Dolar

34,9530

Euro

36,6303

Altın

3.015,58

Bist

10.017,36

Bir Direniş Kalesi: Humus

Timeturk'ün Suriye'de ekibinden Metin Kınalı Suriye direnişçileri tarafından direnişin kalesi olarak gösterilen Humus'lu bir direnişçiyle görüştü. Gerçek adı bizde gizli olan Humuslu Abdullah'ın özgürlük direnişi ile ilgili görüşleri...

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-05-23 13:22:00

Bir Direniş Kalesi: Humus
METİN KINALI / TIMETURK / HUMUS

Abdullah ile yaklaşık 4 yıl önce tanışmıştım. Sonradan Müslüman Hacı İsmail’den polis çıkış işlemlerini başlatmak için 6 bin dolar rüşvet istiyordu. Hayırsever işadamı sayesinde temin ettiğimiz parayı polise takdim edeceğiz anda Abdullah durumu anladığında elimizdeki belgelerimizi aldı ve 1 dolara bütün işlemlerimizi halletti. Çıkış belgesini bize verdikten sonra mütevazi bir şekilde uzaklaşmaya başladı. Humuslu olan Abdullah hukuk okumuş, üniversitede doktora yapıyormuş. Üstelik Suriye’deki İhvan hareketinin kurucusu Mustafa Sıbai’nin ile akrabalığı varmış. Bir süre sonra Abdullah’a ulaşamaz oldum. Yıllar sonra geçen gün arkadaşım aradığı zaman Abdullah karşılaşacağımı beklemiyordum. Abdullah Sıbai şimdi Humus’da halk hareketinin önde gelen insanlarından. Birçok bölgede insanları etrafına toplayıp özgürlük eylemlerini organize ediyor. Ben de Abdullah’tan Hmus’ta yaşananları bir bir ağzından dinleme imkanı buldum. Güvenliği sebebiyle ismini değiştirdim ve resim çekemedim. Abdullah bana Humus’ta yaşananların anlattı. İşte Humus’ta yaşananlar…

Humus halkı neden ayağa kalktı? Bunun sebepleri nelerdir?

Genel olarak 3 başlık altından toplayabiliriz. İlk olarak Mısır halkını ayaklandıran sosyal sebeplerin aynısı Humus dahil bütün Suriye’de var. Yani yıllardır halka uygulanan baskı, katliam, işkenceler, yoksulluk vs… İkinci sebep ise Suriye yönetiminin Nusayrileri kendi yanlarına çekmek için Humus’ta Halk komiteleri kurması ve bunları silahlandırması. Bu halk komiteleri Baas partisine bağlı insanlar. Resmi olmamalarına rağmen bunlar sokakta kimlik sorma, evde arama yapabiliyor. Son sebep ise Dera halkının ayaklanması oldu. Dera halkı bütün Suriyelilere olduğu gibi Humus halkına da büyük bir cesaret verdi. Bir de tabiî ki olayları patlak vermesine sebep olan bir olay var.

Nedir bu olay?

Komiteler 12 Nisan Salı günü hastaneye yetiştirmeye çalışan bir aileyi kontrol noktasında durmadıkları için hastane avlusunda öldürdü. Bunun üzerine halkı Nusayri olan Zehra Mahallesi sakinleri komitenin üzerine yürüdü. Komite üyeleri halka ateş ederek 7 kişiyi daha öldürdüler. Bu olay duyulduktan sonra Bab-ı Ömeri halkı toplanarak meydandaki Hafız Esed’in heykelini yıktılar. Ömeri halkı geri döndüklerinde ise polis ve Halk Komitelerinin barikatı ile karşılaşıtı. Açılan ateş sonucu ise Ömeri halkından da 9 kişi öldürüldü. Cuma namazı sonrası Bab-ı Sıbai’de, Bab-ı Dırar’da, Haldi’de, Humustan 2 km uzakta olan Telibsa’da eylemler oldu. Devlet halka yine silah kullandı ve 50’den fazla insan katletti. Cumartesi günü cenaze namazında tekrar ateş açtılar ve3 kişiyi öldürdüler, 40’dan fazla insan yaralandı. Çevre köylerden de 10 kişi öldürüldü. 17 Nisanda pazar günü de halk artık geri dönmemek üzere Tahrir Meydanı’nda toplandılar.

Ben de 17 Nisan gecesini soracaktım. O gece Humus’a giriş çıkış yasaktı.; ertesi günde büyük bir katliam haberi geldi. 17 Nisan’da Tahrir Meydanında neler oldu?

