Arap Baharı'nın sembol isimleri
Hamza, El-Abidi, El-Meynai: Suriye, Libya ve Yemen devrimlerinin simgeleri
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-06-08 16:13:05
Betül Akyüz / TIMETURK
Mısır’da Halid Said isimli gencin işkence altında öldürülmesi, Tunus’ta El-Buazizi’nin intihar etmesi, Libya’da İman El-Abidi’nin tecavüze uğraması, Suriye’de Hamza El-Hatip isimli çocuğun, Yemen’de İtab El-Meynai isimli küçük kız çocuğunun babasının keskin nişancı tarafından öldürülmesi patlak veren devrimlerin kilometre taşlarını ve henüz bitmeyen Arap kurtuluş hareketinin simgelerini oluşturdu.
Sabri Hüsneyn
Tunus’ta Muhammed El-Buazizi isimli genç, Aralık ayının sonunda, karnını doyuracak bir lokma ekmek için sürdüğü tahta arabasına (sebze-meyve arabası) el konulması sırasında kadın polisin kendisine attığı tokadı protesto etmek için kendisini yakarak devrimin simgesi oldu.
Onun intikamını almak için başlayan devrim Tunus eski lideri Zeynelabidin bin Ali devrilene kadar devam etti. 23 yıl boyunca ülkeyi demir ve ateşle yönetmesine karşın sadece 23 günde düştü.
Mısır’da da Halid Said isimli genç 25 Ocak’ta patlak veren devrimin simgesi oldu. Devrim Başkan Hüsnü Mübarek rejimi düşene kadar da durulmadı. Mübarek ülkeyi yaklaşık 30 yıl boyunca baskı ve zorbalıkla yönetmesine karşın 18 günde düşüverdi.
Mısır ve Tunus devrimlerinin simgeleri bulunduğu gibi bugün patlak veren Arap devrimlerinin de başka simgeleri bulunmaktadır. Örneğin Suriye’de güvenlik güçleri ve Şebiha’nın (özel istihbarat birimi) elinde öldürülüp cesedine işkence yapılan Hamza El-Hatip isimli çocuk Suriye devriminin simgesi oldu. Libya’da ve Yemen’deki simgeler ise hala hayatta olmaları ile farklılık gösteriyor. Kaddafi güçlerinin elinde işkence ve tecavüze maruz kalan İman El-Abidi Libya devriminin simgesi oldu. Başkan Ali Abdullah Salih’in keskin nişancısının, gösteriler sırasında babasını öldürdüğü İtap El-Meynai isimli küçük kız çocuğu da Yemen devriminin simgesi oldu. Göstericilerin arasında kalkıp da ‘Git Salih, sen babamı öldürdün’ dedikten sonra dayanamayıp ağladığı vakit dünyayı ağlattı. Milyonlarca Yemenlinin ve Arap’ın hatta kendisini televizyondan izleyen herkesi coşturdu.
Halid Said’in ölümü
2010 yılının Haziran ayının altısıydı. Halid Said isimli genç, internette polisiyeden müdürlerin uyuşturucu tüccarlarına yasaklı ticaretlerinin hasılatını bölüştürürken çekildiği video görüntülerini yayınlamasının karşılığı olarak –ailesinin ifadesine göre- İskenderiye Şehri’ndeki polis güçlerine bağlı gizli bir muhbir grubu tarafından öldürüldü. Ailesinin bu açıklamalarına polis ve eski rejimin tüm birimleri ise Said’in uyuşturucu kullanırken yakalandığı, uyuşturucu özelliği olan bango bitkisinden bir rulo yuttuğu ve bunun sonucunda boğularak öldüğü cevabını verdi.
Eski rejimin, polis birimi unsurlarını Said’in işkence sonucu ölümünden temize çıkarmakta ısrar etmesi yüzlercesinin ülkenin çeşitli yerlerinde 6 ay boyunca protesto gösterilerine çıkmasına yol açtı. Sonunda eski rejim halkın ve dışarıdan; Amerika ve Avrupa Birliği’nden gelen baskılara boyun eğerek polis unsurlarını mahkemeye verdi. Ancak yargılama sürecinin yavaşlığı nedeniyle gösteriler durmadı. Kurbanın ailesi davadan vazgeçmesi için baskılara maruz kaldı.
