El Kaide lideri Usame Bin Ladin'in öldürülmesiyle gündeme gelen Pakistan-ABD ilişkilerini ve son on yıldır küresel terörizmin odağındaki El Kaide ile Taliban örgütünü değerlendiren Prof. Dr. Tahir Emin, Pakistan'da son 3 yılda 4 binden fazla kişinin hayatına mal olan patlamalarda ve intihar saldırılarında CIA'nın rolü olabileceğini kaydetti.
Pakistan'ın uluslararası camiada en fazla tanınan eğitim kurumlarından Kaid-i Azam Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Fakültesi Siyasal Bilimler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Tahir Emin, Pakistan ile ABD arasındaki ilişkileri ve son olayları anlamak için 1980 yıllara uzanmak gerektiğine işaret ederek, Sovyetler Birliği'nin Afganistan'ı işgal etmesiyle bölgede varlığını göstermek isteyen Amerika'nın Pakistan ve Rus askerleriyle savaşan silahlı İslami gruplarla işbirliği yaptığını söyledi.
Pakistan'ın kendi isteğiyle ABD'nin yanında yer aldığını belirten Emin, "Amerika, Sovyetler'e karşı Pakistan'ı yanına almasaydı Hindistan'ı alacaktı, bu durumda Afganistan sınırındaki Peştunların ayrılması gündeme gelecek ve Pakistan'ın bölünmesi ihtimali söz konusu olacaktı. Bu tehlikeyi gören Pakistan yönetimi, başından beri Amerika'nın bölgedeki müttefikliğine soyundu" dedi.
El Kaide ve Taliban örgütünün temellerinin 80'li yıllarda atıldığını belirten Emin, ABD'nin kendi desteğiyle büyüttüğü silahlı İslami gruplarla 2000'li yıllardan sonra yollarını ayırması, savaş ilan etmesi ve bu savaşta kendisine en önemli müttefik olarak Pakistan'ı seçmesinin bölgede uzun yıllar sürecek kaosa neden olduğunu ifade etti.
Emin, ABD'nin bölgede başrol oyuncusu olmasına ve oynadığı rolü devam ettirmek istemesine rağmen müttefiklerine güvenmediğini, Bin Ladin'in öldürüldüğü operasyonu İslamabad yönetiminden izin almadan habersizce yapmasının, bu güvensizliğin en büyük göstergesi olduğunu söyledi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
"Pervez Müşerref'ten sonra göreve gelen yeni hükümetle birlikte ABD'nin Pakistan'da etkisi oldukça arttı. CIA'nın Pakistan'da 10 bin kadar ajanı faaliyet gösteriyor. Ülkede son üç yılda 4 binden fazla kişinin hayatına mal olan patlamalar ve intihar saldırısında CIA'nın rolü olabilir. ABD, birkaç sene öncesine kadar Pakistan halkının büyük bir kesimi tarafından sempati duyulan Taliban ve El Kaide örgütlerine bu desteğin azaltılmasını istiyordu, bunda da başarılı oldu. Halkın örgüte duyduğu sevgi ve verdiği destek, sivillere yönelik bombalı saldırılarla yok olma noktasına geldi. Binlerce kişinin hayatına mal olan saldırılar, ülkeyi güvensiz ve tehlikeli bir yer haline getirdi. Hükümetin güvenliğe ayırdığı paralar arttı, Pakistan hükümetinin teröre karşı verdiği bu savaşın maliyeti 40 milyar doları aştı, bu durum ülkedeki ekonomik ve sosyal dengeleri de altüst etti."
ABD'NİN AMACI
ABD'nin en büyük amacının, nükleer silahlara sahip tek İslam ülkesi olan Pakistan'ın elinden bu silahları almak ya da etkisiz hale getirmek olduğunu öne süren Emin, Washington yönetiminin bu amacına ulaşmak ve bölgedeki hakimiyetini sürdürmek istediğini söyledi.
