Ortadoğu yeniden şekilleniyor
Birleşmiş Milletler'in Mavi Marmara katliamıyla ilgili raporunun basına yansımasıyla birlikte tartışmalar alevlendi.
14 Yıl Önce Güncellendi
2011-09-02 18:22:32
Hakan hastaoğlu'nun haberi
Özür ve tazminat taleplerinin karşılanmaması durumunda Türkiye'nin B planının devreye gireceğinin de daha önceden resmi ağızlardan dile getirilmiş olması gözleri Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun bugünkü açıklamasına çevirdi.
Davutoğlu'nun açıkladığı Türkiye'nin İsrail'e karşı alacağı beş adımdan oluşan yaptırım kararını ve Ortadoğu'da bundan sonrası için olası gelişmeleri uzmanlar Sabah.com.tr'ye değerlendirdi.
Cengiz Çandar - Radikal Gazetesi Yazarı: Bundan sonrası savaş hali
New York Times'a sızdırılmış olan Birleşmiş Milletler raporunun hayal kırıklığı üzerine İsrail'in de özür dilememekte direnmesi sonucunda ortaya konmuş dramatik bir tepki bu. Önemli bir tepki. Çünkü İsrail'le ilişkiler gelebilcek en alt düzeye gelmiş durumdadır, bundan daha ötesi diplomatik ilişkilerin kesilmesi ve savaş halidir.
O bakımdan çok öenmli ve aynı anlamda da dramatik tepki. Fakat bu iki tarafı keskin bir bıçak tabii. İsrail, İsrail değil sadece Amerika demek, Batı güvenlik sistemi demek. Dolayısıyla Türkiye ile İsrail'in Ortadoğu'da bu kadar farklı duruma girmesi İsrail'e çok büyük sıkıntılar çıkartır özellikle bu askeri anlaşmaların iptali... Ama aynı zamanda da Türkiye'nin gündeminde olan bir çok mesele bakımından sıkıntılı sonuçlar üretme ihtimali de taşıyor.
Sanırım Türkiye'nin bu kararından sonra gizli, açık diplomatik kanallar durumu toparlamak için çalışacak. Ne netice alabilir bunu kestirmek çok zor şu anda. Önümüzdeki dönemde zorlu bir diplomatik ve siyasi sürecin olacağını sanıyorum. Nasıl aşılacak ne gibi sorunlar çıkacak göreceğiz.
Mahmut Övür - Sabah Gazetesi Yazarı: Ortadoğu yeniden şekilleniyor
Dışişleri Bakanlığı'nın beş maddede özetlenebilecek yaptırımlarının açıklamasının Birleşmiş Milletler'in raporunun ardından gelmesi, İsrail'in artık bir adım atmayacağı sonucunu çıkarıyorum. Bu yüzden Türkiye'nin bir şekilde İsrail'e karşı sert politika izlemesinin zamanının geldiğini gösteriyor. Bunun etkili yansıyacağını düşünüyorum. Çünkü şimdiden yankısının Amerika'ya kadar uzandığını gördük. Arap Baharı nedeniyle karşısında siyaset üretebilecek, İsrail'in politikalarını etkileyebilecek ülke de kalmadı bu yüzden Türkiye belki bölgedeki durumu da üstlenerek sert politika geliştirdi. Belki ticari olarak daha da kopuşa giden bir süreç yaşanabilir. ABD'de de kendi içinde çok kaotik bir yapıya gittiği için İsrail'i dizginleyecek herhangi bir yapı da yok. Türkiye böylece İsrail'in hem Gazze'deki hem de bölgedeki uygulamalarını durdurabilecek bir adım atmaya karar verdi. Bu önemli gelişme. Bölgeyi nasıl etkileyeceğini ileride göreceğiz. Yeni bir Ortadoğu şekilleniyor gibi heliyor bana. Arap Baharı'nın dengesini bozduğu Ortadoğu var, hem de Türkiye-İsrail ilişkilerinin geldiği bu sert noktanın bölgeyi yeniden şekillendireceğini düşünüyorum.
