Dolar

34,9509

Euro

36,7080

Altın

2.999,43

Bist

10.049,63

Salih'in ardından Yemen'in durumu

Salih, dikkate değer inatçılığı ve hilekârlığıyla bu planın sunduğu fırsatı harcadı. Tüm bunların sonucunda bilinmeyen tetikçilerce suikasta uğradı. Şu an yaraları Suudi Arabistan’da tedavi ediliyor.

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-06-27 12:40:39

Salih'in ardından Yemen'in durumu


Batu Sertuğ / TIMETURK

Yemen’deki siyasi durumu gözleyen herhangi bir kişi, özellikle olay yerindeki gerçeklikle Yemen’in “Gençlik Devrimi” diye adlandırılan şeyin görüntüsüyle ve söz verdiği içeriğiyle karşılaştırdığında, tedirgin olmadan duramaz. Zancibar (Tanzanya’daki Zanzibar değil) şehri El-Kaide-ilişkili kuvvetlere teslim olurken devletin gücü hızla azalıyor. Bu arada Taaz şehri, Cumhuriyet Muhafızları (Yemen Ordusu Elit Kuvvetleri) ile aralarındaki çatışmaların ardından bir haftadır isyancıların ellerinde bulunuyor. Bu zaman zarfında Yemen Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih bir suikasttan girişimine maruz kaldı.

Yaralarının ciddiyeti öncesinde açıklandığından çok daha fazla olduğu ortaya çıktı. Başkan’ın ciddi yanıkları, beyin kanaması ve vücudunun üstünde ağır yaralanmaları var. Cumhuriyet Muhafızları’nın başı oğlu Ahmet, Başkanlık Sarayı’nda kalmayı sürdürüyor. Ayaklanma şekillendiğinden beri resmi medyada görünmemesine rağmen, Ahmet Salih güvenlik güçlerinden sorumlu başkan yardımcılarıyla üst-düzey bir toplantıya iştirak etti.

Tüm bunlar, ABD yönetimi “Yemen halkının çıkarlarına uygun” düzenli ve barış içerisinde bir güç geçişi tercih ettiğini açıkça ortaya koyarken meydana geldi. ABD Sana Elçisi Gerald Feirstein ve Avrupalı diplomatların, Birinci Zırhlı Tugay Komutanı Ali Muhsin Ahmer ve Başkan Yardımcısı dâhil Yemen siyasi sahnesindeki isimlere yaptıkları ziyaretler de aynı bağlamdaydı. 

Başkent Sana, şu anki Başkan Abdül Rabbü Mansur Hadi’nin evine kadar götürerek geçiş konseyiyle ilgili taleplerini bildiren gençlik önderliğindeki büyük bir yürüyüşe şahit oldu. Göstericiler, “Yemen devrimi Körfez Ülkeleri’ne ya da ABD’ye ait olmadığını” vurgulayan sloganlar kullandı. Biraz geriye gidersek, Yemen gençliğinin Tunus ve Mısır devrimlerini takip eden ve Ali Abdullah Salih’in, oğlu-veliahdı Ahmet’in güçten ayrılmasını çağrısı yapan ilk hareket olduğunu görürüz. 

Rejimin göstericilere, tatmin etmeyen, ödünler vermede hızlı davranırken, erk sahiplerinin hızla mevzilendiğini ve göstericileri sıkıştırmaya başladığını da belirtelim. Bu, Yemen’deki rejimin, Mısır ya da Tunus’takiyle arasında var olan önemli farkları da ortaya çıkardı.

Gerçekte Yemen’i kontrol eden güçlerin, ordu ile güvenlik servisleriyle bağlantılı kamusal hayatın tüm kesimlerine etkileyen müşteri grupları olduğunu görmek çok zor değil. Yemen’in ekonomisi yozlaşmış bir haldedir; kamu-firmalarınca dağıtılan anlaşmalara, yabancı yardımı ve silah satışına dayalıdır. Bunun sonucu olarak, herhangi bir devlet kurumunun bir rolü yoktur. Bunun yerine sahne, takas ve dalavere çeviren gayri resmi organizasyonların egemenliğindedir.

