Bölgenin diğer ülkeleri ise on yıllardır yaşamadığı iç çatışmalara sahne oluyor. Bölge halkları süreci 'devrim' olarak adlandırırken, dünya kamuoyu 'Ortadoğu baharı' ibaresini tercih ediyor. Zaman, ülke ülke demokrasi sancısının fotoğrafını çekti. Rejimlerin değiştiği Tunus ve Mısır, geçiş sürecinin zorluklarını yaşıyor. Bir yandan geçmişle hesaplaşan bu ülkeler diğer yandan da sil baştan bir devlet inşa etmeye çalışıyor. Tunus'ta temmuz ayında yapılacak seçimlere kadar süreci geçici yönetim idare ederken, Mısır'da askerlerin oluşturduğu Konsey, ülkeyi demokrasiye kavuşturmak için yoğun bir çaba sarf ediyor. Tahrir Meydanı'na kulak veren askerler, halkın taleplerini geri çevirmiyor. Diğer bölge ülkelerinde ise olaylar yatışmak yerine giderek daha da kanlı hale geliyor. Libya, Suriye ve Yemen'de her gün çok sayıda kişi hayatını kaybediyor. Ancak sokaklar reform taleplerinden vazgeçmiyor. Bahreyn, Suudi birliklerinin girmesiyle fırtınayı geçici de olsa dindirdi. Cezayir, Ürdün, Umman, Fas ve Kuveyt düşük yoğunluklu çatışma ve gösterilere sahne oluyor.
Ortadoğu'nun yanı sıra dünyanın çok yakından takip ettiği iki Afrika ülkesi de çok ciddi bir süreçten geçiyor. Fildişi Sahili'nde Laurent Gbagbo Fransız birliklerinin de devreye girmesiyle yakalanırken, Afrika'nın en kalabalık ülkesi Nijerya seçimlerden sonra kanlı olaylara sahne oluyor. Bir zamanlar kapalı rejimleri ve İsrail-Filistin barış süreciyle daha fazla gündeme gelen Ortadoğu artık bazı Afrika ülkeleri ile birlikte yaşadığı değişimle dünya basınına konu oluyor. Dünya, "Toplumdan gelerek tüm bölgeyi sarsan gelişmeler yeni bir kaos mu demek yoksa demokratik toplumlar mı inşa edilecek?" sorusuna cevap arıyor. İşte bölgede olayların yaşandığı ülkelerdeki son durum özetle şöyle:
TUNUS
Ülkenin orta kesimlerindeki Bouzid kentinde 26 yaşındaki Muhammed Buazizi'nin işsizlik yüzünden 17 Aralık'ta kendini yakmasıyla bir anda alev alan gösteriler çok kısa sürede 23 yıllık Zeynel Abidin bin Ali rejimini devirdi ve Ali, 14 Ocak'ta ülkeyi terk ederek Suudi Arabistan'a sığındı. Bu süre boyunca 219 kişi hayatını kaybetti. Gösteriler bundan sonra da devam etti ve rejimin tüm kalıntıları birer birer yönetimden uzaklaştırıldı. Fakat yıllarca devam eden baskı, fakirlik, işsizlik ve yolsuzluklardan dolayı geçen sürede istikrar adına çok az gelişme kaydedilebildi. 24 Temmuz'da yapılacak parlamento seçimleri ülke için en önemli umut kaynağı. Ancak seçimlerin arefesindeki ülkede bir yandan Raşit Gannuşi liderliğindeki Nahda Partisi, diğer yandan laik ve liberal partilerle, yasaklanan Bin Ali'nin partisi RCD taraftarları arasında ciddi tartışmalar yaşanıyor.
MISIR
11 Şubat'ta Mübarek'i istifaya zorlayan Tahrir Meydanı daha sonraki süreçte de demokrasiye balans ayarı verilen yer haline geldi. Meydanı terk etmeyen demokrasi yanlıları 30 yıllık Mübarek rejiminin köşe taşlarının tutuklanmasını sağlarken, en son da geçtiğimiz hafta Mübarek'in iki oğlu Ala ve Cemal, Tora Hapishanesi'ne gönderildi. Baba Mübarek ise rahatsızlığından dolayı askeri bir hastanede tedavi görüyor. Demokratik seçimlerin önünü açmak amacıyla hazırlanan geçici anayasa mart ayındaki referandumla kabul edildi. Eylül ayındaki parlamento ve yıl sonundan önce yapılması planlanan devlet başkanlığı seçimlerine kadar yönetimi elinde bulunduracak olan askerler sokakların hiçbir isteğini geri çevirmedi. Son olarak Mübarek'in Ulusal Demokrasi Partisi de siyasetten men edildi. Borsanın değer kaybetmesi, devam eden gösteriler, polisin halen sokaklara dönememiş olması, turistlerin ülkeye gelmeye tereddütlü davranması, ülkede ekonomi ve demokrasinin rayına oturması için çok uzun bir zaman geçmesi gerektiğini gösteriyor.
YEMEN
Arap dünyasının en fakir ülkesi Yemen, diğer bölge ülkelerinin tersine son yıllarda sürekli gerginliklerle mücadele etti. 1990 yılında kuzey ve güney Yemen'in birleşmesinden sonra bir türlü istikrarı sağlayamayan Yemen, bir yandan tekrar ayrılma yönündeki taleplerle mücadele ederken, diğer yandan da son yıllarda gittikçe güçlenen ve rejim için büyük bir tehdit oluşturmaya başlayan Zeydi Husi isyanlarını bastırmaya çalıştı. Bölgeyi etkisi altına alan ayaklanmaların en şiddetlilerinden birine sahne olan Yemen'de Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih'in yanındaki generaller, kabileler ve siyasilerin önemli bir kısmı muhaliflerin safına geçti. Salih'i destekleyen Suudi Arabistan ve Körfez İşbirliği Konseyi de desteğini çekmesine rağmen Yemen liderinin dokunulmazlık şartıyla görevini terk etmek istediği belirtiliyor. Ancak muhalifler Salih ile oğullarının adaletin karşısına çıkarılmasını talep ediyor. Son olarak dün muhalefetin çağrısı üzerine resmi kurumlar, okullar ve özel şirketler greve gitti.
