Amerikan Time dergisinde Bobby Ghosh'un kaleme aldığı Türkiye hem İslamcılara hem de Liberallere ilham veriyor ama çok farklı şekillerde" başlıklı makalede şunlar yer verildi;
Herkes Türkiye’ye gıpta ediyor. Mısır ve Tunus gezilerimde neredeyse görüştüğüm herkes bu ülkeye imreniyordu. Türkler genel seçimlerden yeni çıktı ve Araplar bunu el Cezire ve diğer televizyon kanallarından izlediler. Oylama açık, çoğunlukla tartışmasız ve barışçıl geçti. Arap dünyasındaki gibi şiddet olayları yaşanmadı. Seçimleri izleyen gazeteciler Türkiye’nin Orta Doğu’da artan kültürel ve siyasi nüfuzunun yanı sıra ekonomik başarısına da hayret ettiler.
Dolayısıyla Mısırlıların ve Tunusluların kendi ülkeleri için de aynısını istemeleri tamamen anlaşılır bir şey.
Ama Arap liberaller ve İslamcılar Türkiye’ye baktıklarında çok farklı iki ülke görüyor. Liberaller ordunun ve Anayasa’nın laik politikayı güvence altına aldığı modern, güçlü bir devlet görüyor. İslamcılar ise Müslüman kimliğiyle barışık, açıkça İslamcı bir parti tarafından yönetilen modern, güçlü bir devlet görüyor.
Tartışma teorik değil. Tunus ve Mısır bu sonbaharda anayasalarının yeniden yazılmasına yol açacak seçimlere gitmeye hazırlanıyor. Siyasi ve dinî figürler şimdiden anayasayı kimin, ne zaman ve nasıl yazması gerektiği konusunda tartışmaya başladılar bile. Çoğu liberal, anayasal reformun şimdi, seçimlerin ise sonra yapılmasından yana. Çünkü İslamcıların seçimlerde kazanmasından ve reformları dayatmasından endişeliler. İslamcılar ve bazı liberaller ise ancak halkın seçilmiş temsilcileri tarafından getirilmesi durumunda reformların meşru olacağı kanaatinde.
Süreç başladığında Mısır ve Tunus anayasalarını yazmakla görevli kişiler Türkiye örneğini yakından inceleyecekler. İslamcılar Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’sini, liberaller ise Kemal Atatürk’ün Türkiye’sini hedefleyecekler.
Müslüman Kardeşlerin önde gelen liderlerinden Essam Erian İslamcı grubundan korkan liberallerin Türkiye’ye bakıp rahatlamaları gerektiğini söylüyor ve “Oradaki seçimler AK Partinin Anayasa’yı tek başına yapamayacağını gösteriyor. Aynısı burada da olacak.” diyor. Tunus’ta güçlü bir İslamcı grup olan Ennahda Partisi liderlerinden Abdülhamid Classi bir Erdoğan hayranı. “İslam ile çağdaşlık arasında çelişki olmadığını gösterdi.” diyor.
Tahrir Meydanı devriminin öncülerinden ve 6 Nisan Gençlik Hareketinin kurucularından Ahmed Mahir Mısır’daki İslamcıların AK Partiyi yakından incelediklerini belirtiyor. Ancak bazılarının daha aşırı bir programı gizlemek için sadece Erdoğan’ın partisinin kisvesine bürünebileceğinden endişeli. Önde gelen Tunuslu eylemci Besim Bouguerra ise AK Partiden fazla etkilenmeyenlerden. “Türkiye’de yaşananların çok büyük hayranı değilim.” diyor. Partinin seçim kampanyasında Erdoğan kültüne odaklanmasının kendisine Tunus’un eski diktatörü Zeynel Abidin bin Ali’yi hatırlattığını ve bunu tekrar istemediklerini belirtiyor.
Pek çok liberal, tıpkı Atatürk’ün Türkiye’de yaptığı gibi, yeni anayasanın orduya ve yargıya İslamcı etkiye karşı siper olma görevi vermesini istediğini söylüyor. Ancak Mısırlı eski diplomat ve ülkenin en önde gelen dinî otoritesi olan el Ehzer Üniversitesinin sözcüsü Muhammed Rifaah el Tahtavi, bunun dar görüşlü bir bakış açısı olduğunu ve genç Mısırlılar ile Tunusluların mücadelesini verdikleri demokrasiyi baltaladığını söylüyor ve “Bu durum bu kurumlara halk oyunun üzerinde olma gücü verecektir.” diyor.
Seçimler yaklaştıkça benzer tartışmalar daha da hararetlenecektir.
BYEGM