Kızılhaç neden Suriye’ye gitti?
Ürdünlü ünlü yazar Ahmet El-Naimi Kızılhaç’ın dün gerçekleşen Suriye hapishaneleri ziyaretini değerlendirdi. El-Naimi, 'ziyaretin Beşşar Esad rejiminin suçlarını örtmek için yapıldığına' dikkat çekti.
14 Yıl Önce Güncellendi
2011-09-07 15:11:45
Amerikan demokrasisinin kanatları altındaki diktatör Kerimov başlıklı makalemde Batı’nın ve Amerika’nın, İslam ülkelerindeki yöneticilerin halklarını katliamlarına karşı nasıl da sessiz kaldıklarını dahası Batı’nın nasıl bu hükümetleri Müslüman gençlere karşı savaşlarında, işkence ve kötü muamelelerinde ilerleyebilmeleri için desteklediklerini ortaya koymuştum. Kerimov’un İslam’ı başlıklı makalem de buna örnektir.
Bütün Suriye Devrimi boyunca insanın insanlığı çiğnendikten sonra bugün Suriye’ye Kızılhaç geldi. Mücrim Beşşar, insan hakları ihlallerini tespite geldiklerini iddia eden bu görevlilere hapishaneleri açtı. Mücrim Beşşar’ın ve yardımcılarının öldürmekten, işkenceye, tutuklamadan hapishanede bu tutukluların öldürülmesine, tutuklulara hayvanlardan daha kötü bir şekilde muamele edilmesine kadar işledikleri suçları ispatlayan yüzlerce görüntü kaydı bulunuyor. Özgürlük ve adalet iddiasında bulunan bu bozuk toplumun gerçeğini ortaya koymak için tutukluları ayaklarıyla tekmeliyorlar, elleri arkadan bağlı şekilde yüz üstü yere yatırıp üzerlerine çıkıp dans ediyorlar. Ayaklarını kafalarına koyuyorlar. Suriye’de olanlara aylarca sessiz kaldıktan sonra işte şimdi suçlu rejimi savunmak ve hiçbir suç işlemediğini onaylamak için geliyorlar!!!
20 mahkum bir vagona sıkıştırılıyor
Hapishanelerin ziyaret edilmesi, eski siyasi mahkum, gazeteci ve insan hakları savunucusu, şu anda Zona Oz Sitesi’nde yönetici olarak görev yapan Özbekistan’daki kamplardaki hapishane ve mahkumlar hakkında bilgi toplamaktan sorumlu Aavnge Diakonov’un da vurguladığı gibi saçma bir şeydir ve bu şekilde tutuklulara karşı işlenen suçlar örtülmek istenmektedir. Diakonov, mahkumların hapishanede maruz kaldığı iğrençlikleri sıralayarak şöyle demişti: ‘Tabi ki hükümet bunu kesinlikle reddetmektedir. Eğer hükümeti dinlersem ülkemiz hapishaneleri cennet gibidir. Hiçbir sorun yoktur, her şey olması gerektiği gibidir. Sanki hapishanede hayat özgür olmaktan daha iyidir!!! Oysa gerçek tamamen farklıdır. Eğer uluslararası bir komisyon, hapishanedeki durumu incelemek için gelmek isterse hapishane idaresi bunu önceden haber alır ve hapishaneyi derlemeye çalışır. Zindanlar boşaltılarak hastaları ve sağlık durumu kritik olanları başka mekanlara naklederler. Bir hapisten başka bir hapse nakilleri de ayrı bir meseledir. 10-15 hatta 20 mahkum hatta bir trenin bir vagonuna yerleştirilir. Kendilerine yemek, içecek verilmez. Tuvalet ihtiyaçlarını karşılamak için dışarı çıkma taleplerine kafalarına vurulan darbe ile cevap verilir. Bu nedenle mahkumlar tuvaletlerini ambalaj ve benzeri şeylere yapmak zorunda kalır. Bunların hepsini sözlerle anlatmak çok zor!’
Bu durumun aynısını, mücrim Esad’ın işlediği suçları Suriye’de tutuklanan gazeteciler, görevlerinden ayrılan subaylar ve Hama Şehri’nden avukat Adnan Bakur da doğruladı. Uluslararası Adalet Divanı’nın da onayladığı tüm bu apaçık delillerden sonra ve hapishanelerin kendileri gelmeden önce düzenleneceğini de çok iyi bildikleri halde bu hapishanelerin ziyaret edilmesi için acil çağrı yapılmasını gerektiren nedir?
