Batı şimdi de Somalililerin organlarını böyle çalıyor
Türkiye Gazetesi iki gündür Somali hakkında ürtücü haberleri manşetine taşıyor. Gazetenin haberine göre, batı şimdi de Somalilerin organlarını çalıyor.
14 Yıl Önce Güncellendi
2011-09-03 14:16:10
Somalili çocukların organları çalınıyor! Her uçak en az dört “organ çantası” ile kalkıyor, BM izliyor.
SIR GİBİ SAKLANAN ÇANTALAR BURASI BM’NİN HAVALİMANI..
Tarih 19 Ağustos... Saat 10:10 ile 10:15 arası... Bu fotoğraflar Somalili mültecilerin yaşadığı BM kamplarında çekildi. Havalimanında titizlikle korunan 4 soğutucu çantanın içinde ne vardı? Araçların arkasına gizlenen çantaların fotoğraflandığını gören BM çalışanları panikliyor.
Dadaab kampında çadırlar arasında dolaşırken bir babanın “Çocuğumu hastaneye gönderemem, zaten birini gönderdim cesedi çıktı, diğerine kıyamam” sözleri adeta beynimde şimşeklerin çakmasına neden olmuştu.
Yapılacak iş hastaneleri ziyaret etmekti. Öyle de yaptım. İlk durak Degahley’deki MSF’nin (Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü) hastanesinden işe başladım. Kapı etten duvar. Bir dayak yemediğim kalıyor. MSF’nin merkezine yöneliyorum. Tüyleri yeni bitmiş bir delikanlıya hastaneyi ziyaret etmek istediğimi ancak muvaffak olamadığımı anlatıyorum.
Onun tepkisi hastanedekilere rahmet okutturacak cinsten; “Bana bak biz burada oyun oynamıyoruz. Safari de yapmıyoruz. Ciddi işler yapıyoruz. Öyle her aklı esen hastaneye giremez.” “Yanımdaki doktor girsin” teklifimi de reddediyor, BM’yi adres gösteriyor. Bizim hastanede neyi görmemizden endişe ediyordu. Dünyanın neresinde bir doktor ya da gazetecinin hastaneye girmesi kimi ne şekilde rahatsız edebilirdi. Bu defa BM temsilcisine bir haber uçuruyoruz. Biz hastaneleri ziyaret etmek istiyoruz. Eğer giremezsek...
ÇANTALARI SAKLADILAR
Bir gün sonra 12.00’de Hagadera’daki hastanedeyiz. Bildiğiniz görüntüler. Paspaslı amcalar işbaşında. Morgu görme talebimiz reddediliyor. 15 dakika sonra kapının önündeyiz. Bu defa BM’nin hastanelerindeki bu tip olayları araştırmaya başlıyorum. Sağolsun Google bu konuda oldukça cömert ve müzevir... Sıralamaya başlıyor. “Kosova’da organ kaçakçılığı, BM soruşturma izni vermiyor”, “Irak’ta organ kaçakçılığı arttı”, “Haiti’de BM görevlilerinin organ kaçakçılığı yaptığı anlaşıldı”, “Somali’de 1993 yılında Mogadişu havalimanına inen 18 doktor organ kaçakçılığı yaptıkları gerekçesiyle kurşunlanarak öldürüldü”, “Pakistan’da BM görevlileri saldırıya uğradı”.... örnekler birbirini takip ediyor.
Bulunduğum yerin çok yakınında BM’ye ait bir havalimanı var. Uçakların biri iniyor diğeri kalkıyor. Kamptaki mevzumuz yine aynı konu. O arada Avrupa Birliği İnsani Yardım uçağı kampın üzerinde alçalmaya başlıyor. Ardından bir başka uçak daha. Kamptakilerden biri, “İşte uçak iniyor. Gidin havalimanına bakın kargo uçağı değil” diyor.
Gidelim bakalım... Uçağın inişi ile birlikte 6 arazi aracı uçağın kuyruk kısmına yanaşıyor. Ömrümün çoğu havalimanlarında geçti. Çalışan bir uçağın motor kısmına aracın park ettiğini görmedim. Elimdeki iki fotoğraf makinesini de hazır hale getiriyorum. Araçların kapılarının açılıp yolcuların uçağa binme hazırlıkları ile birlikte an be an fotoğraflamaya başlıyorum. Tarih 19/08/2011 saat 10:10 ile 10:15. Ellerde kırmızı, mavi çantalar. Hepsi de soğutucu çantalar. Köy minibüsü olsa diyeceğim ki içinde soğuk su, kola falan var. Ama uçakta hepsinden istemediğin kadar zaten var. Aşı da olamaz. Zira aşılar bu çantalarla taşınmıyor. (Fotoğrafları ilgili yerlere gösterip onay aldığım için bu kadar net yazabiliyorum) Fark edilmem uzun sürmüyor. Perdeleme başlıyor. İki çanta araçlardan birinin arkasına gizleniyor.
