İran Suriye nedeniyle Hamas'ı cezalandırıyor
Hamas ve direniş güçleri ümmet adına Filistin’i savunmaktadır. En iyi liderlerini ve evlatlarını bu savaşta vermiştir ve vermeye devam etmektedir. Kim buna istinaden Hamas’ı desteklerse hoş gelmiştir. Kim de desteklemezse günahı boynunadır.
14 Yıl Önce Güncellendi
2011-08-29 02:50:18
Yasir ez-Ze’atira* / TİMETURK
Son dönem Reuters Haber Ajansı İran’ın başkenti Tahran’daki Batılı diplomatların, İran’ın halka karşı savaşında Suriye Rejimi’ni desteklemediği, Filistin kamplarında Suriye Rejimi yanlısı gösterilerin yapılmasına kolaylık göstermeyi reddettiği için iki aydır Hamas Hareketi’ne ve Gazze’deki hükümetine desteği kestiği yönündeki sözlerini aktardı.
Aslında büyük olasılıkla İran, Hamas'a desteği iki ay önce kesmedi. İran’ın Hamas'a desteği 6 ay önce kestiğine dair ortada delil ve bilgiler bulunmaktadır. Bunlardan biri Gazze’deki hükümetin yaşadığı maddi sıkıntıdır. Bu mesele kesinlikle özgürlük talebinde bulunan halkına karşı Suriye Rejimi’nin sürdürdüğü savaşta kendisini desteklemeyi reddeden hareketin almış olduğu konumla bağlantılıdır.
Farklı bir deyişle açıklayacak olursak İran’ın Lübnan’daki direnişi destekleyip Hizbullah’ı tamamen benimsemesi yanı sıra Filistin’deki direnişin desteklenmesinde de rolü vardı. Bu durum İran için bir referanstır ve ister siyasi ister mezhebi hesaplarla destek verilmiş olsun takdire şayandır. Batı’ya ve Siyonist varlığa karşı koyan bir tarafa bunun karşılığını ödemek de kolay olmayacaktır.
İran’ın bu konumunu sadece Hamas Hareketi’ni ve direniş gücünü reddetmekle kalmayıp aksine bu harekete karşı kışkırtmada bulunup siyasi ve askeri açılardan hedef alan Arap konumlarıyla karşılaştırmamız gerekir.
Suriye’de halk ayaklanması patlak verdiğinde rejimin, Hamas Hareketi’nden kendilerini on yıldan fazla süredir –tam olarak geçtiğimiz yüzyılın 90’lı yıllarının sonunda liderlerinin Amman’dan uzaklaştırıldığından beri- konuk etmenin güzel bir karşılığı olarak destek beklemesi normaldir. Ancak hareket bunu yapamazdı. Bunun sebebi sadece Suriye ile ittifakın Suriye halkına değil de Siyonist varlığa karşı olması değildi. Kendilerine sıcak kucak sağlayan, dini ve direnişsel hesaplardan başka siyasi hesaplar yapmadan cömertçe maddi destekte bulunan Suriyelilere vefa borcu olarak da bunu yapamazdı.
Sadece bu da değil! Hareketin alacağı; prensip ruhu, ümmetin ortak vicdanı ile uyumlu olmayan hiçbir pozisyon geçiştirilip gitmeyecektir. Aksine bunun bedeli harekete ve belki de aralarında en önemli öncülüğünü camilerin teşkil ettiği Suriye devrimi de dahil olmak üzere Arap devrimlerinde belirgin bir varlık gösteren İslam olgusunun tümüne ağır olacaktır.
Hamas, büyük kitlelerdeki kredisini bu tür bir maceraya girerek harcayamazdı. Öyle ki bu kredi bir taraftan Filistin’in ümmetin merkezi bir davası olması diğer yandan da hareketin kimliği ve olağanüstü fedakarlığı sayesinde elde edildi. Hareket, rejimi destekler bir konum alsa korkunç bir şekilde kaybeder. Sünni Hamas Hareketi’nin rejim yanlısı tavır aldığı takdirde kaybının ne ölçüde olabileceğini anlamak için Şii olmasına karşın Hizbullah’ın kaybının boyutunu görmemiz yetecektir.
Şüphesiz tarafsız kalma ve rejim yanlısı bir müdahaleyi reddetme kararını almak çok zordu. Çünkü bunun bedeli de hiçbir koşulda hafif olmayacaktı. Birçokları Suriye rejiminin emniyet kurumundan radikal kanadın, gerek direk yolla gerek de İmad Muğniye suikastında olduğu gibi Siyonist varlığa bilgi sızdırma yoluyla hareketin sembol isimlerinden bazılarını hedef alabileceğini uzak bir ihtimal olarak görmüyor.
Zira bazıları, belki de Refik Hariri suikastı ile Suriye Rejimi’nin ilgisi olduğunu ispatlayabilecek tek isim olan İmad Muğniye’nin ikamet ettiği yer hakkında öldürülmesine neden olan bilgileri İsraillilere Suriye emniyetinden bazı kesimlerin sızdırdığına inanmaktadır. Bu noktada özellikle Suriye dışında yaşayan Suriyeliler olmak üzere bazıları Hamas’tan, rejimin suratından direniş ve karşı koyma maskesinin düşmesi için Suriye’yi terk etmesini istemekte, rejim halkının kanını akıttıktan sonra artık tarafsızlığa tahammülün mümkün olmadığını söylemektedir.