BAHREYN
Arap dünyasının en küçük ülkesi Bahreyn, nüfusunun çoğunluğunu Şiilerin oluşturmasından dolayı özel bir öneme sahip. Özellikle Suudi Arabistan bu ülkede yaşanacak bir rejim değişikliğini toprakları için tehdit unsuru olarak görüyor, İran'ı da bu ülkenin içişlerine karışmaması için uyarıyor. Şubat ayından itibaren onlarca kişinin ölümüyle sonuçlanan gösterilerden sonra Bahreyn, geçtiğimiz ay Suudi tanklarının topraklarına girmesiyle sessizliğe büründü. Ancak insan hakları örgütleri rejimin muhalifleri tutukladığını ve hatta bazılarının gözaltında iken öldüğünü belirterek yönetime sert tepki gösteriyor. Bu arada ülkede yetkililerin isyanı bastırma çerçevesinde 16 camiyi yıktıklarını bildirildi.
ÜRDÜN
Diğer pek çok bölge ülkesi gibi Ürdün de gösterilerin başlamasıyla birlikte hükümeti görevden aldı ve reform sözü verdi. Ancak gösteriler gittikçe artarken, yönetim Selefi grupları suçluyor. Selefiler de hapisteki 90 taraftarının serbest bırakılmasını istiyor.
UMMAN
Arap Yarımadası'nın nüfus olarak küçük ancak yeraltı kaynakları bakımından zengin ülkesi Umman, 40 yıllık Sultan Kabus iktidarının sağladığı göreceli refah ve düzene rağmen son günlerde gittikçe artan gösterilere sahne oluyor. Geçtiğimiz hafta Kabus'un duyurduğu 2,6 milyar dolarlık destek paketi, yüzlerce göstericiyi serbest bırakması ve binlerce iş imkanı vaadine rağmen Salalah kentinde gerçekleştirilen gösteriye binlerce kişi katıldı. Körfez ülkeleri de geçtiğimiz ay Bahreyn ve Umman'a iş imkanları oluşturulması ve konut inşaatlarında kullanılması için 10'ar milyar dolarlık yardım paketi sunmuştu.
FİLDİŞİ SAHİLİ
Bir zamanlar Afrika'nın en zengin ülkelerinden biri olarak adlandırılan Fildişi Sahili'nde Laurent Gbagbo'nun geçtiğimiz hafta devrilmesinden sonra halen binlerce kişi başta Liberya olmak üzere komşu ülkelere kaçıyor. Devlet Başkanı Alassane Outtara ise askerlerine kışlalarına dönmesi çağrısında bulunarak, ülkedeki çatışmaları sona erdirmeye çalışıyor.
NİJERYA
Geçtiğimiz hafta yapılan devlet başkanlığı seçimini Hıristiyan Goodluck Jonathan'ın kazanmasından sonra kuzeydeki Müslümanlar, seçimlere hile karıştırıldığı gerekçesiyle gösteri düzenliyor. Çıkan çatışmalarda 260 kişi ölürken, önümüzdeki hafta yapılacak olan valilik ve eyalet meclisi seçimlerinin daha da kanlı geçmesinden endişe ediliyor.
SURİYE
Ortadoğu'nun en etkin ülkelerinden olan Suriye de, Beşşar Esed döneminde gerçekleştirilen reformlar ve dışa açılım politikalarına rağmen süreçten kurtulamadı. Ülkenin güneyindeki Dera'a kentinde başlayan ve daha sonra Humus, Halep, Hama, Banyas ve Lazkiye gibi kentlere sıçrayan gösterilerde son olarak cuma günü ülkenin dört bir yanında yapılan rejim karşıtı gösterilere müdahale eden güvenlik güçlerinin ateş açması sonucu en az 75 kişi öldü. Beşşar Esed dönemindeki en kanlı eylem olarak adlandırılan cuma günkü olaylardan sonra ülkede çatışmaların daha da yayılmasından endişe ediliyor. Esed hafta içinde 48 yıllık olağanüstü hali kaldırdığını açıklamıştı ancak yürürlükteki birtakım 'terör' yasaları güvenlik güçlerinin göstericilere müdahalesini 'yasal' kılıyor.
LİBYA
17 Şubat'tan beri 42 yıllık Muammer Kaddafi iktidarını devirmeye çalışan muhalifler geçtiğimiz ay Batılı koalisyon güçleri tarafından başlatılan ve daha sonra NATO tarafından sürdürülen saldırılara rağmen ilerleme kaydedemiyor. Son olarak bu hafta ABD'nin insansız savaş uçakları devreye girerek sivilleri öldüren Kaddafi güçlerini durdurmaya çalışıyor. Fransa, italya ve İngiltere ise insani yardım operasyonlarına destek ve muhalifleri eğitmek amacıyla Libya'ya askeri birlikler göndermeye hazırlanıyor. Gittikçe düğümlenen sürecin nasıl çözüleceği merak edilirken, Kaddafi ve oğullarının da muhtemel bir yargılamadan kaçabilmek için Batılı ülkelerle pazarlık yaptığı belirtiliyor.