Gül'den İsrail'e açık çağrı
Cumhurbaşkanı Gül, NYT için kaleme aldığı makalede, Türkiyenin İsrail ve Filistinliler arasında barış sağlanması için gösterdiği çabaların, Aralık 2008de başlayan Gazze operasyonu ve sonrasındaki süreçte kesintiye uğradığını hatırlatarak, yeniden 'geçmişte oynadıkları rolü oynamaya hazır olduklarını' belirtti.
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-04-21 11:10:51
Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yaşanan isyan dalgalarının tarihi önemi, Avrupa’nın 1848 ve 1989’da tanık olduğu devrimler kadar büyük. Bölge halkları, istisnasız, sadece aynı evrensel değerler için değil, ancak aynı zamanda da uzun süre bastırılmış olan ulusal gurur ve haysiyetlerini yeniden kazanmak için ayaklandı. Ancak bu ayaklanmaların demokrasi ve barışa mı; yoksa tiranlık ve çatışmaya mı yol açacağı, uzun süreli İsrail-Filistin barış anlaşmasına ve daha geniş kapsamlı bir İsrail-Arap barışına dayanıyor.
Filistinlilerin çektikleri çile bölgedeki huzursuzluk ve çatışmanın temel nedeni ve dünyanın diğer bölgelerinde radikal hareketler için bahane olarak kullanılıyor. İsrail’in bölgedeki yeni siyasi ortama uyum sağlamaya diğer bütün ülkelerden daha fazla ihtiyacı var. Ancak İsraillilerin korkmasına gerek yok. Etrafında demokratik ülkelerin oluşması, İsrail’in güvenliğinin nihai teminatıdır.
Bu karmaşa döneminde, geleceği belirleyecek iki güç var: İnsanların demokrasi arzusu ve bölgenin değişen demografik özellikleri. Er ya da geç, Ortadoğu demokratikleşecek ve doğası gereği, halkın gerçek isteklerini yansıtmak için bir demokratik hükümete gerek duyulacak. Bu tür devletler, kamuoyu tarafından haksız, onursuz ve aşağılayıcı olarak algılanan dış politikalar sürdürmeyi başaramaz. Yıllar boyunca, bölgedeki birçok hükümet, dış politikalarını yürütürken halklarının arzularını dikkate almadı. Tarih defalarca gösterdi ki, gerçek, adil ve kalıcı bir barış yönetici elitler arasında değil, sadece iki halk arasında yapılabilir.
ARAP BİRLİĞİ’NİN TEKLİFİ DÜŞÜNÜLMELİ
İsrail’in liderlerine dar görüşlü taktiksel manevralara başvurmak yerine, barış sürecine stratejik zihniyetle yaklaşmaları için çağrı yapıyorum. Bu bağlamda, Arap Birliği’nin 2002 yılında gündeme getirdği barış girişiminin ciddi bir şekilde değerlendirilmesi gerekiyor. Söz konusu girişim, İsrail’in 1967 yılı öncesindeki sınırlarına dönmesi ve Arap ülkeleriyle diplomatik ilişkilerini tamamen normalleştirmesini öngörüyor.
Sürdürülemez statükoya yapışıp kalmak, İsrail’i sadece daha çok tehlikeye sokmaya yarar. Tarih, ulusların kaderini belirleyen en önemli faktörün nüfus olduğunu göstermiştir. Gelecek 50 yıl içinde, Araplar Akdeniz ve Ölü Deniz arasındaki nüfusun ezici üstünlüğünü ele geçirmiş olacak. Yeni nesil Araplar, demokrasi, özgürlük ve ulusal haysiyet konularında çok daha bilinçli.
Bu bağlamda, İsrail Arapların öfke ve düşmanlık deniziyle çevrelenmiş, parçalı bir ada olarak algılanmayı kaldıramaz. Birçok İsrailli lider bu zorluğun farkında ve bu yüzden bağımsız Filistin devleti kurulmasının zorunlu olduğuna inanıyor. İsrail’le yan yana yaşayan, saygın ve yaşayabilir bir Filistin, İsrail’in güvenliğini azaltmayacak, aksine onu güçlendirecektir.
TÜRKİYE YARDIMA HAZIR
Türkiye, İsrail-Filistin barış sürecine stratejik yaklaşıyor. Bunun sebebi Ankara’nın sadece barış içindeki Ortadoğu’nun kendi çıkarına olduğunu bilmesi için değil, aynı zamanda İsrail-Filistin barışının dünyanın geri kalanına da faydalı olacağını düşünmesi.
Dolayısıyla, Türkiye olarak yapıcı müzakereleri kolaylaştırmak için tüm çabamızı ortaya koymaya hazırız. Türkiye’nin, İsrail’in Aralık 2008’de başlattığı Gazze operasyonu öncesindeki yıllarda attığı adımlar, barışa ulaşma yönündeki kararlılığını gösteriyordu. Türkiye, İsrail komşularıyla barış sürecini devam ettirmeye hazır olduğu sürece, geçmişte oynadığı rolü oynamaya hazırdır.
Dahası, İsrail-Filistin barış süreci söz konusu olduğunda, ABD’nin uluslararası hukukun ve adaletin tarafında olma yönünde gecikmiş bir sorumluluğu inanıyorum. Uluslararası kamuoyu, tıpkı 10 yıl önce olduğu gibi, ABD’nin İsrail ve Filistin arasında tarafsız ve etkin bir arabulucu olarak rol almasını istiyor. Ortadoğu’da uzun süreli bir barış sağlamak, Washington’un İsrail için yapabileceği en büyük iyilik.
Filistinlilerle ve Arap dünyasıyla barış yapmadığı takdirde, İsrail’in yeni demokratik ve demografik dalgalarla baş etmesi neredeyse imkansız olacak. Kendi sorumluluğunun bilincinde olan Türkiye, yardım etmek için hazır bekliyor.
Haber Ara