Naval el-Saadavi* / TIMETURK
Devrimci düşünceyi özgün kılan şey onun berraklığı, asaleti ve adalet ile özgürlüğün açık kavrayışıdır. Elit düşünürler ya da yazarlara ihtiyaç duymadan anlaşılan net ve basit kelimelerdir.
Birçok Mısır gazetesi köşelerinde, yıllarını eski idarecilerin yozlaşmasını süslemeye ve aklamaya harcamış yüzünü-gerdirmiş, saçını-boyatmış ekâbir, hala düzenli yazıyor. Bir zamanlar Hüsnü Mübarek’i ve bakanlarını övdükleri gibi Mısır’ın devrimcilerini methediyorlar.
Sözleri, her şeyi karıştırıyor ta ki hakikat kaybolana dek. Anayasanın ve hukukun adil ve herkese eşit olarak uygulanacağına dair basit, yalın hakikati. Bir liderin adil bir yargılanmadan mahrum edilmemesi ya da eğer göstericileri öldürmekten, hırsızlıktan, yozlaşmadan veya diğer suçlardan suçlu bulunursa cezadan affedilmemesi gerektiği.
Mübarek şu an suçlanıyor ancak mahkeme sürekli sağlık nedenleri ya da siyasal ve diğer nedenlerden ötürü ertelenip duruyor. Hem içeriden hem de dışarından bağışlanması yönünde baskı var. Gazetelerdeki elit düşünürler gibi bazıları, devrimin öneminin içini boşaltmaya çalışıyor. Devrimi, her sene 25 Ocak’ta dinlediğimiz bir şarkıya dönüştürmeye çalışıyor. Ulusal iki yüzlülük geçit törenlerinde dinlediğimiz “Seni Seviyoruz Mısır” şarkısına.
All their writings sound the same, revolving around the same concealed idea, as if they meet at night and agree upon it. "Oh, pure youth of the revolution," they say, "you are noble; you rise above revenge. You are the youth of a pure revolution, not like the French revolution that executed King Louis XVI and his family. Your white revolution shed no blood."
Tüm yazdıkları, sanki bir gece buluşup söz birliği etmişlercesine, aynı sesi veriyor; aynı saklı düşünce etrafında dönüyor, “Ah, devrimin saf gençliği” diyorlar ve ilave ediyorlar: “Siz asilsiniz; siz intikam alıcı değilsiniz. Siz saf bir devrimin gençliğisiniz, sizler Kral XVI ve ailesini idam eden Fransız Devrimi gençliği gibi değilsiniz. Sizin devriminiz kan dökmedi”
Yaşları, kalemlerinin mürekkeplerinden akıyor. Fakat Tahrir Meydanı’nda ya da caddelerde ölen ya da yaralanan gençler için gözyaşı dökmediler. Gözlerini keskin nişancıların plastik mermileriyle yitiren gençleri ya da Mısır’ın işsizlik, açlık çeken ve hapislerde tacize uğrayan halkı için haykırmadılar. Kan döken liderler için gözyaşı döktüler ve para aldılar.
Halkın mahkemesinden devrik liderleri koruma arzusuyla, sadece Allah’ın cezalandırıcı ve ödüllendirici olduğunu söylüyorlar, “Devrimin tüm gençlerine, Allah’a güvenin ve ceza isteyen kâfirleri dinlemeyin” diyorlar.
Fakat mahkeme olmadan nasıl bir adalet olabilir ki? Eğer masumlarsa neden bir mahkemeden korksunlar? Bakanlara ve bazı elit yazarlarımıza da, aralarında mevkileri ve ödülleri dağıttığı gibi, emir veren Mübarek’ti. Hiçbiri Bay Başkan’ı iltifatlarla boğmak ya da emirlerini izleyerek sadakatlerini sunmak dışında ağızlarını açmadı ki. Bir tanesi olsun başkanla toplantı çıkışında görüşmeyi “özgün ve emsalsiz bir karşılama” olarak yağlamasın.
Gençlere herkesin hata yapabileceğini söylüyorlar. “Siz gençsiniz, saf ve romantiksiniz” diyerek akıl veriyorlar: “Sizler hayatı görmediniz fakat biz yaşlıyız, hayatla mücadele ettik; Hepimiz eski rejimi gördü, adapte oldu, bizler büyük yazarlarız. İleri gidemedik sınırlarımız vardı, hapsedilebilir ya da sürülebilirdik. Çocuklarımız açlıktan mahvolabilirdi. Ah, siz devrimin gençliği. Sizler bu cezalandırma isteğini aşmalısınız yoksa devrimin asil ruhunu kaybedebilirsiniz. Çalınan paranın mahkemelerce geri getirilmesi kâfidir; Mübarek’i ve ailesini bir mahkemenin aşağılanmasından esirgeyebiliriz ve o da Mısır’ı terk eder.”
Bu, Mısır elitinin terennüm ettiği yeni şarkı. Bugüne kadar; kültür, enformasyon, edebiyat ve sanatın tahtlarını işgal ettiler. Onlara bakarak mahkemenin olmayacağı duygusuna bile kapılabilirsiniz. Olsa dahi, ülkenin dışında güvenli bir yol sağlayacak temize çıkarma görünümünde bir şey olacağının. Mısır’ı yeni bir devrimle yanmadan koruma adına umarım yanılıyorumdur.
* Mısırlı yazar ve aktivist. Guardian’da yayınlanan ve Dema Satame’nin İngilizceye çevirdiği bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.