17 Nisan’da tam anlamıyla bir katliam yaşandı. Cumartesi günü ölenlerin cenaze namazı için insanlar Tahrir meydanında toplandı. Yaklaşık 40 bin kişi meydanı doldurdu. Elahvaş, Eddar, Kebira gibi çevre kasabalardan gelenlerle beraber bu sayı 60 bine yükseldi. İnsanlar cenaze namazından sonra meydanı terk etmediler. Kimi battaniyesini getirdi kimi çadır kurdu; kimi de kendisine uzun süre yetecek yiyeceklerini beraberlerinde getirdiler. Tamamen barışçıl insanlardı. Humustaki güvenlik güçleri 60 bin kişiyi dağıtmak için yeterli olmadığından Hama’dan destek istediler. Hama’da asker olan N. C. isimli asker arkadaşım o gece Hama’dan bir tümenin, 13 panzerin Humus’a gönderildiğini kendi gözleriyle gördüğünü ifade etti. Gece saat 1.45 gibi Hama’dan gelen destek meydandaki yerini aldıktan sonra herhangi bir uyarı yapılmadan saat 2:00’de insanların üzerine ateş açmaya başladılar. Birçok insan ölüme uykudayken yakalandı.

Kaç kişi öldürüldü o gece?

Sayı hakkında net bir bilgi veremem. 2 bin diyende ,bin diyende. Ancak yaptığım görüşmelerde 800 kişi o gece kayboldu. Çünkü çatışma esnasında herkes kaçışıyordu. Ancak arada dönüp baktığımızda silahlar göğüslerini açan gençleri gördük. Bu gençler halen geri dönmedi. Yoğun ateşten dolayı insanlar meydanı terk etmek zorunda kaldılar. Ölüler ve yaralılar meydanda kaldı. Sabah olduğundaysa Tahrir Meydanı görevliler tarafından temizlenmişti. Kimbilir belki hepsi toplu mezarlara gömülmüştür. Çünkü elimizde ne yaralı ne de ölü var.

800 çok büyük bir rakam! Devlet bu rakamı gizledi diyelim ama sizler neden haber etmediniz? Mesela facebook sayfasında böyle bir rakama rastlamadık?

Esasında bizler bağlanabildiğimiz yerlere bunu söylemeye çalıştık. Ancak devlet bu insanları kayıp olarak kayda aldı. Yani bu insanların akibetini bizde bilmiyoruz dediler, bu sebeple de ölüm kağıdı vermediler. Bizlerde bu insanların akıbetlerinin araştırılmasını istiyoruz. 800 insan o gece kayboldu. Neredeler? Dera’da, Banyas’ta toplu mezarlar yok mu? Burada gömülü olanlar mefkudinler yani kayıp olan insanlar. Bu sebeple bizler kayıp insanların öldürüldüğüne inanıyoruz.

Peki, o gece Humus’ta Afgan kıyafeti giymiş 3 kişinin olduğu ve onların halka ateş ettiği; askerlerinde sadece bu insanlara müdahale ettiği ifade ediliyor.

Hayır ,onlar silah kullanmadı. Onlar halkın arasına katılmış şebihalardı. Yani devlete bağlı sokak çeteleri. “haydi insanlar cihada” diye insanları askerlere karşı kışkırtı. Bizler de bunları bizlerden olmadığını anladık ve onları yakalamaya çalıştık. Mudar isminde biri kaçarken cep telefonunu düşürdü. Cep telefonundaki görüntülerde Mudar’ın istihbaratta çalışırken, atış alanında silah kullanırken görüntüleri vardı. Omzunda Beşşar Esed’in dövmesi vardı. Bu görüntüler halen bizde duruyor; Mudar da halen sokaklarda geziyor.

Siz hiç güvenlik güçlerine silah kullandınız mı?

Hayır, hiç kullanmadık.

Ama Humus’ta güvenlik güçleri öldürülüyor?

Onları bizler öldürmedik. Bizler barışçı bir eylem yapmak istiyoruz. Onlar bize silah kullanıyor. Bize karşı silah kullanmak istemeyen insaflı insanlarda var. Devlette onları olay bölgesinde öldürerek eylemimizi kirletmek istiyor. Mesela Albay Abdultillavi’yi Nusayri olmasına rağmen insanların gözleri önünde yeğeni ve oğluyla birlikte öldürdüler; suçu bizim üzerimize attılar.

Humus’taki olayları kimler organize ediyor? Dışarıdan bir yönlendirme var mı?

