'Arap devrimleri Filistin'i özgürleştirecek'
Arap devrimlerinin Kudüs'ü özgürleştireceğini belirten Filistin Âlimler Birliği Başkanı Şeyh Hamid El-Beytavi, Esad’ın göstericilere Golan’ı açmasını... 'Kendisiyle batıl kastedilen hak bir söz!' olduğunu söyledi.
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-06-18 02:23:26
Betül Akyüz / TİMETURK
Ortadoğu, Arap dünyasındaki devrimler ile büyük bir dönüşüm sürecinden geçmektedir. Bu devrimlerin en önemli bileşenleri ise İslam ve Arap topluluklarının içinde giderek artan, devrimlere liderlik eden genç gruplar arasında geniş çapta yayılan İslami bilinçtir. Filistin Âlimler Birliği Başkanı Şeyh Hamid el-Beytavi’nin özetle söylediği bu sözler kendisine Batı Yaka ve Kudüs’ün işgal edildiği anları hatırlattı. Zira o vakit Araplar, Arap milliyetçiliğinin savunuculuğunu yapıyordu. Şeyh Hamid şöyle devam etti: “Birkaç fedai onur savaşında Ürdün sınırına geldiğinde İsrail Ordusu’nu yendi. Çünkü onlar yıllar boyunca kaybettikleri zafer faktörlerini topladı. Ancak o günlerde ümmet bilinci geri döndürülmeye başlandı.”
Şeyh el-Beytavi, Filistin Yasama Konseyi üyesidir. Doğduğu ve iki dağı –Filistin’in en yüksek dağları olan Jarzim ve Ebal dağları- ile meşhur Nablus Şehri’nde yaşamaktadır. 1944 yılında; yani Nekbe ve işgalin başladığı dönemde doğdu. Doğduğundan itibaren davasının ve ümmetinin davasının tasasını taşıdı. Şer’i ilimlerle ilgilenmesi ve Filistin’in kurtuluşu için tek yolun bir hayat tarzı olarak İslam’a uyulmasına, kültür ve hayatında deforme edilmiş bir nesil türeten dünyevi fikir ekollerine bağlılığı terk etmenin gerekliliğine kesin inancı aracılığıyla hayatının gidişatını belirledi.
Şeyh el-Beytavi, Amman’daki Ürdün Üniversitesi’nde şeriat bölümünü okudu. Ardından El-Najah el-Vataniye Üniversitesi’nde yüksek lisans yaptı. Daha sonra şer’i ilmini tamamlamak için Şeyh Fazıl Abbas, Dr. Şeyh İbrahim Zeid Kilani, Dr. İshak Ferhan, Şeyh (davetçi) Yusuf El-İzam ve daha başka âlimlerin yazılarını takip etti.
İş kariyerine Nablus Şeriat Mahkemesi’nde kâtip olarak başladı. Sonra kâtiplerin başkanı oldu. Ardından şer’i yargıç temsilcisi, sonra da Batı Yaka’nın çeşitli kentlerinde şer’i yargıç oldu. Filistin Sultası’nın girmesinden sonra Nablus’taki Temyiz Mahkemesi’nin başkanı olarak görevi sabitlendi. Şeyh daha sonra; 1985 yılında Aksa Mescidi’nin hatibi olarak göreve atandı. Hala da öyle olmakla birlikte İsrail işgal güçleri Kudüs’e girmesini engellemektedir. Şeyh el-Beytavi, 1991 yılından beri Filistin Âlimler Birliği’nin de başkanlığını yapmaktadır.
Şimdi kendisiyle yaptığımız röportajla sizi baş başa bırakıyoruz;
Şeyh Hamid, işgal güçleri şu anda Kudüs’te ne yapıyor?
