Kılıçdaroğlu: Kimsenin koltuğu ömürlük değildir
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ''Genel Başkan dahil hiç kimsenin koltuğu ömür boyu sürecek bir koltuk değildir. Kişiler, yeri ve zamanı gelince koltuklarını bırakmalılar'' dedi.
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-06-17 14:00:28
Gazetecilerle sabah kahvaltısında bir araya gelen Kılıçdaroğlu, açıklamalarda bulundu soruları yanıtladı.
Kılıçdaroğlu, bir gazetecinin seçimlerin genel değerlendirmesinin ardından Merkez Yönetim Kurulu'nda (MYK) değişiklik yapılıp yapılmayacağını sorması üzerine, hiç kimsenin yerinin garanti olmadığını söyledi.
Kılıçdaroğlu, ''Genel Başkan dahil hiç kimsenin koltuğu ömür boyu sürecek bir koltuk değildir. Kişiler, yeri ve zamanı gelince koltuklarını bırakmalılar. MYK üyelerimiz için de aynı şey geçerlidir'' dedi.
Başbakan'ın ''balkon konuşması'' sırasında ''Hakkını helal ettiğini'' söylediği anımsatılarak, ''Sizin de böyle bir düşünceniz var mı?'' sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, ''Ben haksız yere hiç kimsenin kalbini kırdığımı sanmıyorum. Tam tersine bana hakaretler yapıldı, sesimi çıkarmadım, sadece dava açtım'' karşılığını verdi.
Anayasa değişikliği için halk oylamasında verilen ''hayır'' oylarının oranının yüzde 42 olduğu anımsatılarak, bu oyların genel seçimlere yansımadığına işaret edilmesi üzerine Kılıçdaroğlu, ''hayır'' oyu kullananlar arasında CHP'lilerin ağırlıklı olarak yer aldığının bilindiğini ancak yüzde 42'nin ne kadarının partilerinin oyu olduğunu bilmediklerini belirtti.
Kılıçdaroğlu, yeni anayasa ile ilgili Başbakan Erdoğan'ın açıklamaları hatırlatılarak, CHP'nin kırmızı çizgilerinin sorulması üzerine şunları söyledi:
''Anayasa değişiklikleri konusunda bizim tutumumuz, tavrımız, düşüncelerimiz belli. Bunları açıkladık, ama bu değişiklikler konusunda AKP'nin tutumu, tavrı nedir onları bilmiyoruz. Sayın Erdoğan geldiğinde 'kapımız açık' dedik. Önce bir dinleyeceğiz, neyi değiştirmek istiyorlar ve nasıl değiştirmek istiyorlar önce bir öğreneceğiz. Eğer bizim düşüncelerimizle örtüşürse, biz sorunumuz yok. Örneğin milletvekilliği dokunulmazlığı AB standartlarına çıkarılsın. YÖK kaldırılsın diyoruz. Üniversitelerin özerk olmasını istiyoruz. İlk 3 madde bizim için kırmızı çizgi. Kurucu iradenin, iradesini gösterdiği için orada da hiç bir tereddütümüz yok. Atatürk'ün vasiyeti üzerine Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu'nun eski konumuna getirilmesini istiyoruz, madem helalleşmeden bahsediyoruz. Bu ülkenin kurucusu olan bir liderin vasiyetine aykırı yasal düzenlemenin de herhalde eski konumuna getirilmesi lazım. Bizim beklediğimiz şudur, TBMM Başkanı anayasa değişikliği konusunda bir çağrıda bulunur, bu çağrı çerçevesinde parlamentoda her siyasi partiden eşit sayıda milletvekili, partilerce görevlendirilir ve bunlar çalışmalarına başlar. Orada sanıyorum uzlaşmayla sağlıklı sonuçlar alınabilir. Bu heyet, barolar birliği, üniversiteler gibi çeşitli sivil toplum kuruluşlarının önerilerini alır, değerlendirir. Uzlaşılan konular süratle parlamentodan geçirilir.''
