Robert Fisk* / TIMETURK
Üzücüydü. Saçmaydı. Tamamen alakasızdı. Ölen (ve ölmeye devam eden) 10 bin Suriyeli, Başkan Beşşar Esad’a göre, iyi-bilinen Arap hayvanının kurbanlarıydı. Entrika, komplo, “dış mihrak”; (sepetlenmeden önce) Mübarek’in, (kapı önüne konmadan önce) Bin Ali’nin, (yaralı bir hayvan gibi sürülmeden önce) Salih’in karşılaştığı aynı namert düşmanın kurbanları… Kaddafi ve el-Halife’lerin karşısında şimdilerde olan da bu, tıpkı Beşşar Esad gibi…
Binlerce yas tutanın, oğulları, kardeşleri, babaları ve amcaları (evet, eşleri, kızları ve anneleri de) Esad’ın Nusayri silahlı çeteleri ve kardeşi Mahir’in özel kuvvetleriyle vurulmuş on binlerce acılı Suriyelinin “ulusal diyalog”, “birkaç günlük” (yüzlerce “şahsiyet” aralarında görüşüp “mekanizmaları” tartışacak ve “diyalog ardından hemen başlayacak) “istişare toplantıları” ile yatışacağı fikri sadece küçük görmek değil. Aynı zamanda tüm diktatörlerin yaşadığı “sessizlik denizinin” Esad’ı yönettiğini sandığı insanların hayatlarından ne kadar kopardığının da bir işareti.
Esad, Suriyelilere neşelenmelerini söylüyor. Orduya güvenin. Onlar, sizin kardeşleriniz diyor. Hükümete güvenin. Evet, Esad, Suriye’yi yozlaşmadan temizleyecek. Tıpkı o ve babasının yaklaşık 22 defa söz verdikleri gibi yani. Genç Beşşar, hâlihazırda 5 yozlaşma-temizliğine girişti. Sadece geçen hafta rezil/zalim kuzeni milyar-dolarlık işlerinden vazgeçip kendisini yardıma adamaya ikna oldu. Yardımmış! Göstericilerin Şam’da tekrar ayaklanmasına şaşmamak gerek. Bu sadece inanılmaz değil. Kelimenin tam anlamıyla yaşayanlara ve ölülere bir hakaret!
Ardından tehditler geldi. Kan dökenler takip edilecekmiş. Sanki Suriye şehirlerinde, kasabalarında ve köylerindeki halk bunun ne anlama geldiğini bilmiyor. Halife Başşar, bu nazik silahlı adamlar ve işkencecilerin, güvenlik güçlerinin cesur üyelerine (sivilleri işkence etmedikleri zamanlarda yani, yine de Esad’ın söylediği bu değildi) saldırarak hayatlarını alt üst eden “sabotajcılar ve aşırılardan” onları koruyacakları evlerine dönmeleri için onları cesaretlendirildi.
Ardından göstericilerin aşırılarca kafalanan enayiler olduğu ve bir “örtü” olarak kullanıldığına dair harika bir cümle geldi. Esad fark etmese de “örtü”, (Londra’da mutlu mesut yaşayan Esad’ın amcası Rıfat’a sadık Suriyeli birlikleri sersemletici zalimliğiyle karşılaşan başka bir ayaklanma olan)1982’deki Müslüman Kardeşler’in üzerine çöken karanlığı temsil eden silahlı adamlar ve katiller için uygun zalimlikte bir ifadeydi.
Gariptir. Kalabalıklardaki “silahlı adam”, sivilleri “insan kalkanı” olarak kullanan “terörist”, onlarca yıl İsrail ordusu sivilleri öldürürken, Fransız ordusunun Cezayir’de, İngiliz ordusunun Kuzey İrlanda’da, NATO’nun Afganistan’da kullandığı bir mittir. Allahtan, bizim Beşşar, iyi ellerde!
Aynı eski oyundu. Halk, sabotajcının elleriyle kafalanan, habersiz, masum çocuklar iken görmüş-geçirmiş Esad sadece Suriye’yi düşmanlardan kurtarmak istiyor. Silahsız Suriyeli kadın ve erkekler bu saçmalığı reddetmek için bir kez caddelere döküldüğünde de bizim şaşırmamız bekleniyor.
* The Independent’ın ünlü Orta Doğu Muhabiri.
Bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.