Herkesin aklında aynı sual var: Dünya neden hala Esad rejimini şiddetle kınamamakta ve neden bu rejime karşı ciddi bir siyasi ve diplomatik baskı uygulamamaktadır? Yine aynı şekilde bu rejime İran’ın 6 milyar dolar, Kuveyt’in 30 milyon dolar, Suudilerin ise (kredi şeklinde) yine milyonlarca dolar yardımda bulunmasının sebebi hikmeti nedir?
Bütün bunlar İran ve Körfez ülkelerinin Esad fahişesinin gönlünü cezbedebilmek için birbiriyle yarışa girdiklerini göstermektedir. Liberal bir dostum Esad rejimini bütün dünya hükümetleriyle düşüp kalkan bir fahişe olarak tavsif etmişti. Dostumun bu teşbihi müdhişti. Ama bir şey daha ilave etmek gerekirdi. Bu fahişenin yasak ilişkilerinin faturalarını Suriye halkı ödüyordu.
Esad rejimi fahişeler içinde dünya hükümetlerini baştan çıkarma ve kendine meftun etmek hususunda en mahir ve beceriklisiydi. Bu fahişe hükümetleri kimi zaman sırnaşarak ve cilveleşerek baştan çıkarmakta kimi zaman ise fücur ve tehditle kendine meftun etmektedir. Sırnaşmasına örnek olarak 1967 sınırlarında bağımsız bir Filistin devletini tanıması ve Büyükelçilik binasına saldırıdan dolayı Katar Dışişleri Bakanlığı’ndan özür dilemesini gösterebiliriz. Fücur ve tehditleri için ise Suriye devriminin başında Suriye’den Lübnan’a giderken kaybolan 7 Estonyalı’nın Suriye istihbaratı tarafından kaçırılması, keza Hama ikazından sonra Türkiye Başbakanı Erdoğan’a suikast girişimi ilk akla gelen örneklerdir.
İşin garip tarafı Esad fahişesi bir yandan bu çirkin fiilleri işlerken diğer yandan onur, haysiyet ve direniş dersleri veren pozlar takınmaktadır. Ancak ne acıdır ki, Suriye halkının en zor zamanlarında destek verdiği bazı ahmak çevreler hâlâ bu rejimin sözlerine itibar etmekte ve ona inanmaktadır.
*Şam’da yaşayan Suriyeli muhalif aydın. Tercüme: Hasan Atalay