Kılıçdaroğlu, anayasa değişikliği konusunda temel saydıkları bir başka konunun ise yargı bağımsızlığı olduğunu bildirdi. Bakanın ve müsteşarın HSYK'da yer almasını istemediklerini anlatan Kılıçdaroğlu, bu kurumun ise savcılar ve yargıçlar kurumu olarak ikiye ayrılmasını istediklerini kaydetti.
''YEREL YÖNETİMLERE ÖZERKLİK ŞARTI...''
CHP'nin seçim sürecinde dile getirdiği, ''Genel af, yerel yönetimlere özerklik'' gibi konuların yanlış anlaşılıp anlaşılmadığının ve bunların oy oranına etkisinin sorulması üzerine de Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
''Her seçim sürecinde karşılaşılan çarpıtmaları bu seçim sürecinde de gördük. Özellikle, bizim AKP yanlısı dediğimiz medya bizim söylediklerimizi tamamen çarpıttı ve farklı bir noktaya getirdi. Bizim söylediğimiz yerel yönetimler özerklik şartı, 1988'de parlamentodan geçen bir düzenleme. Bazı maddelerine çekince konulmuş, o çekinceleri kaldırma konusunda da Bakanlar Kurulu'na yetki verilmiş. Bizim söylediğimiz de 'Bu şartı zaten parlamento kabul etti, biz Hükümet olursak bu çekinceleri kaldıracağız' Bu sadece Hakkari, sadece Diyarbakır için geçerli değil. İzmir için de geçerli, İzmir yatırım yapmak istiyor, merkezi yönetim engelliyor... Belediye başkanlarının ömürlerinin yarısı Ankara'da geçiyor. Niçin, para bulmak için. Biz yerel yönetimlerin gerçekten sağlıklı mali kaynaklara kavuşturulmasını istiyoruz. Bir başka sorun, 'özerklik'. 'Vay efendim, yerel yönetimler özerk olacak', arkadaşlar yerel yönetimler zaten özerk. Hakkari'deki belediye başkanını, İstanbul'daki vatandaşlarımız mı belirliyor? Kendi meclisi, kendi bütçesi var. Dolayısıyla biz bu özerkliği güçlendirmek istiyoruz. Ama bu şu anlama gelmesin, merkezi yönetim tamamen dışlansın. Hayır, merkezi yönetimin denetimi olacak. Sayın Erdoğan o kadar çarpıttı ki, 'Efendim eyaletler kurulacak', Ne eyaleti? Ağzımızdan çıkmayan şeyler, seçim sürecinde bunlar çok yanlış bir şekilde kamuoyuna aktarıldı. Bilinçli olarak bizim düşüncelerimiz, özellikle yandaş medyada çarpıtıldı.''
''Yerel yönetimlere özerklik şartını neden Hakkari'de söylediniz de, İzmir'de söylemediniz?'' sorusu üzerine de Kılıçdaroğlu, bu söylemini çok yerde dile getirdiğini kaydetti.
''İMRALI'YLA GÖRÜŞME...''
Kılıçdaroğlu, kendilerinin siyaseti sadece oy alma kaygısı üzerine inşaa etmediklerini, CHP'nin tarihinde de kimliğinde de bunun olmadığını söyledi.
Kılıçdaroğlu, ''İmralı'yla görüşme'' ile ilgili hükümet açıklamalarının ve kendisinin bu yöndeki açıklamalarının hatırlatılması üzerine ise ''Hükümet zaten görüşüyor ama orada sorulması gereken soru şu, Hükümetin görüşme yaptığının ilk dillendirildiğinde Sayın Erdoğan çıktı dedi ki, 'Bunu söyleyenler şerefsizdir.' Şimdi ben sizin vicdanınıza sesleniyorum, kim şerefsiz'' ifadelerini kullandı.
