Bu gece Miraç Kandili
Recep ayının 27. gecesi, bugün Mirac Gecesi. Tüm İslam alemi bu gece Kudüs'ün özgürlüğü için duaya duracak...
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-06-28 11:48:25
Haber Merkezi / TIMETURK
Sözlükte merdiven, yukarı çıkmak, yükselme aracı anlamlarına gelen Miraç, dini terim olarak ise İsrâ hadisesinden sonra Peygamber Efendimizin Mescid-i Aksa’dan semaya yükseltilmesi olayıdır. Yaygın olan kullanımda, Miraç denilince İsrâ da bunun içinde düşünülmektedir.
Efendimiz aleyhisselam Mekke’deki tebliğ yıllarında yaşadığı onca zorluk ve eziyetin üstüne en büyük destekçisi olan vefakâr eşi Hazreti Hatice ile hâmisi olan amcası Ebu Talib’i kaybetmişti. Ardından bir ümit besleyerek gittiği Taif’te acımasız bir şekilde taşlanarak hayal ve gönül kırıklığına uğramış, mahzun bir şekilde Mekke’ye gelmişti. Bütün bu zorluklar ve sabır imtihanlarını rıza ve teslimiyetle karşılayan Efendimize ilahi bir hediye olarak Miraç lutfedildi.
Rabbimiz (cc) Miraçla Efendimizin şanını yüceltmiş, Efendimizi hiç bir beşere ve peygambere nasip olmayan ruyet-i cemalullah nimetine gark etmiş ve ona vasıtasız hitab etmiştir. Bu lutfa daha önce hiç bir peygamber ulaşamamıştır.
Mirac mucizesi, hicretten bir buçuk yıl önce, 621 yılı başlarında vuku bulmuştur. Olayın iki aşaması vardır. Birinci aşamada Hz. Peygamber (s.a.v) Mescidül-Haram'dan Beytü'l-Makdis'e (Kudüs) götürülür. Kur'an'ın andığı bu aşama, gece yürüyüşü anlamında isra adını alır. İkinci aşamayı ise Hz. Peygamber (s.a.v)'in Beytü'l-Makdis'ten Allah'a yükselişi oluşturur. Mirac olarak anılan bu yükselme olayı Kur'an'da anılmaz, ama çok sayıdaki hadis-i şerifde ayrıntılı biçimde anlatılır...
Mirac Gecesi, Recep ayının 27. gecesidir. Mirac mucizesi, hicretten bir buçuk yıl önce, 621 yılı başlarında vuku bulmuştur. Olayın iki aşaması vardır. Birinci aşamada Hz. Peygamber (s.a.v) Mescidül-Haram'dan Beytü'l-Makdis'e (Kudüs) götürülür. Kur'an'ın andığı bu aşama, gece yürüyüşü anlamında isra adını alır. İkinci aşamayı ise Hz. Peygamber (s.a.v)'in Beytü'l-Makdis'ten Allah'a yükselişi oluşturur. Mirac olarak anılan bu yükselme olayı Kur'an'da anılmaz, ama çok sayıdaki hadis-i şerifde ayrıntılı biçimde anlatılır.
Hz. Peygamber (s.a.v) Burak ile Beytü'l Makdis'e vardıktan sonra oradaki büyük ve sert kayadan göğe çıkarıldı. Her bir gökte peygamberlerden biriyle görüştü, nice nice melekler gördü. Cennet ve cehennemin durumlarını gördü, Sidre-i Müntehâ'ya geçti, Allah'ın melekût âleminden bir çok acaib şeyler gördü. Nihayet beş vakit namazın farz kılınması emri ile aynı gecede geri döndü.
Sabahleyin Mescid-i Haram'a çıkıp Kureyş'e haber verdi. Hayret etmek ve kabul etmemekten kimi el çırpıyor, kimi elini başına koyuyordu. İman etmiş olanlardan bazıları dönüp dinden çıktı. Birtakım erkekler Ebû Bekir'e koştular.
Ebu Bekir; "Eğer o, bunu söylediyse şüphesiz doğrudur" dedi.
Onlar: "Onu bu konuda da mı tasdik ediyorsun?" dediler.
O da: "Ben onu bundan daha ötesinde tasdik ediyorum, sabah akşam gökten getirdiği haberleri yani peygamberliğini tasdik ediyorum" dedi. Bunun üzerine kendisine Sıddık unvanı verildi.
