Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, subayların terfilerinin görüşüldüğü Yüksek Askerî Şura (YAŞ) toplantısına başkanlık etmek üzere “U” şeklindeki masanın başında tek başına oturmuş hâldeki fotoğrafı, bütün gazetelerin dünkü baskılarının birinci sayfasında yer aldı. Normalde Başbakanın, masanın başında Genelkurmay Başkanı ile beraber oturması gerekiyordu. Oysa bu yıl Orgeneral Işık Koşaner, Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri Komutanları ile beraber erken emekliliğini istediği için toplantıya katılamadı. Bu erken emeklilik talebinin altında, Türkiye’nin tarihinde ilk kez yaşanan bir toplu istifa tepkisi yatıyor.
Müstafi Genelkurmay Başkanı yayımladığı bir bildiride, “personelinin haklarını korumaya artık muktedir olamadığını” beyan etti ve Balyoz Operasyonu çerçevesinde 250 subay hakkında yürütülen adli soruşturmaları ağır şekilde eleştirdi. Söz konusu subaylar 2003 yılında Erdoğan hükûmetine karşı darbe hazırlığına karışmakla suçlanıyor.
82 ANYASASI HÂLÂ YÜRÜRLÜKTE
2007’de Balyoz Operasyonunun başlatıldığı andan bu yana generallerin en az yüzde 10’u tutuklandı ki bu, kendisini laikliğin koruyucusu olarak ortaya koyan, 1960’tan bu yana dört darbe gerçekleştirmiş olan ve 1982’de dayattığı Anayasa hâlâ yürürlükte olan ordunun kendisine büyük bir darbe teşkil ediyor.
Geçen hafta yaşanan iki olay Orgeneral Koşaner’i gemiyi terk etme kararına sevk etti: Başbakanın yargılanmakta olduklarını öne sürerek 14 subayın terfisini reddetmesi ve yedi muvazzaf subay hakkında yeni çıkarılan yakalama kararları.
2007 yılı Nisan ayında Recep Tayyip Erdoğan hükûmeti kendilerinden birini Cumhurbaşkanlığına seçtirmeye çalıştığı sırada ordu, internet yoluyla bir tehdit savurmuştu. Söz konusu e-muhtıra ordunun prestijini sarstı ve nüfuzunda bugüne kadar gelen hızlı bir düşüşe sebep oldu. Bahçeşehir Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen bir araştırmaya göre, orduya duyulan güven 2008’de yüzde 90 iken 2011 yılında yüzde 75’e geriledi.
UZUN SAVAŞI SONA ERDİRDİ
İstifalar, ilk olarak Başbakanın subayların kariyeri konusunda tek başına karar verebilmesine olanak sağladı. Hükûmetin, Genelkurmayın kararlarına kafa sallamakla yetindiği günler geride kaldı. Daha geniş bir açıdan bakıldığında ise istifalar, askerî yönetim ile sivil yönetim arasındaki fırtınalı ilişkilerde yeni bir çağ açtı ve Zaman gazetesi yazarı Mümtazer Türköne’ye göre, darbe yanlıları ile 1960’tan bu yana seçilen hükûmetler arasındaki “uzun savaşı” sona erdirdi.
Savunma uzmanlarından Lale Kemal’e göre bu istifalar, hükûmetin artık reformları hızlandırmasını sağlayabilir, özellikle de Genelkurmay Başkanlığını Savunma Bakanlığına bağlama konusundaki reformu.
Uzun zamandır askeriyeye yakınlığı ile bilinen ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) bile eşi benzeri olmayan bu durumda olumlu bir yan olduğunu kabul ediyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Bu istifalar askerlerin demokrasiye boyun eğdiğini gösteriyor. Darbeler devrinin sona erdiğini bir kez daha görüyoruz.” şeklinde fikir belirtti.
Bununla beraber bu istifalar, Adalet ve Kalkınma Partisinin (AKP) gücün tümüne el koymaya çalıştığını düşünenleri endişelendiriyor. Ülkenin kurumlarının (polis, adalet, üniversite rektörleri) “AKP’leştirilmesini” kınayan Cumhuriyet yazarı Bekir Coşkun, “Titanik’in sirenleri çalıyor. Gemi batmak üzere.” şeklinde fikir belirtiyor. Bazıları ise PKK ile mücadele ettiği bir sırada ordunun moralinin bozulması ihtimalinin etkilerinden endişe ediyor. CHP’li Milletvekili Emine Tarhan, “Askerlerin siyasi alana müdahale etmesi kötü bir şey ama şereflerini gece gündüz aşağılamak, kirletmek ve kırmak da iyi bir şey değil.” açıklamasında bulunuyor.
* Le Temps, Çeviri: BYEGM