Terör örgütünün eylemsizlik süresini uzatmasındaki etkenlerde ''Hükümetin açılımların etkili olup olmadığının'' sorulması üzerine de Kılıçdaroğlu, ''Açıklamalar, açılımlar değil İmralı'yla yapılan görüşmeler'' dedi.
Başbakan'ın ziyaret etmesi durumunda görüşmelerin içeriğini soracaklarını belirten Kılıçdaroğlu, ''O görüşmeler nedir? Görüşmelerde hangi pazarlıkları yaptın, hangi sonuçlara ulaştın? Neden ikide bir bu eylemsizlik kararları erteleniyor. Herhalde anlatacaklar bize, biz soracağız. Şimdi biz söyledik. Gelmekten vazgeçer belki bunları duyunca. Ama ben açıkça söyleyeyim bunları soracağım o da ön hazırlıklarını yapsın'' şeklinde konuştu.
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
''Ben neyi eleştirdim. Yapılan görüşmeyi açıkladılar. 'Hükümet olarak siz görüşüyorsunuz' denildi. Bu laf söylendiği zaman Sayın Erdoğan çıktı dedi ki, 'Kim bunu söylüyorsa şerefsizdir' Şimdi görüşmeler devam ediyor. Bende aynı soruyu soruyorum, 'kim şerefsiz' Yoksa benim farklı bir şey söylediğim söz konusu değil.''
Kılıçdaroğlu, bugün bir gazetede ''İmralı'yla görüşülebilir'' şeklinde açıklamalarının olduğunun hatırlatılıp, bunu açmasının istenmesi üzerine ise, ''Görüşmeler çok eski tarihten itibaren var. AKP Hükümetinden öncede görüşmeler var. Biz bunları biliyoruz. Eğer bir ülkede varolan bir sorunun çözümü için bütün taraflarla görüşülecekse -Hükümet görüşüyor, daha öncede görüşülüyordu- dolayısıyla biz, sadece saf siyasal çerçeveden bakıp, 'hayır böyle bir görüşme yapılmamalıdır' demeyi doğru bulmuyoruz. Ecevit Hükümeti döneminde de görüşmeler yapıldı, bütün mesele şu, biz halkımızı aldatıyoruz. Görüşmeler yapılıyor, halka doğruları söylemiyoruz. Ben siyasete atılırken, halka her zaman doğruları söyleyeceğime söz verdim. Benim söylediğim doğrulardır. Doğrular bazen acı olabilir'' dedi.
''BANA HAKARET EDİLDİ, 'YALANCI' DENİLDİ...''
Kılıçdaroğlu, bir soru üzerine, Başbakan'la görüşmelerinin tutanak altına alınması şeklinde bir konunun ise asla söz konusu olmadığını bildirdi.
Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Mehmet Haberal ile ilgili açıklamalarının sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, o konuda yorum yapmak istemediğini söyledi.
Başbakan'ın açtığı davaları geri çekeceği hatırlatılarak, kendisinin de böyle bir girişiminin olup olmayacağının sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, ''Hayır bana hakaret edildi, 'yalancı' denildi, açıkça. Gelip ispat etmeleri lazım yargıda. Kimin yalancı olup olmadığını göreceğiz'' dedi.
