Mehmet Direk / TİMETURK
Afrika'nın efsanevi lideri ve Güney Afrika Cumhuriyeti'nin seçimle iktidara gelen ilk devlet başkanı Nelson Mandela, yayımladığı bir açıklama ile diktatörlerini deviren Arap devrimcilere öğütte bulundu. Mandela, Tunus ve Mısırlı devrimcilere Hz. Peygamberin şu sözünü hatırlattı: “Haydi gidiniz…! Hepiniz serbestsiniz..!!”
İşte, Nelson Mandela'nın Arap dünyasında ses getiren mesajı;
Tunuslu ve Mısırlı kardeşlerim,
Öncelikle özel işlerinize karıştığım için sizden özür dilerim. İşim olmayan bir şeye burnumu soktuksaysam da affola.
Ancak birincisi öğüt vermenin gerekli olduğunu hissettim.
İkincisi apartheid rejimi yani ırk ayrımcılığı döneminde bana karşı göstermiş olduğunuz vefa ve dayanışma güzel bir cevap vermemi gerekli kılıyor. Benim gayem hayatın bana öğrettiklerini ve hapishane tecrübelerimi aktarmaktır.
Devrimci Arap Kardeşlerim!
O gün halen çok net bir şekilde hatırlıyorum. 10 bin gün geçirdiğim hapishane duvarları arasından dışarıya çıktığımda Cape Town’da güneşli bir gün vardı.
Yirmi yedi yıldır ülkemi zulümden, kahır ve despotluktan uzak bir şekilde hayal ettikten sonra tekrar gün ışığına çıkmıştım. Victor Faster hapishanesinin önünde yoğun bir kalabalık olmasına ve bunca zamandır ilk defa çocuklarımı ve annelerini görecek olmama rağmen kafamı asıl kurcalayan soru şuydu:
Peki, yerine adaleti ikame etmemiz için zulüm mirasına nasıl davranacağız?
Bu sorunun bugün sizi endişelendirdiğini hissediyorum. Siz büyük hapishanenizden çıktınız.
Bu sorunun cevabı devrimlerinizin hangi yönde son bulacağına bağlıdır.
Adaleti tesis etmek zulmü yıkmaktan daha zordur.
Yıkmak negatif bir eylem, yapmak ise pozitif bir eylemdir.
Ya da sizin bir düşünürünüz olan Hasan Turabi’nin deyişiyle “Hakkı gerçekleştirmek, batılı geçersiz kılmaktan daha zordur.”
Maalesef Arapça konuşamıyorum, ancak bana gelen tercümelerden bugün Mısır ve Tunus’ta cereyan eden siyasi polemik detaylarına bakılırsa insanların zamanlarının çoğunu eski rejimlerle ilişkisi olan kişilere sövmek ya da hakaret etmekle geçiriyorlar. Sanki devrim ancak sövgü ve yergi olmadan tamamlanamazmış gibi. Gördüğüm kadarıyla halkın geneli eski rejimlerle uzaktan yakından ilişkisi olan herkesi yok etme ve kınama eğilimindedir.
Bu bana göre yanlıştır.
Ben kalbinizde hissettiğiniz acıyı anlıyorum. Zulmün yüreklerinizde ne kadar derin acıları bıraktığını biliyorum. Ancak toplumun bu kadar geniş bir kesimini karşınıza almak devrim için tehlikeli sıkıntılar doğurabilir. Eski rejim destekçileri kamu mallarını, ülke ve emniyet birimleriyle ülkenin dışarıyla olan bağlantılarını kontrol ediyorlardı. Bu kişileri karşınıza almanız bu kişilerin güvenliğin sarsıldığı ve dengesizliğin kol gezdiği bu aşamada kendilerine en büyük hedef olarak devrimi boğmaya sevkedebilir ki bu sizin hiç istediğiniz bir şey değildir.
Birçok ekonomik kurum eski rejim taraftarlarının elinde bulunuyor. Bu kurumları hedef seçmek, yok etmek ya da etkisiz hale getirmek şu an da hiç de istemediğiniz büyük bir ekonomik felaket ya da bir dengesizlik meydana gelebilir.
Şunu unutmayın, eski rejim taraftarları nihayetinde bu ülkenin vatandaşları, bunları affetmek, bunları bağışlamak şu aşamada ülkeye yapılacak en büyük hediyedir. Sonra bunları toplayıp denize atmak ya da nihai olarak bunları yok etmek mümkün değildir. Kaldı ki bu insanların da kendilerini ifade etme hakkı vardır, bu hak devrim sonrası terminolojisinde saygı gösterilmesi gereken hakların başında geliyor.
Biliyorum eskiden eski rejime münafıklık yapan aynı yüzlerin bugün devrime övgüler düzmesini görmek sizi rahatsız ediyor. Ancak en sağlıklısı devrime övgüler yağdırırken onları kınamayın, aksine onları tarafsız oluncaya ve toplumun ancak özgürlüğün doğuşunda katkıda bulunanları seçtiğine inanıncaya kadar bunu yapmaya teşvik edin.
Unutmayın! Geleceğe bakmak ve gelecekle ilgili gerçekçi davranmak acı geçmişin detaylarına takılmaktan daha iyidir.
Hapishaneden çıktığımda beni bekleyen en büyük tehdidin siyahî insanların oluşturduğu toplumun büyük bir kesiminin eski sistemle ilişkisi olan herkesi yargılamak istemeleriydi.
Ancak ben bunun önüne geçtim. Zaman da bunun en iyi seçenek olduğunu gösterdi. Eğer böyle olmasaydı Güney Afrika ya bir iç savaşa sürüklenirdi ya da yeni bir diktatörlüğe. Bunun için saldırganla saldırıya uğrayanı bir araya geldiği “Hakikat ve Barışma Komisyonu” oluşturdum. Herkes birbirini dinledi, birbirini bağışladı.
Biliyorum bu acı bir siyaset ama etkili bir siyasettir.
Ben bunu bu şekilde görüyorum. Ancak nihayetinde siz daha iyi biliyorsunuz. Öteki diktatörlüklerin etrafında toplanan topluma şu mesajı vereceksiniz: Demokrasi ve devrim ışığında geleceğinizden korkmayın. Böylece çıkarını düşünen birçok kişinin değişime meylettiklerini görürsünüz. Aynı şekilde ayakta kalan birçok diktatörlüğe, kendilerini nelerin beklediğine dair korku ve endişe vereceksiniz.
Düşünün ki - birçok kişinin temenni ettiği gibi-Güney Afrika’da beyazlarla alay ediyoruz, onları kınıyoruz, onları yok sayıyoruz ve tırnaklarını çekiyoruz? Eğer böyle olsaydı Güney Afrika insanlık tarihinin en başarılı hikâyelerinden birini nasıl gerçekleştirirdi?
.
Peygamberiniz Hz. Muhammed’in şu sözünü hatırlamanızı tavsiye ederim: “Haydi gidiniz…! Hepiniz serbestsiniz..!!”(1)
Nelson Rolihlahla Mandela
Huwanton- Johannesburg
(1) Hz. Peygamber (sav) Mekke'yi fethettiği zaman korku içindeki Mekkelilere: "اِذْهَبُوا فَاَنْتُمُ الطُّلَقَاءِ" “Haydi gidiniz…! Hepiniz serbestsiniz..!!” diyerek birkaç kişi hariç toptan hepsini affetmişti.