Ülkeyi yönetecek ilkeler sağlamak yerine anayasa da kendi amaçları doğrultusunda yönetici kesimce seçici şekilde istismar edildi.

Körfez İşbirliği Konseyi (GCC) girişimi, Yemen devrimci güçlerinin içine düştüğü çıkmazı aşmak için önemli bir çabaydı. Aynı zamanda devrimci güçlerin liderliğince de kabul edilmişti. Körfez-destekli plan, başkan-yardımcısının göreve gelerek Salih’in yerini alması için ona 30 gün tanıyordu. Muhalefetin liderliğindeki ulusal birlik hükümeti yeni başkan seçimine kadar 2 ay başta kalacaktı. Plan aynı zamanda Salih ve yardımcılarına yasal dokunulmazlık da sağlayacaktı.

Salih, dikkate değer inatçılığı ve hilekârlığıyla bu planın sunduğu fırsatı harcadı. Tüm bunların sonucunda bilinmeyen tetikçilerce suikasta uğradı. Şu an yaraları Suudi Arabistan’da tedavi ediliyor. Bu arada başkan yardımcısı anayasaya göre görevi devraldı. Bu gelişmenin kendisi Yemen-rejimin merkez yönetimi içerisinde sahne arkasındaki bölünmeyi gösteriyor.

Hala Salih’e sadık devletin ordu-güvenlik makinesi, ya Salih’in yönetiminde olduğu gibi doğrudan ya da dolaylı bir şekilde ülkenin hayatına hükmetmek için bir yol arıyor. Dolaylı, güneyden uygun bir başkanlık adayı bularak ve bu şekilde ulusal konsensüsü sağlamlaştırma anlamına geliyor. Hiç yoksa güneyin artan ayrılık taleplerini frenleyecek bir yol bulmaya çalışıyor. Şimdiki başkanın olduğu gibi güneyli bir başkan ülkeye siyaseten egemen olmadığı sürece onlar için sıkıntı yok.

Gerçek risk yönetici elitin, devrimci güçler ve aşiret toplulukları koalisyonlarıyla baş etmek için güç kullanmaya çalışacak olmasıdır. Böylesi bir sonuç, ülkedeki El-Kaide faaliyetleri ve kuzey-güney Yemen’deki uzun süredir devam eden ayaklanmalar hesaba katıldığında girift sosyal dokuya sahip Yemen’in geleceği için yıkıcı olacaktır.

Yemen’de, köklü rejim, aşiret toplulukları ve orduyla birlikte parti siyasi faaliyetin uzun bir tarihi vardır. Tüm bunların hepsi öncesine ülkede bir tür güç egemenliğine sahip oldular. Yemen’deki devrimi kayda değer kılan şey, gençliğin siyasi bir güç olarak yükselmesidir. Mısır ve Tunus’taki başarılı devrimler dâhil bölgedeki şartlar, gençliği siyasi bir blok olarak öne çıkarttı. Tüm bunlarda hakiki asalet, var olan muhalefet koalisyonun aşiret ve geleneksel sınırları aşarak dikkat çekici yüksek-fikirli, zihnen olgun, disiplinli sivil hareketle değişim taleplerini ifade edebilmesidir.

Tunus ve Mısır’daki devrimlerden daha-uzun-ömürlü olarak, Yemen devrimi, strateji ve taktikler üzerine eşgüdümlü davranan, açık tartışma ve toplantılar düzenleyen, gençlik blokların yaratımına sahne oldu. Devrimin kolaylaştırdığı en önemli kazanım, değişim için geleneksel unsurları aşan yeni bir siyasi faaliyet formu oluşturmasıdır. Bu gelişimin Yemen’de yeni bir gerçekliğe dönüştürülebileceği hesaba katılırsa, Yemenli gençler, dönüşümü nasıl görüyorsa öyle sahneleyebilir.