Kureyşliler içinde Beytü'l-Makdis'i o zamanki haliyle bilenler vardı. Bunlar, onun vasıfları ve durumuyla ilgili sorular sordular, tanımlamasını istediler. Derhal Hz. Peygambere Beytü'l-Makdis gösterildi. Bunun üzerine ona bakıp anlatıyordu.
"Gerçi Beytül-Makdis'i tanımlamada isabet etti." dediler
Sonra: "Haydi bakalım bizim kervandan haber ver, o bizce daha önemlidir, onlardan bir şeyle karşılaştın mı?" dediler.
Peygamber (s.a.v) "Evet, falancanın kervanlarıyla karşılaştım, Revhâ'da idi. Bir deve kaybetmişler arıyorlardı. Yüklerinde bir su kadehi vardı. Susadım onu alıp su içtim ve yine eskiden olduğu gibi yerine koydum. Geldiklerinde sorun bakalım kadehte suyu bulmuşlar mı?" buyurdu.
"Bu da diğer bir alâmettir" dediler. Sonra sayıların, yüklerini ve görünüşlerini sordular. Bu defa da kervan olduğu gibi Hz. Peygambere gösterildi ve sorduklarının hepsine cevap verdi ve buyurdu ki: "İçlerinde falan ve falan önde, boz renkte bir deve üzerinde dikilmiş iki harar olduğu halde falan gün güneşin doğması ile beraber gelirler".
Bunun üzerine: "Bu da diğer bir âyettir" dediler ve o gün hızla Seniyye'ye doğru çıktılar. Güneş ne zaman doğacak da onu yalancı çıkaracağız diye bakıyorlardı. Derken içlerinden birisi: "Güneş doğdu!" diye haykırdı. Diğer birisi de:"İşte kervan geliyor, önünde boz bir deve ve içlerinde falan ve falan da var, tıpkı (Hz. Muhammed'in) dediği gibi" dedi. Böyle olduğu halde yine iman etmediler de:
"Bu apaçık bir büyüdür." dediler. Bazıları göğe yükselmenin de "Burak" üzerinde meydana geldiğini söylemişler ise de gerçek olan şudur: Mescid-i Aksâ'ya kadar İsrâ (gece yolculuğu) Burak ile olmuş. Ondan sonra Mirac, asansör kurulmuştur.
Ebu Sa'îd-i Hudrî'den rivayet olunduğu üzere Resulullah buyurmuştur ki: "Beytü'l-Mak-dis'te olanları bitirdiğim zaman Mirac getirildi ki, ben ondan güzel bir şey görmedim. Ve o, odur ki, ölünüz can çekişme vaktinde gözlerini ona diker. Arkadaşım, beni, onun içinde kapılardan bir kapıya ulaşıncaya kadar çıkardı ki, ona "Koruyucu melekler kapısı" denir. Koruyucular kapısı, gök koruyucularının beklediği dünya göğü kapısıdır.
Nitekim bu konuda : "Ve onu, her kovulmuş şeytandan koruduk" buyrulmuştu. (Hicr, 15/17)
Ve Ebu Sa'îd-i Hüdrî'nin diğer bir rivayetinde şu detaylı açıklama vardır: "Sonra Mirac getirildi -ki insanların ruhu onda göğe yükselir. Baktım ki, gördüğüm şeylerin en güzeli; görmez misin ölmek üzere olan kimse, ona nasıl gözünü diker? Bunun üzerine dünya göğü kapısına kadar yükseltildik. Cebrail kapının açılmasını istedi. "O kimdir?" denildi.
"Cibril" dedi. "Yanındaki kim?" denildi. "Muhammed" dedi.
"Öyle mi? O Peygamber olarak gönderildi mi?" denildi. O, "evet" dedi.
Hemen kapıyı açtılar ve beni selamladılar. Bir de ne bakayım görevli bir melek gördüm ki göğü koruyor ve ona İsmail deniliyor, emrinde yetmişbin melek ve her birinin emrinde yüzbin melek var.