AK Parti'nin aldığı oy oranı hatırlatılarak, ilk tepkisinin sorulması üzerine ise Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
''Seçim sonuçlarını her siyasi parti liderinin soğukkanlılıkla karşılaması gerekir. Sonuçlar üç aşağı beş yukarı açıklandıktan sonra çıktım açıklamamı yaptım. Yani ülke açısından bir kaygı duymadım, sonuçta yurttaşlarımızın bir tercihidir. Bize oy versin, vermesin, bütün yurttaşlarımıza saygı duymak zorundayız. Geriye dönüp şu sorgulamayı yapmamız gerekiyor, niçin biz daha yüksek oy almadık? Bunun hesabını biz kendi aramızda yapıyoruz. Çalışıyoruz, sonuçlara bakıyoruz, değerlendiriyoruz. İl başkanlarımızdan rapor istedik onlar gelecek. Tüm bunları masaya yatıracağız. Önce bunu sorgulayacağız, arkasından öbür cepheye bakacağız, AKP'ye. Bizim oy artışımız AKP'den daha yüksek onu söyleyeyim. Bu bizim için avantaj evet, ama AKP'nin uzun yıllardır iktidarda oluşunun getirdiği bir oy yıpranması yaşaması gerekiyordu, bunu yaşamadı. Temel sorun bana göre burada. Bizim açımızdan temel sorun. O zaman dönüp bizim bu alanda da sorgulama yapmamız gerekiyor.''
Hangi ilin CHP'yi hayal kırıklığına uğrattığının sorulması üzerine ise Kılıçdaroğlu, Elazığ'dan, Kütahya'dan, Batman'dan, Düzce'den milletvekili beklediğini, buralarda oylarının yükselmesine karşın milletvekili çıkaramadıklarını söyledi.
TUNCELİ'YE TEŞEKKÜR
CHP'nin Tunceli'deki başarısının hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, ''Bütün Tuncelili hemşehrilerime yürekten teşekkürlerimi sunuyorum. Onlar 12 Eylül'deki referandumda da, daha sonraki referandumda da aynı tavrı sergilemişlerdi. Seçimlerde de aynı tavrı sergiliyorlar, onlar demokrat aydın insanlar, onlara güvenim tam'' diye konuştu.
BDP destekli bağımsız adayların aldığı sonuç hatırlatılarak, Türkiye'de etnik, mezhepsel bir bölünme tehlikesi olup olmadığının sorulması üzerine ise Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
''Şu anda bir bölünme tehlikesi yok. Ama bölünme tehlikesini yaratan söylemler var. Bu söylemleri dile getirenlerin başında ise Recep Tayyip Erdoğan geliyor. Açıkça söyledim, yine açıkça söylüyorum, Recep Tayyip Erdoğan bu ülkede bölücüdür. Ülkeyi toparlayan bir insan değildir, ülkeyi ayrıştıran bir insandır. Siyaset üslubu bölücülük üzerine, toplumu ayrıştırma üzerine inşa edilmiş. Pek çok yerde yasa dışı bildiriler, yasa dışı gazeteler, broşürler milyonlar basılıp dağıtıldı. Denizli'de Trabzon'da, Konya'da pek çok yerde bu örnekler elimizde var. Bunlar Hükümetin ve AKP'nin bilgisi dışında gerçekleşemez bölücük, etnik kimlik, inanç üzerine bildiriler. Keşke medya birazda bu konuların üzerine gitseydi. Elimize geçen bu belgelerin medyanın eline geçmemesi mümkün değil. Hükümet bunları yapanları buldu mu? Soruşturma açtı mı? Hayır. Tam tersine bunları yapanların sırtı sıvazlandı, onun için Hükümet bölücüdür, toparlayıcı değildir. O politikayı bu süreçte bütün ağırlığı ile sürdürmüştür. Bu politika krizi daha da derinleştirebilir. ''
Bazı isimlerin CHP'den ayrılarak yeni bir oluşum içerisine girecekleri yönünde haberler çıktığının anımsatılarak, değerlendirmesinin sorulması üzerine ise Kılıçdaroğlu, ''Sadece gülüyorum, samimi söylüyorum sadece gülüyorum. Nasıl senaryolar yazılıyor, nasıl bunlar anlatılıyor, gazetelerde nasıl haber oluyor sadece gülüyorum. Hiç olmayan şeyler. İnandırıcılığı olmayan söylemler bunlar'' diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, bir soru üzerine ise seçimde CHP aleyhine çalışan partililer konusunda bir tespitinin olmadığını söyledi.
AA
Haber Ara