Dolar

34,8687

Euro

36,6412

Altın

3.024,54

Bist

10.033,78

"Türkiye insanı, dünyaya çok güzel rol model oluyor"

Dünyanın 100 den fazla ülkesinde eğitim, hoşgörü ve diyalog eksenli faaliyetler yürüten Türk sivil toplum örgütlerinin dünya barışına katkı sağladığını belirten ABD Dışişleri Bakanlığı Müslüman Dünyası İlişkiler Temsilcisi Farah Pandith, "Türkiye ins

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-04-13 10:15:41

Dünyanın 100 den fazla ülkesinde eğitim, hoşgörü ve diyalog eksenli faaliyetler yürüten Türk sivil toplum örgütlerinin dünya barışına katkı sağladığını belirten ABD Dışişleri Bakanlığı Müslüman Dünyası İlişkiler Temsilcisi Farah Pandith, "Türkiye insanı, dünyaya çok güzel rol model oluyor." dedi.
Son dönemlerde ABD'nin İslam dünyası ve özellikle Türkiye ile ilişkilerine yakından bakmak, özelde bu coğrafyanın genelde ise ABD-İslam dünyası arasında geleceğin şekillenmesini gözlemlemek açısından büyük önem arz ediyor. Bu çerçevede ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'un Haziran 2009'da bu göreve atadığı Farah Pandith, Sidney ve Melbourne'deki Müslüman toplum kuruluşları temsilcileri ile görüşmek üzere geçtiğimiz günlerde Avustralya'ya geldi. ABD Dışişleri Bakanı Clinton'un Müslüman dünyası ile diyalogu genişletme vizyonunun yürürlüğe konmasından Sorumlu Temsilcisi Pandith, Avrupa'daki Müslüman toplumlara yönelik entegrasyon, demokrasi ve İslam politikaları üzerine çalışmış birisi. Farah Pandith, Müslüman dünyasına yönelik Bakanlığın bugüne kadarki çalışmaları ve izledikleri stratejileri, ABD'nin Müslüman dünyası ile ilişkilerinde gelinen noktayı, ABD'de ve dünyada Müslümanların karşılaştıkları sorunları ve Müslüman dünyası ile diyalog sürecinde Türkiye'nin rolüne ilişkin Cihan Haber Ajansı'nın sorularını cevaplandırdı. Avustralya' ya ilk kez gelen Pandith, ABD'nin Avustralya Konsolosluğu diplomatlarıyla Sidney'deki Cihan Haber Ajansı'nın ofisini ziyare ederek sorularımızı cevaplandırdı.

Avustralya ziyaretinizin kısa bir değerlendirmesini yapar mısınız?

Öncelikle bana böyle bir fırsat verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Bu, benim Avustralya'ya ilk gelişim. Buraya gençler, toplum liderleri ve diğer bazı önemli kuruluşlarla görüşmeye geldim. Bütün işim toplumu tanımak ve toplumla iç içe olmak. Başkan Obama, bütün dünyayla, bütün insanlarla diyalog kurmak ve onlarla haşir neşir olmayı öncelikli hedefleri almış durumda. Hillary Clinton da bu hedefler doğrultusunda benden özellikle 30 yaşın (çünkü dünyada Müslüman nüfusun çoğunluğu 30 yaşın altında) altındaki Müslümanlarla görüşmemi ve onlarla irtibat kurarak tanışmamı istedi. Avustralya'da bu genç Müslümanlar neler yapıyorlar, onların fikirlerinden, çalışmalarından nasıl istifade edebiliriz, birlikte nasıl bir işbirliği içerisinde olabiliriz bu konuları görüşmek üzere burada bulunuyorum. Bütün insanlığın yararına neler yapabiliriz onları görüşeceğiz.

ABD yönetiminin dünya genelindeki Müslümanlara ulaşmadaki stratejisinin ana parametreleri nelerdir?

