KOÜ'LÜ PROFESÖRÜN JAPONYA DEPREMİ DENEYİMLERİ -PROF. DR. ŞERİF BARIŞ: 'MARMARA
Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Jeofizik Mühendisliği Bölümü Yer Fiziği Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şerif Barış, 'Verileri gerçek anlamda
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-03-30 19:56:00
Japonya'daki deprem ve tsunami felaketi meydana geldiği sırada Milli Eğitim Bakanlığı ve Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA) işbirliğiyle başlatılan 'Okul Tabanlı Afet Eğitim Projesi' kapsamında Kobe'de bulunan Prof. Dr. Şerif Barış, izlenimlerini KOÜ Rektörü Prof. Dr. Sezer Şener Komsuoğlu ve bazı öğretim üyeleriyle paylaştı.
Barış, Prof. Dr. Baki Komsuoğlu Kültür ve Kongre Merkezi Karadeniz Salonu'nda, 'Sendai Depremi ve Etkileri' başlığı altında gerçekleştirdiği sunumda felaket anı ve sonrasında Japonya'da alınan önlemler, kriz yönetimi ve sürece ilişkin gözlemlerini aktardı.
Sunumunun ardından AA muhabirine açıklama yapan Barış, Japonya eğitim sisteminde afete ilişkin müfredat bulunduğunu, afet eğitimlerinin öğrencilere ve vatandaşlara yoğun olarak verildiğini bildirdi.
Kendisinin de afet eğitim sistemini incelemek üzere Japonya'ya gittiğini ifade eden Barış, Kobe'de incelemeler sürerken Sendai'deki depremin meydana geldiğini, yaklaşık 750 kilometre uzakta olmalarına rağmen sarsıldıklarını, afet sırasında ve sonrasında vatandaş, yerel yöneticiler ve kamu görevlilerinin neler yaptığını izleme fırsatı bulduklarını söyledi.
Bunun kendisi için ilk deneyim olmadığına işaret eden Barış, farklı dönemlerde iki yıldan fazla süreyle Japonya'da bulunduğunu, çeşitli üniversitelerde ortak araştırmalar yaptığını ve bu süreçte üç büyük deprem yaşadığını kaydetti.
'Edindiğim en önemli izlenim, halkın afete karşı ilk tepkisi, düzeni, afet sırasında ne yapması gerektiğini bilmesi, kargaşaya meydan vermemesi, verilen talimatlara uyması, bunun sonucu da çok büyük bir depremi, çok az can kaybıyla atlatmasıdır' diyen Barış, şöyle konuştu:
'Türkiye'nin 1840 ile 1970 yılları arasında anormal sayıda deprem geçirdiği, 1970'den sonra ise yalnızca Kocaeli ve Düzce depremleri olarak iki büyük deprem geçirdiğini görüyoruz. 1840'dan öncesine baktığımızda 1600-2000 yıllık deprem tarihinde Türkiye'de 6-7 büyük depremin meydana geldiği gerçeğiyle karşılaştık. Türkiye belirli dönemlerde çok aktif dönemlere giriyor, belirli dönemlerde de suskun döneme girerek enerji biriktiriyor. 1970'den sonra iki büyük depremimiz var. Bu bizim önümüzdeki yıllarda çok sık, çok büyük depremlerle karşı karşıya kalmayacağımızın belki de bir kanıtı. Belki diyorum, çünkü bu kesin değil, yaşayarak göreceğiz.