Filistin 1948 yılında işgal edildiğinden bu yana Yahudi çetelerinin Filistin’e, halkına ve topraklarına karşı işlediği suçlar durmak bilmemektedir. Onların elinden, kinlerinden ve ırkçılıklarından taşlar, ağaçlar, evler, mescitler ve camiler kurtulamamıştır. Ancak onların saldırılarından en büyük nasibi alan Kudüs ve Aksa Mescidi’dir. Müslümanları, namaz kılmak için mescide girmekten alıkoyma yolunda suçlar işlediler. Birçok Müslüman’ı Aksa Mescidi’nde namaz kılmasını engellemek için şehit ettiler. Bu yolda direnişlerine yine de devam ederek Batı Yaka’nın güneyini kuzeyinden ayıran ve Arap Kudüs’te yaşayanları tecrit etmeyi hedefleyen ırkçı bir duvar diktiler. Müslümanların namaz kılmak için Aksa Mescidi’ne girmelerini engellemek için uygulanan fiili politika ve Kudüs’ün, kökü olan Batı Yaka’dan koparılmasının Filistinli ailelerin bölünmesinde, binlerce Müslüman’ın Aksa Mescidi’nde namaz kılmaktan mahrum kalmasında büyük etkisi oldu. Sonra Kudüslü vatandaşların sınırdışı edilmesi politikasına başladılar. Böylelikle kuvvet ve aşağılık yöntemler kullanılarak evlerinden göçettirilenlerin sayısı 100 bin Kudüslü’yü geçti. Aynı şekilde şehrin altında onlarca tünel, Aksa Mescidi’nin yanında onlarca sinagog inşa ettiler. Bu kadarla da kalmadılar. Sabah namazını kılanları gözetlemeye başladılar. Bir kişi Aksa Mescidi’nde birden çok kere sabah namazını kılmışsa onun bir daha girmesini engelliyorlar. Batı Yakalı vatandaşların da Aksa Mescidi’ne girmelerine izin verilmiyor. Buna ek olarak sokak ve mahallelerin isimleri değiştiriliyor. Şehri Yahudileştirmek ve İslami kimliğine delil teşkil eden her şeyi silmek istiyorlar.
Yasama Konseyi’nin bir üyesi olarak Batı Yaka’daki gerçekliğin gelecek bir Filistin uzlaşmasının varlığına işaret edip etmediğini açıklayabilir misiniz?
Bizler, Filistin Yasama Konseyi üyeleri ve İslami bir hareket olarak, ayrıca Filistin Âlimler Birliği’nin başkanı sıfatımla bölünmenin sona erdirilmesi için harcanan çabaları memnuniyetle karşılıyoruz. Çünkü uzlaşma Filistin’in menfaatinedir. Filistin de İslam ümmetinin davasıdır. Fetih ya da Hamas’tan; hepsinden daha büyüktür. Ancak bugün, olanlara bakarsak hiç iyiye işaret etmediğini görürüz. Çünkü İsrail’i destekleyen güçler, Filistinlilerin direniş seçeneğinin ardında durmasını istemiyor. Uzlaşmanın gerçekleşmesinin önünde İsrail vetosu bulunuyor. Bunun delili de, işgal güçleri ve Amerika ile bağlantısı bilinen emniyet birimlerinin (önleyici güvenlik ve istihbarat) bu halkın onurlu evlatlarından bir kısmını tutuklamaya kalkması, her gün İslami hareketin evlatlarını çağırtmasıdır. Uzlaşmanın ciddiyetsizliği hususuna delil olarak hatırladığım son şey ise siyasi görüşleri nedeniyle görevlerinden uzaklaştırılmalarından ötürü Milli Eğitim Bakanlığı’ndan bir grup personelin yasama konseyine sundukları şikâyetlerdir.
Arap dünyasındaki devrimlerin Filistin davasının gidişatına etkisi oldu mu?
Tarih boyunca milletlerin ve halkların iki kısım olduğunu öğrendik; saldıran ülke işgal ederse hemen teslim olan ve sömürge altında çözünen ülkeler ve direniş, kuvvet mana ve temellerini bir arada toplayıp direnen ve zafer kazanan ülkeler. Filistin halkı olarak şanslıyız çünkü ikinci tür dâhilinde olan Arap milleti ile rızıklandırıldık. Zira Selahaddin Eyyubi zamanında Aksa Mescidi’nin Haçlılar’dan kurtarılması gibi çeşitli konumlarda zafer unsurlarını bir arada toplamıştır. Kalbimizde şu inanç var: Bu çağın Tatarları Yahudiler ve onların destekçileri yok olmaya doğru gitmektedir. İsrail işgalcisi güç ve ilerleme değil aksine kırılma aşaması içindedir. Ekim Savaşı’nı, sonra Güney Lübnan, Gazze Savaşları’nı, Gazze’deki direnişi nasıl da ortadan kaldırmayı denediklerini ancak bunda başarısız kaldıklarını hatırlıyoruz.