"Burada Resulullah (s.a.v) şu âyeti okudu: "Biz o ateşin koruyucularını meleklerden başkasını kılmadık. Ve onların sayısını inkar edenler için yalnızca bir fitne (konusu) yaptık ki, kendilerine kitap verilenler, kesin bir bilgiyle inansın, iman edenlerin de imanları artsın; kendilerine kitap verilenler ve iman edenler (böylece) kuşkuya kapılmasın. Kalplerinde bir hastalık olanlar ile kafirler de şöyle desin:
"Allah, bu örnekle neyi anlatmak istedi?" İşte Allah, dilediğini böyle şaşırtıp-saptırır, dilediğini böyle hidayete erdirir. Rabbinin ordularını Kendisi'nden başka (hiç kimse) bilmez. Bu ise, beşer (insan) için yalnızca bir öğüttür. (Müddessir, 74/31)
"Ey Cibril! bu kim?" dedim. "Baban Âdem" dedi. Ve o, bana selam verdi, gönlümü aldı, hayır ile dua etti "Hoş geldin salih peygamber ve salih evlad" dedi.
Sonra baktım bir toplum gördüm ki, dudakları deve dudağı gibiydi. Onlara bir takım memurlar görevlendirilmişti, dudaklarını kesiyorlar ve ağızlarına ateşten bir taş koyuyorlar, bu taşlar makadlarından çıkıyordu.Ey Cibril! Bunlar kimler?" dedim. O: "Yetimlerin mallarını haksızlıkla yiyenlerdir" dedi.
Sonra baktım bir toplum vardı ki, derilerinden sırım kesiliyor ve ağızlarına tıkılıyor. Ve yediğiniz gibi yiyiniz deniliyor. Ve bu onlara en iğrenç bir şey oluyor. "Ey Cibril! Bunlar kimler?" dedim. "Bunlar o koğucular, fitnecilerdir ki, insanların etlerini yerler ve sövmek ile ırz ve namuslarına saldırırlar." dedi. "Sonra baktım bir toplum var ki, önlerine bir sofra kurulmuş, üzerinde benim gördüğüm etlerin en güzellerinden kebaplar var, etraflarında da leşler var. Onlar, o güzel etleri bırakıp bu leşlerden yemeğe başladılar.
"Bunlar kim? Ey Cebrail!" dedim. O: "Bunlar zinakarlar" dedi. "Allah'ın helal kıldığını bırakırlar da haram kıldığını yerler." Sonra baktım bir toplum var ki, karınları evler gibidir. Bunlar Firavun ailesinin yolu üzerinde bulunuyor. Firavun ailesi sabah ve akşam ateşe atılırken bunlara uğruyor, uğradı mı bunlar bir fırlıyorlar, fırlayınca her biri karnının ağır basması ile düşüyor ve bunun üzerine Firavun ailesi bunları ayaklarıyla çiğniyorlar.
"Ey Cibril! Bunlar kimler?" dedim...Dedi ki: "Bunlar, karınlarında faiz yiyenlerdir. "Onların misali kendisini şeytan çarpmış olan kimse gibidir". Sonra birtakım kadınlar memelerinden asılmış ve birtakım kadınlar, baş aşağı ayaklarından asılmış.
"Ey Cibril! Bunlar kimler?" dedim. O: "Bunlar zina eden ve çocuklarını öldüren kadınlardır" dedi. Sonra ikinci göğe çıktık. Orada Yusuf ile buluştum. Ümmetinden kendine tabi olanlar da etrafında idi. Yüzü, ayın ondördündeki dolunay gibiydi. Bana selam verdi, hoş geldin dedi.Sonra üçüncü göğe geçtik. Orada iki teyzeoğlu; Yahya ve İsa ile buluştum. Giyimleri ve saç sakalları birbirine benziyordu. Bana selam verdiler. Hoş geldin dediler.
Sonra dördüncü göğe geçtik. İdris ile buluştum. Bana selam verdi, hoşgeldin dedi. Nitekim yüce Allah:"Biz onu yüce bir yere yükselttik" (Meryem, 19/57) buyurmuştur.
Sonra beşinci göğe geçtik. Orada milletine sevdirilmiş olan Harun ile buluştum. Etrafında ümmetinden birçok tabileri vardı, uzun sakallı idi. Sakalı hemen hemen göbeğine değecekti. Beni selamladı, hoşgeldin dedi. Sonra altıncı göğe çıktık, Orada Musa b. İmran ile buluştum. Çok kıllı idi. Üzerinde iki gömlek olsaydı kılları onlardan çıkardı. Musa dedi ki: "İnsanlar beni "Allah katında en şerefli olan yaratık" diye iddia ederler. Bu ise Allah katında benden yalnız daha şerefli olsaydı aldırış etmezdim. Fakat her peygamber ümmetinden kendine uyanlarla beraberdir. "
Sonra yedinci göğe geçtik. Ben, orada İbrahim ile buluştum. Sırtını Beyt-i Ma'mur'a dayamıştı. Beni selamladı."Salih Peygamber ve Salih evlad hoş geldin" dedi. Bunun üzerine bana denildi ki:"İşte senin yerin ve ümmetinin yeri." Sonra Resulullah,"Gerçekten İbrahim'e insanların en yakını, zamanında ona tabi olanlarla şu Peygamber (Hz. Muhammed) ve ona iman edenlerdir. Allah müminlerin yardımcısıdır." (Al-i İmran, 68) âyetini tilavet etti ve buyurdu ki: "Sonra Beyt-i Ma'mur'a girdim, içinde namaz kıldım. Ona her gün yetmişbin melek girer, Kıyamete kadar geri de dönmezler. Sonra baktım bir ağaç var ki bir yaprağı bu ümmeti bürür. Bunun kökünde bir kaynak akıyor, iki kola ayrılıyordu.
