Dolar

34,9440

Euro

36,6106

Altın

3.015,82

Bist

9.992,76

Banu Güven tartışması büyüyor!

NTV tarafından işine son verilen Banu Güven ile ilgili tartışma büyüyor. NTV, Banu Güven'in işten çıkarılması ve Sabah gazetesi yazarı Rasim Ozan Kütahyalı'nın 'NTV'deki değişim ne anlama geliyor?' başlıklı yazısı hakkında bir açıklama yaptı. İşte NTV'nin açıklaması ve Kütahyalı'nın o yazısı:

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-07-18 16:03:57

Banu Güven tartışması büyüyor!

NTV, son günlerde basında çıkan bazı haberler ve iddialara Genel Müdür Cem Aydın imzasıyla cevap verdi. İşte o cevap:


"Banu Güven’in ayrılmasıyla başlayan “NTV’de neler oluyor” tartışması, kuruma ve kişilere hakaret noktasına geldiği için bir açıklama yapma gereği duyduk.

Eleştiri sınırını aşan, kalemine ayar verme gereği duymayan birkaç internet sitesi ve Rasim Ozan Kütahyalı adındaki kişiye cevabımızı hukuk yoluyla vereceğiz.

Ama Kütahyalı’yı hemen geçmemek lazım. Yazdıkları, karşı karşıya kaldığımız hastalıklı ruh halini anlayabilmek için önemli bir örnek.  Kütahyalı, NTV’yi sinsi metodlarla Ergenekon propagandası yapmakla suçluyor. “Tarafsızlığınız hikaye” diyor. “Sertleşin taraf olun, bağıra çağıra konuşan muhalifler çıkartın, kavga çıksın” diyor. Arada “kaypak, eyyamcı” gibi kelimelerle “gelin kavga edelim” diyor. “Kavga bu ortamda beni ünlü yapıyor” diyor. Sabah Gazetesi’nde köşe yazıyor Kütahyalı. Köşe yazarı demek kolay değil ama yazıyor işte. Gücün etkisine yaslanarak bir çıkış mı arıyor, şov dünyasına yazar olarak mı girmek istiyor, yoksa NTV’ye hiç çağırılmadığı için mi klavyeye nefretle vurmuş; anlamak zor. Aklına geleni aklına geldiği gibi söyleyenleri, toplumda kutuplaşmayı körüklenyenleri, kanalı bir propaganda aracı ya da kişisel şovunun sahnesi gibi kullanmaya çalışanları özellikle çıkarmadık bugüne kadar. Yani Kütahyalı’ya özel bir durum değil bu.

Biraz tuhaf bir örnek de olsa ne yazık ki Kütahyalı’nın zihniyeti etrafımızı sardı. Her siyasi görüş, son bir yıldır, ekranda sadece kendine yakın isimleri görmeyi, sadece kendi düşüncelerinin ifade edilmesini bekliyor. İktidara yakın olmaya çalışanlara göre ulusalcı, ulusalcılara göre yandaş, milliyetçilere göre Kürtçü, Kürtlere göre milliyetçi bir kanal NTV. Başlangıçta “bu iyi bir şey, demek ki doğru yoldayız” diye bakıyorduk. Bugün ise bu paranoyak yaklaşımları “sağlıksız, yönetilmesi zor, hırpalayıcı ve yorucu bir durum” olarak görüyoruz.

Biz hiç mi yanlış yapmadık, elbette yaptık. Tartışma yöneten arkadaşlarımız kimi zaman kendi çevrelerinin baskısı, duruşlarını koruma çabası; kimi zaman da bizim denge gözetmeye çalışan müdahalelerimizle izleyicide şüpheye neden olabilecek yayınlara imza attılar. Uzman olmayan kişiler aradan ekrana sızdı. Tartışma programlarında düşüncesini iyi ifade edemeyen bir konuk, o görüşün destekçileri tarafından özellikle onu çağırdık algısına neden oldu. Bu örnekleri çoğaltabiliriz ama yayın ilkelerini ekrana verirken de samimiydik, izleyiciden özür dilerken de.

İşte bu sağlıksız ortam ve yönetilmesi zor algı nedeniyle NTV’deki yorum ve tartışma programlarının formatında değişiklik yapmaya karar verdik. Yeni bir NTV üzerinde çalışıyoruz. Kuruluşundan bugüne NTV, doğru bilgiyi en yalın haliyle izleyiciye ulaştırmaya çalıştı. Bundan sonra da bunu yapmaya devam edecek. Editoryal ve görsel açıdan standartları yükseltmeye çalışacağımız bir yayın planlıyoruz. Güçlü muhabir ve editör kadromuzun daha da öne çıkacağı, gerçek uzmanların konunun anlaşılmasına yönelik açıklamalarının yer alacağı bir kanal olacak NTV. Birbirine benzeyen bu kadar haber kanalı arasından sıyrılmanın bir yolu olarak görüyoruz bu yeni yapıyı.