Dini açıdan Arap devrimlerine nasıl bakıyorsunuz?
Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu; "Allah’ın olmasını dilediği sürece aranızda Nübüvvet olacak, sonra kaldırmayı dilediğinde onu kaldıracaktır. Sonra Nübüvvet Minhâcı (yöntemi)üzere [Râşidî] Hilâfet olacaktır. Böylece Allah’ın olmasını dilediği sürece olacak, sonra Allah onu kaldırmayı dilediğinde kaldıracaktır. Sonra Isırıcı Meliklik olacaktır. Böylece Allah olmasını dilediği sürece olacak, sonra onu kaldırmayı dilediğinde kaldıracaktır. Sonra Zorba Diktatörlük olacaktır. Böylece Allah’ın olmasını dilediği sürece olacak, sonra onu kaldırmayı dilediğinde onu kaldıracaktır. Sonra da Nübüvvet Minhâcı üzere [Râşidî] Hilâfet olacaktır... Sonra sükût etti." [İmâm Ahmed rivâyet etti.].
Osmanlı hilafeti sona erdiğinden bu yana başımızda zorba yöneticiler var. Mücrim Kaddafi’nin yaptıklarına bak! Bu devrimler, Filistin’in kurtuluşunun ve İslam Hilafeti’nin kuruluşunun başlangıcıdır. Allah’ın izniyle bu hilafetin başkenti de Kudüs olacak. Vallahi bunu görür gibiyim. Neden Kudüs, Ömer bin Hattab (r.a.) halife olduğundan beri hiç halifeliğin başkenti olmadı? Neden Emeviler ve Abbasiler zamanında… Neden hiçbir dönem işgal altındaki Kudüs Müslümanlardaki önemli konumuna karşın İslam hilafetinin başkenti olmadı? Çünkü bu Allah’ın iradesi. Gelecek aşamada Allahu Teala’nın izniyle bunun gerçekleştiğini göreceğiz.
Filistin’deki mevcut koşullar altında İslam ümmetine ne söylemek istiyorsunuz?
İslam ümmetine diyorum ki Filistin’i savunmak dini ve şer’i bir farzdır. Tüm Müslümanların mübarek Aksa Mescidi’ni, işgal altındaki Kudüs şehrini savunması gerekir. Yahudilerin, Yahudi devletini dayatmak için Yahudileştirme eylemleri sürmektedir. Ancak Allahu Teala’nın izniyle bu olmayacak. Ümmetimizi Allahu Teala’nın izniyle hayırlı günler bekliyor.
Suriye’de olanlar ve hakkında ne diyorsunuz?
Bu devrimler, Filistinlilere ve diğerlerine nefes ve ruh verdi. Yahudileri korkutmak ve istikrarsızlık hissi yaşatmak için Ürdün, Mısır, Suriye ve Lübnan sınırlarında gösteriler yapmakta hiçbir sakınca yoktur. Hareket eden topluluk özgürlük istiyor. Ancak Suriye rejimi 40 seneden fazladır Siyonist varlığın bekçisidir. Tüm bu dönem boyunca dünyayı ve Suriye halkını direniş diye kandırdı. Golan Tepeleri’ni Yahudilere sattı. Bugün Golan’da göstericilerin önünde sınırları açarak sadece suçlarını örtmek istemektedir. Suriye’nin yaptığı şey özetle, kendisiyle batıl kastedilen hak bir söz!
Arap dünyasında görülen devrimlerin başlamasına İslami uyanışın yardımı oldu mu? Yoksa sadece maddi koşullardan ötürü mü bu devrimler gerçekleşti?
Arap ve İslam Dünyası’nda önceki senelere nazaran büyük bir İslami uyanış görülmektedir. Camilerin sayıları arttı, davet araçları çoğaldı. Tüm bunlar devrim ruhunun beslenmesine katkıda bulundu. Ancak ortada adaletsizlik, yolsuzluk ve bozulma gibi birikimler, siyasi yalanlar da söz konusu. Bu kısımların hepsi beraber büyük bir baskı yaptı ve ardından patlama geldi. Şöyle bir deyim vardır: Mutlu kimse başkasının başına gelenden kendine ders çıkarandır. Mutsuz kimse ise kendisinin başına gelenden ders çıkarılandır.
SON VİDEO HABER
Haber Ara