"Ey Cibril! Bu nedir?" dedim. O: "Şu rahmet nehri, şu da Allah'ın sana verdiği Kevser'dir" dedi. Bunun üzerine rahmet nehrinde yıkandım, geçmiş ve gelecek günahlarım bağışlandı. Sonra Kevser'in akış istikametini tuttum ve nihayet cennete girdim. Bir de ne bakayım orada hiçbir gözün görmediği, kulağın işitmediği, insan kalbine gelmeyen şeyler var.
Namaz Emri: Sonra yüce Allah bana emrini emretti ve elli namaz farz kıldı. Ondan sonra Musa'ya uğradım. "Rabbin ne emretti?" dedi. "Üzerime elli namaz farz kıldı" dedim. O: "Dön, azaltması için Rabbine yalvar. Çünkü ümmetin bunun altından kalkamaz" dedi. Rabbime döndüm, azaltması için yalvardım. O benden on vakit namaz indirdi. Sonra Musa'ya döndüm. Bu şekilde Musa'ya uğradıkça Rabbime dönüyordum. Sonunda beş vakit namaz farz kıldı. Musa, yine: "Rabbine dön, azaltmasını iste" dedi. Ben: "Çok müracaat ettim, artık utandım." dedim.
Bunun üzerine bana denildi ki: "Sana bu beş vakit namaz, elli namazdır. Bir iyilik on katı iledir. Her kim iyilik yapmaya gayret eder de onu işlemezse, onu bir iyilik yazılır, işleyene de on iyilik yazılır. Her kim de bir günah yapmaya teşebbüs eder de işlemezse bir şey yazılmaz, işlerse bir günah yazılır.
Diyanet İşleri Başkanı Görmez: Mirac'ın evrensel mesajını yeniden düşünmeliyiz
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, salıyı çarşambaya bağlayan gece Miraç Kandili'nin idrak edileceğini belirterek, "Bugün Mirac'ın yücelme ve yükselme anlamlarını dikkate alarak insanlığın gelişme, ilerleme ve yükselme kriterlerini yeniden gözden geçirmek zorundayız." dedi.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Miraç Kandili nedeniyle bir mesaj yayınladı. Görmez, mesajında
28 Haziran 2011 Salı gününü çarşambaya bağlayan gece Miraç Kandili'nin idrak edileceğini belirtti.
İsra ve Mirac'ın; "Peygamber Efendimiz (sav)'in Cenab-ı Allah'ın izni ve keremiyle takdir buyrulan bir zaman diliminde önce Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya; oradan da semaya yaptığı pek çok ilahi hikmet, sır ve bereketi içinde barındıran manevi bir yolculuk" olduğunu söyledi. Görmez, "Bugün bize düşen Miracın metafizik mahiyetini, bütün ayrıntıları ile ele almak değil, miracın ruhu, manası, hikmeti, hakikati ve evrensel mesajları üzerinde yeniden düşünmektir." ifadelerini kullandı.
Mübarek gün ve gecelerin bugün eriştiği anlamları ihmal etmeksizin değerlendirmek gerektiğini belirten Görmez, "Kabul etmek gerekir ki, bugün insanlığın geneli için kaygı duymak her bir Müslümanın öncelikli ödevleri arasında yer almaktadır. Bugün Mirac'ın yücelme ve yükselme anlamlarını dikkate alarak insanlığın gelişme, ilerleme ve yükselme kriterlerini yeniden gözden geçirmek zorundayız." görüşlerine yer verdi.
