesi'nde yer alan İstanbul'un tarihî alanları ile tampon bölgesini kapsayan tarihî yarımada yönetim planına ait yönetim alanı sınırları dâhilinde yer aldığını Ankara'ya bildirdi. Müdürlük arşivinde yapılan incelemede inşaata ilişkin işlem dosyası, tescil kaydı, Koruma Bölge Kurulu tarafından alınan bir karar bulunamadı.
Koruma Kurulu Müdürlüğü ile yapılan görüşmelerde ise inşaatın İstanbul'un Marmara silüeti kapsamında olduğu ve 'yarımadanın silüetini olumsuz yönde etkilediği' tespit edildi. Kültür Bakanlığı, durumu hemen yetkili belediyelere bildirdi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Zeytinburnu Belediyesi'nin çalışmaları inceleyip değerlendirmesini, silüete zarar veren yapının durdurulmasını istedi. Uyarının üzerinden yaklaşık bir ay geçti ama inşaat devam ediyor.
Acil kurul toplanmalı!
Bir yandan bu gelişmeler yaşanırken diğer yandan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Planlama Müdürlüğü, yeni bir plan hazırladı. Geçtiğimiz yıl kurula sunulan ve üç hafta önce onaylanan plana göre şehirde yeni inşa edilecek binalara kat sınırlaması gelecek.
Ancak yeni planda inşaatı devam eden ya da biten binalar için herhangi bir uyguluma yok.
İBB İmar Komisyonu Başkanı Sefer Kocabaş, "Yapabileceğimiz bir şey yok." demekle yetiniyor. Sanat tarihçisi Semavi Eyice, "İçim yanarak söylüyorum, İstanbul'u kaybediyoruz." diyor.
Mimar Cengiz Bektaş, acilen bir kurul toplanması ve gerekiyorsa binanın yıkılması gerektiğini söylüyor. Şimdi inşaatın akıbeti merak konusu. Ya bina Park Otel gibi yıkılacak ya da Gökkafes gibi İstanbulluların kalbine bıçak gibi batacak.
Yeni planda yaptırım yok!
İBB Şehir Planlama Müdürlüğü'nün hazırlayıp geçtiğimiz yıl imar komisyonuna sunduğu plan, üç hafta önce onaylandı. Kurul, önümüzdeki günlerde tekrar bir araya gelip son kontrolleri yapacak, plan hayata geçirilecek. Yeni plana göre en sıkıntısız bölge Sultanahmet ve çevresi görülüyor, yükseklik açısından herhangi bir sorun yok.
Tarihî yarımadadaki eski binalar restore edilecek, Süleymaniye bölgesinin tamamı araç trafiğine kapatılacak. Trafik yükü yeni yapılacak Yenikapı-Taksim arasındaki metroya aktarılacak. Planda silüeti bozan yapılar için de çeşitli maddeler var. Örneğin Üsküdar'dan Avcılar'a kadar hattın üzerinde yeni bir yükseklik çalışması yapılıyor.
Ancak inşaatı devam eden veya biten yapılar için herhangi bir yaptırım yok. Bu arada planın uygulanabilirliğini artırmak için İstanbul Sit Alanı Başkanlığı'nın hazırladığı yönetim planı onaydan geçmek üzere. Haziran ayında UNESCO'ya giden proje 1 Ekim'de onaya sunulacak. Son adımda sorun çıkmazsa tarihî yarımada, UNESCO'nun kriterlerine göre denetlenecek.
Yıkmak mümkün olmuyor
İhsan Yılmaz (İBB Şehir Planlama Müdür Yardımcısı): Daha önce Harita Müdürlüğü iki çalışma yaptı. İlki 1990'lı, ikincisi 2000'li yıllarda. Pek başarılı olmadı. Tespit çalışmasıyla ilgili bir şeydi. Eski kuralların uygulanması çok zor. Zamanında mevcut planlardan daha yüksek binalar yapılmış. Balyozu alıp bunları yıkmak mümkün olmuyor. Bu da kamulaştırmaya girer.
Kat kamulaştırma henüz literatürümüze girmedi. Planların uygulanması için zamana ihtiyaç var. Silüetin oluşması nasıl binlerce yılı aldıysa korunması da vakit alır. Yeni planla diğer belediyelerle daha organize çalışabiliriz. Hangi inşaatın silüeti tehdit edip etmeyeceğini kestiremiyoruz. Koruma planını yapan da belediye, yeni yapılara izin veren de belediye. Zeytinburnu'nda yapılan bina, bizim alanımızın dışında. 'Orası ne olacak?' sorusunun cevabı bizde yok.
