Dünya efendilerinin sonu
Josep Maria Antentas ve Esther Vivas, sosyal hareketlerin zayıf olduğu İspanya'daki kamp eylemlerini, 10 yıl önce ortaya çıkan küreselleşme karşıtı eylemlerden daha güçlü görüyor ve 'Bu nostaljik bir on yıl anması olmayacak. Tam aksine, onu yeni bir hareketin doğuşuyla kutlayacağız' diyor.
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-05-26 12:31:58
Bunlar olağan şeylerin yaşandığı günler değil. "Piyasa demokrasimizin" rahat rutinleri ve onun seçim ve medya rituelleri, halkın görülmemiş biçimde sokaklara çıkması ve kamusal alanı işgal etmesiyle ansızın değişti. Bu "öfkenin isyanı", insanlar demokrasiyi ciddiye aldıklarında ve bunu kendi başlarına uygulamaya başlama kararı verdiklerinde her zaman mağlup olan siyasi elitleri kaygılandırıyor.
2 yıl önce Eylül 2008'de kriz patlak verdiğinde, "dünyanın efendileri" bu tür durumları anlamak için var olan kurumsal aygıtların yetersizliğiyle kısa süreli paniği tecrübe ettiler, hiç beklemedikleri büyüklükte bir krizle alarma geçtiler. Sonra "kapitalizmin yeniden yapılandırılması" gibi boş iddialar ve hatayı az az yok olan göstermelik kabul etmeler geldi ve sosyal patlamanın yokluğunda bir kez daha ekonomik sistem desteklendi.
Sonra sosyal tepki yavaşladı. Krizin patlak vermesinden bu yana, sosyal direniş zayıf. Güven sarsan mevcut ekonomik model ve bunun ortak eyleme dönüştürülmesi arasında büyük bir açık var. Özellikle korku, mevcut durumdan önceki istifalar, işçi sendikalarına olan güvensizlik, siyasi ve sosyal referans noktasının yokluğu ve ücret kazananlar ile tüketim değerleri arasındaki etki gibi birkaç etmen bunu açıkladı.
Bununla birlikte kriz rastgele başlamadı. Küçük ölçekli alternatif çevreler ve hareketlerde yıllarca çalışma, sınırlı etkinin başlangıcı ve direnci, mücadele ateşini zor zamanlarda canlı tuttu. Daha sonra CCOO (İşçi Komisyonu- İspanya'nın en büyük işçi sendikası ç.n.) ve UGT (İşçi Sendikaları Konfederasyon ç.n.) liderleri tarafından seferberliğin sona erdirilmesine ve işçi sendikalarının yolunu kapatan ve mümkünse desteği kesen sosyal anlaşmanın imzalanmasına ve güvensizlik ve mücadeleci gençlikle kampları başlatanlar arasında en büyük sendikaların prestij kaybına rağmen 29 Eylül 2010'daki genel grev de, ilk gediği açtı.
Öfke!
Hessel'in (Eski Fransız direniş savaşçısı Stéphane Hessel) kitapçığı aracılığıyla çok moda olan "Öfke", başlayan eylemi tarif eden fikirlerden biri. İşte 1 Ocak 1994'te Zapatista'ların isyanında "Ya Basta"sıyla, sonra SSBC'nin dağılması ve Berlin duvarının yıkılması, birinci Körfez Savaşı'ndan sonra George Bush tarafından deklare edilen "yeni dünya düzeni"ne karşı ilk isyanda olduğu gibi başka bir formda tekrar beliriyor.
"Öfke bir başlangıç. Biri çileden çıkar ayaklanırsa, diğeri bunu görür" diyor Daniel Bensaïd. Öte yandan harekete geçmek ve bu seferberlik için aşama aşama sıkıntılardan geçtik. Öfkemiz doğru yönde harekete geçti. Krizin depreminden sosyal hareketlenme gelişir.
Mücadele; tedirginlikten öte bir şey ve öfke gerekli. Herşeyi kaybetmeden bitirecek ve yüksek ihtimalle üstesinden gelecek ortak eylemin gerekliliğine ise inanmalıyız. İspanya'da sosyal hareketler, yıllardır hayal kırıklığı ile anılır. Sosyal mücadelenin gerekliliğini ve ihtimal beklentilerinin artmasını gösteren zaferlerin azlığı, krize karşı ilk yavaş tepkiyi ağır tabaka gibi bastırdı.