Banu Güven konusu
Banu Güven, iktidarın baskısı sonucu işten çıkartılmadı. Bugüne kadar hükümetten ya da herhangi bir siyasi partiden “bununla çalışın, şununla çalışmayın” diye taleple karşılaşmadık. Gergin ve bulanık ortamı istismar eden, kendilerini önemli göstermeye çalışan kişiler, yerine getiremeyeceğimiz taleplerle karşımıza geldiler. Kendilerine gerekli cevabı verdikten sonra bu sıkıntılı durumu her düzeyde paylaştık.

Medya siyaset ilişkilerindeki çarpıklığı bugüne bağlamak haksızlık olur. Bugün geçmişte yapılan hataların sonuçlarını yaşıyoruz. Açıklamanın başında da belirttiğim gibi her kurum, tüm siyasi yapılar, hatta spor kulüpleri için bile “eşit mesafe, objektiflik” gibi kelimeler ne yazık ki bir anlam ifade etmiyor.

Banu Güven’le yollarımızı ayırma nedenimiz, yeni formatta kendisine uygun bir program olmamasıdır. Bir röportajında kendisi de bunu ifade etmiş zaten. Eylül’e kadar başka bir kanalda iş bulabilmesi için, yaz başında bunu kendisine bildirmeyi uygun gördük. Durum bundan ibarettir. Leyla Zana röportajına müdahale ettiğimiz doğrudur. Bu müdahale Vedat Türkali röportajından sonra fanatiklerin “binanızı yakacağız” tehdidinden korktuğumuz için değil, denge gözetme, hassasiyetlere dikkat etme ve yukarıda bahsettiğim sağlıksız algıya yol açmamak için aldığımız bir önlemdir. Bant çekelim, sonraki hafta çıkartalım taleplerimiz kabul görmemiştir. Açıkça söylemek gerekir ki bu olayda Leyla Zana’ya ayıp olması dışında bir üzüntümüz olmamıştır.

NTV’yi yeni yapısıyla yayıncılık standartları ve rekabet açısından daha etkili bir kanal haline getirmeye, benzerlerinden ayırmaya çalışıyoruz. NTV’ye değer katmış, NTV ile işleri öne çıkmış arkadaşlarımızı nasıl değerlendireceğimiz önümüzdeki en önemli konu. Önceliğimiz, isimlere program yaratmaktan ziyade yeni yayın formatını ortaya çıkarmak. Medya dedikodularında adı anılanlar için de bu geçerli.

NTV değişiyor, evet. Türkiye’nin gerçeklerinden etkileniyor, evet. Ama bu değişimi büyümek, daha iyiye ulaşmak için kullanacağız.

Sorumluluğumuz gereği elimizden geleni yapacağız.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur,

Cem Aydın
Genel Müdür

Doğuş Yayın Grubu"

* * *

NTV'deki değişim ne anlama geliyor? / Rasim Ozan Kütahyalı / Sabah

Geçtiğimiz hafta NTV'nin ekran yüzü Banu Güven'in işine son verildi... Bu olay üzerine medyada bir 'ifade özgürlüğü' tartışması çıktı. Hâlâ da sürüyor.

Banu Güven, kendi işine son verilmesinin 'AK Parti'nin kanala yaptığı baskı' sonucu olduğunu söylüyor. Yani AK Parti yetkilileri Banu Güven'i 'hükümet muhalifi' olduğu için NTV'den kovdurmuş! Neyse ki akıllara seza bu saçmalık pek de rağbet görmedi, çünkü en azılı hükümet muhalifleri bile, AK Parti 2001'de kurulduğundan yana en sert muhalefeti edenler dahi bu lafların zırvalık olduğunu iyi biliyor. Bilakis NTV'nin 'steril ve hijyenik' ekranına yıllardır hiç davet edilmeyenlerin başında bu bahsettiğim tutarlı ve omurgalı muhalifler geliyor.

Birazdan bu durumu izah edeceğim. Banu Güven'den biraz daha zeka içeren bir işten çıkarılma gerekçesi söylemesini beklerdim. Bu açıklama Uzan medyasının ekran yüzlerinden Cevher Kantarcı'nın ekranlara veda ederken "Hükümet muhalifi olduğum için susturuluyorum," demesinden farksız... Öte yandan Banu Güven NTV ekranının 'sinsi metodlarla Ergenekon propagandası' yapan isimlerinden değildi. Daha düz, renksiz, kokusuz biriydi... Güven'in 'tarafsız' görünüp 'Eski Türkiye'nin devamından yana' operasyonel yayınlar yapan bir tavrı yoktu. Oysa NTV böyle sinsi ve sahtekar tiplerin ekranı haline gelmişti son dönemde. NTV'deki birçok isim açıkça 'eski Türkiye' rejiminin devamını istiyor ama bunu açıkça belli edemiyordu. Sonrasında da 'tarafsız'mış süsü vererek 'sinsi metodlarla Ergenekon propagandası' yapılan operasyonel yayınlar kurgulanıyordu... Çiğdem Anad ve Mirgün Cabas'ın hemen hemen tüm 'objektif' tartışma programları bu sinsi tezgahın birer parçasıydı. Oğuz Haksever gibi nadir adaletli ve dürüst isimlerin dışında genel olarak NTV ekranı bu sinsi zihniyetin ekranı olmuştu. Ruşen Çakır'ın tüm programları ve eylemleri bu sinsi propaganda tezgahına su taşıyordu, hatta belki bu 'dolaylı propaganda' konseptinin fikir babası Ruşen Çakır'dı...