Hepimiz Halid Said’iz
Binlerce genç Facebook Sitesi’nden özellikle de ‘Hepimiz Halid Said’iz’ sayfasından yola çıkarak gösterilere çıktı. Zira sayfada, işkenceyi kınamak ve olağanüstü hal kanununun iptalini talep etmek için 25 Ocak’ta gösteriler düzenleme çağrısı gelmişti. Bu gelişme, ülkede polis bayramı törenleri ile aynı zamana denk geldi. On binlerce Mısırlı davete icabet etti ve ülkenin çeşitli yerlerinde gösterilere çıktı. Gösterilere kurşunlarla karşılık verildi. Şehitlerin kanları aktı. Mısırlılar daha da coştu ve bu sefer rejimin düşmesinde ısrar etmeye başladı. Kahire’nin ortasındaki Tahrir Meydanı’nı da çeşitli şehirlerdeki diğer meydanları da rejime karşı zafer kazanıncaya, Mübarek yaklaşık 30 yıldır elinde tuttuğu ülke iktidarını bırakıncaya kadar terk etmediler.
Halid Said Mısır devriminin simgesi ve patlak vermesinin en önemli sebeplerinden biri olmasına karşın yargı ölümüne ilişkin davada hala son kararı vermedi. Katillerinin yargılanması sürecinin detayları olağanca yavaşlığıyla sürüyor. Davanın ilk aşamasını bitirecek kararın açıklanacağı celse önümüzdeki 30 Haziran tarihine ertelendi. Daha sonra nihayetinde davalılar hakkında son kararın verileceği ve en az bir yıl sürecek ikinci aşama başlayacak.
Vefatının birinci yıldönümünde ailesi Halid’in mezarını ziyarete giderek dikkat çekici düzeydeki medya kalabalığının ortasında ruhuna Fatiha okudu. Bu arada bir takım siyasi hareketler ve örgütler, Mısır’ın yaklaşık 19 ilinde duruşlar ve gösteriler düzenledi. Bu duruşlardan biri de Kahire’nin ortasında içişleri bakanlığının önünde gerçekleştirilen duruştu. Vatandaşlar ellerinde pankartlar açarak açılmış davalar sonuçlanana kadar devrimcilerin öldürülmesi veya işkencelere katılmaktan suçlanan komutanların, subayların ve polis görevlilerinin görevlerinden uzaklaştırılmalarını talep etti.
Halid, El-Buazizi, El-Abidi, Hamza ve El-Meynai
25 Ocak Hareketi aktivistlerinden Mahmud Mesud şöyle dedi: ‘Halid Said, devrimden önce Mısırlıların hayatında bir sembole dönüştü. Halid Said’in öldürülmesi ülkenin birçok yerinden insanda, hapishanelerde ve polis merkezlerinde çirkin bir şekilde uygulanan işkencelerin yayılmasından, faillerin de iktidardaki rejimin kendileri koruması neticesinde cezasız kalıyor olmasından ötürü öfke patlamasına yol açtı. Eski rejimin bu şekilde tasarruf ettiğinin delili de tüm kurumlarını Halid’in katillerini koruması, mahkemeye sevketmemesi için seferber etmiş olmasıdır. Ancak Amerika’nın baskısı artınca buna mecbur kalmıştır.’
Sonra şöyle devam etti: ‘Fayda da zarar da Allah’tandır. Halid’in ölümü Mısırlıların hepsinin özgürlük ve onur için ayaklanmasını sağladı, elhamdulillah. Rejim de iyice gururlanarak Halid’in öldürülmesi meselesinde zorbalığına devam etti. Bu da tüm rükünleriyle baskıcı rejimin düşüren devrimin patlak vermesine neden oldu.’
Peki acaba bugün Yemen, Suriye ve Libya’da özgürlük için gerçekleştirilen Arap devrimlerinin Mısır’daki Halid Said ya da Tunus’taki Muhammed El-Buazizi gibi simgelere ihtiyacı mı var? Mesud bu soruyu şöyle cevaplandırıyor: ‘Tunus’ta El-Buazizi’nin intihar etmesi, Mısır’da da Halid Said’in polisin elinde öldürülmesi bu iki ülkede öfke fitilini alevlendirmiş olabilir. Ancak baskı ve zulüm, patlak veren bu iki devrimin sürmesindeki en önemli etkenlerdi. Suriye’de işkenceye maruz kalan, sonra kendisine kurşun sıkılarak öldürülen sonra da cesedine işkence edilen Hamza El-Hatip isimli çocuğun Suriye’deki devrimin simgesi haline geleceğini ve tüm onurlu Suriyelilerin onun intikamını almak için çalışacağını tahmin ediyorum.