Bir kez bu gençlik blokları Yemen politik hayatında organize siyasi aktör haline geldiğinde, artan şekilde, ikincil kimliklerinden feragat pahasına, kimliklerini Yemen ulus-devletin vatandaşları olarak görmeye başlayacaklardır. Bu sivil kurumlar ve siyasi temsilin modern formlarıyla; hukuk, adalet, eşitlikle yönetilen; geçmişin geri-kalmışlığını bırakarak modernliğe ilerleyebilen bir devlet inşasına katkı sağlayacaktır.

Kabaca ifade edilecek olursa, toplumsal örgütlenmenin etkisi, ulusal birliğe etkisi yönünden ülkeden ülkeye farklık gösterir. Devrimci değişimler yaygın, çok-yönlü halk çoğunluğuyla desteklendiği durumlarda, ulusal birlik devrimsel toplumsal örgüt değişimleriyle pekiştirilir. Öte yandan, bir azınlık basit bir çoğunluğu dış güçlerle bastırabilir. Bu tür durumlarda, ülke her iki taraf arasındaki çift-taraflı çatışmalara gark olur. Her iki taraf tamamen diğerine üstünlük sağlayamaz. Her ne kadar güç dengesi Salih’e muhalefet edenlerin lehine kaysa da, bir tarafta Salih rejimin kalıntıları öte tarafta gençlik devrimin talepleri ile amaçlarının zararları, Amerikan ve Suudi baskısı siyasi partiler ve diğer geleneksel güçler arasında bir uzlaşmayı sağlayabilir. Tüm bunlar Yemen’de iç savaştan kaçınma kisvesi altında sağlanacaktır. Böylesi bir durum Yemen tarihinde görülmemiş bir şey değildir.
1962 devrimi, devrim-karşıtı olması beklenen ve öngörülen Suudi müdahalesini boşa çıkarmak isteyen Mısırlıların isyancıların safında lehte müdahalesini şahit oldu. Mısırlılar devrime askeri destek sağlarken, Suudi Arabistan monarşiye sadık kalan aşiretlere silah ve para sağladı. Ardından Yemen, Hamit el-Din’in hanedanından olmayan eski monarşiden eski isimlerin rejime bireyler olarak bütünleştirildiği anayasal bir anlaşmayla sona eren 8-yıllık bir iç savaş içine düştü.

Suudi niyetlerini çevrelen şüpheler, Krallığın, kendi kapısında, Mısır ve Tunus devrimleriyle aynı yolu izleyen başarılı bir devrim korkusunda yatmaktadır. Suudi Arabistan, geleneksel aşiret kanalları yoluyla kontrol edilemez asi bir cumhuriyetin doğmasından korkmaktadır. Kendi topraklarına doğru genişleyen böylesi bir devrim Suudi Arabistan için felaket olacaktır. Suudi Arabistan’ın Yemen’deki durumu kontrol etmeye çalışması, yeni rejimin devlete sadakatini garanti altına almak istemesi ve bilinmez sonuçları olabilecek demokratik bir sürecin doğmasından kaçınmak istemesi de bu korkudan hâsıl olmaktadır.

Suudi Arabistan daima madden, ahlaken ve diğer yollardan gerek rejimi gerekse aşiretlerin oluşturduğu muhalefeti destekledi. Buna rağmen Krallık, aşiretler üzerindeki gücünü devreye sokarak rejimi devirecek çabaların karşısında durdu. Sonra gençlik boyunduruğu devirmek için geldi ve vatandaşlıktan üstün ve yabancı bir kimlik tanımından uzaklaşarak aşiret kavramının anlamını değiştirdi. Artık aşiret demokratikleşme yolunda duran esnemeyen bir istikrarın garantisi değil. Bunun yerine onlar için aşiret, daha büyük vatandaşlık ve halk katılımı için bir araçtır.

