Askari anayasa ile asgari demokrasi
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, ''2011'den sonra bence en çılgın projelerimizden bir tanesi, Türkiye'nin artık sivil bir anayasaya kavuşma sürecidir'' dedi.
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-06-01 07:46:19
''MÜSİAD Aileleri Buluşuyor'' toplantısına, eşi Beyhan Bağış ile katılarak, dernek üyeleri ve aileleriyle bir araya gelen Bağış, burada yaptığı konuşmada, Türkiye'nin iş dünyasının MÜSİAD'a güvendiğini, destek verdiğini, çünkü MÜSİAD'ın sırtını devlete dayamadan, kamu imkanlarına göz dikmeden, ülkenin kalkınması için ortaya çözüm önerileri koyduğunu söyledi.
MÜSİAD'ın başarısının dünya çapında çok önemli kapılar açtığını belirten Bağış, ''MÜSİAD hiçbir zaman yerli-yabancı sermaye ayrımı yapmadı. Bu ülkede maalesef sermayeye dil, din, milliyet biçmeye kalkan zihniyetler oldu. Halbuki küresel sermayenin ülkemize gelmesi Türkiye'nin önünü açtı'' dedi.
27 AB üyesi ülkenin 16'sının bugün AB'nin Maastricht kriterlerine uyumlu olmadığını, bu ülkelerin kendi reçetelerini uygulayamadıklarını ifade eden Bağış, şunları kaydetti:
''Peki neden Türkiye 8,9 büyüyor? Çünkü biz avro bölgesinin içinde olmanın dışında, Maastricht kriterlerine tamamen uyumlu bir ülke haline geldik. Yani biz reçeteyi uyguladıkça kazanıyoruz, daha sağlıklı oluyoruz. Biz daha şeffaf oluyoruz. Bugün bu ülkede her türlü tabuyu geçmişte bıraktık. Artık her şeyi konuşabiliyoruz. Bundan 10 yıl evvel bu ülkede insanlar 'Kürdüm' demeye korkuyordu. Bugün devletin televizyonu günde 24 saat Kürtçe yayın yapıyor. Benim vatandaşıma anladığı dilde doğru haberi, kaliteli eğlenceli programını ve gerçek bilgiyi sunabiliyor.
Atatürk'ten sonra ilk defa cemevine giden bir cumhurbaşkanı, ilk defa Roman vatandaşlarla buluşan bir başbakan gördük. Türkiye'de farklı inanç gruplarıyla düzenli görüşen devlet kurumlarını gördük ve AB sürecinin bize getirdiği o öz güvenle birtakım konuların üzerine çok daha rahatlıkla gidebiliyoruz. Onun için süreç çok daha önemli.''
''İLKELER ÖNEMLİ''
Türkiye'nin belki Malta, Bulgaristan gibi müzakereleri bitirdiğinin ertesi günü eksikliklerine rağmen AB'ye üye olabileceğini, belki de İngiltere, İspanya, Portekiz gibi bazı sıkıntılar yaşayabileceğini, veto edilebileceğini dile getiren Bağış, ''Belki de Norveç gibi müzakerelerini bitirdikten sonra 'ben üye olmak istemiyorum' diyebilir. Norveç halkı iki kere referandumla üye olmamak yönünde tercih kullandı. Ama Norveç, AB kurallarını, AB üyesi ülkelerden çok daha kararlı bir şekilde uyguluyor bir yandan'' diye konuştu.
Önemli olanın ilkeler olduğunu vurgulayan Bağış, şunları kaydetti:
''Türkiye'nin kendi sürecinde ilerlemesi lazım. Türkiye'nin atması gereken adımlar var. 2011'den sonra bence en çılgın projelerimizden bir tanesi, Türkiye'nin artık sivil bir anayasaya kavuşma sürecidir. Şu andaki anayasamız, bütün değişikliklere rağmen 1980 darbesi sonrası yazılmış, askeri bir ruh taşıyan askeri bir anayasadır. Askeri anayasa ile de asgari demokrasi oluyor. Bu anayasadan önceki anayasa da 1960 darbesinden sonra yazılmış bir başka askeri anayasadır. Bu ülkenin artık sivil iradenin kaleme aldığı, milletin seçilmiş vekillerinin son halini verdiği, ama MÜSİAD gibi farklı sivil toplum kuruluşlarımızın da katkıda bulunduğu, milletin değerleriyle barışık ve aspirin prospektüsü gibi olmayan, her türlü detayı içinde barındırmayan, ama herkesi kucaklayan bir anayasaya kavuşmamız gerekiyor.''
MÜSİAD BAŞKANI VARDAN
MÜSİAD Başkanı Ömer Cihad Vardan da uzun ince bir yol olan AB sürecinde, içeriden ve dışarıdan birçok engellemelerle karşılaşıldığını söyledi.
Türkiye-AB ilişkileri ve Türkiye'nin AB üyeliğinin, güçlüklerle dolu bir şekilde devam ettiğini anlatan Vardan, konjonktüre ve gelişmelere bağlı olarak, farklı kesimlerin AB sürecini farklı değerlendirdiğini dile getirdi.
Son 20 yıla bakıldığında, kah raporlarla, kah araştırmalarla, kah müzakerelerle, birçok sorunla Türkiye'nin yüzleştiğini belirten Vardan, şunları kaydetti:
''Son 10 yıl içinde tabu olarak gördüğümüz birçok sorunla kararlılıkla mücadele edilerek, çözümler geliştirildi. 2004'te kararı alınan müzakere süreci ve 3 Ekim 2005'te başlayan aktif müzakere dönemiyle birlikte Türkiye, bir anlamda zor olanı başardı. Bundan sonra hayata geçirilen çok sayıda siyasi, ekonomik ve sosyal reform sayesinde AB tarafında bile ezber bozan bir Türkiye portresi çizilmiştir. Bu tarihten sonra artık Türkiye-AB ilişkisi, bir tarafın eksikleri gösterdiği, diğer tarafın ise koşulsuz olarak yerine getirdiği tek taraflı bir oyun olmaktan çıkmıştır.''
Vardan, Türkiye'nin özellikle komşu ülkelerle ekonomik, siyasi ve sosyal ilişkilerini geliştirmesi ve derinleştirmesi, dış politikasını dengeli ve çok yönlü bir ilişkiler yelpazesinde yürütmesinin, AB ile olan ilişkilerini daha rasyonel bir temele oturttuğunu, tek taraflı bir bağımlılık ilişkisi görüntüsünden kurtardığını kaydetti.
Enerji ve petrol açısından Avrupa ülkeleri için hayati önem taşıyan Ortadoğu'daki istikrar ve güvenin devamı ve bu ülkelerin değişen küresel dengelerde ekonomik istikrarlarını muhafaza edebilmeleri için bugün AB'nin güçlü Türkiye'ye ihtiyacı olduğunu vurgulayan Vardan, ''Geldiğimiz bu nokta itibariyle Türkiye-AB ilişkilerinin yeniden canlanması, menfaatimiz icabıdır. Bize göre Türkiye'nin önündeki en önemli hedef, kendi dinamiklerinin farkında olarak, kendi halkı için ekonomik, siyasal ve sosyal gelişmişliği sağlamasıdır'' dedi.
Toplantının sonunda Vardan, katılımından dolayı Bağış'a lale figürlü bir plaket sundu.
AA
SON VİDEO HABER
Haber Ara