Libya’da ise tecavüze uğrayan İman El-Abidi Libya devriminin simgesi haline geldi. Yemen’de ise binlerce simge var. Ancak Yemenli kardeşler bunun çok iyi farkında değil. Orada ciddi şekilde haklar ihlal edilmekte. Her gün kan akıyor. Devrimlerinin alevini korumak için etrafında toplanacakları bir rumuz seçmeleri gerekir. Sanıyorum ki İtab El-Meynai isimli kız çocuğu onların simgesi olabilir. Zira göstericilerin arasından cesurca çıkıp başkan Ali Abdullah Salih’in kuvvetlerinin elinde öldürülen babasının intikamının alınmasını talep etmişti.
Ağır işleyen adalet
Mısır ‘Kifaye’ hareketi aktivistlerinden, içişleri bakanlığı önündeki protesto duruşuna katılan Semah Sadettin Halid Said’in katillerinin yargılanma sürecindeki yavaşlığı eleştirdi. Sadettin şöyle konuştu: ‘Yargılama süreci öyle bir şekilde uzadı ki ağır işleyen adalet şehidin ailesi için bir zulme dönüştü. Oysa onun öldürülmesi Mısırlıların tümünün özgürlüğe kavuşmasına sebep olmuştu.’
Sadettin, Halid Said’in ölüm yıldönümünde çıkanların hepsinin içişleri bakanlığına şu mesajı vermek istediğine işaret etti: ‘Hiç kimse şehitlerin kanını sormaktan vazgeçmeyecek ve işledikleri suçlar hakkında yargı kararı sadır olana kadar işkence ve öldürme eylemlerine karışan komutanların, subayların ve polis görevlilerinin işlerine ara verilmesi zorunludur.
İşlerine devam etmeleri ise davaların seyrini olumsuz yönde etkileyecektir. Çünkü bu durumda –aynen Cize’nin İmbabe bölgesindeki şehit ailelerine karşı yapıldığı gibi- kurbanların ailelerinden intikam alma imkanları olacaktır. Zira o bölgede göstericileri öldürmekle suçlanan polis memurları İmbaba polis karakolu önünde özgürce yaşıyor, karakoldaki görevlerine devam ediyor ve kurbanların ailelerine şiddetli baskı uyguluyor ve kendilerini tehdit ediyorlar.’
Sadettin Arap devrimlerine ilişkin olarak ise şöyle konuştu: ‘Kanlar halkların coşturdu. Baskıcı rejimlerden şehitlerin intikamını almakta ısrarlarını artırdı. Bizler Mısır’da Suriye devriminin; özellikle de Hamza El-Hatip isimli çocuk simge haline geldikten sonra zafere ulaşacağından umutluyuz. Nitekim kurşunun deldiği küçük bedeni, vücudu üzerindeki işkence izleri ve cesedine dahi yapılan işkenceler devrimcilerin gözleri önünden gitmeyecek. Onun intikamını almadan uyuyamayacaklar.
Bir ölüm milyonların hayatını kurtardı
Oğlunun Mısır devriminin anahtarı olduğunu söyleyen Halid Said’in annesi Leyla şöyle konuştu: ‘Onu kaybetmenin, iğrenç bir şekilde öldürülmesinin hüznünü yaşadığım gibi bir o kadar da mutluyum. Çünkü o şehit oldu ve öldürülmesi milyonlarca Mısırlının hayatını kazanmasına, her gün polis merkezlerinde ve karakollarında maruz kaldıkları işkencelerden kurtulmalarına neden oldu. Onun, bedeniyle yanımızda olmasını isterdim. Ancak Allahu Teala’nın takdiri. O, ruhu ile bizim yanımızda. Mısır’daki tüm gençlerin oğlum Halid olduğunu hissediyorum.’
Halid’in annesi, sadece oğlunun değil tüm şehitlerin katillerinin en kısa zamanda yargılanması çağrısında bulunarak: ‘Ana-babaların kalplerindeki yangının sönmesi için katillerin cezalarını bulmaları gerekir.’
Cumhurbaşkanlığına aday olması muhtemel Dr. Aymen Nur ise baskı ve zulmün Arap devrimlerinin tümünün sembolü olduğuna işaret ederek şöyle dedi: ‘Mısır’da Halid Said’in öldürülmesi, Tunus’ta El-Buazizi’nin intiharı, Libya’da İman El-Abidi’nin tecavüze uğraması, Suriye’de Hamza El-Hatip isimli çocuğun öldürülmesi bu ülkelerde patlak veren devrimlerin kilometre taşlarını oluşturdu.’
SON VİDEO HABER
Haber Ara