Bir yanda Arap ülkelerindeki halk ayaklanmaları, Libya'ya saldırı, petrol fiyatlarındaki istikrarsızlık ve ekonomik kriz; diğer yanda kritik soruşturmalar, davalar, aramalar ve seçim süreci... Kamuoyunu yakından ilgilendiren bu gelişmeler televizyon, gazete ve internet gibi kitle iletişim araçları tarafından büyük bir merakla takip ediliyor. Medya kuruluşları da gelişmelerle ilgili toplumu bilgilendirmek için hızlı ve yoğun bir çalışma içinde.
TV ekranındaki iri puntolu 'son dakika' yazısıyla güne başlayanlar, akşamın ilerleyen saatlerinde aynı konunun tartışma programlarında çok yönlü ele alındığına şahit oluyor. Burada esas olan gelişmeleri uzmanlara yani konuya en hâkim olan isimlere yorumlatmak. Bütün haber kanalları bu arayışta olunca, olayları analitik bir şekilde yorumlayacak isim bulmak kolay olmuyor. İşte televizyonların imtihanı da burada başlıyor!
Farklı konuları aynı isimler yorumluyor. Konuyla ilgili uzman görüşüne önem verenler ise bir kişinin bu kadar farklı konularda uzmanlığına şaşırıyor.
Peki, bunun sebebi nedir, neden her gün aynı yüzleri ekranda görmek zorunda kalıyoruz? Tartışma programlarını hazırlayanlarla meseleyi konuştuk. Aslında hemen hepsi aynı soruna parmak basıyorlar. Hatta zaman zaman özeleştiri bile yapıyorlar. Ülke ya da dünya gündemini yorumlayacak entelektüellerin azlığından yakınıyorlar. 5N1K programının hazırlayıcısı ve sunucusu Cüneyt Özdemir, "Her pazartesi yeni bir gündem ile uyanıp hafta boyu tartışıyoruz. Bunu yaparken pek çoğumuz biraz gazeteci tembelliği biraz da Türkiye'nin sıkışmışlığından dolayı hep aynı isimleri ekrana çıkartıyoruz. Büyük yanlış..." diyor.
Sunucular, 'kanallar reyting alabilmek için tartışma oluşturan isimleri programa davet ediyor' algısını kabul etmiyor. Bunun yerine görüş beyan edecek isimlerin azlığından şikâyet ediliyor. Sözün özü, seyirci hep aynı simaları görmek istemiyor, programcılar alanında uzman kişileri bulmanın kolay olmadığını savunuyor.
***
Birçoğumuz gazeteci tembelliği yapıyoruz
Cüneyt Özdemir (5N1K): Türkiye'nin bıktırıcı bir gündemi var. Bir haftalık gündem dalgaları ile baş etmeye çabalıyoruz. Biz mümkün olduğu kadar farklı isimleri 5N1K'ya çıkartmaya çabalıyoruz ama kolay olmuyor. Yeni isimleri bulmak, televizyona çıkmaları için ikna etmek ayrı bir süreç. En azından ekrana çıkarttığımız isimleri aradan belli bir süre geçmeden programa davet etmiyoruz. Birbiriyle kavgaya tutuşan insanlardan çok, daha önce duymadığımız yeni sözler söyleyen insanların ekranda olmasını tercih ediyorum. Kavganın iyi reyting getirdiğini biliyorum ama reyting de haber televizyonculuğunda her şey değildir. Reytingle gelen reytingle gider, 20 yıldır ekrandayım, yıllar bana bunu öğretti.
Ağzı laf yapan televizyona çıkıyor
Çiğdem Anad (Doğrudan Siyaset): Son yıllarda her konuda ahkâm kesenlerden geçilmiyor. Ağzı laf yapan, üç beş satırlık bilgisiyle televizyon programlarında boy gösteriyor, atıyor, tutuyor. En çok bağıran, laf yarıştıran reyting topluyor. Türkiye'de hiçbir dönemde olmadığı gibi entelektüel sefalet hüküm sürerken, gerçek entelektüelleri programlara katılmaya ikna etmek zor oluyor. Sayısı zaten çok az olan entelektüeller, adeta kapışılıyor. Bazıları da bilenle bilmeyenin harmanlandığı programlara katılmayı reddediyor. Bu nedenle hep aynı isimleri televizyon programlarında görüyoruz. Maalesef Türkiye'nin kanaat önderleri en fazla yüz kişilik gruptan ibaretmiş gibi görünüyor. Tabii bir de 'konuşursam, gerçek görüşlerimi açıklarsam başıma bin bir bela gelir' korkusu var ki, bu korkunun pratikte boşa olmadığını biliyoruz. Bu korku televizyon programlarına katılımı sınırlıyor.
Alanında uzman, farklı isimler bulmak kolay olmuyor
Oğuz Haksever (Son Söz): Ekranlarda hemen her akşam tartışma programları var. Dolayısıyla bu kadar geniş bir tartışma ortamı olduğuna göre yelpazenin de geniş olması gerekiyor. Biz kamuoyunun keşfetmediği insanları ekrana çıkararak çeşitlilik sağlamaya çalışıyoruz. Hep aynı isimlere başvuranların kaygılarının bir bölümünün gerilim ortamı olsun ve reyting yapalım düşüncesinde olduğunu söyleyebilirim. Dolayısıyla hep aynı isimlere başvurmak durumunda kalınıyor. Bizde de bazı isimler peş peşe olabiliyor ama orada kaygı, değişik görüşleri ekrana getirebilmek. O konuda her bir tarafın görüşünü yansıtabilmek. Kaygı olunca da her tarafın temsilcisini getirmek ve değişik isimler üretmek kolay olmuyor. Bu yüzden bazı durumlarda aynı isimleri konuk etmek durumunda kalıyoruz.
Seyirci tanıdığı isimleri tercih ediyor
Ahmet Hakan Coşkun (Tarafsız Bölge): Türkiye'de kanaat önderlerinin sayısı çok değil ne yazık ki. Bu kişilerin önemli bir bölümü de tartışma programlarında yer almak istemiyor. Bu nedenle aynı isimlere yönelmek durumunda kalabiliyoruz. Seyircinin çok az bir bölümü hep aynı isimleri çıkarmamızdan şikâyet ediyor. Ancak elimizdeki verilere göre tanınmış simalar ekrana çıktığında o programlar daha fazla ilgi görüyor. Bir de ekran performansı diye bir durum var. Bilgili ya da uzman olmak yetmiyor. Konuğun ses tonuyla, vurgularıyla derdini iyi anlatması gerekiyor. Televizyon programcısı her ne kadar alanında uzman olsa da ekrana hiç çıkmamış, bu anlamda konuğu hakkında bilgisi olmayan bir kişiyi davet edip o riski almak istemiyor. Bu da yeni isimlerin ortaya çıkmasının önünde bir engel teşkil ediyor.
Zaman / Pazar