Diğerleri ise kalabalığın arasında kayboluyor. Arka tarafa dolaşıyorum. Tel örgülerin, çalıların arasından üç dört kare fotoğraf alıyorum. UN’nin aracı ile adeta saklambaç oynamaya başlıyoruz. El kol hareketleri işin tadını kaçırıyor. Araca biniyorum. Bu defa tel örgünün bir tarafından onlar bir tarafından biz parelel şekilde hareket ediyoruz. Şoför durumu fark edince onlar havalimanının içinden çıkamadan kaçmaya başlıyor. Makinelerdeki disketleri çıkarıp aracın muhtelif yerlerine gizliyoruz. Dadaab’ın tozlu sokaklarında izimizi kaybettirmeyi başarıyoruz.
KORKUDAN KONUŞAMIYORLAR
Akşam saatlerinde kamplara haber gönderiyorum. Böyle bir fotoğraf aldık, endişelerimiz var. Sizlere birtakım sorular sormak istiyorum diyorum. Sabah birkaç kişi geliyor. Fotoğraf ve görüntü almamak kaydıyla konuşmaya razı oluyorlar. Ş.Y., “Hastanenin morgunda bir yakınımızın cenazesini gördüm. Göğüs kafesinden göbeğine kadar, göbeğinden de iki yana 15-20 santimlik yarık vardı. Doktorlara sordum, ‘doku örneği aldık’ dediler. Sonra cesedi kefenleyip verdiler” diyor. Bir başka kişi ise “cenazelerimizi biz yıkamak istiyoruz vermiyorlar. Adeta paketleyip teslim ediyorlar” diyor.
Morgdan fotoğraf alabilir misiniz? teklifime ise korku dolu bir cevap veriyorlar. “Maalesef yapamayız. Bu işin açığa çıkması halinde burada en iyi ihtimalle barındırılmayacaklarını söylüyorlar. Hasteneden bir doktora ulaşıyorum, o da konuşamayacağını belirterek, “Ben bir şey görmedim, duymadım bilmiyorum. Başkaları ile konuş” diyor. Başkaları ile de konuşuyorum. Hepsi aynı cümleleri kuruyor.
Şimdi birilerinin Nairobi-Dadaab arasında günde birkaç sefer yapan küçük uçakların ne taşıdığını incelemesi ve yolcuların profilini ve nerelerde çalıştıklarını ortaya dökmesi gerekiyor. Yoksa cevap bekleyen soruların ve BM’ye yönelik ithamların ardı arkası kesilmeyecek!
BM havaalanına her gün, organ taşıdığı tahmin edilen özel jetlerin biri iniyor biri kalkıyor...
İşte cevap bekleyen sorular
- Kamplarda görünmeyen bu kadar insan üstelik de günde birkaç küçük uçağın geldiği havalimanını hangi amaçla kullanıyor?
- Soğutucu özelliği olan çantalarla organ değilse ne taşınıyor? Ya da içinde bir şey olmayan çanta niye gizleniyor?
- Çantaların fotoğraflanması kimi niye rahatsız ediyor?
- Hastanelere giden cesetlerden hangi amaçla doku örneği alınıyor. Bu örnekler nerede kullanılıyor?
- Bir doktor ya da gazetecinin hastaneye girmesi niye engelleniyor?
- 21 yıldır var olan üstelik de dünyanın en büyük mülteci kampı olarak bilinen bir mekandaki sağlık istatistikleri niye yayınlanmıyor?
- Cenazeler niye kefenlenmeden sahiplerine teslim edilmiyor?
- Hastaneler neden bazı doktor örgütlerinin haricinde başka doktorlar tarafından işletilemiyor?
- Neden BM’nin girdiği her bölgede bu tip olaylar oluyor ve her seferinde soruşturulmasına izin verilmiyor?
- Kargo uçağı inmesi gereken alana neden küçük uçaklar iniyor?
- Neden UNICEF çocuk ölümlerini mercek altına almıyor?
- Bugüne kadar hastanelere giden ve tedavi edildikten sonra taburcu edilen kaç hasta var? Kaç hasta hayatını kaybetti? Ne gibi operasyonlar yapıldı?