KAYPAK TAKIMININ HAKSIZ KAZANCI

NTV'deki sinsi taktik şöyle işliyordu: AK Parti'yi destekleyen muhafazakar ya da liberal isimler yayına 'objektiflik' gereği çağrılır ama o isimler kasıtlı olarak tek bırakılır, karşılarına doğrudan ulusalcı/Kemalist de olmayan ya eyyamcı ya da PKK eğilimli ama Kürt de olmayan sosyalistler çağrılır. Bu tipler hem Ergenekon'un hem PKK'nın argümanlarını sağlı sollu o 'tek' kişiye yükledikçe yükler, konular o 'tek' kişiyi zor duruma sokacak şekilde ayarlanır, KJ'ler yani altyazılar tamamen operasyonel şekilde bu tezgaha uygun yazılır, moderatör de soruları bu sinsi tezgahı tamamlamak üzerine sorar... Mesela malum Basın Odası programı da bu şekilde Nazlı Ilıcak'ı tek bırakıp, zor durumlara sokmak üzerine kurgulanmıştı. Aynı tezgahı Mustafa Karaalioğlu'na da yaptılar ve sonunda Karaalioğlu haklı olarak bu sinsi programı bıraktı...

NTV'nin en başarılı, toplumsal temsil kabiliyeti en yüksek ve yeni dönemde de sağlam kalacak nadir programlarından Barlas-Kongar'lı Yorum Farkı'nda bile alta yazılan KJ'lerin tarafı belliydi. NTV, açıktan taraf olsa, 12 Eylül halk oylamasındaki bölünmeden gidersek yüzde 42'nin yanında net tavır alsa, yüzde 42'lik bu toplumsal kesimin çok sevdiği isimlere ekranında yer açsa, o isimlere program yaptırsa bu dürüst ve saygın bir tavır olurdu. O zaman ben de sonuna kadar NTV'nin ifade özgürlüğünün yanında olurdum... Oysa NTV yönetimi bunu tercih etmedi. 'Ne şiş yansın ne kebap' mantığıyla eyyamcı, ikiyüzlü ve toplumdaki karşılığı sıfıra yakın isimleri ekranına doldurdu. Yüzde 42'yi gerçekten temsil eden isimleri 'korkaklık ve kaypaklık' yüzünden ekranına çıkarmadı.

Nitekim milliyetçi, ulusalcı, laikçi, Kemalist popüler isimler de NTV'nin kendilerine boykot uygulamasından haklı olarak şikayetçi. Bunun yerine her tarafa oynayan, bazen her tarafa karşı rollerinde olan, sofistike eyyamcılık ustası ve dünya görüşü toplumun yüzde 1'ine ancak denk gelebilen, izlenme oranı da çok düşük olan tipler NTV ekranını doldurdu. Çoğunluğu 'Ben komünistim,' diye övünerek sallayan bu tipler Türk medya ortalamasının çok üzerinde, objektif kriterlerle göre hak etmedikleri yüksek maaşlar alarak, yeri geldiğinde de sermayenin ağababalarına yalakalık yaparak işlerini götürdüler. Alınteriyle çalışan ve gerçek anlamda NTV'yi NTV yapan muhabirler üç-otuz paraya çalışırken 'komünist' olmakla övünen bu kaypak takımı idare-i maslahatla haksız kazançlar elde ettiler. İşte artık bu dönemin sonuna gelindi. NTV'de değişen de budur...

Yeni Türkiye'de bu 'eski NTV' modeli işlemez, haksız kazançlar ve toplumda karşılığı olmayan eyyamcı takımının dönemi sona ermiştir... Bilakis bu dönem omurgalı, tutarlı ve toplumsal karşılığı yüksek olan muhaliflerin yükseleceği bir dönem olacaktır. Sakın toplumsal karşılığı olan gerçek muhaliflerle, eski NTV ekranını doldurmuş toplumda karşılığı olmayan kaypak takımını birbirine karıştırmayalım. Bu eyyamcı takımının 'ifade özgürlüğü' palavralarını kimse yutmaz...

Haber Ara