Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Afrika'da sömürgeci Batı'nın yeri

Afrika'da yaşanan gıda kıtlığından dolayı binlerce insan açlık çekmekte ve ölmektedir. Son günlerde gündemde olan gelişmeleri aktivist Süleyman Kurt bu konu üzerine bir analiz yazısı yazdı.

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-08-15 12:21:48

Afrika'da sömürgeci Batı'nın yeri
Haber Merkezi / TİMETURK

Afrika genelinde günümüzde yeniden gündemdeki yerini alan Somali ve Afrika boynuzu üzerindeki insani kriz katlanılması güç boyutlara ulaşmış durumda. Bu durumda insani açıdan duyguların ve duyarlılıkların arttığı bu günlerde BM ve Gıda Bankası öncülüğünde, özellikle de on yıllardır bölgede emperyalizm ve insan sömürgecisi Batı’nın öncülüğünde krizin “aniden” ortaya çıkması beraberinde bir takım soru işaretlerini de gündemimize taşımaktadır.

Bu kapsamda ele aldığımızda Afrika kıtası hali hazırda trilyon dolarlarla izah edilecek bir servetin üzerindeyken, bu denli insani krizlerle boğuşması takdir edilmelidir ki bir doğa-insan ilişkisi değil, emperyalizm ve sömürü politikalarının ürünüdür.

Tüm dünyayı yardım seferberliğine davet eden iyilik perver ve insan canlısı BM, ABD tarafından kurulan, daha yıllar önce İslam topraklarının hemen hepsinde katliamlara, ihanetlere, acılara çanak tutan, öncülük eden ve hatta yardım eden terörist ve emperyalist bir örgüttür. Buna göre BM tarafından ilan edilen ve davet edilen bir insani yardım seferberliğine pek tabii olarak ön yargılı olmak durumundayız.

Bölgede sömürgeci planların insanları açlık ve sefaletten ötürü sosyal patlamanın eşiğine getirmiş olması hasebiyle, bu emperyalist
güçler Afrika toplumunun suni teneffüs ile az da olsa nefes almasını sağlamak ve bunun için de kendi milyarlarca doları bulan bütçesinden harcamayarak, Müslümanları düşürdüğü durumdan yine Müslümanların imkanlarıyla, Ramazan ayının manevi yoğunluğunun da dikkatle ve profesyonelce zamanlandığı bir durumda istifade etmeyi ön görmektedir.



Bu bağlamda bölgede yaşanan içler acısı durum bu emperyalist arka planı münasebetiyle elbette ki görmezden gelinemez, bu süreçte elimizden gelen yardımı güvenilir kurumlar eliyle kardeşlik, insanlık ve Müslümanlık hukukumuz gereği yerine getirmek zorundayız.

İftar sofralarımızdan çeşitleri azaltmak, lüks iftarlardan beri durarak varımızı yoğumuzu vakfetmek boynumuzun, insanlığımızın ve Müslümanlığımızın borcudur, bundan en ufak bir şüphe yoktur. Ancak, bu insani ve İslami sorumluluğumuz bu kıtadaki insanların sadece karınlarını ve sağlıklarını öncelemekle değil, aynı zamanda onların siyasi bilinçlenmelerine de kafa yormak, bir şeyler yapmaktan da geçmektedir. Zira bölge bugünlerde yaşanan krizden kısmen de olsa kurtulduğunda yine aynı sömürge ve zulüm politikası on yıllardır olduğu gibi sürecektir.

Bölge insanı için yapılması gereken insani yardımlar ile ilgili olarak öncelikle temel ihtiyaçlar, sağlık gibi yardımlar en kısa vadede hayata geçirilmelidir. Bunun ardından ise sırasıyla Afrika kıtası için uzun soluklu ve kalıcı projeleri derhal hayata geçirmekle mümkündür.

Bu bilgiler ışığında yapılması gerekenleri, kısa, orta ve uzun vadede ele alacak olursak; Kısa vadede yapılması gerekenler; Temel ihtiyaçlar En temel ihtiyaç maddeleri ve sağlık ihtiyaçları tespit edilip gerekli organizasyon hızlıca yapılarak hayata geçirilmelidir ki daha fazla insan, daha fazla çocuk hayata yavaş yavaş gözlerini yummasın.

Bölgede yer alan ekipler bizzat gözlem ve incelemeleri ile bölgedeki kurumlar ve hatta devlet yetkilileri eliyle sistemli ve düzenli bir politika tayin etmeli, her yardım kuruluşu yeniden keşifler yapmakla enerji kaybına yol açmamalıdır. Mümkünse yardım kuruluşları uzmanlık alanlarına göre iş dağılımı yapmalı, yardım sevk, dağıtım, geri dönüş ve raporlama süreçlerinde her kurum kendi enerjisini bazen aynı işi yapmakla dahi harcamamalıdır.

Tabii bu süreçte en hassas kırmızı çizgi ise yapılan bu projelerin sürdürülebilirliğidir. Yapılan bu yatırımlar, gerek bölgedeki kurumlara, gerek devlet kurumlarına ve en önemlisi de BM ya da Dünya Gıda Örgütü gibi kurumlara asla devredilmemelidir. Bütün süreç projenin sahibi olan yardım kuruluşları tarafındansürdürülmelidir.