Siz de biliyorsunuz ki, bu mesele Başkan Obama'nın öncelik verdiği konuların başında geliyor. Obama defalarca bu alanda kurulacak ortaklıkların önemini ve başkanlık yemin töreninde yaptığı konuşmada da dünya genelindeki Müslümanlarla yakınlaşmaya yönelik dileklerini ifade etmişti. Birkaç ay sonrasında sizin Meclisinizde de yaptığı konuşmada yine bu yöndeki mesajını; Müslüman toplumlara olan diyalogun, ortaklığın ortak saygı ve ortak çıkarlar doğrultusunda artırılmasının amaçlandığını tekrarlamıştı.

Sizin bu süreçteki göreviniz nelerdir?

Benim görevim de Dışişleri Bakanlığın'da bunu nasıl gerçekleştireceğini organize etmek. Sayın Clinton benden Müslüman toplumlar nezdinde özel temsilcisi olmamı istedi. Bu çerçevede dünya genelindeki büyükelçiliklerimizle birlikte o ülkelerdeki halk tabanına odaklanarak çalışıyorum. Hükümetler seviyesinde çok iyi iletişim kanallarımız var ancak bu halk tabanında bu denli sık yapılmıyor. Ben daha çok halkın perspektiflerini, fikirlerini dinleyerek nasıl bir ortaklık inşaa edebileceğimize konusuna odaklanıyorum.

'Nefrete karşı 2011 saat' kampanyasını başlattınız yanılmıyorsam. Yakında Türkiye' edeydiniz. Nasıl gidiyor bu kampanya?

'Nefrete Karşı 2011 Saat' kampanyası çok güzel bir kampanya oldu. Kampanyayı beraber yürüttüğüm arkadaşım Hannah Rosenthal ile çok önemli tecrübeler edindik. Hannah ile beraber geçtiğimiz Şubat ayında bu kampanyanın tanıtımını yaptık. Viyana'da düzenlediğimiz bu kampanyanın tanıtım programına Türk Büyükelçisi olmak üzere birçok ülkenin Büyükelçileri katıldı. Hepsi de çok güzel bir fikir olduğunu söylediler. Dünyada Müslümanlık, Hıristiyanlık ve Yahudiliğe karşı nefret dili hızla artış gösteriyor. Yani toplum içerisinde başka bir dine, kültüre ve ırka karşı tolerans, saygı ve hoşgörünün azaldığını görüyoruz. Sloganlardan böyle anlaşılıyor. 2010 yılında Hannah ile ben ABD delegasyonunu temsilen Kazakistan'da tolerans hakkında uluslararası bir konferansa katıldık. Ben Müslüman düşmanlığı, Hannah ise anti semitizm (Yahudi Düşmanlığı) ile ilgili konuşma yapacaktık ama Konferansta rollerimizi değiştirdik. Çok etkili oldu. Hannah'ın Müslümanları öven ve onları savunan konuşması çok etkili oldu. Normalde Yahudilerle ile ilgili konuşan birisinin Müslümanlık hakkında konuşma yapması çok hoşlarına gitti. Sivil toplum kuruluşları temsilcileri, akademisyenler ve konferansa katılan diğer yetkililer bizi tebrik ederek bu konuda daha neler yapabiliriz diyerek fikrimizi aldılar. Bu kampanya çok geniş kapsamlı bir kampanyadır. Daha çok genç nesle odaklanmış olarak çalışmaktadır. Ama kim olursa olsun, hangi yaşta olursa olsun destek olabilir zamanından, işinden boş vaktinden fedakarlık yaparak ve bir şeyler yapabilir. Ben facebook sayfamda genç insanlardan birçok güzel mesajlar görüyorum. Ben bir Müslüman'ım ama 10 saatimi bir Hıristiyan okulunda harcayabilirim, Ben Yahudi'yim ama 3-5 saatimi Müslüman bir okulda geçirebilirim şeklinde güzel mesajlar okuyorum. Şimdiye kadar bu kampanyanın tanıtımı için Azerbaycan, İspanya ve Türkiye'ye gittik. Çünkü bu ülkeler tarihsel işlevleri açısından çok önemli.