Taha Özhan - SETA Genel Direktörü: İsrail kaybedecek
100 sayfayı aşkın bir rapor ortaya çıktı. Rapora baktığımız zaman ana gövdevisini uluslararası deniz hukuku, deniz hukuku, ambargo, ambargo hukuku gibi tartışmalar oluşturmuş. Anlaşılan o ki; aslında raporda söylenecek çok fazla bir şey yok ama bu hukuk tartışmasıyla ana tartışma bir tarafa itilmeye çalışılmış. Birinci tespit bu. Ama ne kadar itilmeye çalışılırsa çalışılsın, ortada öldürülen dokuz tane Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı var, dolayısıyla bir suç var. Suça dair sadece bir tespit ama hiçbir yaptırım yok veya yaptırıma yol açacak bir referans yok.
Diğer bir mesele de raporun sızdırılması. Bu da çok üslupsuz ve yanlış bir mesele. Ama belli bir stratejisi var anlaşılan. Bu da iki şekilde. Birincisi, BM raporun içeriğinden dolayı fazla sorumluluk almak istemediği için bunu yapmış olabilir ama ikincisi daha önemli bir ihtimal. İsrail kamu diplomasisine, önden aktif rol alabilmesi için sanal alemde ve medya üzerinden rapor sızdırılmış oldu. Dolayısıyla dün geceden itibaren İsrail kamu diplomasisi araçları rapora dair çok hazırlıklı bir şekilde propagandaya başladılar. Bu basit detayı geçecek olursak, basit ama çok önemli çünkü raporun her tarafında gizli yazan bir belge BM tarafından sızdırılmış oldu.
Rapora bakacak olursak, medyaya da manşet olan bir cümle üzerinden özetlemek mümkün. İsrail baskını yasal ama aşırı. Baskın kelimesini oradan çıkarın bu İsrail'i genel olarak özetleyen bir tespit. İsrail bunun üzerinden başka planlar yapıyor ama gerek Gazze ambargosunun, gerek Akdeniz'de bundan sonra yapacağı müdahaleleri bir yasal çerçeveye alma gayretinde. Dolayısıyla İsrail bu rapor doğrultusunda ortaya çıkacak tartışmaların hiçbirisiyle aslında ilgili değil. Mavi Marmara katliamıyla da ilgili değil. İsrail kamu diplomasisi ve Dışişleri Bakanlığı'nın üzerine yoğunlaştığı şey bu rapor üzerinden Doğu Akdeniz'de ve Gazze'de uyguşayacakları ambargoda yasal zemin teşkil etmiş olmasını tartışıyorlar. Onlar açısından mesele bambaşka bir boyutta.
Bu aslında İsrail'in geldiği durumu çok iyi özetleyen bir şey, doğrudur, İsrail yasal bir devlettir. Ama o aşırılık da İsrail'in her yerinden akmaktadır. Yasallığı aşırılıktan, aşırılığı da yasallıktan beslenmekte. Uzunca bir süredir de buna düçar olmuş durumda. Bölgede yaşanan gelişmeler, 30 yıllık Camp David düzeninin artık değişmeye başlayacağının işaretlerini veriyor. Türkiye bu Camp David düzeninin kurulmasında aktif bir aktör değildi. İsrail eski alışkanlıklarıyla bu düzenin aktörü olan ülkelerle nasıl muhatap olmuşsa Türkiye ile de öyle muhatap olabileceğini zannetti ama büyük bir hatanın içerisine düştü. O hatayı da bir devlet olma refleksiyle değil maalesef Ortadoğu'da bir proje olma refleksiyle besleyecek yanlışlar üzerinde yanlışlar yaptı. Gözüken o ki; buna da devam edecek.
Türkiye'nin tavrına gelecek olursak, zaten defacto durumu Türkiye yasal bir düzene taşımış oldu. İlişkileri ikinci katip düzeyine indirmiş oldu. Orta vadede bu düzeyin değişmeyeceği görünüyor. En önemlisi İsrail bu meselede yasal olarak kendince bir başarı kazanmış olduğunu düşünse de aslolan şey, BM raporları üzerinden kazanılan zaferler değil bölgedeki fiili gelişmelerdir. Evet, raporlar üzerinden İsrail manipülasyon yapabilir. Ama bölgedeki fiili gelişmelerin tamamı da İsrail'in aleyhine işlemektedir. Şu an İsrail'in etrafına çevreleyen bütün ülkelerle Türkiye vizesiz, serbest ticaret bölgeleri kurmuş, bölgenin en önemli aktörlerinin başında gelmektedir. Bölgemizde çok büyük bir değişim yaşanmaktadır. İsrail, Mübarek'in gitmesi tartışmaları başladığı andan itibaren bölgedeki değişimden yana değil statükodan yana tavır alacağını açık bir şekilde belli etmiş oldu.