Tabi ki bu noktada devam eden eylemlere Arap dünyasında yaşanan devrimler etki yarattı. Bunlar, ortak eylemin, "evet yapabiliriz"in gerekli olduğunu gösterdi. Ki bunlar, İzlanda'da bankerler ve politik sınıfa karşı daha az kalabalıkla elde edilen zafer gibi başlangıçta eylemcilerin ve aktivistlerin referans noktası oldu.
"Bu mümkün" inancıyla birlikte bazı şeyler değiştirilebilir. Kriz ve zorluklar döneminde korku kaybı ise, bir diğer önemli etken. "Korku yok", kesinlikle bugünlerde en çok duyulan sloganlardan biri. Korku hala işçilerin çoğunu ve halk kesimlerini etkiliyor ve edilgen ya da yabancı düşmanı ve anlayışsız tepkilere neden oluyor. Fakat 15M (15 Mayıs, eylemlerin başlangıç tarihi ç.n.) hareketlenmesi ve petrol sızıntısı gibi yayılan kampın genişlemesi, korkuya karşı meşruiyeti artarak yıkılan sistemin ön saflarındaki elit yönetim şemasını dağıtmakla tehdit eden güçlü bir ilaç.
15M hareketi ve kamplar, nesil ile ilgili önemli bir bileşime sahip. Her seferinde yeni bir mücadele çemberi ortaya çıkıyor, yeni nesil aktivistler ortaya çıkıyor ve gençlik aslında görünürlük ve şöhret elde ediyor. Nesil ve gençlik birleşmesi gerekliyken, "Geleceksiz Gençler" gibi sonradan görünür olan örgütlü hareketler de açığa çıkarken, şu not edilmelidir ki, devam eden eylemler, bir nesil hareketi değildir. Bu, mevcut ekonomik modeli ve tamamen gençler üstüne yüklenen krizin işçilere ödettirilmesi girişimine eleştiri hareketidir. Bir çok olayda olduğu gibi bu meydan okumada gençlik eylemi tetikleme faktörü oynuyor ve daha büyük mücadeleler için katalizör.
Küreselleşme karşıtı ruh geri dönüyor!
Son eylemlerin canlılığı, kendiliğindenliği ve basıncı, 10 yıldan fazla süre önce küreselleşme karşıtı ortaya çıkan eylemlerin en güçlüsü. 1999 Kasım'ında Seattle'deki Dünya Ticaret Örgütü zirvesi sırasında ortaya çıkan uluslararası hareketle (Geçmişi 1994'teki Zapatista Chiapas isyanına kadar gitse de), küreselleşme karşıtı dalga kısa sürede İspanya'ya da geldi. Dış borçların feshedilmesi için Mart 2000'de yapılan müzakere (Genel seçimlerle aynı gün yapıldı ve Seçim Kurulu tarafından bazı şehirlerde yasaklandı) ve Dünya Bankası ve IMF'ye karşı 2000 Eylül'ünde Prag'da yapılan zirve için büyük hareketlilik, özellikle Katalonya'da bunun ilk sinyaliydi. Fakat kitle hareketi, gerçekten eylemlerle Barcelona'da 22-24 Haziran Dünya Bankası zirvesine karşı yapılan eylemde birleşti. Sadece on yıl sonra o zamandan beri enerjisi, coşkusu ve toplam gücü görülmemiş bir hareketin doğuşuna tanıklık ediyoruz. Bundan dolayı bu nostaljik bir on yıl anması olmayacak. Tam aksine, onu yeni bir hareketin doğuşuyla kutlayacağız.
Şimdi Katalonya Meydanı'ndaki ittifak (Ve aslında Madrid'deki Sol Meydanı'ndan başlayarak ülkenin her tarafındaki kamplar), bize paha biçilemez anlar yaşatıyor. 15M ve kamplar, değişim devrine tanıklık ettiğimizin ve isyan rüzgarının yeniden estiğinin açık sinyalidir ve onlar özgün "kurumsal mücadeleler"dir. Nihayet "Tahrir nesli", "Seattle nesli" ya da "Cenova nesli"nin daha önce yaptığı gibi meydana çıkıyor.