Buna cevaben ilk etapta Hamas’ın Suriye’de varlık göstermesinin gerçekten rejime bir kapak oluşturduğu söylemi doğru gözükmüyor. Bunun delili de, Hamas’ın aldığı konumun anlaşıldığı hatta hassas durumundan ötürü takdir edildiği bir vakitte (belki Şii çevrelerin çoğunluğu istisna olmak üzere) ümmetin halk kitlelerinin tereddütsüz Suriye halk ayaklanmasının yanında duruyor olmasıdır. Bu da gerek ülke içinde gerek de ülke dışındaki Suriyeli baskın çoğunluğun aldığı konumla uyuşmaktadır.
İkincisi; hareketin sahip olduğu alternatifler ile ilgili. Bu alternatifler bazılarının konuştuğu gibi hiç de kolay ya da makul değil. Zira hareketin Suriye’deki (Bazıları Filistin asıllı Suriyeli) büyük varlığının kendi topraklarına taşınmasına izin verecek (ne Katar ne de başka bir ülke) hiçbir Arap ülkesi bulunmamaktadır.
Bazıları Ocak devriminden sonra; herkesin orada daha istikrarın sağlanmadığını bildiği halde Mısır’a işaret etmektedir. Ancak hareketin, henüz siyasi rejim seçimini yapıp karara bağlamamış bir ülkede kendisini riske atması zor bir olasılık. Harekete adres olarak Gazze’nin gösterilmesi yönündeki saçma söze gelince bunun bir kıymeti yoktur. Sadece güvenlik açısından değil. (Siyasi bir liderin öldürülmesi sadece bir karara bakar. Ancak askeri liderlerin yaptığı gibi tamamen yerin altında yaşarsa başka). Aynı zamanda dışarıda yaşayan ve Filistin halkının yarısını oluşturan Filistinlilerin yanı sıra Batı Şeria ile bağa ilişkin hususlardan kaynaklanan sebepler de söz konusudur.
Bunun ardından uzlaşma, seçimler, direnişten, devlet ve müzakerelerden yana konumu soruları ışığında geleceğine dair belirsizliği eklememiz gerekir.
Her halükarda Hamas Hareketine komutlar verip yermeye ek olarak bir de nasihatleri artırmak yerinde değildir. Zira olup bitenlerin yankılarından en çok yanan odur ve şüphesiz liderleri durumu sürekli bir şekilde değerlendirmektedir. Özellikle çok detaylı ve karmaşık böyle bir meseleyi bazı dar görüşlüler (ne yazık ki aralarında bazı İslamcılar da var) bir avuç insanın kaderinden bahseder gibi basit bir şekilde özetleyerek ‘gayet basit bir şekilde başka bir yere gidebilirler’ diyorlar. Tüm bunlar, çeşitli düzeylerde gelişmelere bağlı olarak bir anda tutum ve görüşün değişme olasılığını ortadan kaldırmamaktadır.
İlk günden itibaren Suriye halkının devriminin yanında durduk. Bir an bile tereddüt etmedik. Aynı zamanda özel konumundan ötürü Hamas’ın aldığı tarafsız konumu da anlayışla karşıladık ve bu konumun takdire şayan olduğunu gördük.
İnsanların reform taleplerinin büyük kısmı karşılandığı halde Bahreyn için dünyayı ayağa kaldıran İran’a gelince; Suriye devrimi karşısında aldığı konum tüm standartlara göre kötüydü denilebilir. Şüphesiz İran’ın, aldığı konumdan ötürü Hamas’a; ümmetin evlatlarının saygı ve sempatisini kazanma çabasından vazgeçip, mezhebi konumunu kesin olarak ortaya koyarak keseceği cezanın Arap ve İslam Dünyası’na etkisi daha büyük olacak. Bu durum ne yazık ki kendisinden ve uygulamalarından bizzat İran’ın sorumlu olmasına karşın nispeten Hizbullah için de geçerlidir.
Son olarak şunu söylemek gerekir; Hamas’ın İran’la ilişkisi olduğunu söyleyip fırtınalar çıkaranlar artık hareketin kararlarında bağımsız olduğunu, kimsenin cebinde yer almadığını çok iyi anlaması gerekir. Bununla birlikte Arap ülkelerinden eğer gerçekten Filistin’i ve davasını desteklemeye meraklı iseler Hamas’a yardım sunmalarını istemelidirler. Ayrıca ümmetin düşmanlarıyla çatışmasının baş kaynağı olarak Filistin ve davasının desteklenmesi vacibi, İran ile sorunlu ilişkiye bağlı olmamalıdır. Özellikle de Filistin, okyanustan körfeze, Fas’tan Jakarta’ya tüm ümmetin üzerinde toplandığı tek dava iken!
Ümmetin eksenini oluşturan ülkeler (Türkiye, İran, Mısır ve ardından Arap dünyasının geneli) arasında mezhebi hassasiyetlerden uzak dengeli bir ilişki kurulduğu takdirde Filistin hepsi arasındaki ortak payda olacaktır.
Son olarak; Hamas ve direniş güçleri ümmet adına Filistin’i savunmaktadır. En iyi liderlerini ve evlatlarını bu savaşta vermiştir ve vermeye devam etmektedir. Kim buna istinaden Hamas’ı desteklerse hoş gelmiştir. Kim de desteklemezse günahı boynunadır. Ancak ümmetin kitleleri bazı vakitler özgürlüğünü ve siyasi karar hakkını tiranların elinden geri alabilmek için tağutlara karşı savaş ile meşgul olsa da onu da Filistin’i de terk etmeyecektir.
*Hamas'a yakınlığıyla bilinen Filistinli ünlü düşünür ve yazar.
Bu makale www.timeturk.com için Ahmet Yılmaz tarafından tercüme edilmiştir.
SON VİDEO HABER
Haber Ara