- Neden kriz bölgesi Somali olmasına rağmen açlıktan ölmek üzere olan insanlar 300-550 kilometre arası yolu yürüyerek Kenya’daki bu kamplara ulaşmak zorunda?
- Dünyanın her yerinde savaşta dahil olmak üzere doktorlar dokunulmazlık zırhına sahipken bu insanlar neden Somali yerine Kenya’da faaliyet gösteriyorlar.
- Havalimanındaki o araçlar hangi örgütlere ait?
Organ ticareti insanlık suçu
Kenya’da BM kontrolündeki mülteci kamplarında yaşanan organ kaçakçılığı büyük tepkilere yol açtı.
- Somali’deki dramı Türkiye’ye duyuran muhabirimiz Osman Sağırlı’nın çektiği fotoğraflar gündeme bomba gibi düştü.
Somali’deki insanlık dramını Türk basınında ilk defa gündeme taşıyan Türkiye Gazetesi müthiş bir gazetecilik başarısına daha imza attı. 33 gün Somali ve Kenya’daki mülteci kamplarında çalışmalarını sürdüren arkadaşımız Osman Sağırlı’nın Kenya’daki Birleşmiş Milletler havaalanında çektiği fotoğraflar gündeme bomba gibi düştü. Dadaab kampı yakınlarında, BM kontrolündeki havaalanında çekilen bu fotoğrafların belgelediği organ kaçakçılığı büyük tepkilere yol açarken, olay tam anlamıyla bir “insanlık suçu” olarak nitelendirildi.
ORGAN MAFYASI İŞBAŞINDA
Bugün Avrupa’da en az 100 bin hasta organ nakli bekliyor. İngiltere’de 5 bin, ABD’de ise 50 bin-80 bin arasında hasta organ kuyruğunda. Bu durum en çok suç örgütlerinin işine yarıyor. Dünyanın fakir ülkelerinde faaliyet gösteren çeteler çok cüzi fiyatlar ödeyerek veya Somali örneğinde olduğu gibi kaçak yollardan elde ettikleri organları inanılmaz paralarla satıyor. Kaçak yollardan yurtdışına çıkarılan bu organlar 200 bin dolara kadar alıcı bulabiliyor.
NAKİL TURİZMİ BİLE BAŞLADI!
Organ kaçakçılığı, dünyada giderek büyüyen bir problem. Özellikle organ kaçakçılığı yoluyla yapılan nakillerin oranı her yıl yüzde 10 oranında artıyor. Organ kaçakçılığı, bu gidişle 21’inci yüzyılın utanç tablolarından biri olacak. Kaçak yollardan organ nakli dünyada o kadar yaygın ki, bu alanda inanılmaz bir nakil turizmi yaşanıyor. Zengin ülkelerden organ ihtiyacı olan insanlar, nakledilecek organ bulmak maksadıyla yoksul Afrika ülkelerine gidiyor. Bunun için ödenen para tutarı, seyahat masrafları da dahil olmak üzere 70 bin dolarla 160 bin dolar arasında değişiyor. Bağışçıya verilen para ise bu rakamların yanında adeta çekirdek parası...
BM GÖZ YUMUYOR İDDİALARI...
İsveç’in önde gelen gazetelerinden Aftonbladet, 2009 yılında Gazze’deki olaylarda ölen Filistinlilerin cesetlerinin “otopsi” gerekçesiyle alıkonularak organlarının çalındığına yönelik iddialara yer vermişti. Aynı gazete geçen yıl da İsrail bağlantılı bir çetenin, Afrika ülkelerindeki organ ticaretini kontrol ettiği iddia etmişti. Afrika’da yapılan kaçak organ nakilleri ile ilgili araştırmaya göre, her yıl yüzlerce kişiye nakil yapıldığını ortaya koyuyor. Nakledilen bu organların çoğunun açlıktan ölen çocuklardan alınmış olması, organ kaçakçılarının vicdansızlığını gözler önüne sermeye yetiyor da artıyor bile... Türkiye Gazetesi muhabiri Osman Sağırlı’nın büyük zorluklarla elde ettiği bu 8-10 kare fotoğraf, Kenya’da faaliyet gösteren BM ofisinin uluslararası organ çetesine göz yumduğu iddialarını gündeme getirdi. Özel jetlere yüklenen bu kutular kara kıta Afrika’da müthiş bir organ kaçakçılığı çarkı kurulduğunu gözler önüne serdi.
SON VİDEO HABER
Haber Ara