Dünya genelinde küreselleşme karşıtı tepki aracılığıyla, Washington, Prag, Quebec, Goteborg ve Barcelona'da zirveleri takiben, binlerce insan kendilerini bu eylemlerle özdeşleştirdiler ve dünya genelinde geniş yelpazedeki gruplar, aynı amacı paylaşan ve aynı mücadelenin bir parçası gibi hisseden "Seattle halkı" ya da "Cenova" halkı gibi hareketin bir parçası olma hissini taşıdı.
Mevcut hareket, en son ve en önemli mücadele ve zaferin uluslararası referans noktasından esinlendi. Bu hareketlilik, Tunus ve Mısır'daki devrimler ve İzlanda'daki zafer gibi farklı farklı hareketlerin ardından hareketlenmelerini küresel kapitalizme ve alçak siyasi elite karşı ortak bir mücadeleye çevirerek konumlanabilir. İspanya'da merkezileşme ve koordinasyonun eş zamanlı sağlandığı 15M eylemleri ve şimdi de kamplar, ortak bir kimlik ve topluluğa sembolik üyelik oluşturdu.
Küreselleşme karşıtı mücadelenin ateş hattında uluslararası kurular -Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Banksı ve IMF ve çok uluslu şirketler- vardı. Daha sonra küçük Bush tarafından ilan edilen "Teröre karşı küresel savaş"ın başlamasıyla birlikte, savaş eleştirisi ve emperyalist hakimiyet, merkeziyeti (gündemi ç.n.) ele geçirdi. Eksenindeki ekonomik güce bağımlılığı ve suç ortaklığı olan politik sınıfın eleştirisi şimdiye kadar olduğundan daha fazla eleştiriye maruz kaldığı için mevcut hareket yerini belirledi. 15M'nin ana sloganlarından birinde "Siyasilerin ve bankerlerin ellerinde meta değiliz" okunuyordu. Siyasi sınıf eleştiriliyor ve mevcut ekonomik modelle ve ekonomik güçlerle ilgili profesyonel siyasete eleştiri, her zaman net ve tutarlı değil. "Kapitalizm? Oyun bitti."
Geleceğe doğru
Hareketi başlatan 15M'nin geleceği öngörülemez. Kısa dönemde ilk meydan okuma var olan kamplara yenilerini ekleyerek, olmayan yerlere kamp kurarak sürecek gibi.
15M'nin ardından coşkuyu devam ettirmek ve mücadele için yeni tarihin belirlenmesi de gerekli. Asıl meydan okuma, bu eş zamanlı büyüme enerjisini ve son birkaç günde deneyim edindiğimiz eylemin radikalleşmesini devam ettirmektir. Katalonya olayında, radikalleşme ve özellikle sağlık ve eğitimde kamu harcamaları kesintilerine karşı mücadele ile 15M ve kamplarda öne çıkarıldığı gibi sistem değişikliği için kendini adamışlık arasında sinerji aranmalı. Katalonya Meydanı'nda mücadeledeki daha enerjik sektörlerin tamamı için kurulan kamp şimdiden buluşma noktası, güçlü mıknatıs oldu. Meydan direniş ve mücadele için, köprü kurmak için, diyaloğa olanak sağlayan ve yürütülecek gelecek eylemler için buluşma noktası oldu. Örgütlenmemiş aktivistler arasında yapılan eylemler ve alternatif sendikacılık, yakın hareketler ve yakın gruplar vb. arasında ittifak kurmak, önümüzdeki birkaç günün büyük görevi.
"Devrim burada başlar" dün Katalonya Meydanı'nda bir iddiaydı. Pekala, en azından mücadele döneminin başlangıcı. Öyleyse küreselleşme karşıtı hareketin başlamasından on yıldan fazla süredir ve ekonomik krizin patlak vermesinden 2 yıl sonra sosyal gösterilerin kalıcı olarak geri geldiği konusunda hiçbir kuşku yok.
*www.zcommunications.org'ta yer alan yazının orijinal başlığı "Barcelona'nın Tahrir Meydanı'ndan notlar"
Josep Maria Antentas, Viento Sur dergisinin editörü ve Barselona Autonomous Üniversitesi'nde sosyoloji profesörü. Esther Vivas, Viento Sur dergisinin editörü ve Pompeu Fabra Üniversitesi Sosyal Hareketler Araştırma Merkezi üyesi.
ETHA
SON VİDEO HABER
Haber Ara