Ali Abdullah Salih Suudi Arabistan’da kalıp Yemen’e dönmese dahi, bu rejimin sonu olmayacaktır. Ailesi ülkenin devlet mekanizmalarına yayılmış 42 elzem üst-düzey konumu kontrol etmektedir. Mısır ya da Tunus’tan farklı olarak piramidin başının düşüşü, hala yönetici oligarşi Yemen’de iş başında olacağı için sistemin sonunu getirmeyecektir. Durumun anahtarı aşiretlerdir. Normal faaliyet gösteren sivil toplum alanı dışında kalan aşiret, bireysel üyelik organizasyonu değildir. Aşiret hiyerarşilerinin eli kulağında demokratik dönüşüm değişimini yönlendirme yeteneği ilgili sorular cevapsız kalmayı sürdürmektedir.

Şu an için Yemen Salih’e sadık yönetici elit ile devrimci güçler arasındaki bir çatışmanın ağrısını yaşıyor. Yönetici elitten kalanların, hatta devrimci güçlerinin safına katılsa ve bunun sonucunda rejimin kalıntıları içerisindeki ordu-güvenlik mekanizması temsilcilerini zayıflatsa dahi başkan-yardımcısı yoluyla güce tutunması kendi çıkarlarınadır. Ordu-güvenlik mekanizmalarının bu temsilcileri de, gelecek rejimde kendilerine bir yer garantilemek için aynısını yapmayı seçebilir.

Böylesi bir durum, mümkün olduğunca destek sağlayarak tüm ilgili kesimlerle iyi ilişkilere sahip olmaya uğraşan Suudi Arabistan’ın istekleriyle çelişmeyecektir. Gençlerin gösterilerinde inatla vazgeçmediği şiddet-dışılık hesaba katıldığında, bir iç savaş olasılığının da azaldığı da açıktır. Ayrıca şiddetli bir istikrarsızlığın Aden Körfezi’nde El-Kaide’nin operasyon yapma şansı doğuracağı korkusuyla yönetimdeki oligarşinin şiddet yoluyla ülkeyi istikrarsızlaştırmamasını garanti altına almaya çalışan Amerikan baskısı sorusu da vardır.

Tüm taraflarla aynı anda konuşabilen arabulucular olarak görünen ABD ve Suudi Arabistan elçilerinin çabaları da kayda değer. Önerdikleri çözüm, siyaset ve ordu arasında bölünme başlatacak iç savaşın engellenmesine yardım edecek türden bir uzlaşıdır. Ordu-güvenlik mekanizması, profesyonel liderlerin ellerinde kalırken muhalefet sandık yoluyla siyasette bir rol oynayacaktır. Ancak böylesi bir durum siyasetçilerin tamamen bir yanılsama olduğu bir duruma neden olacaktır. Ayrıca bu çözüm önemli bir soruyu da cevapsız bırakmaktadır.

Böylesi bir plan uygulanırsa gençliğe ve onların taleplerine ne olacak? Gençliğin liderleri, sadece kendi güvenlik teminatlarıyla ilgilenen Amerikan arabulucularının önerilerini kabul edecek mi? Gençlik daha iyi bir Yemen toplumu ile bağımsız ve demokratik devlet için yürüdü. Salih’in bıraktığı boşluk, eski rejimin şahsiyetleri arasında eski mevkileri bölmek için Suudiler ve Amerikalılarca kullanılmaya çalışılıyor. Gençlik ve onların tarafına geçen ordu subaylar, devrimi bastırmayı amaçlayan Amerikan-Suudi planlarının başarısızlığına bel bağlıyorlar.
 

SON VİDEO HABER

Petrol kuyusundaki yangında itfaiye eri helallik istemiş

Haber Ara