Milletlerin ve devletlerin sadece siyasi kudret, ekonomik güç ve teknolojik üstünlükle yükselemeyeceğini kaydeden Görmez, şöyle devam etti: "Dünya ve ahiret dengesine önem veren yüce dinimiz açısından maddi refah, ekonomik gelişme ve üretim elbette önemlidir. Ancak manevi değerleri yok sayan bir maddi kalkınma, haram helal tanımayan bir ekonomik gelişme, insana emeğe ve çevreye saygı duymayan bir üretimin insanı yüceltmediği aşikârdır."
Namazın her daim Allah'ın adını yüceltme, onu anma ve hayatın merkezine yerleştirme gibi anlamlar taşıdığını kaydeden Görmez, "Miraçta Sevgili Peygamberimiz (sav) ile Yüce Rabbimiz arasında gerçekleşen diyalog ve selamlaşmanın (tahiyyat) bir Miraç hediyesi olan namazlarımıza yerleştirilmiş olması namazın müminin miracı sayılması bakımından son derece önemlidir. Bu nedenle Mirac-ı Nebi vesilesiyle hem bu gecenin izzet ve itibarına ortak olmak üzere namazlarımızı gereken dikkat ve ciddiyetle eda etmek hem de bu vesileyle indi ilahideki durumumuzu sık sık gözden geçirmemiz gerekmektedir." ifadelerini kullandı.
Görmez, şöyle devam etti: "Dünyanın gidişatına dikkat kesilmek, insanlığın hissedilir düzeyde maneviyat kaybına maruz kalmasına sebep olan fitnelere karşı uyarılmasına birer vesile olan Kur'an-ı Kerim'in apaçık ve duru mesajlarına kulak kesilmek gerekir. Cenab-ı Allah'ı unutmaya yol açan hile ve desiselere karşı Kur'an'la yenilenmek, namazla dirilmek ve insanlık için hayırlı ümmet müjdesine layık olmak gerekir. Miraç, bütün bu hususları bize hatırlatan yönleriyle her birimiz için bir rahmet ve mağfiret vesilesidir."
Duanın da bir miraç olduğunu ifade eden Görmez, "Dua, Allah ile kul arasında yüksek bir diyalog ve selamlaşmadır; insanın bu dünyadaki yalnızlığını gideren en büyük buluşmadır. Mirac'ın bu engin anlamları üzerinde tefekkür ederken, miracın topraklarında on yıllardır süre gelen, bölgenin ve bütün insanlığın huzur ve barışını tehdit eden zulüm ve haksızlıkları unutmayalım. Yanı başımızda dost, kardeş, komşu ve akraba olduğumuz Suriyeli kardeşlerimizin içine girdikleri kaos ve sıkıntıdan yükselerek kurtulmaları için dua ve niyazda bulunmayı ihmal etmeyelim." açıklamasını yaptı.
Diyanet, Miraç Kandili programını Bursa'da yapacak Diyanet İşleri Başkanlığı Miraç Kandili özel programını Bursa Edebali Camii'nde yapacak. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez'in de katılacağı program TRT'den de canlı olarak yayınlanacak.
28 Haziran Salı günü merkez Nilüfer ilçesinde
Diyanet İşleri Başkanlığı Miraç Kandili özel programını Bursa Edebali Camii'nde yapacak. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez'in de katılacağı program TRT'den de canlı olarak yayınlanacak.
28 Haziran Salı günü merkez Nilüfer ilçesindeki Edebali Camii'nde düzenlenecek Kandil programına yurdun dört bir yanından ünlü hafızlar ve ilahi grupları da katılacak. Hacı Bayram Veli Camii İmam Hatibi Ahmet Karalı, 18 Mart Üniversitesi Öğretim Görevlisi Âdem Kemaneci, İzmir Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencisi Eşref Kaya ve Bursa Ulu Camii İmam Hatibi Tahsin Karanfil'in Kur'an-ı Kerim okuyacağı gecede Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez de bir vaaz verecek. Programda Diyanet İşleri Başkanlığı İlahi Grubu da ilahi seslendirecek.
Bursa Müftüsü Mahmut Gündüz'ün ara dua yapacağı gecenin duasını ise Diyanet İşleri Başkanlığı İrşat Hizmetleri Daire Başkanı Dr. Dursun Aygün yapacak.
Timeturk ailesi olarak tüm Müslümanların Mirac gecesini tebrik ederiz.
İşte Miraç Gecesi Duası
İşte Mescid-i Aksa'dan kareler
Mescid-i Aksa Miraç Gecesi'nde kultulmuştu
SON VİDEO HABER
Haber Ara