Türkiye'nin bölgede ve özellikle İslam dünyasındaki rolünü nasıl görüyorsunuz?

Türkiye'yi ziyaretim etmiştim. Çok muhteşem bir gezi oldu. İstanbul ve Ankara'da birçok gençlik grupları ile tanıştım, gençlerle sohbet ettim. Toplum liderleri ile tanıştık, gelecek hakkında konuştuk. Gençleri çok aktif, çok ilgili ve çok enerjik buldum. Türkiye'nin dünyada çok büyük roller üstleneceği kanaatindeyim. İstanbul'da çok ilginç ve önemli bir olayla karşılaştım onu da burada yeri gelmişken bahsetmek istiyorum. İstanbul'da bir ilçe de her gün 50 çocuk Belediye Başkanını ziyaret ediyor ve başkan da onlara pasaport veriyor. Bu pasaportla çocuklar Kiliseye, Sinagoga ve Camiye gidiyorlar. İstanbul, birçok farklı dinden insanın yaşadığı önemli bir şehir olduğu için bu yapılan faaliyetin de ne kadar önemli olduğu ortada. Türk insanı dünyaya çok güzel rol model oluyor.

ABD'nin Müslüman dünyasına ulaşmasında Türkiye'nin etkisi ne olur?

Türkiye çok güçlü bir ekonomiye sahip. Türkiye güçlü bir yenilikçi anlayışa sahip bunu vurgulamak isterim. Genç jenerasyon çok yaratıcı ve muhteşem işler yapıyorlar. Global seviyedeki karşılıklı iletişime ve diyaloga Türk gençleri dahil olmalılar

Dünyanın yaklaşık 100'den fazla ülkesinde eğitim hoşgörü ve diyalog eksenli faaliyetler yürüten Türk sivil toplum örgütlerinin dünya barışına katkısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çok kültürlülüğü benimsemiş, farklı dinler arasında diyalog kurmayı hedeflemiş dernekler ve yöneticileriyle görüştüm. Toplumda sosyal barışı ve uyumu sağlamaları adına çok önemli işler yapıyorlar. Dünyanın birçok ülkesinde tanıştığım Türk gençleri, Türk kökenli insanlar Türkiye'nin tarihi geçmişi, tarihi mirası ile gurur duyuyorlar. Aynı zamanda da bu insanlar kendi yaşadıkları ülkenin de bir parçası olduklarının farkındalar. Yaşadıkları ülkelerin değerlerine saygılı ve buralarda faydalı işler yapmak için çalışıyorlar.

OBAMA, İSLAM'A SAYGISINI İFADE EDEREK 'İSLAM'A KARŞI TAVIR ALMIŞ VEYA SAVAŞ AÇMIŞ DEĞİLİZ.' DİYOR

Obama hükümeti sizi ilk kez Dışişleri Bakanlığında danışman olarak atadı. Temel maksat, ABD ile İslam dünyası arasındaki ilişkilerin daha iyi bir noktaya gelmesini sağlamak. Geldiğimiz noktayı değerlendirir misiniz?

    Başkan Obama, Müslümanlarla her zaman diyalog içerisinde olunması, dostlukların geliştirilmesi ve irtibat halinde olunmasını istemiştir. Bu konu Başkan'ın öncelikli hedefleri arasında yer alıyor. Bu nedenle Hükümetin hemen hemen bütün alanlarında bunu hissedebiliyorsunuz. Yeni dostluklar inşa etmek, birlikte çalışmak ve insanlık adına çok önemli işleri birlikte başarmak ve paylaşmak istiyorsunuz. Bu uzun vadeli bir iş. Başkan her zaman biz ve onlar diye bir şey yok. 'Bizler' diyor. ABD'deki Müslümanların, ülkenin bir parçası olduğunu ve özellikle eğitim, toplumun güçlü olması ve insanlık adına faydalı işler yapma konularında iş birliği ve el birliği yapmanın önemini her fırsatta dile getiriyor. Açık bir şekilde İslam'a saygısını ifade ederek 'İslam'a karşı tavır almış veya savaş açmış değiliz.' diyor. Bu nedenle beraber çalışmamız çok önemli, dostlukları geliştirmek, diyalog ve gelecek nesillere güzel şeyler bırakmak için gençlerle iletişim halinde olmalıyız.

