'Kıdem Tezminatı Fonu' tartışmaları
Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu, işverenlerin sık sık dile getirdiği 'kıdem tazminatı' konusunun, işçilerin bilinen tüm tepkisine rağmen, Hükümet Programında yer almasının Türk-İş açısından kabul edilemez ve endişe verici olduğunu bildirdi.
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-07-13 17:37:40
Türk-İş'in her platformda kıdem tazminatını vazgeçilmez, tartışılmaz bir işçi hakkı olarak ele aldığını, kıdem tazminatının işçi ve ailesi açısından önem ve gerekliliğini ısrarla vurguladığını ifade eden Kumlu, 7-14 Mart 1966 tarihleri arasında Ankara'da yapılan, Türk-İş'in 6. Olağan Genel Kurul Raporunda, Kıdem tazminatının ''işçinin yıllarca birikmiş emeğinin karşılığı ve onun ücreti içinde yer alan ücret mahiyetinde bir gelirdir'' şeklinde tanımlandığını hatırlattı.
Kıdem tazminatının çalışma yaşamının diğer tüm müesseselerinde olduğu gibi, sadece ekonomik değerler göz önüne alınarak düşünülmemesi gereken hassas bir konu olduğunu belirten Kumlu, şunları kaydetti:
''Kıdem tazminatı, parasal değerinden öte, sosyal boyutu olan, yalnızca çalışan işçiyi değil, o emekle geçinen işçi ailesini de ilgilendiren bir müessesedir. Kıdem tazminatının sosyal boyutu, iş sözleşmesinin kurulduğu, işbaşı yapıldığı ilk andan itibaren başlar. Sözleşme ilişkisinin kurulmasıyla başlayan ve ilerleyen süre içersinde, işçinin işini iyi yapması, sadık ve dürüst olmasıyla işçi ve işveren arasında oluşan karşılıklı güven duygusu nedeniyle, işçi artık o işyerinde kalıcı hale gelir ve böylece çalışma ilişkisi uzun yıllara yayılır. Bu uzun süreye yayılan iş ilişkisi, çalışılan işin, işçi ailesinin temel geçim kaynağı olduğu inancının tüm aile fertlerince benimsenmesiyle de gelişir. Ve nihayetinde bu iş bir gün sona erdiğinde, çalışılan bunca yılın sonunda alınması sonraya bırakılmış ücret parçasının bir bütün olarak işverenden alınacak olmasıyla iş ilişkisi sonlanır.
İşte bu nedenle kıdem tazminatı aynı zamanda sosyal bir olgudur. Sadece bir işçiyi değil aynı zamanda o işçinin geçindirmekle yükümlü olduğu ailesini de ilgilendirir. Bu nedenle kıdem tazminatının olmadığı bir çalışma yaşamı düşünülemez.''
-''BASİRETLİ İŞVEREN...''-
Basiretli bir işverenin, işçiyi işe ilk aldığı andan itibaren maliyet hesabına kıdem tazminatını da eklemek durumunda olduğunu vurgulayan Kumlu, gelinen noktada işverenlerin, bu basiretli davranma zorunluluğunu unutup, unutturulup, çeşitli ekonomik sıkıntıları bahane ederek kıdem tazminatının ''yük'' olduğu iddiasını ileri sürdüğünü kaydetti.
Bu bakış açısının konuyu çözümsüz hale getirdiğini ifade eden Kumlu, ''Çünkü her ne kadar ekonomik göstergeler işçi ve işveren açısından farklı noktalara uzanıyor görünse de sonuçta kıdem tazminatına ilişkin her türlü sorun öncelikle Anayasamızda ifadesini bulan sosyal devlet ilkesi gözetilerek işçi yararına çözümlenmeye çalışılmalıdır'' dedi.
Kıdem tazminatı koşullarının ve çerçevesinin kanunla çizildiğini, uzun yıllardan beri fiilen var olduğunu anımsatan Kumlu, şunları kaydetti:
''Türk-İş kıdem tazminatına ilişkin olarak yıllardan beri süregelen görüşünü bugün de muhafaza etmektedir. Gerek Türk-İş ilkeleri ve gerekse 2003 yılında yapılan olağan Genel Kurulda alınan kararlar gereğince Türk-İş, işçilerin kıdem tazminatı hakkına mevcut biçimiyle sahip çıkmaya devam edecektir.
Aslında işin özünde İşverenler, iş yerini sıkıntıya sokan her türlü olumsuzluğu bir şekilde işçiden çıkarmaya yönelmekte, çalışma barışını sağlayan bu sosyal haktan kurtulma formülleri üretmektedir. İşverenlerin sık sık dile getirdiği 'kıdem tazminatı' konusunun, işçilerin bilinen tüm tepkisine rağmen Hükümet Programında yer alması Türk-İş açısından kabul edilemez ve endişe verici bulunmaktadır.''
AA
SON VİDEO HABER
Haber Ara