Türkiye, Kaddafi dönemi sonrasında Libya'nın geleceğinin şekillendirilmesi için çaba harcayan ülkeler arasında yer alıyor. Bu çerçevede, Türkiye, eşbaşkanı olduğu Libya Temas Grubu’nun siyasi direktörler düzeyindeki toplantısına ev sahipliği yaptı.
İstanbul’daki toplantıda, Libya’nın geleceği görüşüldü. Libya'ya acilen yardım çağrısında bulunan Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, "Libya'nın dondurulmuş varlıklarının yeniden kullanılabilir hâle getirilmesinin Ulusal Geçiş Konseyi için önemli olduğunu" söyledi.
Türkiye, Libya’nın yanı sıra Suriye’deki krizin çözülmesi için de çaba gösteriyor. Türkiye’nin izlediği dış politikayı değerlendiren Alman uzmanlar, Ankara’nın çabalarını olumlu olarak nitelendiriyor.
Türkiye’nin Libya ve Suriye’ye yönelik politikasının, Batılı ülkeler ile aynı çizgide olduğuna dikkat çeken uzmanlar, Türkiye’nin bölgede gücünü artırabilmesi için Batı’nın desteğine ihtiyacı olduğunu son aylarda anladığını dile getiriyor.
Almanya’nın önde gelen Türkiye uzmanlarından Udo Steinbach, bir çok Arap ülkesinin yeniden şekillenmesinde Ankara ve İstanbul’un önemli platformlar haline geldiğini belirtiyor: “Türkiye çok etkin ve yapıcı bir hâle geldi. Türkiye’nin, kriz yaşanan Libya ve Suriye gibi ülkelerde önemli bir rol oynayabilecek durumda olduğuna inanıyorum. Bu arabulucu rol olarak tanımlanabileceği gibi Türkiye’nin uluslararası toplum ile Arap dünyası arasında bir anlamda iletişimi sağlaması olarak da görülebilir.”
Türkiye ile Fransa arasındaki rekabet
Libya’da istikrarın sağlanması için çaba gösteren ülkeler arasında Fransa da yer alıyor. Önümüzdeki hafta perşembe günü Fransa’nın başkenti Paris’te Libya’ya destek toplantısının düzenlenmesi planlanıyor. Türkiye ile Fransa arasında Libya sorununun başından bu yana belirli bir rekabet yaşandığına dikkat çeken Steinbach, ancak bu rekabette Türkiye’nin daha güçlü olduğunu dile getiriyor.
Steinbach, “Uluslararası toplum ile Libya arasında bir arabuluculuk söz konusu olacaksa, bence bu arabuluculukta Ankara, Paris’e göre daha uygun bir seçenek" diyen Steinbach, bunun nedenini şöyle açıklıyor:
"Çünkü Türkler, Fransızlara göre soruna nesnel yaklaşmalarının yanı sıra olayları yakından takip ediyorlar. Fransızların izlediği tek taraflı tutum, Libya’da başarılı bir dönüşümün yaşanması yerine ulusal çıkarlarını ön plana çıkarttıklarını gösteriyor" diyor.
Suriye'ye yönelik tutum
Arap ülkeleri arasında bir diğer kriz bölgesi ise Suriye. Beşar Esad yönetimi ile iyi ilişkilere sahip olan Türkiye, son zamanlarda Suriye’ye yönelik tutumunu sertleştirdi. Alman uzmanlar, Türkiye’nin Libya politikasında olduğu gibi Suriye’ye yönelik tutumunda da Avrupa ile aynı çizgiyi izlemesini olumlu olarak değerlendiriyor.
Berlin merkezli Alman Dış Politika Derneği Türkiye Uzmanı Almut Möller, Türkiye’nin Suriye ile iyi ilişkiler kurmasının önemli olduğuna dikkat çekiyor.
Möller, “Bir anlamda Türkiye’nin (Suriye ile) daha kolay temas kurabileceği ümit ediliyor. Fakat diğer yandan Türkiye’nin Suriye’ye ilişkin bazı çıkarlarının olması durumu kolaylaştırmıyor, bunlar özellikle ekonomik çıkarlar.
Kanımca, Türkiye gibi Suriye ile temas kurabilecek ülkelerin olması Avrupa Birliği’nde bir ümit yaratıyor. Bunu geçtiğimiz haftalarda da gördük, Türk dışişleri bakanı, örneğin Alman mevkîdaşına göre çok daha kolay bir şekilde Şam’a ziyarette bulunabildi" ifadelerini kullanıyor.
"Türkiye, Batılı bir siyaset izliyor"
Türkiye’nin Suriye ve Libya’ya yönelik politikasını değerlendiren Berlin merkezli Alman Bilim ve Siyaset Vakfı Türkiye Uzmanı Günter Seufert ise şunları söylüyor:
“Türkiye kendi istediği yolda ilerlemeyi denedi, ancak son aylarda Libya ve Suriye’de yaşananların ardından, bu bölgede kendi yolunda ilerlemenin ne kadar zor olduğunu gördü. Bunun yanı sıra Libya ve Suriye’deki olaylar şu sonuca varılmasına yol açtı: Arap dünyasında değişim karşısında izlenecek politikada Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa ile işbirliği yapmak gerekiyor.”
DW