Prof. Emin, Pakistan'ın siyasi ve ekonomik istikrarsızlığa sürüklendiğini kaydederek, ülkesinin son yıllarda terör olayları, doğal felaketler, etnik çatışmalar ve ekonomik krizlerle mücadele etmek zorunda kaldığını anlattı.
Uluslararası alanda Pakistan hakkında tehlikeli, güvensiz ve istikrarsız algı oluşturulduğuna işaret eden Emin, Amerika ve Batılıların sürekli olarak "Nükleer silahlar tehlikede" söylentisi ve "nükleer silahların dinci teröristlerin eline geçebileceği" endişesi yayarak, Pakistan'a yönelik operasyonları meşrulaştırmaya çalıştığına dikkati çekti.
"TALİBAN SİYASAL SİSTEME KATILABİLİR"
Bin Ladin'in öldürülmesini El Kaide ve Taliban için dönüm noktası olarak nitelendiren Emin, Afganistan Talibanı'nın içinden bir grubun Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai hükümetiyle masaya oturabileceğini ileri sürdü.
Afganistan Talibanı'nda bazı komutanların silahlı mücadeleyi bırakıp siyasi sisteme katılmak istediğini belirten Emin, Bin Ladin'in ölümüyle bu sürecin hızlanacağını, örgüt içinde kendini sorgulayacak militanların baş gösterebileceğini, kısmi bir uzlaşma sağlanabileceğini ifade etti.
Emin, "ABD'nin Pakistan ve Afganistan'la ilişkilerinin temelleri çok derinde. ABD'nin, Afganistan'dan çekilmesinden sonra bölgedeki etkisi devam edecek. Bu çok normal. ABD, bölgeyi boş bırakması durumunda Çin ve Hindistan'ın bu boşluğu dolduracağını biliyor" dedi.
Afganistan Talibanı ile Pakistan Talibanı'nı ayırmak gerektiğinin altını çizen Prof. Emin, halkın gözünde Afganistan Talibanı'nın vatanını yabancılara karşı savunmak için savaştığı inancının bulunduğunu, Pakistan Talibanı için bunu söylemenin çok zor olduğunu, bu nedenle Pakistan Talibanı'nın halkın yüzde 90'ından fazlası tarafından sevilmediği ve desteklenmediğini söyledi.
Afganistan Talibanı'nın son on yılda geçmiş hatalarını düzeltme yoluna girdiğini, Amerika'nın bölgeden çekilmesinden sonra örgüt içinde çok ölümlü çatışmaların tekrarlanmayacağını belirten Emin, örgüt içinde az da olsa modern düşüncede insanlar bulunduğunu, bu kanadın müzakerelere açık olduğunu kaydetti.
Emin, son dönemlerde Pakistan hükümetinin İslami örgütler ile ABD arasında kaldığını ifade ederek şöyle konuştu:
"El Kaide ve Taliban, Pakistan yönetimini ABD ile işbirliği yaptığı için suçluyor, ABD ise radikal örgütlerle yeterince mücadele etmediği ve onlara göz yumduğu suçlamasıyla İslamabad yönetimini sıkıştırıyor. Pakistan, ABD ile ilişkilerinin çok derinlerde olduğunun, iplerin temelli kopmayacağının farkında. Ama El Kaide ve Taliban için durum böyle değil. Pakistan, ABD'den çok, El Kaide ve Taliban'ın düşmanlığından korkuyor ve çekiniyor."
Prof. Emin, Taliban örgütünün etkili olduğu Afganistan sınırı boyunca uzanan aşiretler bölgesinde geleneklerin İslam inancının önüne geçtiğini; kız ve erkek çocuklarının okula gönderilmemesinin, kadınların hayattan tecrit edilmesinin, yüzlerce yıldır uygulanan katı gelenek anlayışından kaynaklandığını sözlerine ekledi.
AA