Siyasi amaçlı bir soygun sırasında işlenen bir cinayete katıldığı iddiasıyla altı ay tutuklu kalan yazar ve insan hakları aktivisti Doğan Akhanlı’nın hukuk trajedisine bu kez de ‘kayıp çantalar’ eklendi. Maktulün oğlunun “Babamı öldüren o değildi” demesine karşın ‘ağırlaştırılmış müebbet’ hapsi istenen Akhanlı ile ilgili davanın dayanağı olan evrakların içinden çıktığı iki çanta altı aydır kayıp.
İstanbul Tahtakale’de, 20 Ekim 1989’da üç soyguncu bir döviz bürosuna girdi. Dükkân sahibi Yaşar Tutum, oğulları Mustafa ve Ünay Tutum ile soyguncular arasında arbede çıktı. Soyguncular kaçarken ateş etti; Yaşar Tutum öldü.
Soygun planları
Olay yerinde iki çanta bulundu. Bu çanta içinde bir şirketin iki ortağının resimleri ve bu işyerinin soygunuyla ilgili doküman vardı. Çanta Terörle Mücadele Şubesi’ne tutanakla teslim edildi. 3 yıl sonra 2 Kasım 1992’de çantadaki dokümanın bir şirketin muhasebe müdürü olan Mehmet Fatih Ç.’ye ait olduğu tespit edildi. Mehmet Fatih Ç. “Çalıştığım şirketi soyacaklardı, Hamza Kopan’ın direktifiyle şirket hakkında bu dokümanı hazırladım” dedi. Kopan, o tarihte, ‘Türkiye Halk Kurtuluş Partisi / Yeniden Kuruluş Birliği - Halk Kurtuluş Güçleri’ adlı örgütün yöneticisi olmakla suçlanıyordu.
Kopan da 1992’de gözaltına alındı. İddiasına göre, 1.5 aylık işkenceli sorgu sonunda çantaları Doğan Akhanlı’ya teslim ettiğini söyledi. Kopan 1991’de yurtdışına, Almanya’ya gittiği için Akhanlı’nın adını verdiğini, onun olayla ilgisi olmadığını daha sonra söyledi. Öldürülen Tutum’un oğlu Mustafa Tutum’un da fotoğraftan Akhanlı’yı teşhis ettiği öne sürüldü. Bu arada örgüt davası, Şubat 1994’te Akhanlı’nın dosyası ayrıldıktan sonra beraatle bitti. Yargıtay da kararı onadı. Akhanlı, Türkiye’de ‘silahlı gasp ve cinayet’ savıyla arandığını biliyor ancak suçsuz olduğuna inanıyordu. Bu nedenle kanser hastalığına yakalanan 87 yaşındaki babası Mahmut Nedim’i son kez görebilmek için 10 Ağustos 2010’da Atatürk Havalimanı’na indi. İner inmez gözaltına alındı ve tutuklanarak Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevi’ne konuldu.
Tutum’un oğlu: O değil
Oğul Mustafa Tutum, 13 Ağustos’ta İstanbul Emniyeti’nde teşhiste bulundu ve Akhanlı’yı tanımadığını söyledi. Buna rağmen Akhanlı bırakılmadı ve babası o cezaevindeyken 27 Kasım 2010’da hayata veda etti.
İlk duruşma, 8 Aralık 2010’da görüldü. Oğullar Mustafa ve Ünal Tutum, babalarını vuran kişinin Doğan Akhanlı olmadığını, kendilerine fotoğrafla teşhis yaptırılmadığını ifade etti ve Akhanlı, o duruşmada tahliye edildi. Bu kuşkulara rağmen Savcı Celal Kara, 15 Haziran’daki mütalaasında, Akhanlı’nın örgüt sorumlusu olduğunu, eyleme katıldığını iddia ederek, ‘anayasayı zorla alaşağı etmek’ suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasını istedi. Kara’nın temel dayanağı da iki çanta ve çantadan çıktığı iddia edilen notlardı.
‘Delil çantaları biz de yok’
Oysa çanta ortalıkta yoktu! 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 2 Aralık 2010’da çantaları talep etmişti. Fakat savcılık “Emanette böyle bir çantanın olmadığını, varsa Terörle Mücadele Şubesi’nde (TEM) olabileceğini” kaydetti. Diğer taraftan polis, 5 Mayıs 2011’de savcılığa gönderdiği yazıda, “Çantaların kendilerinde olmadığını, Asayiş Şube Müdürlüğü’nde olabileceği, gerekli yazışmaların sürdüğünü” ifade etti. Çantalar 1989’da TEM’den iki polise teslim edilmişti. Asayiş Şubesi ile ilgisi yoktu.
Avukat: Kopyala-yapıştır iddianame
Doğan Akhanlı’nın avukatı Haydar Erol da delil olduğu öne sürülen çantaların tüm ısrarlara rağmen yedi aydır mahkemeye gönderilmediğini belirterek “Çantalar olay günü tutulan tutanakta yer alırken evraktan bahsedilmiyor. Üç gün sonra Terörle Mücadele Şubesi’ne (TEM) devrilmesiyle o tarihli bir tutanak daha yazılıp evrakın çıktığı öne sürülüyor. Dikkat çeken şu ki, bu bilgi de 1992’de ortaya atılıyor. Biz TEM’deki tutanağın, olaydan üç yıl sonra geriye dönük şekilde düzenlenmiş olabileceğini düşünüyoruz.” Erol, mütalaaya ilişkin, “Savcı birçok yerde kopyala-yapıştır yöntemiyle maddi hataları bile tekrarlamış. Savcının niyeti şu: Ne pahasına olursa olsun suçlayayım” diyor.
İsmail Saymaz/Radikal