Bir deprem ülkesiyiz, afet yönetim sistemimiz, afete hazırlık planlarımızın olması gerekir. Afete karşı yaygın, uygulamalı, tüm vatandaşların katılacağı bir afet eğitim sistemi olması gerekir. Okullar, hastaneler ve devlet dairelerinin bu sistem çerçevesinde depreme dayanıklı yapılmış olması gerekir. '15-20 yıl sonra çok büyük bir deprem olacak, bu kesindir' diyerek insanları yanlış yargıyla yönlendirirseniz, hazırlıkları yapacak zaman kalmaz inancı doğar. Verileri gerçek anlamda izlediğimizde, geçmiş verilerden yararlanarak gelecekte olabilecek deprem olasılıklarını hesapladığımızda Marmara'da 7,5 büyüklüğündeki bir depremin 80 yılda olma olasılığı yüzde 60'lar bile değil. Zamanımız var, Marmara Bölgesini depreme karşı hazırlayacak önlemleri alabilecek zaman var. Hükümet, yerel yönetimler, vatandaşlar, sanayiciler ve medyanın buna el birliğiyle kesin karar verip bugünden başlaması gerekir.'
Çin ve Japonya'nın büyük depremlerden önemli dersler çıkarıp, yasalarını, yönetmeliklerini ve uygulamalarını buna göre değiştirdiğini, Türkiye'nin ise Marmara ve Düzce depremlerinden gerekli dersleri çıkarmadığını ileri süren Barış, 'Ülke olarak afetlerde kriz çözme becerimiz yüksek ancak afet yönetim sistemlerinin uzun vadeli planlarını uygulamakta maalesef yetersiz' dedi.
-ERKEN UYARI SİSTEMİNİN ÖNEMİ-
Japonya'nın tamamında erken uyarı sistemleri kurulu olduğuna, bu sistemin Türkiye'de ise yalnızca İstanbul'da kurulduğuna dikkati çeken Barış, erken uyarı sisteminin, sanıldığı gibi depremi önceden haber veren sistemler olmadığını, depremin yerini ve büyüklüğünü 1-2 saniyede belirleyerek, yıkıcı dalgalar gelmeden elektrik, doğalgaz sistemlerini ve nükleer santralleri kapatmak, trenler gibi çalışan makineleri durdurarak kaza ve yangınları önlemeye yaradığını bildirdi.
Barış, 'Marmara'da yapılması gereken, erken uyarı sistemlerinin yaygınlaştırılmasıdır. Depremden doğacak zararların, can kayıplarının en aza indirilmesi için bu sistemlerin kurulması gerekir. Öncelikle bunu Marmara'ya yaymak, ardından da ülke geneline yaymak bir zorunluluktur. Bu yalnızca bir ekonomik karardır, bu karar alındıktan sonra hayata geçirmek zor değildir' diye konuştu.
-TÜRKİYE'DE TSUNAMİ-
Prof. Dr. Şerif Barış, Türkiye'de tsunami olup olmayacağına ilişkin ise şunları söyledi:
'Tsunami, Akdeniz ve Ege Bölgesinin birleştiği bölge için çok büyük risk. Çünkü orada Japonya sistemine benzer bir tektonik rejim var. Dalma batma zonu dediğimiz okyanusal levha, karasal levhanın altına dalıyor, dolayısıyla deprem hareketi düşey yönde. Düşey yöndeki deprem hareketleri ve büyük kırılmalar tsunami yaratan en önemli etkilerdir. Marmara'da ise düşey yönde doğrudan fay yoktur. Hem düşey hem yanal hareketler vardır. Marmara'daki tsunamiler ancak deniz tabanında ve ya çukurluklarda biriken kumların kaymasıyla ya da Marmara depreminde olduğu gibi deniz dolgu bölgelerin batmasıyla oluşur. Dolgu bölgelerin kayması ikinci derece tsunamidir. Şahsi kanaatim, Türkiye'de hiçbir zaman Japonya'nın yaşadığı yüksekliklere sahip bir tsunami olmaz. Marmara Bölgesinde, bahsedilen 8-10 metre yüksekliğinde dalga yaratacak ne deniz tabanı mevcut ne kırılmalar bu tür mekanizmaya sahip ne de kırılmanın hızı büyük. Marmara Bölgesinde meydana gelecek tsunamiler genellikle ikinci derece tsunamilerdir. Bunların da yaratacağı dalgalar 3-4 metreyi geçmeyecektir.'
SON VİDEO HABER
Haber Ara