Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

ABD III. Dünya Savaşı’nın peşinde mi?

Ses getiren ve çarpıcı bir TV haberinde, Pakistan Haber Ajansı, Usame Bin Laden’in yerleşimi olduğu öne sürülen yere ABD saldırısının görgü şahidiyle canlı bir söyleyiş yayınladı.

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-05-27 15:01:35

ABD III. Dünya Savaşı’nın peşinde mi?

Paul Craig Roberts / TIMETURK

Ses getiren ve çarpıcı bir TV haberinde, Pakistan Haber Ajansı, Usame Bin Laden’in yerleşimi olduğu öne sürülen yere ABD saldırısının görgü şahidiyle canlı bir söyleyiş yayınladı. Görgü tanığı Muhammed Beşir, olayı tüm çıplaklığıyla ortaya koydu. Üç helikopterlerle ilgili olarak, “adamları indiren bir tane vardı ve onları almaya geri geldi fakat (helikopter) onları tam alıyordu, patladı ve ateş aldı” dedi. Tanık, kurtulan olmadığını, sadece etrafa saçılmış ceset ve beden parçaları olduğunu söyledi: “Helikopterin yandığını gördük, sonra cesetleri, ardından her şey kaldırıldı ve hiçbir şey kalmadı”.

Beyaz Saray’ın söylediği gibi bir helikopter düşerde, en azından hiç yaralı nasıl olmaz hep merak ederim. Zaten orijinal Beyaz Saray öyküsünde, SEAL’ler (Amerikan Komandoları), “gezegendeki en eğitimli, en tehlikeli ve en saldırgan katiller” El-Kaide’yle 40 dakikalık çatışmanın yanında çizik dahi almadan helikopter kazasından da kurtulmuşlardı.

Pakistan haberi YouTube’da bulunabilir. Veterans Today adlı internet sitesi, çevirisiyle birlikte yayınladı. Ayrıca 17 Mayıs’ta Information Clearing House’da da görülebilir.

Eğer söyleşi bir hile değilse ve çeviri doğruysa, sorulmamış sorunun cevabını artık biliyoruz demektir: Neden Başkan Obama’nın Bir Numaralı Halk Düşmanı’nın yakalayıp idam eden tüm kahraman SEAL’leri için hiçbir Beyaz Saray madalya töreni olmadı?

Obama’nın SEAL’lerini El-Kaide’den koruma amacıyla SEAL’lerinin kimliklerini saklama zorunda olduğu görüşü SEAL’lerin kahraman sert-çocuk imajını zedeliyor ve Obama’nın siyasi menajerlerin son damlasına kadar sağmayacaklarına inanma saflığına zorluyor.

Veterans Today ve ICH internet siteleri dışında, bu Pakistan hikâyesinden bahsedildiğini görmedim. Eğer Beyaz Saray basın askerleri, haberin farkındaysa, hiç kimse Başkan Obama’ya ya da onun basın sözcüsüne konuyu sormadı. Helen Thomas, böylesi bir soruyu soracak yeterli cesarete sahipti ve İsrail Lobisi’nce imha edildi.

Amerika’da öyle bir noktaya geldik ki doğruyu söyleyen herkes “komplo teoricisi” diyerek yok sayılıyor ve marjinalleştiriliyor. Yakın zamanlarda Kopenhag Üniversitesi’nden bir nano-kimya profesörü, önde gelen Kanada üniversitelerinde dersler vererek, o ve fizikçiler ile mühendislerden oluşan ekibinin yaptığı araştırmanın sonucunu anlattı. Profesör ve ekibinin, kulelerin kontrollü patlamayla yıkıldığına dair kesin bilimsel kanıtlar olarak kabul ettiği diğer şeylerin yanında; bulgularına göre Dünya Ticaret Merkezi kulelerinin enkazından alınan toz örneklerinde reaksiyona-girmemiş nano-termit parçacıklarına rastlandı.

Hiçbir Amerikan üniversitesi onu davet etmeye cüret etmedi. Bildiği kadarıyla onun ses getirici araştırması da Amerikan basının da yer almadı.

Binalar, inşaatları ve onların zayıf ile güçlü yönleri hakkında gerçekten bilgi sahibi olan bin 500 mimar ve mühendisin sürekli 3 WTC binasının yıkımıyla ilgili gerçek bir araştırma talep etmelerine rağmen, mimarlık, mühendislik ya da binalar hakkında hiçbir bilgisi olmayanlarca komplocu sersemler olarak nitelendirilmesini şaşkınlıkla karşılarım. Aynısı saldırılar esnasında uçuş manevralarını sorgulayan azımsanmayacak sayıdaki pilotlar ile kulelerde ve bodrumlarında patlama sesleri duyan ve bizatihi yaşayan hayatta kalan “acil müdahale ekibi” ile itfaiyeciler için de geçerli.

