Dolar

34,8684

Euro

36,6737

Altın

3.022,06

Bist

10.051,58

'Şimdi Arap baharı, Arap yazına dönüşüyor'

“Adeta bir korku krallığı tesis ettiler. Bu kesinlikle bütün Ortadoğu’ya yayılacaktır.”

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-07-17 08:05:35

'Şimdi Arap baharı, Arap yazına dönüşüyor'
Yetkililer aslında “silahlı çetelerin” katil birlikler olduğunu iddia ederken, ülkenin dört bir yanında Suriyeliler vuruluyor; tanklar Suriye’nin büyük şehirlerini kuşatıyor; askerler, silahsız ve çoğunluğunu Sünni Müslümanların oluşturduğu göstericileri öldürüyor. Kuzey Suriye’de vatandaşlar silahlı saldırıya karşı şehirlerine barikat kuruyor ve silah taşıyan ve özgürlük talep eden Suriyeli milliyetçiler, Humus ve Hama’ya girmek için hazırlık yapıyorlar. Yerel birliklerin toplu halde firar ettiği söylenirken, pek çoğu Şii Müslüman mezhebinden Aleviler olan diğerleri, Şam’daki yönetime sadık. Ayaklanma komşu Lübnan’a bulaşıyor ve bir yandan İngiliz bir diplomat Şam’dan yetkililer için şöyle yazıyor: “Adeta bir korku krallığı tesis ettiler. Bu kesinlikle bütün Ortadoğu’ya yayılacaktır.”

***

Kulağa tanıdık geliyor, değil mi? Ve tabii ki öyle olmalı, çünkü 1945 Mayıs’ındaki Suriye’yi tasvir ediyorum. Ateş eden rejim Fransa’daki Charles de Gaulle rejimi; milliyetçiler büyük ölçüde, bugün aynı sokaklarda cesurca Beşar el Esad’ın rejiminin acımasızlığını protesto eden genç adamların büyük babalarının babaları. İngiliz diplomat ise Mısır’daki eski “orta elçi”miz ve şimdi, iki ülkeye, 1941’de Suriye ve Lübnan’ı Vichy kuvvetlerinden kurtarırken Anglo-Fransız kuvvetleri tarafından verilmiş olan tam bağımsızlık sözünü yerine getirmek için, Anthony Eden tarafından görevlendirilen Terence Shone.

Fransızlar iki ulus için de bağımsızlık istedikleri konusunda ısrarcılar; fakat aynı zamanda kendileri için “özel bir yer”, diğer bir deyişle Birinci Dünya Savaşı sonrası Fransız himayesinin devam eden, daha yumuşak bir biçimini istiyorlar. Shone, Eden ve aslında Winston Churchill’in dehşetine, Fransızlar Suriye parlamentosunu bombaladılar ve Şam merkezindeki Hamidiye pazar yerini havadan mermi yağmuruna tuttular. Dolayısıyla pazarın metal çatısındaki küçücük delikler bugün bile hala gözle görülebilir.

Sonunda İngiliz müttefikleri ile savaşın eşiğine gelen Fransızlar, manda altındaki eski toprakları terketmeye ikna oldular ve Cemil Mardam Bey gibi cesur adamların liderliğindeki Sünni Suriyeli milliyetçiler zafer ilan ettiler. Suriye bağımsızdı ve artık imparatorluk yönetimine bağlı değildi. Veya hepsi buna inandılar. Söylemeye gerek yok ki pek çok ironi söz konusu. Bugünün Suriyeli protestocuları, onları aynı şehirlerde yok etmek amacıyla eski Fransız askeri metotlarını kullanan Baas partisi rejimi tarafından, teröristlerden biraz daha iyi muamele görüyorlar. Esad’ın kuvvetleri, tıpkı eskiden Fransız Özel Kuvvetleri’nde olduğu gibi, neredeyse tamamen Alevilerden oluşan bir shabiha milisini (“hayalet yapanlar”) içeriyor. Alevilerin de Fransızlara karşı cesurca savaştıklarını eklemeliyim. Bu sebeple Şam’da, kısa süre önce bir Cuma gerçekleştirilen gösterilere bu kahramanlardan birinin adı verildi.

