Erdoğan, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Meclisin açılışının 91. yıldönümü dolayısıyla özel gündemle toplanan TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşmaya, tüm çocukların Bayramını kutlayarak başladı.
TBMM'nin ilk Başkanı olan Gazi Mustafa Kemal'i, Kurtuluş Savaşını sevk ve idare eden ilk Meclis'teki tüm milletvekillerini bir kez daha minnetle yadeden Erdoğan, 23 Nisan 1920'den bugüne, Türkiye'nin istiklali, istikbali ve hürriyeti için emek sarf etmiş, ter dökmüş, millet için hizmet üretmiş tüm parlamenterlere şükranlarını sundu.
''Gazi Mustafa Kemal'in o günlerde de ifade ettiği gibi, bu Meclis, milleti ilgilendiren her konuda yegane karar mercidir'' diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
''Meclisin iradesi üzerinde hiçbir güç ve irade yoktur. Yani, öz olarak, egemenlik, milletin temsilcilerinden teşekkül eden bu Meclis yoluyla, bizzat milletindir. Millet iradesine güvensizlik, bizatihi millete ve 23 Nisan ruhuna güvensizliktir. Bugün çok net olarak görülmektedir ki yakın tarihimizde, milli iradeye dönük müdahaleler, millete ve Cumhuriyetimize hiçbir fayda sağlamamış, tam tersine ülkeye çok ağır bedeller ödetmiştir.
Milli iradeye yönelik müdahaleler kadar, milli egemenliği vesayet altına almak, vesayet altında tutmak, milli iradeyi hukuk dışı örgütlenmelere havale etmek de aynı şekilde 23 Nisan ruhuna ve Cumhuriyet ideallerine aykırıdır. Bu millet, engin bir feraset sahibidir. Bu millet, iyiyi kötüden ayırabilecek, lehine ve aleyhine olan arasında tercih yapabilecek kabiliyete sahiptir.''
-''MODEL ALINAN ÜLKE KONUMUNA YÜKSELMİŞTİR''-
Başbakan Erdoğan, bölgede yaşanan son hadiselerin, Türkiye'nin ve milletin, tecrübesiyle, tarihiyle, medeniyet birikimiyle ne kadar farklı olduğunu, ne kadar ayrı bir yerde olduğunu tüm dünyaya gösterdiğini belirtti.
Türkiye'nin geçmişte bazı ülkelerle kıyas edilirken ve bazı ülkelere benzemekle itham edilirken, bugün bölgesine örnek teşkil eden, bölgesindeki ülkeler tarafından model alınan bir ülke konumuna yükseldiğini ifade eden Erdoğan, ''Türkiye, bölgesindeki her denklemde, çözümü kolaylaştıran bir faktör olarak kendisine sağlam bir yer edinmiştir'' dedi.
Erdoğan, hızla gelişen demokrasisi, rekor düzeyde büyüyen ekonomisi, itibarlı dış politikasıyla Türkiye'nin dünyanın saygın, sözü dinlenen, görüşlerine değer verilen bir ülkesi konumunda olduğunu bildirdi. Böyle bir Türkiye'de, tek tek fertlerin olduğu kadar Meclis'in sorumluluğunun da büyük olduğunu kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:
''Dikkatinizi çekiyorum: Bu Meclis'in aldığı kararlar, bu Meclis'te yapılan müzakereler, bugün sadece 81 vilayet tarafından değil, dünyanın tüm başkentleri tarafından ilgiyle ve dikkatle izleniyor. Bölgesinde bir ağırlık merkezi, bir çekim merkezi olan Türkiye, bu sorumlulukla, bu şuurla, geleceğe doğru emin adımlarla ilerliyor. Şunu memnuniyetle ifade etmeliyim ki 23 Nisan 1920'de, ardından 29 Ekim 1923'te yokluk, yoksulluk, mahrumiyet üzerine bina edilen bu ülke, bugün artık geleceğe güvenle bakıyor, bugün artık 2023 yılını hedefliyor.
Cumhuriyetimizin Kuruluşunun 100. yıldönümüne, millet olarak çok büyük bir heyecanla, coşkuyla, en önemlisi de büyük bir özgüvenle hazırlanıyoruz. Önümüze koyduğumuz hedeflerin gerçekleşebileceğine milletçe yürekten inanıyoruz. Bu hedefleri, hayallerimizi gerçeğe dönüştürmek için yoğun gayret sarf ediyoruz.
Hiç kuşkusuz, büyük Türkiye, güçlü ekonomi, ileri demokrasi, aktif dış politika kadar, sarsılmaz bir kardeşlik üzerine inşa edilmek zorundadır. İçerde birliğini sağlayamamış, kardeşliğini perçinleyememiş bir Türkiye, 2023 hedeflerine ulaşamayacağı gibi, bugünkünden geriye gitmeye de mahkumdur. TBMM'nin açıldığı 23 Nisan 1920'de, millet, aynı vatan üzerinde, aynı bayrak altında yaşayan, kader birliği, ideal birliği yapmış topluluk olarak tanımlanmıştır.''
-''TIPKI 23 NİSAN 1920'DE OLDUĞU GİBİ''-
Başbakan Erdoğan, tıpkı 23 Nisan 1920'de olduğu gibi, bugün de milleti, etnik kökenlerine, derilerinin rengine, inançlarına, dillerine bakmadan; ortak bir tarihi paylaşan, ortak bir geleceğe bakan topluluk olarak tanımladıklarını söyledi.
İstiklal Marşı'nın şairi Mehmet Akif'in, Cumhuriyet'e giden yola döşediği ruh ve anlayışı dikkatlere sunmak istediğini belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Kurtuluş Savaşı öncesinde memleketi karış karış gezen ve halka moral aşılayan Akif, Kastamonu'da, Nasrullah Camii'nde, cemaatin gözyaşlarıyla dinlediği şu konuşmayı yapıyor;
'Milletler topla, tüfekle, zırhıyla, ordularla, tayyarelerle yıkılmaz. Milletler, ancak, aralarındaki rabıtalar çözülerek, kendi başının derdine, kendi havasına, kendi menfaatine, kendi menfaatini temin etmek kaygısına düştüğünde yıkılır. Düşmanlarımızın bugün bizden istedikleri, ne filan vilayet, ne filan sancaktır; doğrudan doğruya başımızdır, devletimizdir... Ey cemaat, gözünüzü açınız, ibret alınız. Bizim senelerden beri kanımızı, iliğimizi kurutan dahili meseleler yok mu? Havran meselesi, Şam meselesi, Yemen meselesi, Kürdistan meselesi, Arnavutluk meselesi... Bunların hepsi düşman parmağı ile çıkarılmış meselelerdir. Artık kime hizmet ettiğinizi, kimin hesabına birbirinizin gırtlağına sarıldığınızı anlamak zamanı zannediyorum ki gelmiştir. Allah rızası için olsun, aklımızı başımıza toplayalım.'