İstanbul'u kaybediyoruz
Semavi Eyice (Sanat tarihçisi): İstanbul'un silüetini bozan çok bina var. Avrupalılar bile tenkit etti ama umursamadık. Bu tarz fotoğrafları görünce içim acıyor. Çocukluğum geliyor aklıma. Ufak meydancıklar, dar sokaklar...
Galata sırtlarından tarihi yarımadaya bakınca ahşap evler, aralarından yükselen beyaz minareler olurdu. İstanbul'da o zaman 450'ye yakın cami vardı. Şimdi hiçbir şey yok. Silüetin korunması için bir şeyler yapılmalı. Kurullar doğru düzgün çalışmalı. Ben 40. senemde kuruldan ayrıldım. Son haliyle tecrübeme, sağduyuma aykırı kararlar verdiği için istifa ediyorum, dedim. Kimse 'Bu adam 40 yıldır burada çalışmış, aksayan nedir?' diye sormadı.
Hiç anlamıyorlar, hiç bilmiyorlar. Kararlar alıyorlar, kendilerince bir şeyler yapıyorlar. Karışmıyorum, fikir bile vermiyorum. İşin acı tarafı, kurulda İstanbul'u tanıyan yok. Herkes ben bildim havasında. Zihniyet değişmeli. Söylerken içim acıyor ama İstanbul'u kaybediyoruz. Eski haline getirmek gittikçe güçleşiyor. Yapılması gereken, buranın simgelerinin korunması. 150 katlı bir bina yaparsan ne İstanbul kalır ne de silüet.
Ders çıkarmalıyız
Ahmet Vefik Alp (Mimar): Kültür Bakanlığı'yla belediyenin verdiği bir karar çatışıyor. İnşaat izni verirken nerelerdeydiler? Bu inşaatın bir tapusu var. Beş yıl içinde bitirdikleri takdirde kimse durun diyemez. Bence bina yıkılamaz. Belki belediye yetkilerini kullanıp 'dur' diyebilir. Ama olay yargıya taşınınca 'inşaat devam etsin' kararı çıkar. Bu binadan ders çıkarılmalı.
Boğaziçi'nde ve su havzalarında olduğu gibi ön görünüm, geri görünüm, etkileme alanı diye üç ayrı bant tarihî yarımadada da uygulanmalı. Surların hemen dışına eski eserler hariç acilen yapı yasağı getirilmeli, kat sınırı konulmalı. Yoksa benzer yapılar engellenemez. Örneğin, İbis Otel ile Nowotel de kontrol dışındaki alanda yapıldı. Şimdi arkasına üç büyük yapı daha geliyor. Bu rezidans kulelerin inşaatı başladı. Bunların da denetlenmesi gerekiyor.
Gerekiyorsa yıkılır
Cengiz Bektaş (Mimar): İstanbul'un silüetini bütün dünya kıskanıyor. Avrupa'daki mimarlar 'Gerçek silüeti görmek istiyorsanız İstanbul'a gidin.' der. Ama bizim bunun değerini bildiğimiz pek söylenemez. 15 yaşında vapurla Marmara'dan gelirken silüeti görüp ağladığım oldu. Bence insanımızın övüneceği iki şey var: Boğaz ve İstanbul'un silüeti. Boğaz'da birçok şeyi kaybettik ama tarihî yarımadayı kaybetmeyelim.
Görünüm bölgesinde bir şeyler korundu ama Anıtlar Kurulu'nda oynanan oyunlarla daha büyük tavizler verilebilir. Tarihî silüeti bozan yapı da söylediklerimi doğruluyor. Bunun için önlemler alınmalı, bu olayın üzerine gidilmeli. Kültür Bakanlığı'nın 'tarihî dokuya zarar veriyor' tespitini çok önemsiyorum. Acilen uzmanlardan bir kurul oluşturulmalı. Kurulun alacağı kararlarla silüeti tehdit eden yapılara 'dur' denilmeli. Bina, gerekiyorsa yıkılır. Eğer her şey olduğu gibi devam ederse geleceğimizden korkarım. Umudumuz kalmaz.
Zaman Cumartesi