    Müslüman toplumların isteklerini iyi anladığınızı düşünüyor musunuz?

    Her ülkede karşılaştığım şey kimlik meselesi. Modern ve Müslüman olmak ne demek? Genç insanlar bunu internet üzerinden veya şahsen soruyorlar. Seyahatlerim esnasında insanları birleştirmeye çalışıyorum. Stokholm'de bir sosyal girişimci ile karşılaşırsam ve aynı fikre sahip Daka'daki bir insanı biliyorsam, onları sanal ortamda buluşturuyor ve yaptıkları büyük işin önemini vurguluyorum.

    Ne gibi talep ve olaylarla karşılaşıyorsunuz?

    Ben bu işimi yaparken çok ilginç olaylarla karşılaşıyorum ve çok ilginç insanlarla tanışıyorum. Gezdiğim ve edindiğim tecrübelere dayanarak genç insanların, genç neslin hep seslerini duyurma çabası içerisinde olduklarını gördüm. Bu nesil geleceğini umursuyor. Geleceği hakkında çok sorumlu ve geleceği ile ilgili bir şeyler yapmak için çok istekli. Aynı zamanda tarihini ve kendisinden önceki nesli de iyi tanıyor. Kendisini çok iyi ifade ediyor, çok açık bir şekilde ne istediğini iyi biliyor ve kendi fikirlerini sosyal paylaşım siteleri ile bütün dünya ile paylaşıyor. Virüs gibi birbirleri ile çok hızlı iletişim kurabiliyorlar

    Sizce Müslüman dünyasının şu ana kadar karşılaştığı en önemli problem nedir?

    Süreklilik arz eden bir konu var. O da genç jenerasyondaki kimlik arayışları. Dünyanın neresine gidersem gideyim 30 yaşın altındaki grupta gençler din ve kültür arasındaki farklılıkların neler olduğu yönünde bir kimlik krizinin oluştuğunu söylediler. Modern ve Müslüman olmak ne demektir? 12 Eylül'den beri Müslümanlar ya da İslam her gün gazetelerin ilk sayfalarında. Bu nedenle bu jenerasyon ailelerinden çok farklı bir ortamda büyüdü. Kafaları bu nedenle gerçekten karıştı. Dünyanın diğer yerlerinde olduğu gibi genç insanlar kimlikleri ile ilgili daha çok şey bilmek istiyorlar. Benim temaslarım sırasında duyduğum önemli bir husus bu oldu. İkinci olarak ise dünya genelinde birçok kişi "İslam dini ile İslam dini adını kendi politikaları adına kullanan şiddet yanlısı aşırılıkçıların arasındaki fark var" mesajının küresel alanda daha çok duyurulmasını istiyor. Bu noktada artan bir endişe var. Müslüman dünyasında çok küçük bir azınlık olan ve din adına bunları yapan teröristlerin ön plana çıkmaması için gerçek Müslümanların seslerini daha fazla duyurmamız ve buna daha fazla odaklanmamız gerekiyor. Başkan Obama bu konuda net bir ifadede bulundu: Amerika İslam'a saygı duymaktadır ve İslam'ın Amerika'nın bir parçası olduğunu açık bir şekilde belirtmektedir.
SON VİDEO HABER

Suriyeli çalıştıran esnaf şaşkın: 'Aha yabancılar da gitti!'

Haber Ara