Hayır, böyle bir yönlendirme yoktur. Halk kendisi sokağa çıkıyor. Suriye’de devrimi başlatan alevlendiren yine yönetimin kendisi. En ufak bir şeyde bizleri katlettiler. Her evde şehitler var. Humus’taki olayları organize eden belli bir insan ve ya cemaat yok. Aşiretler destekliyor ama belli bir şahıs söyleyemem. Eylem olacağı zaman da herkes kendi mahallesindeki insana haber verir. Ömer bin Hattab Camisi başta olmak üzere herkes bölgesindeki camide toplanır.

Ancak dış basında özellikle Türkiye’de Abdulhalim Haddam ve Rıfad Esed’in isimleri geçiyor. Devrimleri onların yönlendirdiği iddia ediliyor.

Bakın bizler Haddam’ı ve Rıfat’ı çok iyi tanırız. Yıllarca onların zulmünü gördük. Rıfat Hama ve Humus’ta katliam yaptı, Haddam yıllarca Hafız Esed’le beraberdi. Suriye halkı onların katliamlarını hafızalarından silmiş değiller. Eğer ki Beşar yönetimine karşı çıktığımız gibi onlara da karşı çıkarız.

Suriye direniş cephesinde önemli bir ülke. Bu sebeple insanlar olası bir devrimle yeni yönetimin bu direniş cephesinde ayrılmasından korkuyor. Suriye halkı Filistin’i yalnız bırakırılmasına ne der?

Aksine 40 yıldır İsrail’in en güvenli sınır Suriye sınırı. Esed yönetimi İsrail’in sadık bekçisidir. 40 yıldır işgal edilmiş Golan için tek bir kurşun atmamıştır. Taş atmak isteyenleri ise hapsetmektedir. Rami Mahluf “İsrail’in güvenliğini Suriye’nin güvenliğine bağlıdır.” demedi mi? Bizler halk olarak yıllardır Filistin davasının yanındayız. Mısır’da yaşanan devrimden sonra Filistinlilerin daha iyi olmadı mı? Bizler devrimle Filistin davasını sözlü değil gerçekte anlamda savunacağız.

Tahminen şu ana kadar Humus’ta ölü ve yaralı sayısı kaç oldu?

Ölü sayısı net değil. Mesele 17 Nisan’daki kayıpları eklersek sayıyı binle ifade etmemiz gerekir. Yaralılarımız ise 5000’in üzerinde. Onlarda hastanelerde tedavi edilmedikleri için tam kayıt tutulamıyor. Çünkü güvenlik güçleri hastanedeki yaralılarımızı öldürüyor. Hatta narkoz alımını bile yasakladı. Bu sebeple yaralılarımız evlerde narkozsuz ameliyat ediliyor.

Talepleriniz neler?

Özgürlük, Adalet, Onurlu bir hayat yeter (bes)

Humus’un şu anki durumu nasıl, tanklar çekildi mi?

Hayır, halen Humus kuşatma altında yaklaşık 330 tank şehrin önemli noktalarında bekliyor. Yoğun bir şekilde tutuklamalar yapılıyor ancak bizlerde bir direnişimizde kararlıyız sonuna kadar direneceğiz.

Türkiye halkına ne söylemek istersiniz?

Bizler tarih boyunca beraber yaşamış tek bir halkız. Uzun yıllar ayrı kaldıktan sonra tekrar bir araya geliyoruz. Bizler sizlerin bir parçasıyız. Suriye’deki, Şam’daki bir parçanızın acılarına ortak olun. Bizler iç savaş ve ya dış güçlerin gelmesini istemiyoruz. Suriyeli Nusayri, Sunni, Hristiyan olsun başka mezhepten veya dinden birinin kanının dökülmesini istemiyoruz. Eylemlerimiz yöneticilere karşıdır sadece. Suriye halkı olarak Arap’ıyla, Kürt’üyle, Türk’üyle özgürlük ve adaletin olduğu bütünlüğünü korumuş bir Suriye istiyoruz. Tekrar sizlerle Beşar yönetiminin yaptığı yapay ile değil gerçek bir şekilde kucaklaşmak istiyoruz. Türkiye hükümetine, özellikle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na Türkiye halkı ile bizleri bir araya getirme çabalarından dolayı teşekkür ediyorum. Ancak bu katillerle daha fazla yol alınmaz, bunlara güvenilmez. Bunlar sahtekardır, yıllarca Türkiye hükümeti Suriye ile bir arada oldu ancak bunlar sizleri de kandırdı. Lütfen bizlerle beraber olun!

Haber Ara