Buradan şu kaba yorumu yapabiliriz, İsrail'i bölgemizde yaşanan değişimle beraber gidenlerin düştüğü kampın listesine yazmak mümkündür. Bu da kaybedeceği anlamına geliyor. Sürdürülebilir bir politikasının olamayacağı anlamına geliyor. Yeni Ortadoğu bölgesel düzeninde İsrail ne işgaline bu şekilde devam edebilir ne de fiziken bu coğrafyada yaşayıp zihnen başka ülkelerin başkentlerinden konuşmaya devam edebilir.
Özellikle de bunu İsrail'in ruhsat sahibi olduğu Camp David düzeni içerisindeki durumuna yaslanarak yapması mümkün değildir. Çünkü Türkiye o düzenin kurulmasında aktif bir aktör değildi. Ama İsrail eski alışkanlıklarıyla Ürdün'le, Suriye'yle, Mısır'la düzenin diğer aktörleriyle knouştuğu gibi Türkiye ile de konuşmaya çalışmaktadır ama Türkiye o düzenin bir parçası olmadığı gibi Davos sonrası Camp David düzenini de değiştirecek aktörlerin başında gelmektedir.
Alparslan Akkuş - Sabah Gazetesi Dış Haberler Müdürü: İkinci "one minute"
BM raporunun basına sızmasından sonra Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun açıklamalarını, iki ülke arasında Davos'tan sonra gerilen ilişkilerde ikinci "one minute" olarak adlandırabiliriz. Açıklanan yaptırımlar, Mavi Marmara saldırısından sonra Türkiye'nin sürdüregeldiği net tavrın bir uzantısı aslında. Ankara, bu işin geçiştirilmesine izin vermeyeceğini gösterdi.
Diplomatik ilişkinin ikinci kâtip düzeyine indirilmesi ve Türkiye'deki ikinci kâtip üzeri diplomatların ülkeyi terk etmesi için Çarşambaya kadar süre verilmesi; tüm askeri anlaşmaların ki, 500 milyon dolar civarında olduğu tahmin ediliyor, askıya alınması ve Akdeniz'deki seyrü sefer serbestisinin kısıtlanması çok ciddi tedbirlerdir.
BM raporunun bugüne kadar ertelenmesinin sebebi, aslında Türkiye'nin özür ve tazminat talebini kabul eden İsrail hükümetinin, bunu muhalefete kabul ettirememesiydi. Bu sefer de erteleme istediler ancak raporun basına sızması beklenen sonu hızlandırdı.
Ergün Diler - Takvim Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni: Artık İsrail için güvenlik sorunu başlamıştır
Bu karar birçok şekilde okunabilir. Ancak benim için en vurucu tarafı YENİ ANKARA'nın net bir şekilde ortaya çıkmasıdır. Önce Davutoğlu ardından Gül "Bölgenin tek lideri var. O da Türkiye" demiştir. Artık İsrail için güvenlik sorunu başlamıştır. Çünkü herkes bilir ki İsrail'in güvenliği TOROSLAR'dan başlar. Bu çıkışlar Türkiye'yi büyütür. Bütün Müslüman ülkelerin Ankara'nın etrafında kenetlenmesine neden olur. Ortadoğu yeniden kurulurken en büyük zararı İsrail görür.
İsrail tüm dünya basınında KORUMA altına alındığı için basit gerçekleri bile görmemiz engellenir. Örneğin, İsrail jetleri KONYA'da eğitim almasa F-16'larını ŞAM'a kadar uçuramaz. Bunun gibi onlarca koz var Türkiye'nin elinde... İsrail'deki hükümet giderse ne ala, gitmezse fatura Tel Aviv'e...
SON VİDEO HABER
Haber Ara