Esad özgürlük nezlesine tutuldu
Suriyelileri yöneten 'korku faktörü' başarısızlıkla sonuçlanırken, Esad reformlarda hızlı davranmalı, zira siyasetin akbabaları tepesinde geziniyor.
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-03-30 07:30:43
Albert Camus yaşasaydı, Arap dünyasını sarsan isyanları anlardı. Fransız-Cezayirli yazar ve düşünür, ‘Veba’ adlı eserinde, insanlığın durumunu belirlediğine inandığı derinlerdeki hastalığın alegorisini yapar. Özünde toplum (ve yerleşik siyaset), çürümüş ve absürddür. Libya’dan Mısır’a, oradan Yemen’e, milyonlar, bu hastalıklı gerçekliği idrak etme noktasında ve onu cesurca değiştirmeye çalışıyor.
Ortadoğu’yu etkisi altına alan ‘rejim nezlesi’ diye tanımlanabilecek salgının son kurbanı Suriye hükümeti. Hem sağaltıcı hem ölümcül olan bu metaforik salgın, bir gizli polis teşkilatı mensubunun copuna davranmasından daha hızlı yayılıyor. Bölgenin otokratları ve despotları, birbiri ardına özgürlük nezlesiyle yatağa düşüyor. Bir virüs misali, ağızdan ağıza, elden ele yayılıyor, bağışıklık sistemlerini çökertiyor. Devası da yok.
Sözcünün reddi
Şam’daki Beşşar Esad rejiminin gösterdiği belirtiler de bu teşhise uyuyor. Güney kenti Dera’da duvarlara yazı yazan bir grup çocuğun haylazlığı olarak başlayan mesele, ülkenin dört bir yanında yankı bulan geniş çaplı protestolara vardı.
Rejim, protestoları bastırmaya çalışıyor ve geçen çarşamba günü en az 37 kişi öldürüldü. Fakat bu, daha da büyük gösterileri tetikledi. Esad, tavizler verme yolunu da deniyor; sözgelimi olağanüstü hali ve medya üzerindeki kontrolü gevşetmeyi öneriyor, ancak şu ana dek pek bir işe yaramadı. Giderek daha fazla sayıda insan, Suriye toplumunu 51 yıl önce Guardian’ın eski Ortadoğu muhabiri David Hirst’ün ‘cumhuriyetçi monarşi’ dediği şeye biat ettiren ‘korku faktörünü’ yeniyor gibi.
Sayıları arttıkça muhalefetin talepleri de heyecan ve ölçek bakımından o oranda artıyor. Mısır ve Libya’da olup biten, keza şu an Yemen’de de olan bu. Diğer örnekleri izlediği takdirde, Esad’ın bir sonraki adımı İçişleri Bakanını veya belki bütün hükümeti görevden almak olacak. Suriye Devlet Başkanı’nın sözcüsü, cinayetlerden şahsi sorumluluğu reddetti bile. Christiane Amanpour’a röportaj verip reform vaat ettiğinde bu, Esad’ın zamanının dolduğunun kesin bir işareti olacak.
Esad sağ çıkabilir
Suriye’nin bir dizi nedenle henüz o noktaya gelmediğini ve belki hiç gelmeyeceğini söyleyen daha serinkanlı kafalar da yok değil. Suriye’nin ‘liderliğinin kaderini belirleyecek bir noktaya’ ilerlediği uyarısında bulunan Uluslararası Kriz Grubu (ICG) şunları söylüyor: “Sadece iki seçenek var. Biri, Suriyelileri rejimin ciddi reformalara istekli olduğuna ikna edebilecek riskli bir siyasi açılım. Diğeriyse, baskının artması, ki bunun kanlı ve vahim bir sonuca yol açması güçlü bir ihtimal.”
Fakat diğer analizciler gibi ICG de kamuoyunun gözünde nispeten popüler olduğu söylenen Esad’ın bu fırtınadan sağ çıkabileceğini öne sürüyor: “Süreç çok hızlı ilerlese de bu dinamikleri değiştirmek için hâlâ bir fırsat var. Halkın geniş bir kesimi (ki buna güvenlik aygıtının mensupları da dahil), Esad’ın öncülük yapıp çok geç olmadan çatışmaya alternatif önermesini bekliyor.” ICG’ye göre bu alternatif, Dera cinayetlerinin şeffaf biçimde soruşturulmasını, bütün siyasi mahkûmların serbest bırakılmasını ve anayasal reformlar için bir takvim belirlenmesini içermeli.
Esad hızlı davranmak zorunda kalabilir, zira halihazırda siyasetin akbabaları tepesinde geziniyor. Rejim, isim vermeden yabancıları karışıklık çıkarmakla suçluyor. Bu muhtemel görünmese de Bağdat, Riyad ve Beyrut’taki eski hasımlar, Esad’ın tökezlemesine gözyaşı dökmeyecek. Keza Washington da.
Perşembe günü Tel Aviv’de konuşan ABD Savunma Bakanı Robert Gates, Mısır tarzı bir ordu ayaklanması çağrısında bulundu ve şu ifadeleri kullandı: “Suriye hükümetinin aslında bölge çapındaki birçok hükümetle aynı durumda olduğunu söylemek isterim. Yani halkının çözüm bulunmayan siyasi ve ekonomik sorunlarıyla karşı karşıya. Bazıları bu meseleyle diğerlerinden daha iyi başa çıkıyor. Daha yeni Mısır’dan geldim. Mısır ordusu kenarda durdu ve halkın gösteri yapmasına izin verdi. Aslında bir devrime omuz vermiş oldu. Suriyeliler bundan ders almalı.”
Batı pişman olabilir
Alevi azınlığın hâkimiyetinden rahatsızlık duyan Suriye Kürtleri ve Sünnileri de bir altüst oluştan memnuniyet duyabilir. ABD Dış İlişkiler Konseyi’nden Steven Cook, olası dış faydaları işaret etmekte gecikmedi. Cook, İsrail-Filistin meselesini kastederek, “Suriye’de yeni, saygın bir hükümetin ortaya çıkması halinde bölgesel denge değişecek ve bölgesel barış şansı artacak” diye konuştu. Teoride demokratik bir Şam, Hizbullah ve İran için kötü, bu nedenle de Batı için iyi haber olacak.
Fakat Suriye’de devrimin beklenmedik sonuçlarından korkmak için çeşitli pragmatik ve stratejik nedenler de var: İlk akla gelenler, İsrail ve Irak sınırında istikrarsızlık; Batı’nın petrol pompası olan ve kendisi de özgürlük nezlesiyle boğuşan Suudi Arabistan için örnek teşkil etme ihtimali. Taşıdığı önem açısından Libya’yla kıyaslanmayacak bir ülke olan Suriye, iç çatışmaya, hatta iç savaşa sürüklenirse, hesapları yanlış çıkan Batılı güçler, Libya lideri Muammer Kaddafi’yle alelacele savaşa girip dikkatleri başka yöne çevirdikleri için pişman olabilir.
Radikal
SON VİDEO HABER
Haber Ara