Zaman gazetesi yazarı Mümtaz'er Türköne bugünkü köşesinde, "Türk Silahlı Kuvvetleri içinde siyasi parti" gibi çalışan bir yapı olduğunu yazarken, bu partinin illegal kaldığı için eylemlerinin de illegal olduğunu iddia etti. Türköne'ye göre Balyoz Davası da Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki bu yasadışı siyasi partiyi kapatma davası olarak sürüyor.
İşte Mümtaz'er Türköne'nin bugünkü yazısı:
"Bize 'Nizam-ı Cedit' ordusu lâzım derken kastettiğim buydu: Siyasetle meşgul bir orduyu aslî işine döndürmek. Bunun yolu da bünyesindeki siyasî partiyi kapatmak.
Orduyu tepeden tırnağa siyasetten arındırmak. Manzara artık dayanılmaz hale geldi. Hava Harp Okulu Komutanı Tümgeneral İsmail Taş, önüne konulan belgelere, 'Belgeler, kötü niyetli kişiler tarafından oluşturuldu. Benle irtibatı sağlayacak herhangi maddî bir bulgu mevcut değildir.' cevabını veriyor. Eğer doğruysa bu savunma hakkında siz olsanız ne düşünürsünüz? Koskoca Türk Silahlı Kuvvetleri'nin koskoca bir generalini hapse gönderecek belgeyi hazırlamak için 'kötü niyetli' olmak yetmez. Bir de bu kötü niyeti gerçekleştirecek donanıma ve organizasyon gücüne sahip olmak gerekmez mi? Türkiye'nin bütün düşmanlarını ezbere bilen Genelkurmay'ın bu kötü niyetli kişilere karşı 'çelikten irade' ve 'modern harp gereçleri' ile bir karşılık vermesi beklenmez mi? Ya ikinci cümle? 'Maddî bulgu mevcut değil' diyor. Ne demek bu? 'İspatlayamazsınız' dışında bir anlamı var mı?
Biz mahkeme değiliz. Delil kritiği yapıp suçlulara ceza vermek mahkemenin işi. Biz yan yana koyup, alt alta yazıp toplayıp çıkardıklarımızdan kendimiz ve ülkemizin geleceği adına önemli bir sonuca varıyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri, özellikle Genelkurmay Karargâhı iktidar rekabetinde yer alan bir siyasî parti gibi çalışmış. Daha ötesi Genelkurmay Karargâhı, bir siyasî parti örgütüne dönüştürülmüş. Parti illegal olunca, yöntemler de illegal alana sarkmış. Darbe yapmak, darbe şartlarını oluşturmak veya siyasete yön vermek amacıyla tehditler, şantajlar yapılmış. Daha ileri gidip cinayetler ve düpedüz katliamlar planlanmış.
Balyoz davası, Türk Silahlı Kuvvetleri Partisi'ni kapatma davası olarak sürmüyor mu? Tutuklu general sayısı 31'i buldu. Çok sayıda muvazzaf ve emekli TSK personeli hapiste. Ortaya çıkan her skandal belge yeni tutuklamalar getiriyor. Nedir bu? Bir güvelik örgütü mü, yoksa bir suç örgütü mü? Savunmamız kimlere emanet? Neyse ki içimiz rahat. Nasıl olsa yakın vadede bir savaş ihtimali yok. Devlet Bahçeli'nin isabetle buyurduğu gibi, ülkemizi onbaşılarla da savunabiliriz. Yeter ki asıl savunma gücümüzü oluşturan ekonomimizi, kardeşliğimizi ve demokratik istikrarımızı darbeci paşaların tasallutundan kurtaralım. Zaman gazetesinin önceki gün duyurduğu 2007 Nisan ayına ait 'bilgi notu'na göre İlker Başbuğ'un tutuklanması lâzım. Taşlar tereddüdü olanlar için de yerli yerine oturuyor. O dönemi Ankara'da siyasetin göbeğinde yaşadım. Haber eksiksiz doğru. 367 rezaleti ve cumhurbaşkanlığı krizi Genelkurmay Karargâhı'nda, tam bir siyasî parti genel merkezinde yürütülür gibi örgütlenmiş.
Türk Silahlı Kuvvetleri Partisi'ni kapatma, yani Balyoz davası, Silivri'de liyakatli ve ehliyetli yargıçlar marifetiyle sürüyor. Ancak Türk Silahlı Kuvvetleri'nin öncelikle devletin ve milletin âlî menfaatleri, akabinde kendi itibarı ve dünyaya karşı caydırıcılığı için alması gereken bir tavır var. TSK, kurumsal olarak siyasete dibine kadar battığı için yıprandı. Şimdi, arınması ve aslî vazifesine dönmesi artık bir mecburiyet. Orgeneral Işık Koşaner bu konuda sağduyulu bir irade sergiliyor. Problem devam eden davalarla ilgili TSK'nın kendi personelini korumak için giriştiği meslekî reflekslerde.
Mahkeme, I. Ordu'dan Plan Semineri belgelerini istiyor. Cevap, olumsuz. Türkiye tam altı ay, 'İrtica ile Mücadele Eylem Planı' altındaki imzayı ve belgenin 'kâğıt parçası' olup olmadığını tartışırken ordunun güvenilirliğini de kritik etti. Zaman'ın yayımladığı son belgeyi askerî savcılık doğruluyor; Genelkurmay 'rastlanmadığını' söylüyor. TSK'nın en büyük gücü itibarı ve güvenilirliği. Kimsenin Türkiye'nin savunmasını tehlikeye atma lüksü yok. Asker elinde ne varsa mahkemeye en salim yoldan ulaştırmalı. Ordu son 50 yılda ülke savunması yerine siyaseti tanzimle uğraşmış. Kurumsal örgütlenmesini de bu amaca göre tanzim etmiş. Artık bu yük ordunun üzerinden kalktı. Askerin itibarını yeniden inşa etmesi, Türk Silahlı Kuvvetleri Partisi'ni kapatma davasının safahatına ve sonucuna bağlı. Hem mahkemeden hem de ordunun içinden adalet duygusunu kuvvetlendirecek her katkı ve samimî duruş 'Güçlü Ordu'nun habercisi olacak."