Sağlık Çok büyük ölçekli sağlık tesisleri kurulmalı ve artık açlıktan dönüşü olmayan durumlara gelen çocuklar ve hastalar hızlıca sağlığına kavuşturulmalı, dengeli beslenme sürecigerçekleştirilmelidir. Ayrıca bölgede kurulan kalıcı sağlık tesisleri çok kısa süre içerisinde yüzlerce, binlerce hastaya hizmet verebilecek kapasiteye kavuşturulmalı, sayıları onlarca yüzlerce olacak tesisler inşa edilmeli ve belki de en önemlisi bu tesislerin tümü yine ilgili yardım kuruluşunca idare edilmelidir.

Su kuyuları Yüzlerce, binlerce, onbinlerce su kuyusu açılmalı ve çevresinde sağlıklı yaşam koşullarını istihdam ve yaşanabilir ortamlar oluşturulmalıdır. Bu su kuyusu konusunu biraz açacak olursak aslında açılan su kuyularının sadece temiz ve sağlıklı içme suyu anlamına gelmediğini aynı zamanda, açılan kuyunun çevresinde tarım, hayvancılık, istihdam, sağlıklı yaşam koşulları oluşturmaktadır.

Zira insani yardım kuruluşları açmaya devam ettiği su kuyuları ile bu şartların yerine getirilmesini amaçlayarak konumlandırmalı, kuyu suyunun giderini hayvanlar için içme kanalı, en son artan suyu ise civarda tarım ve bahçe kurulumu gibi amaçlara hizmet edecek şekilde oluşturmalıdır. Buna göre; su kuyuları ileri tarihli süreç yönetimi açısından çok ciddi bir öneme haizdir.

Kısa vadede yapılması gerekenleri ana hatlarıyla özetledikten sonra orta ve uzun vadede yapılması gerekenlere de kısaca değinmekte fayda vardır. Öncelikle Afrika toplumunun 50 yıllık siyasi bilinçlenme süreci planlanmalı, toplum bu başına gelenlerin asıl sebebinin ne ve kim olduğunu öğrenmeleri sağlanmalıdır.

Bugünden başlanarak insani yardım çalışmalarıyla eş zamanlı olarak toplumun gençleri ve hatta çocuklarına öncelikle, İslam dininin gereklerini, ibadi ve sosyal sorumluluklarını, baş kaldırı ve direniş kültürünü, öteki dünyada yaşayanların sahip oldukları, siyasi, sosyal, hukukihakları, emperyalizmin, siyonizmin, sömürünün ne olduğunu işlemek gerekmektedir.

Ayrıca bunların kimler olduğunu, kimlerin Afrika kıtasının milyar dolarları bulan servetini sömürdüğünü, kendi elmas madenlerinde, kendi petrol kuyularında karın tokluğuna çalıştırılan evlatlarının nasıl yirmili yaşlarda çeşitli iç hastalıkları nedeniyle hayatını kaybettiğini bu bilinçlendirme sürecinde dikkatle ve özenle işlemek gerekmektedir.

Süreci yönetmek adına; 50 yıllık bir siyasi ve sosyal bilinçlendirme planı oluşturulmalıdır. Mesela bölgenin az yağış alıyor olması hasebiyle buna uygun tarım politikalarının uygulanması, damla sulama sistemlerinin kurulması, az yağış alan ülke ve bölgelerde yapılan tarım politikaları örneklenerek bölgede uzmanlarca hayata geçirilmelidir.

Ayrıca bu fiziki koşullara uygun bahçelerin oluşturulması, sulama sistemlerinin bölgeye kurulması gibi bir çok konuda uzmanlar çalışmalar yapmalı, hızlıca hayata geçirilmelidir. Gelecek yardımlara endeksli bir hayatın yaşanabilir olmadığının da ısrarla ve dikkatle işlenmesi gerekmektedir.

Bunun yanı sıra toplumun gelecek 50 yılda nasıl bir siyasi bilinçlenme süreci yaşaması gerektiği de yine Müslüman uzmanlar tarafından fizibilite edilmeli, pilot çalışmalara başlanmalı, gençler ve çocuklar sabırla ve dikkatle işlenmelidir. Toplumun 10 yıl sonra, 25 yıl sonra ve hatta 50 yıl belki de 100 yıl sonra olması gereken siyasi bilinç bugünden fizibilite edilmeli ve toplum buna yönlendirilmelidir.

Bunun ne kadar zor olduğunun ve bölgedeki egemen gasıp güçlerin bunu engellemek için yapabileceklerinin sınırlarının dahi ön görülemeyeceğinin farkında olmakla birlikte, İslam’ın yüklediği sosyal ve siyasal sorumluluğunda bir o kadar kaçınılmaz bir yük olduğu unutulmamalıdır.



Kısa ve özet olarak ele aldığımız bu konu başlıkları üzerinde dikkatle ve özenle kafa yorulması, toplumun gelecek tasavvurunda bölgedeki emperyalist güçleri kovmak ve kendi öz kaynakları ve Müslüman kimliğiyle bağımsız bir Afrika’ya kavuşma idealinde buluşturulması sağlanmalı, bunun için çaba sarf edilmelidir.

Zira inandığımız devrimci İslam, insanın temel ihtiyacının sadece yeme, içme, barınma gibi unsurlardan değil, özgür, adil, müreffeh bir toplum inşa etme sorumluluğu da taşımaktadır.

Şimdi biz Müslüman toplumlara düşen sorumluluk, Afrika toplumunun siyasi algısını da en az açlık ve kıtlık sorunu kadar önemli bir sorun olarak ele almak ve bir şeyler yapma iradesi göstermektir.

Afrika toplumunun devrimci İslam çizgisinde buluşması duasıyla…


Haber Ara