***

Terence Shone yerine ise aynı düzeydeki Fransız meslektaşı ile Humus’u ziyaret ederek utancını ifade eden ABD Büyükelçisi Robert Ford var. Ayaklanmanın başladığı Dera’dan gelen ve aylarca süren şiddetten sonra farkedilir biçimde yaşlanmış görünen Suriye Başkan Yardımcısı Faruk el Şara ise bu hafta “Suriye tarihinde yeni bir sayfa açmak için” diyalog ve demokrasi talebiyle muhalefetle görüşmeler düzenlemeye çalıştı; Fransızların 66 yıl önce söylediklerinin neredeyse aynısı.

Elbette bir başka ve daha karanlık bir ironi söz konusu. De Gaulle milliyetçi Suriye isyanını boşuna bastırmaya çalışıyordu; de Gaulle’den fiziksel olarak daha küçük olan ancak Napolyonvari hak iddialarına sahip olan varisi ise rejimin adaletsizlikleri hakkında zırvalıyor ve AB yaptırımlarından bahsediyor. İnsaflı biçimde, de Gaulle’ün Şam’a gerçekleştirilmesine izin verdiği hava saldırılarını aniden durdurdu. Fransızlar böyle olabiliyorlar. Bir nesil baskılıyor ve bastırılmış olana yardım etmek için aşırı hevesli bir başkası ortaya çıkıyor.

Protestocular bir yandan, Bay Ford’u Hama’da gördükleri için memnunlar ancak Mısırlı erkek ve kız kardeşlerinden isyan hakkında bilgi almak konusunda daha hevesliler. Pek çoğu, Mübarek karşıtı göstericilere Facebook ve Twitter’ı nasıl kullanacakları konusunda ipuçları göndermişti. Bugün Mısırlılar iyiliğe karşılık veriyor ve Baasçı rejime nasıl karşı çıkacakları konusunda tavsiyeler yolluyorlar. İşte örneğin, “Suriye’ye taptığını” söyleyen bir Mısırlı’nın, Suriye Haber Ağı’na yolladığı bir tavsiye: “Protestocuların sayısı az da olsa gösteriler tüm şehirleri kapsamalı; coğrafi alan ne kadar geniş olursa, bastırılması o derece güç olur. Bahreynliler’in Manama’daki İnci Kavşağı’nda yaptıkları gibi tek bir yere yoğunlaşma hatasına düşmeyin.”

Tavsiye enine boyuna düşünülmüş. “Tüm gün ve gece gösteri yaparak güvenlik güçlerini yormaya çalışın. Dar sokaklarda toplanın, daha fazla destekçi kazanmaya çalışın. Cesur olun; psikolojik savaşı siz kazanacaksınız. Güvenlik güçlerine asla saldırmayın.” Sonuncusunu söylemek elbette bir Mısırlı için kolay. Onların ordusu görevinin halkını korumak olduğuna inanıyordu; Suriye ordusunun emirleri ise Baasçı rejimi korumak yönünde. Ordu fark gözetmeksizin gerçek mermiler kullanıyor; bu sebeple Suriye’de 1400 olduğu tahmin edilen ölü sayısı, Mısır’ın yaklaşık 900 “şehidini” sayıca geride bırakmış durumda.

Fakat Bahreyn hakkındaki görüş zekice. Pek çok Bahreynli şimdi “devrimlerine” çok erken başladıklarına inanıyorlar. Biri bu hafta bana “Daha rejimi devirmeye muktedir değiliz” dedi. “İhtiraslarımızın çok ilerisindeydik. Amerikalılar ve Suriyeliler henüz bir şeyler olmasına izin vermiyorlar. Önce Suudi Arabistan’ın yaşlı kralının ölmesi gerekiyor.” Sonra Suudi Arabistan’ın prensliklere bölüneceğini ve Bahreynli Şii çoğunluğun böylece demokrasiye kavuşabileceğini anlattı. Arap Baharı, Arap Yazı. Ve Arap Kışı. Tarih uyanışın henüz başladığını akla getiriyor.

Star

Haber Ara