Graham Watson: 'BDP itibarını kaybedecek..'
Zaman'a konuşan Avrupa Parlamentosu'nun en kıdemli üyelerinden İngiliz Liberal Sir Graham Watson BDP'yi ağır sözlerle tenkit etti.
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-07-22 06:47:02
Avrupa Parlamento-su'nun en kıdemli üyelerinden İngiliz Liberal Sir Graham Watson, BDP'yi ağır sözlerle tenkit etti. 12 Haziran seçimleri sonrası ve geçtiğimiz hafta 13 askerin şehit edilmesinin ardından BDP'nin tavrını 'sorumsuzca' bulan Watson, bu partinin 'bütün inanılırlığını kaybedeceği' uyarısını yaptı. Zaman'a konuşan Watson, CHP'nin Ergenekon sanıklarını 12 Haziran seçimlerinde aday göstermesini de 'provokasyon ve hata' olarak değerlendirdi. "Bu adaylar listelere konulmasaydı CHP yüzde 30'a yakın oy alabilirdi." diyen Watson, Meclis boykotunun bitirilmesini ise olumlu bulduğunu vurguladı.
AP Liberal Grup'un eski başkanı olan Watson, kasım ayı sonlarında yapılacak Avrupa Liberal Partisi'nin (ELDR) başkanlık seçimlerinin en kuvvetli adayı. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ve Almanya Başbakanı Angela Merkel'in Türkiye siyasetini yerden yere vuran Watson, Hıristiyan Demokratların Türkiye'yi küstürmesi durumunda "sonsuza kadar utanç içinde kalacaklarını" savundu. Türkiye'nin artık sadece bölgesel bir güç olmadığına, bazı yönlerden dünya güçleri arasında yer almaya başladığına işaret eden Watson, Ankara'nın dış politikasını yeren bazı Avrupalı liderleri de eleştirdi. Türkiye bir taraftan üyelikten uzak tutulurken bir taraftan da "bizim dış politikamızla uyumlu olacaksın" demenin mantıksız olduğuna işaret eden Watson, Kemal Derviş'in IMF başkanlığına adaylığını koymamasına üzüldüğünü söyledi. Watson'a göre Derviş, 28 Haziran'da seçilen Fransız Christine Lagarde'dan çok daha vasıflı biri. Avrupa'da artan İslamofobiye dikkat çekerken Avrupalı sağcı partiler arasında da "fundamentalizmin" arttığına işaret eden Watson, anti-semitizm ile İslamofobi arasında temelde bir fark olmadığını vurguladı. Mülakatta öne çıkan başlıklar şöyle:
BDP: 12 Haziran seçimlerinden sonra sorumsuzca davranmaya devam ederse bütün inanılırlığını kaybedecek. Hem hapisteki üyelerimiz çıksın, diye tutturacaksınız hem de diyalog içinde olmaya çalışacaksınız. Bu mümkün değil. Başbakan Erdoğan seçimlerdeki büyük başarısına rağmen diğer partilerle mutabakat için jestler, açılımlar yapıyor. BDP sorumlu davranmazsa bütün itibarını, inanılırlığını kaybedecek. Diyalog için zemin müsaitken BDP'nin yaptıkları sürece yardımcı olmuyor. İstediğiniz, derdinizi kısa vadede anlatmak ise boykotlar iyidir. Ama halkın sözünü söylediği demokrasilerde boykot sürdürülemez bir eylemdir.
CHP: Ergenekon sanıklarının aday gösterilmesi hem MHP hem de CHP için akıllıca değildi. Hatta bu insanları aday listesine koymak bir açıdan provokasyondu. Türkiye'yi derinlemesine yargılarda bulunacak kadar iyi tanımıyorum ama CHP bu yüzden oy kaybetmiş bile olabilir diye düşünüyorum. Bu insanlar aday gösterilmemiş olsaydı CHP yüzde 30'a yakın oy alabilirdi. CHP'nin Meclis boykotunu bitirmesini olumlu bulduğumu da söylemek isterim.
AK Parti: Erdoğan sadece bir politikacı değil, bir devlet adamı olduğunu ispatladı. Zaferinin çapı Erdoğan'ın ülkesini ileri götürmek için gereken sıra dışı niteliklere sahip olduğunu gösterdi. Bu, omuzlarına çok büyük bir sorumluluk yüklüyor. Bu sorumluluğu, sadece kısa vadeli, seçmen gözünde popülaritesini artıracak söylem ve hareketlere değil, ülkenin geleceği için bunların ötesindeki derin ve inatçı problemlere de bakmasını gerektiriyor. AB ile ilişkiler konusunda ümit ediyorum ki Sayın Erdoğan, halkın verdiği siyasi ehliyeti, süreci ileriye götürmek ve Kıbrıs sorununu çözmek için cesur adımlar atmakta kullanacaktır.
Bağımsız dış politikanızdan şikâyet edemeyiz
Değişen dünyanın yeni gerçeklerini tanımamız gerektiğini düşünüyorum. Türkiye önemli bir ekonomik güç; sadece bölgesel değil belli alanlarda önemli bir dünya gücü artık. Ben Türkiye ve benzeri ülkeleri içinde yaşadığımız dünyanın yönetim yapılarına daha etkin bir şekilde entegre etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Avrupalılar hem öyle hem de böyle olsun diyemezler; Türkiye'ye hem "sizi üye yapmaya hazır değiliz" deyip hem de "ama bağımsız bir dış politikaya da sahip olamazsınız" diyemeyiz. Türkiye AB'ye yaklaştıkça ortak bir dış politika geliştirme imkânımız artacak. Türkiye'yi kendimizden uzakta tuttukça Türkiye de kendi bağımsız tercihlerini başkasına danışmadan yapacaktır, bundan şikâyet edemeyiz. Dürüst olmak gerekirse, Avrupa Birliği ülkelerinin, dış politika adımlarını koordine etmekte şu ana kadar çok başarılı olduklarını söyleyemeyiz. Türkiye'nin Almanya, Fransa ya da İngiltere'den farklı tercihlere sahip olmasını beklemek çok normal. Ancak eğer ortak dış politika geliştirme konusunda gerçekten ciddi isek Türkiye'nin de bunun bir parçası olması gerektiğini kabul etmemiz gerekecek.
zaman
SON VİDEO HABER
Haber Ara