Dışarıda üst düzey çok sayıda isim resmi 9/11 öyküsünün tek bir kelimesine dahi inanmıyor. Örneğin İtalya’nın önceki başkanı ve İtalyan Senatosu dekanı, ülkenin en eski gazetesi Corriere delia Sera’ya, Avrupa’nın istihbarat servislerinin “ Arap ülkelerini sorumlu tutmak ve batılı güçleri (işgale) dahil etmek için talihsiz (9/11) saldırısının Amerikan CIA ve (İsrail) Mossad’ı tarafından planladığını ve uygulandığını” gayet iyi bildiklerini söyledi.

Benim yaptığım gibi farklı görüşler olduğunu bildirenler de, komplo teoricisi olarak yaftalanıp medyadan yasaklanıyor. Gazetelere ve TV’ye ek olarak bu internete dahi uzanıyor. Çok da uzun olmayan bir süre önce, The Huffington Post’tan bir muhabir ben ve Pat Buchanan’ın Irak ile Afganistan işgallerinin eleştirdiğimizi keşfetti. Cumhuriyetçi Parti’nin savaş yanlılığıyla ters düşen Reagan yönetimi yetkililerin varlığıyla ilgileniyordu ve söyleşi yapmak istedi.

Söyleşiyi The Huffington Post’ta yayınladıktan sonra, birisi ona 9/11’i sorguladığımı söylemiş. Panik içerisinde muhabir bana ulaştı ve resmi 9/11 hikâyesine inanıp inanmadığımı sordu. Mimar, mühendis, fizikçi, kimyacı, pilot ya da itfaiyeci olmadığımdan, olayın anlaşılmasına fazla bir katkımın olamayacağını ancak sorgulayan bazı uzmanların fikirlerini yansıttığımı söyledim.

Muhabir bir şekilde bir 9/11 şüphecisine güvenilirlik vermiş olabileceğinden ve The Huffington Post’ta savaşla ilgili görüşlerimi yansıtan söyleşiden dolayı kovulabileceğinden dehşete düştü. Hafızam beni yanıltmıyorsa, söyleşinin başına ve sonuna 9/11’le ilgili sorgulayışımı ekleyerek savaşla ilgili görüşlerimin yok sayılabileceği imasını yerleştirmişti. Eğer resmi 9/11 hikâyesinden emin olmadığımı bilseymiş, zaten söyleşi de yapmazmış.

9/11 öyküsündeki hayret verici gariplikleri fark etmek için bilim adamı, mimar, mühendis, pilot ya da itfaiyeci olmaya gerek yok. Resmi anlatım doğru olduğunu varsayalım: Bir grup terörist sadece CIA ve FBI’yı değil; Ulusal Güvenlik Konseyi, NORAD, hava kontrol, havaalanı güvenliği yanında aynı zamanda 16 ABD ve NATO müttefiklerimizin istihbarat servisleriyle ile İsrail’in meşum Mossad’ını aynı sabah bir saat içerisinde 4 kez atlatmayı başarıyor. Bir grup terörist bir James Bond filminden fırlamışçasına bu işi kotararak dünyanın yegâne süpergücüne aşağılayıcı bir darbe indirdiğini de kabul edin.

Eğer gerçekten böyle bir şey olsaydı, başkan, kongre ve medya böylesi imkânsız bir şeyin nasıl olduğunu bilmek istemez miydi? Araştırma ve sorumluluk aynı günün emri olurdu. Buna rağmen Başkan Bush ve Başkan Yardımcısı Cheney, 9/11 ailelerinden gelen araştırma isteklerine ve ricalarına bir ya da belki iki sene direndi. Nihayetinde hükümetin anlatmak istediklerini dinleyecek uzman-olmayan politikacılardan bir komite oluşturuldu. Bu komisyondan bir siyasetçi “danışıklı dövüş” olduğu gerekçesiyle istifa etti.

Hatta bu 9/11 komisyonunun iki azası ve baş yasal danışmanı, ordu üyelerinin ve hükümetin komiteye yalan söylediklerine inandıklarını ile komitenin konuyu araştırmaya ve kovuşturmaya karar verdiğini belirttikleri kitaplar yazdılar.

