Haber Merkezi / TİMETURK
Star gazetesi yazarı Ardan Zentürk, "Afrika’yı BM’den kurtarmak!" başlıklı yazısında BM'nin Afrika'daki çirkefliklerine dikkat çekti ve Afrika'nın kurtulması için önce BM'den kurtulmak gerektiğini belirtti.
Kenya'daki Dabaab mülteci kampının 1991'de kurultuğunu belirten Zentürk, aradan geçen 20 yılda kampta hala su sisteminin olmadığını, evlerin berbat olduğunu ve tuvaletlerin de bulunmadığını belirtti.
Zentürk, "BM, 20 yılda bir mülteci kampında en temel ihtiyaçları bile karşılayamıyor ise ne işe yarıyor?" diye sordu.
"Nedense, dünyada Müslümanlar öldüğünde hiçbir dalgalanma yaşanmıyor..." diyen Star yazarı Zentürk, "Düşünün... Son derece muhafazakar, dinine düşkün Somalili göçmenler için kurulmuş okullara Hıristiyan öğretmen atayan ve misyonerlik faaliyetlerine zemin hazırlayan bir BM ile karşı karşıyayız..." dedi. Aslında, 2’nci Dünya Savaşı sonrasında insanlığın ortak hedefleri doğrultusunda kurulan ve özellikle 1950-1965 arasında gelişmekte olan ülkeler için harika çalışmalar yapan Birleşmiş Milletler’in giderek çürüdüğüne ilişkin çok ciddi işaretler alınıyordu... Bunun en korkunç örneğini Bosna-Hersek Savaşı sırasındaSrebrenitza Katliamı’nda gördük...
Birleşmiş Milletler kontrolündeki bölgeye ellerini kollarını sallayarak giren faşist Sırp çeteleri, bu kentte yaşayan Boşnak erkeklerin hemen tamamını onları korumakla görevli Hollandalı askerlerin gözleri önünde öldürdüler... Gerçekte bu tür bir olay, Kıbrıs’ta 1960-1974 arasında devreye sokulan “etnik temizlik kampanyası” sırasında gördüklerimiz nedeniyle bizlere yabancı değildi. Kıbrıs’ta da Müslüman Türkler. Tıpkı Bosna Hersek’deki Boşnaklar gibi, BM askerlerinin gözlerinin önünde katledilmişlerdi...
Bu işin askeri yönü. Artık bütün gelişmeler, BM’nin derhal derlenip toparlanmasını zorunlu kılıyor... Mesela...
Kenya-Somali sınırındaki Dabaab Mülteci Kampı’nı gördükten sonra, Afrika’nın kurtuluşu için önce BM’den kurtulması gerektiğine inandım.
Sistem nasıl işliyor Şu anda yaklaşık 600 bin mültecinin yaşadığı Dabaab, her gün yeni 1.500 mülteciyi ağırlıyor.
Ülkelerinin içlerinden 200 ile 800 kilometre yol yürüyerek, açlık ve eşkıya çeteleri ile boğuşarak gelen bu insanlar, Dabaab’ın merkezine yaklaşık 100 kilometre mesafede BM yetkilileri tarafından karşılanıyor. Sağlık kontrolleri yapılıyor, kimlik tespit ediliyor, bileklerine numaraları yazılıyor... O kadar!..
Zaten aç ve güçsüz olan o insanlar çok büyük bir alana yayılmış kampa bırakılıyor. Ne doğru dürüst bir çadır ne düzenli bir gıda desteği...
Bu insanlar, ellerine geçirdikleri tahta parçaları ve plastik örtüler ile derme çatma kulübeler kuruyor... Yemeklerini ise bölgede faaliyet gösteren Türkler başta bazı sivil toplum kuruluşları veriyor... Mesela, bir kadın, ailesi için gerekli gıda yardımı alabilmek için ortalama 5 kilometre yürüyerek gıda dağıtım merkezlerinden birine ulaşıyor, orada sırada bekliyor ama bazen tek bir ekmek bile alamadan kendisinden yiyecek bekleyen çocuklarının yanına dönebiliyor. Bütün bu süreçte BM ortalıkta yok... Peki nerede var?
Yolsuzluk ekonomisinin içinde
Dabaab Mülteci Kampı’nda ziyaret ettiğim bir hastanede çok iyi İngilizce konuşan bir gencin söylediği şu sözler acı gerçeği belgelemesi açısından önemli:“Biz burada hiçbir hizmet alamıyoruz. BM’den maaş alan doktorları çoğu kez bulamıyoruz. Zaten hastane ekipman açısından berbat durumda. Oysa buraya milyarlarca dolar aktarıldığını biliyoruz. Bu dolardan bir sent bile bu kampa gelmiyor. Nereye gidiyor? Kenya hükümeti ile Birleşmiş Milletler yetkilileri birlikte yiyor. Düşünün buraya Kızılhaç tarafından gönderilen ve bedava olarak dağıtılması gereken ilaçlar bile eczanelerde satılıyor. Bu işten milyonlarca dolar kazanıyorlar. Ama buradaki insanlara bir faydaları yok.”
Dabaab 1991’de kuruldu. Yani 20 yıl önce... Bu kampta hala su sistemi kurulu değil, evler berbat ve tuvaletler yok!.. Birleşmiş Milletler, 20 yılda bir mülteci kampında en temel ihtiyaçları bile karşılayamıyor ise ne işe yarıyor... Konu Müslüman olunca
Nedense, dünyada Müslümanlar öldüğünde hiçbir dalgalanma yaşanmıyor...Sanki, fakir bir Müslüman’ın çöllük bölgede bir köşede açlıktan ölmesi ve akbabalara yem olması son derece normal bir olaymış gibi.
Düşünün... Son derece muhafazakar, dinine düşkün Somalili göçmenler için kurulmuş okullara Hıristiyan öğretmen atayan ve misyonerlik faaliyetlerine zemin hazırlayan bir BM ile karşı karşıyayız...
Müslüman ülkelerin teknik ve çağdaş eğitim verecek okullar açmalarına izin vermeyen bir zihniyet bu. Somali’ye gönderdiği sözde barışgücüne Afrika’nın dört bir yanından Hıristiyan askerleri dolduran ve bir din savaşının fitilini ateşleyen bir dünya örgütünden söz ediyoruz. Afrika’ya sürekli balık vermiş, ama balık tutmayı asla öğretmemiş bir politikanın sahibi.
Derhal durdurulmalı...
İşte Ardan Zentürk'ün yazısı: