Dolar

34,9489

Euro

36,7140

Altın

2.992,18

Bist

10.125,46

BDP'den Ankara'yı kızdaracak girişim!

BDP'nin grup toplantısında konuşan Hakkari Milletvekili ve Grup Başkanı Selahattin Demirtaş, 'Devlet ideolojik olarak yenilmiştir' dedi.

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-07-05 15:19:51

BDP'den Ankara'yı kızdaracak girişim!
BDP'nin grup toplantısı Diyarbakır'da başladı.

Toplantının açılışında konuşan BDP Hakkari Milletvekili Selahattin Demirtaş, "Devlet ideolojik olarak yenilmiş, AKP şahsında kendini yeniden tahkim etmeye çalışırken AKP'ye yenilmiştir. Hem AKP, hem devlet iflas etmiş tüccarlardır" dedi.

Demirtaş'ın ilk grup toplantısında yaptığı konuşma şöyle:

'DEVLET AKP ŞAHSINDA YENİLMİŞTİR'

Seçimlerde zafer elde ettik. Bu elde ettiğimiz zafer sadece seçim zaferi değildir, ideolojik açıdan artık tartışmasız bir şekilde devlet Kürtlere yenilmiştir. Bu sonuç aynı zamanda bunu ifade etmektedir.

'Kürt yoktur, Kürtçe yoktur, bunlar kart kurttan geliyor' diyen bir devlet anlayışının iflasının resmi sonuçlarıdır. Bu saatten sonra artık devletin Kürtlere karşı inkarda direnmesinin hiçbir anlamı yoktur. İdeolojik olarak yenilmiş ve iflas etmiştir. Devlet AKP şahsında kendini yenilemeye, tazelemeye, tahkim etmeye çalışırken AKP de yenilmiştir. Hem AKP hem devlet bu seçimde bizim açımızdan iflas etmiş tüccarlardır.

Eğer seçim sonuçları değerlendirilecekse bu yönlere bakılmalıdır. Üzerine beton döktük, mezarını betonla kapattık dedikleri günlerden bugünlere gelinmişse, bu devletin artık iflas ettiği, bu devletin de yetkilileri tarafından itiraf edilmelidir.

'HALKTAN ÇALININ İKTİDARI GERİ VERMEK İÇİN'

Biz devleten ve AKP'den daha güçlü olduğumuz için değil daha haklı olduğumuz için kazanıyoruz, kazandık. Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku artık Türkiye'de alternatif bir demokratik halk iktidarı umudunu en güçlü şekilde yaratmıştır. Bu yürüyüşün başarıya ulaşması bizlerin şu saatten sonra göstereceği performansla ilgilidir. Özellikle blok milletvekillerinin bir çatı partisi, blok partisi etrafında kenetlenerek Türkiye'deki bütün muhalifleri, sol sosyalistleri, Alevileri, demokratları, muhafazakarları, kadın örgütlerini, çevre hareketlerini bünyesinde buluşturan bir alternatif iktidar partisi yaratılırsa artık inanın ki Türkiye önümüzdeki seçimde yeni bir iktidar anlayışı ile tanışacaktır. Bunun koşulları her zamankinden daha fazla olgunlaşmıştır.

Biz devleti ele geçirmeye çalışmıyoruz. Biz iktidarı ele geçirmeye çalışmıyoruz, halktan çalınan iktidarı geri vermek için iktidara yürüyoruz. İşte demokratik özerklik meselesi tam da budur. Bu nedenle bizim iktdar yürüyüşümüz birileri gibi devleti ele geçirmeleri gibi asla olmayacak. Biz devleti ele geçirirsek de özgürlük getiririz demeyeceğiz hiç bir zaman. Bu devlet anlayışını, bu özgürlük anlayışını, bu toplumsal anlayışı değiştirmek istiyoruz. Ama tüm bunları yapmak için ille iktidarda olmakta gerekmiyor. Öyle ülkeler, toplumlar vardır ki - özellikle de bizim gibi toplumlar- asıl değiştirici güç muhalefetin birlik gücüdür. Bu nedenle iktidarda kim olursa biz bu kararlı yürüyüşümüz, direnişçi anlayışımızla değiştiriyoruz, değiştirmeye, dönüştürmeye devam edeceğiz. Hem biz değişiyoruz, hem devleti değiştiriyoruz, hem de devletin önüne farklı bir örgütlenme modeli, farklı bir yaşam tarzı alternatifi sunarak daha özgür bir Türkiye'ye doğru yürüyoruz. Ortadoğu'nun orta yerinde filizlenen bu özgürlük hareketi, bugün Kuzey Afrika başta olmak üzere diğer ülkelerde, Ortadoğu halk hareketlerine de ideolojik olarak öncülük yapabilecek güçtedir.

'80 YILDIR BU KADAR GÜÇLÜ ÇÖZÜM KOŞULLARI OLUŞMADI'

Eğer Türkiye'nin temel sorunlarının çözümü konusunda iktidar partisi başta olmak üzere parlamentoda bulunsun, bulunmasın her bir parti çözüm konusunda samimi ise seçim sonuçları bunun içinde olanak yaratıyor. Bugüne kadar Türkiye'de şu sorun yok bu sorun yok, tartışmaları elbetteki tüm sorunların çözümü için bir olgunlaşma zemini yaratmıştır ama bu olgun zemin üzerine şimdi seçim sonuçlarının kattığı güç her zamankinden daha fazla çözüm olanağı yaratmıştır. Daha meclis açılmadan ortaya çıkan krizleri bir tarafa bırakırsak eğer AKP hükümeti yeni anayasa, Kürt sorunu, Alevi ve diğer inançların sorunları konusunda, başörtüsü konusunda samimi olsa 80 yıllık Cumhuriyet tarihi boyunca bu kadar güçlü çözüm koşullarının oluşmadığını kabul etmesi, teslim etmesi lazım. Eğer samimi ise eğer bugüne kadar seçim meydanlarında söyledi, özellikle yeni anayasa ile ilgili vaatlerinde samimi ise koşullar her zamankinden daha uygun. Seçim sonuçları Türkiye'de yaşayan tüm kesimlerinde aslında uzlaşma içerisinde bir arada yaşama, kendi sorunlarını çözme iradesini de güçlü bir şekilde ortaya çıkarmıştır. Partilerin aldığı oyla, parlamentodaki temsiliyeti ve seçime katılım oranı tüm bunların işaretidir.

'AKP ÇÖZÜM ZEMİNİNİ TAHRİP EDİYOR'

Bu kadar güçlü sonuçlar, olanaklar, mesajlar ortadayken Başbakan'ın seçim değerlendirmelerini yaklaşımı ve özellikle balkon konuşması sonrasındaki tavır ve hareketleri tüm bu olanakları tuzla buz edebilecek düzeyde tahrikkar girişimlerdir. Seçim sonuçlarını değerlendirmeleri bundan faydalanış şekilleri son derece bencilcedir. Sadece kendine yontmaya çalışan, bir kez daha kendi iktidarını güçlendirmek hem AKP'nin hem de Başbakan'ın kişisel hırsı ve iktidarını güçlendirmek adına bu kadar muazzam bir imkan ve olanak heba edilmek isteniyor. En tehlikelisi de belkide budur.

AKP'nin şu anda yapmaya çalıştığı şey binbir emekle fedakarlıklarla yaratılan bu çözüm zeminini tahrip ediyor olması. Sanki bu zemini kendileri yarattılar, sanki 12 Eylül darbesinden bu yana kendileri direniyormuş da, bugün çözüm olanakları onların sayesinde olgunlaştı, bugünde bu zemini tahrip eden ortadan kaldıran tutumları bizler açısından kabul edilebilir değildir.

'AKP'NİN KURUCUSU KENAN EVREN'


Bunların nasıl bir gelenekten geldiğini, Başbakan'ın nasıl zihniyeti temsil ettiğin uzun uzun anlatmaya gerek yok. 12 Eylül döneminde Kenan Evren ve ekibinin yarattığı o zulüm işkence ortamında onuruyla birileri direnmeye çalışırken, işkencelerde, zindanlarda, bunlar Evren'in ortaya çıkardığı imkanlardan faydalanarak örgütlü güçlerini artırıyorlardı. Bugün iktidarda iseler ve iktadarda bu kadar güçlü bir şekilde devlet olanaklarını da kullanabiliyorlarsa o partinini asıl kurucusunun Kenan Evren olduğunu artık açıkça konuşmak gerekir.

Bugün eğer 12 Eylül ve darbe geleneği sorgulanıyorsa, cuntacılar sorgulanıyor ve tutuklanabiliyorsa işte o günden bugüne darbecilere, zulme, faşizme karşı direnenlerin yarattığı ortamdır bu ortam. Ve
bu ortamın AKP gibi fırsatçı bir parti, fırsatçı bir ekip tarafından tahrip edilmesine asla ama asla izin vermeyeceğiz.

'BAŞBAKAN KIRK FIRIN DAHA EKMEK YEMELİ'

Bunlar bu nedenlerden dolayı hiç bir zaman hiç bir dönem bizim siyaset tarzımızı da anlamadılar. Başbakan'ın bizi anlayabilmesi için kırk fırın daha ekmek yemesi gerekiyor. Kendileri devlet içerisinde ortaya çıkan fırsatları kirlice, kurnazca değerlendirerek, altan alta kirli ittifaklar yaparak iktidara geldiler ya, sanıyorlar ki herkes bu şekilde artık sorununu çözebilir. Bizler asla ama asla ne ilkelerimizden ne taleplerimizden, ne de onurumuz ve onurlu geleceğimizden vazgeçmeyiz. Kişisel yada partisel istikbalimiz için bunlara asla tenezzül etmeyiz. Bu nedenle Başbakan bizi anlamıyor olabilir, tanımıyor çünkü. Hayatı boyunca tek bir direniş göstermemiş bir siyasetçiden söz ediyoruz. Sadece gizli pazarlıklar ve ittifaklarla uluslararası denge ve ittifakları arkasına alarak kendi siyasal iktidarını gerçekleştirmiş bir siyasi hareket bugün BDP'nin boykot tavrını anlayamaz. Bu nedenle herkes bilmeli ki, Türkiye'ye birgün demokrasi ve özgürlük gelecekse o işte sizlerin yürüttüğü bu mücadele sayesinde. Bu AKP'nin, Başbakan'ın lütufu değildir. Eğer inkar kırıldıysa. Kürt halkı inkar edildiyse bu muazzam bir direniş ve bedellerle elde edilmiştir. Şu satten sonra da elde ettiğimiz tek bir özgürlük olacaksa o da AKP'nin lütufu ile olmayacak. Oda bizim onurlu duruş ve dirinişimizle olacak. Boykot tavrı budur işte. Bunun iyi anlaşılmasıdır.

AKP BİZDEN KREDİ ALAMAYACAK

Eğer inkar asimilasyon bitmişse bunu söyleyen Başbakan ise soruyoruz; inkar varken, asimilasyon varken acaba o uygulamaların ortaya çıkardığı sonuçlarla ilgili niye konuşmuyorsun? İnkara ve asimilasyona karşı gerçekleşen isyanları niye gerçek olarak kabul etmiyorsun? Zorunlu iskanları kıyımları sürgünleri köy yakmaları niye kabul etmiyorsun? Eğer devlet adına yeni bir başlangıç yapmak istiyorsanız, inkar asimilasyon bitti diyorsanız ortaya çıkardığı sonuçları kabul etmek, sorumluluğu üstlenmek zorundasınız. Acılardan oy devşirmeyi üstün siyaset olarak görmek isterseniz, AKP bizden kredi alamayacaktır. Acıları bu kadar sömürebilen, birkaç milletvekilliğine dönüştürebilin siyaseti sorgulamaya hakkımız vardır.

'EVREN'İN YAPTIĞI ANAYASADAN GERİ OLUR'


Başbakan tek başına anayasa yapabilme uğruna iftiralarla seçim kampanyası yapabiliyorsa, idam ipine sarılabiliyorsa biz geçen ayki Başbakan'ı asla unutmayacağız. Balkon konuşmasının da balkonda kaldığı ortaya çıktı. Kullandığı dili görüyorsunuz. Bu talihsizliktir. Türkiye halkının yüzde 50 destekleyebilir, saygı duyarız. Ama Türkiye toplumunun bize oy verenler kadar bir kısmı, bu Başbakan'ın bizler açısından artık tehlike olduğunu da kabul ediyor. Buradan uzlaşma çıkarmak istiyorsa biz hazırız.

Bize yönelik bu kadar hakaretler kullanarak, MHP ile anlaşarak sorunları çözecekse alkışlayacağız. MHP ile nasıl bir anayasa yapacaklar; Kürtlerin, Alevilerin, emekçilerin sorunlarını nasıl çözecekler merak ediyoruz. Bu partinin anayasa talebi yok. Başbakan'ın yeni anayasa ile kastettiği başkanlık sistemi ile ilgili değişikliktir. Yeni anayasadan çok, yeni bir statüko ittifakı vardır. AKP ve MHP birlikte imza atacaksa bunun adı yeni anayasa ittifakı olmayacaktır. Başkanlık sistemi ile ilgili düzenleme yapılırsa AKP’ye göre bir anayasa olacaktır.Irkçı faşist olmadığı için mi yeni anayasayı tartışıyoruz. Bunlar için tartışıyorsak mesele yok. Buyursunlar ellerini kollarını bağlayanda yok. Bizleri MHP ile tehdit ederek, onlarla yaparız diyerek duruşumuzu zerre kadar esnetemezler. Buyursunlar yapsınlar. Nasıl yapıyorlar bakalım. Kenan Evren'in yaptığı anayasadan geri olur, bununda adı yeni anayasa olmaz.

'YENİ ANAYASA BİZİM MÜCADELEMİZLE OLACAK'


Yeni anayasa bizlerin mücadelesiyle gelecektir. Direniş yoksa kazanım yoktur. Eğer Türkiye’nin yeni anayasa ihtiyacını götürüp MHP ile çarçur etmeyi planlıyorsa çok yazık olur. Ortaya çıkmış fırsatlar bu kadar heba edilirse çok yazık olur. Başbakanın yeni anayasa, özgürlükçü anayasa yapma niyeti varsa biz zihniyet olarak, pratik olarak buna açık olacağız. Fakat bizi böyle elimiz de bir kalıp buzla güneşin altında bekletmeyi düşünüyorsa, buna da gelmeyeceğiz. Ortada ciddi sorunlar var. Parlamentoya döneceksek demokratik siyasetin önünün açık olduğu bir mutabakatla olmalı.

'DİCLE'NİN VEKİLLİĞİNİ DÜŞÜREN AKP'NİN KENDİSİDİR'

Hatip Dicle’nin vekilliğini düşüren AKP’nin itirazıdır. AKP Hatip Dicle’nin milletvekili olamayacağına dair Haluk İpek imzasıyla YSK’ya dilekçe vermiştir. YSK o dilekçe üzerine dosyayı soruşturmaya almıştır. Bu krizi yaratan Hatip Dicle’nin milletvekilliğini düşüren AKP’nin kendisidir. Bir saat içerisinde kaçıyormuş gibi mazbatayı alanda AKP’nin kendisidir. Hiçbir şey olmamış gibi YSK komplosu gibi bu işten kendisini sıyırmasını kabul etmiyoruz. Tutuklu vekillerinin bırakılmayacağını Başbakan meydanlarda ifade etmiştir. Kendisini ağır reisi olarak gördüğü için 'bunlar seçilse de bırakılmayacaktır' demiştir. Bu krizi yaratan ortaya çıkaran bizler değiliz. 'Başka adam mı yoktu, bunları gösterdiniz?' diyen Başbakan'a okkalı cevap verilirdi ama grup toplantısının nizamına yakışmaz.

'BİZ, ÇİRKİN SİYASETİ BOYKOT EDİYORUZ'

Biz bütün bu gelişen süreçleri, bizim üzerimizden oynanmaya çalışan oyunları görerek, önümüzdeki dönemde ortaya çıkacak vahim sonuçları önlemek adına boykot kararı uyguluyoruz. Demokratik siyasetin önü açılacaksa, Başbakan yeni anayasayı birlikte yapmak konusunda hazırsa, BDP ile bir protokol ile tarih tarih neler yapılacağını konuşmaya hazırsa, demokratik siyasetten kaçmıyoruz. Biz yoz siyasetten kaçınıyoruz. Çirkin siyaseti boykot ediyoruz. Demokratik siyaseti halkımızla birlikte sürdürüyoruz. Vekilliklerimizi mi düşürürler, bizi yok mu sayarlar başbakan'ın bileceği iş. Nasıl olsa Meclis başkanı adına da konuşuyor.

'SİYASET DEVLETİN GÜDÜMÜNDE DEĞİL HALKIN BAĞRINDA YAPILIR'


Siyaset devletin güdümünde değil halkın bağrında yapılır. Çaresiz değiliz. Alternatifsiz değiliz. Kürt hareketi tehdit değildir. Demokrasinin lokomotif gücüdür. Bizim kimseyi tehdit ettiğimiz yok. Sadece demokratik direnişimizi çarpıtarak kamuoyunu desteğini azaltmaya çalışan iktidar vardır. Bize karşı yaklaşımda tarihi bir değişiklik, köklü bir değişiklik olmayacaksa bizim Ankara’nın köhnemiş siyasetinin içerisinde, yoz siyasetinin içerisinde yerimiz olmayacak. Biz parlamentoya yeniden gideceksek, biat etme sözü vererek değil, halkla birlikte ya siyasetimizi yaparız yada ilkeli duruşumuzla oradaki yozluğu değiştirerek gideriz. Bizim açımızdan kriz yemin krizi değildir. Mesele sadece Hatip Dicle ve tutuklu milletvekileri de değil. Bir halkın umudu, beklentisi, demokratik siyasete verdiği gücün ortadan kaldırılmasına karşı direniş meselesidir. Biz kararımızı verdik. Kürt halkın kararını verdi; Ya onurlu bir yaşam. ya hiç. Karar verme sırası AKP ve şahsındaki devlettedir. Bundan sonra çözüm hangi yönde gelişecektir. Biz Diyarbakır’da bölgede bekliyor olacağız. Eğer devlet kararını demokratik siyasetten verirse, hazırız. Bu paradigmasını değiştirerek imza atacaksa buna hazırız. Öbür türlüsü direnişin destanının bir kez daha yazmaktır, biz ona da hazırız.

Bundan sonra koşullar elverdiği yoğunluğumuz siyasetimin yoğunluğu elverdiği oranda bu salonda Amed’de grup toplantımızı yapacağız. Ahlakımızla birlikte tartışacağız. Siyaset yapmaya devam edeceğiz. Siyasetten kaçmayacağız. Demokratik siyasetten kaçanları teşhir etmeye, ayna gibi göstermeye devam edeceğiz.

Etha

Haber Ara