Kızılhaç oraya gitmemeliydi
İnsanlık sloganları atan Kızılhaç gibi bir kuruluşun bugün insan haklarının ihlalini tahkik için Suriye hapishanelerini ziyarete gitmemesi gerekirdi. Zira görüntüler ve kanıtlar gayet açık ve net. Suriye’de bugün olanları ve işlediği, Batı’nın bu suçlar karşısında aldığı konumları ve sessizliğini aslında mücrim Kerimov 2002 yılında Amerika’yı ziyaretinin ardından ülkesinin parlamentosu karşısında ifade etmiş, şöyle demişti: ‘Bir suç ya da şüphe hakkında bir karar çıkarırken içişleri bakanlığı ve ulusal güvenlik hizmetleri teşkilatı soruşturmaları dairesinden çıkmayın. Şunu bilin ki benim arkamda Amerika ve Bush var. Bu katliamların gerçekleştirilmesini isteyenler onlardır!! O iğrenç Fransız’ın eleştirilerine önem vermeyin.’’ Sonra kendilerine güven vererek ve katliamlarına devam etmeye çağırarak şöyle devam etti: ‘Belki Amerikalıları insan haklarını çiğneyen, işkence yapan vs. listeler içinde ‘insaflılar’ sınıfında bulabilirsiniz. Ancak Amerika’nın bundan hedefi kendisini demokrasi kanunlarına riayet ediyor göstermektir. Ancak hakikatinde bize para veriyorlar, anladınız mı?!!! Yani siz kendi kendinize bu bilgilerden çıkarım yapın ve ona göre hareket edin!’
Batı devletlerinin iddialarına aldanmış ve bu devletlerin özgürlük yalanlarıyla boğulmuş birçokları için İslam’a karşı komplo ve savaş adına Batı Devletleri ve yöneticiler arasında kurulan ilişki anlaşılmazdı. Ta ki sonunda bu Arap hükümdarların gerçeğini ortaya çıkarmak için Arap Halk Rejimleri geldi. Bu Arap yöneticiler Batı ile sıkı ilişkiler kuruyor. Gerek kendi halklarının evlatları gerek diğer başka İslami hareketler hakkında tüm istihbari bilgileri vermek için karşılıksız olarak kendilerini sunuyorlar. Özgürlük ve Adalet iddiasında bulunan bu devletlerin, diğer tüm diktatör devletlerden daha suçlu olduğu ve yalanlarını ortaya çıkmaktadır. Libya’da olduğu gibi! Zira çıkarlarının halkın yanında durmasını gerektirdiğini gördükten sonra ağırlığını kaybeden işbirlikçisi Kaddafi’yi işlediği insanlık suçlarına önem vermeden (onun insanlık suçları işlemesi Batı’nın işine gelmekte idi) kurban etmiştir. Oysa birkaç bomba bu suçları bitirmeye, Kaddafi’yi ortadan kaldırmaya yetebilirdi. Ancak Batı, mücrim Kaddafi’nin önceden kendilerine vermekte olduğu ülkenin servetlerinden daha fazla yağmalayabilmek için onu orada bir baskı kozu olarak bıraktı.
Müslüman halklar dünyaya her şeyi gösterdi
Müslüman halklar tüm dünyaya ‘demokrasi ve özgürlüklerin yayılması bahsinin büyük bir yalan olduğunu, hakikatinde demokrasinin daha tehlikeli olmasa da diktatörlükle eş anlamlı, onun koruyucusu ve savunucusu olduğunu göstermiştir. Aynı zamanda o sahte özgürlüklerden başka bir şeyden bahsetmeyenlere de şöyle demektedir: ‘Bu sahte özgürlüklerin hakikatini görme vaktiniz daha gelmedi mi? Yoksa elinize geçen paralar mı size her yerde kanları heder olan kardeşlerinizi unutturdu?’ Tüm dünya bir Yahudi’nin ya da Amerikalının ya da Avrupalının kaybolan ayakkabısına ağlaşırken bize ağlayan yok! Bu Batı’nın ve komplocuların halidir. Onlar işi Müslüman halklara değil, kendi efendilerine teslim etmekte çok ısrarlılar. Halk ise anlamış ve herkese göstermiştir. Hain yöneticilerden ve yıllardır ülkelerimize dayatılan ‘Batı vesayet elinden’ kurtulana kadar geri dönmemeye kararlıdır. İslam Halkları Allah’ın izniyle özgürlüğünü kazanıp onurunu söküp alana kadar geri dönmeyecek. Allah’ın bazı insanları bazılarıyla savması yeryüzünü ıslah edene kadar devam edecektir. Allahu Teala yeryüzüne, zayıf düşürülen, hor görülüp aşağılanan kullarını mirasçı kılacaktır ve akıbet (hayırlı son) müttakiler içindir.
*Ürdünlü yazar. Bu makale www.timeturk.com için Betül Akyüz tarafından tercüme edilmiştir.
SON VİDEO HABER
Haber Ara