Mervan Bişara* Hayır, yapmadı. Suriyeli yetkililer tarihi bir konuşma sözü vermişlerdi. Bunun yerine yerine ‘kardeş lider’i destekleyen aynı parlamento korosu tarafından sık sık tezahüratlarla kesilen tumturaklı bir konuşmaya maruz bırakıldık.
En azından zalim olağanüstü hal kararnamesinin kaldırılmasını bekleyip diğer siyasi ve ekonomik talepleri önemsemeyenler için bile hayal kırıklığı olmuştur.
Şu günlerdeki isyanlar karşısında afallamak dışında bir şey yapmayan başkan Esad, ya kendi rejimine olan yaygın muhalefeti inkar ediyordu ya da daha iyi yaşam koşulları, sistematik yolsuzluk ve adam kayırmacılığın sona ermesi ve acil siyasi reformlar için yapılan çağrıların ciddiyeti karşısında kayıtsız kalıyordu.
Başkanın reformların çoktan yürürlüğe konulduğunu iddia edişindeki tereddütü başka ne açıklayabilir ki?
Esad tekrar tekrar ülkesinin demokrasiye tam olarak hazır olmadığını iddia etti. Bazıları onun belki de tam iktidardan feragat etmeye hazır olmadığını belirtiyorlar.
Reformlardan on yıl önce bahsetmiş olmasına rağmen, Suriye başkanı reformların 2005’te gündeme geldiğini fakat bölgesel gelişmelerden kaynaklı geciktirildiğini iddia ediyor. Bu reformların önünde hiçbir engel olmadığında ısrar ediyor.
Ancak bölgesel olarak yaygın isyanlara rağmen, Esad halk basıncına yanıt vermekte aciliyet görmüyor. Libya’da uluslar arası şiddete ve müdahaleye, devasa yıkımlara yol açan durumun karışıklığı açık ki çoğu Suriyeli ve Arab’ı Suriye’de daha fazlasına girişme noktasında geri durduracaktır.
Bununla birlikte, uluslararası bakımından Washington’dan gelen açıklamalar bu denli tehditkar değil. Aslında ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, yıkıcı Libya rejimine dikkat çekerken, Suriye’de potansiyel başkanlık sistemi reformlarından bahsetti.
Benzer şekilde, Libya meselesinde askeri müdahale konusunda hayli istekli olan Avrupalılar Suriye ve iç kargaşası konusunda sessiz kalıyorlar.
En son çengel ve asalarıyla rejime destek için sokaklar doğru veya yanlış yönetime bir kendine güven duygusu getirdi. Bahreyn’de olduğu gibi rejim dikkati siyasi ve ekonomik adalet çağrılarından uzaklaştırmayı denemek için Suriye’yi istikrarsızlaştırma peşindeki yabancı düşmanların mezhepsel savaşlar için kışkırttığını ileri sürdü.
Bunun ülkedeki reformların geleceği açısından anlamı nedir ki?
Esad’ın taraftarları başkanın büyük reformlar deklare etmediğini, çünkü onun halka birlikte, parlamentoda uygun tartışmalar yapılmadan anayasal değişiklikler için bastıran bir diktatör olmadığını iddia ediyorlar.
Diğer Suriyeli gözlemcilerse Esad’ın baskı altında uzlaşmaya gitmek istemediğini çünkü bunu Esad’ın siyasal anlamda kaldıramayacağı ve sonucunun da bir zayıflık gösterici olabileceği iddiasındalar.
Ama öyle görünüyor ki Suriye’de reform için bundan iyi zaman yok. Gerçekten de 11 Eylül’den İsrail’in 2008 Gazze işgaline, Irak’ın işgal edilmesine ve Lübnan’daki 2005-07 arasındaki karmaşıklıkların hepsi başkanın reformları uygulamayışının nedenleri olarak sunuluyor.
Esad Arap milliyetçiliği esintilerini sundukça halkının ona olan sadakatinin korunacağını sanıyor. Gerçekten de uzun bir zamandır Suriye’nin özgün Arap direnişleri nedeniyle Mısır ve Tunus’tan farklı olduğunu savundu.
Gerçeklikteyse Araplar artık ulusalcı sloganlarla yaşamayı sürdüremez. Arap milliyetçiliği somut siyasi ve ekonomik özgürlüklerle ve her bir Arap devleti için refah güvencesiyle desteklenmedikçe safi bir ilüzyon olmaktan öteye geçmeyecektir. Bu Arap devrimlerinin ne olduğu ve Suriye’nin Arap dünyasının parçası olduğunu da açıklar.
*El Cezire’nin önde gelen politika editörü Mervan Bişara’nın 30 Mart tarihinde El Cezire’nin internet sitesinde yayınlanan yazını Zeynel Gül İngilizce orjinalinden ETHA için çevirdi.