9/11 Komisyonu’nun başkanı Thomas Kean, “FAA ve NORAD yetkilileri, doğru olmayan bir 9/11 anlattılar. Bugüne kadar NORAD’ın bize anlattıklarını neden anlattıklarını bilmiyorduk. Gerçekten o kadar uzaktı ki…” dedi.

Başkan Yardımcısı Lee Hamilton, “Çok kısa bir zaman aralığımız vardı… Yeterli paramız yoktu… Yaptığımız şeye aşırı şekilde karşı çıkan çok kişi vardı. İnsanlara ve belgelere ulaşmada çok sıkıntı çektik… Yani başarısız olmaya mahkûm olmamız için her tür neden vardı” diye konuştu.

Bildiğim kadarıyla ne bir hükümet yetkilisi ne de medya, ordunun neden komisyona yalan söylediğine dair bir şey söylemedi. Açıklaması olmayan başka bir gariplik de bu.

WTC kulelerinin yıkımını TV ekranlarından seyreden ulusal seyircilerin ulaştığı sonuç en büyük bulmacayı oluşturuyor. Birçokları kulelerin uçakların oluşturduğu yapısal zarar ve düşük dereceli ateşle yıkıldığıyla tatmin olmuş görünüyor. Buna rağmen görüntüler binaların çöktüğünü değil patladığını da gösteriyor. Yapısal hasar görmüş ve yanmış binaların 10 saniye ya da daha az bir sürede, ağır çelik blokların her katta yüksek ısıdan lime lime olacak şekilde toza dönmesi mümkün değil. Hiç olmadı hiçbir zaman da olmayacak

Bir deney yapın. Kulelerin yıkımına dair programlanmış açıklamadan zihninizi boşaltın ve internette olan kulelerin videolarını seyrederken gözlerinizin size söylediğini bir kenara bırakın. Hasar görmüş binaların yıkılışı mı yoksa patlatılan binaların yıkılışı mı? Birçok Amerikalı resmi hikâyenin yalan olmasını izleyecek sonuçlar yerine resmi öyküyü tercih etmesine şaşmamak gerek.

Eğer raporlar doğruysa, ABD hükümeti halkın olaylar ile haberlere dair algılarını yönetme işine girdi. Görünen o ki Pentagon, Algı Yönetimi Psikolojik Operasyonları başlattı. Aynı zamanda Dışişleri Bakanlığı ve diğer hükümet birimlerinin, Washington’ca kontrol edilmeyen Suriye, İran, Rus, Çin ve Venezüella hükümetlerini devirecek sorunları kışkırtmak için Facebook ve Twitter’ı kullandığına dair haberler de bulunuyor. Buna ek olarak, hükümetlerin ve özel kurumların, çıkarları dışındaki yazarları ve haberleri bloglarında ve yorum bölümlerinde itibarsızlaştırmak için internette gezecek “trolleri” tuttuğuna dair haberler de yok değil. Bu türden trollere ben de rastladım.

Algılarımızın yönetmenin dışında, daha fazlası haber bile olmuyor. 19 Mayıs 2011’de 140 yıllık İngiliz gazetesi The Statesman, Hindistan Press Trust adlı yayınına göre Çin hükümetinin Washington’u “Pakistan’ı yapılacak herhangi bir saldırının Çin’e yapılmış sayılacağını açık şekilde” uyardığını ve ABD hükümetinin “Pakistan’ın egemenliğine” saygı göstermesini tavsiye ettiğini yazdı.

Eğilim öngörücüsü Gerald Clente ve benim uyardığım gibi, Washington’daki savaş tellalları, dünyayı III Dünya Savaşı’na sürüklüyor. Eğer bir ülke askeri/güvenlik bileşkesince bir kez ele geçirildi mi, kar talebi ülkeyi daha çok savaş içine sokar. Hindistan’dan gelen bu haber belki uydurmadır ya da asla-dikkatli olmayan ana akım medya yarının bir haberini yakalayamamıştır. Fakat bu olağandışı Çin uyarısı, ABD medyasında yer almadı.

Ana akım medya ve internetin azımsanmayacak bir kısmı, algılarımızın psikolojik-operasyonlar ve görmezden gelinen haberlerle yönetilmesinden hoşnut görünüyor. Bu yüzden uzun zaman önce günümüz Amerikalıların George Orwell’ın 1984’ünde yaşadıklarını yazmıştım.

*Eski ABD Eski Hazine Bakanı Yardımcısı ve Wall Street Journal yardımı editörü olan Paul Craig Roberts, “İyi Niyetler Tiranlığı” adlı yeni kitabın da yazarı.

Bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.

Haber Ara