Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Ölülerin dirilere hükmetmesi

TÜSİAD, yeni anayasa tartışmalarına önemli bir katkıda bulunan bir rapor yayınladı.

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-03-28 07:16:00

Ölülerin dirilere hükmetmesi

Prof. Dr. Ergun Özbudun ve Prof. Dr. Turgut Tarhanlı'nın eş-koordinatörlüğünde, çeşitli disiplinlerden 23 kişinin katılımıyla gerçekleşen yuvarlak masa toplantılarının neticesinde ortaya çıkan rapor, çarpıcı önerilerde bulunuyor.

Raporda hem Türkiye'de demokrasinin konsolidasyonuna hizmet edecek önerilere hem de doğrudan Kürt meselesinin çözümüne katkıda bulunacak cesur önerilere yer veriliyor. Genel olarak rapordaki tespitler ve öneriler, Türkiye'de bürokratik iktidarın gerilemesini, demokratik düzenin tahkimini ve toplumsal barışın teminini sağlayacak niteliktedir. Bu nedenle her bir önerinin üzerinde ayrıntılı bir şekilde durmak gerekir.

Kamuoyuna deklare edildikten sonra raporun en hararetli tartışmaları doğuran önerisi, değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelere ilişkin olan önerisi oldu. Raporda, Türkiye için asıl önem taşıyan hususun, "Devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu" şeklindeki hükmü korumak olduğu belirtiliyor. (s. 42) Buna göre devlet şeklini Cumhuriyet olarak belirleyen hükmün dışındaki bütün anayasal hükümlerin değiştirilebileceği ifade ediliyor. Bazı kesimlerce oldukça radikal bulunan bu öneri, iktidar ve muhalefet çevreleri tarafından tasvip edilmedi. AKP Grup Başkan Vekili Suat Kılıç, parti olarak mevcut Anayasa'daki değiştirilemez maddelerin değiştirilmesi gibi bir gündemlerinin olmadığını ve bu öneriye katılmadıklarını söyledi. Kılıç'a göre, yeni anayasada da değiştirilemez maddeler şimdiki gibi korunmalıydı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, değiştirilemez nitelikteki ilk üç maddenin Cumhuriyet'in kurucu iradesini yansıttığı, bu nedenle bunların değiştirilebilir hale gelmesini kabul etmeyeceklerini ifade etti. CHP'nin hukukçu kurmaylarından Şahin Mengü ise katıldığı bir televizyon programında, bu öneriyi Cumhuriyet değerlerine bir saldırı olarak gördüklerini belirtti. (Habertürk, Karşıt Görüş, 23.03.2011)

1924 ve 1961 anayasaları

1982 Anayasası'ndaki ilk üç maddenin "Cumhuriyet'in kurucu iradesi" olduğunu söylemek, toplumda sanki Cumhuriyet'in kuruluşundan bugüne kadar bütün anayasalarda bu maddelere yer verilmiş gibi bir algının doğmasına sebebiyet veriyor. Oysa bu yanlış bir algıdır, gerçek farklıdır. Cumhuriyet'in ilk anayasası olan 1924 Anayasası'nın 1. maddesi "Türkiye Devleti bir cumhuriyettir" hükmünü içerir. 1924 Anayasası'nın, anayasa değişikliklerini düzenleyen 102. maddesinin son fıkrasında ise yalnızca 1. maddenin değiştirilemeyeceği ve değiştirilemeyeceğine dair bir teklif verilemeyeceği belirtilir. 1961 Anayasası'nda da durum aynıdır. Anayasa'nın 1. maddesi "devlet şeklinin cumhuriyet" olduğunu kayıt altına alır, 9. maddesi ise devlet şeklini belirten hükmün değiştirilmesini ve değiştirilmesinin teklif edilmesini yasaklar. Açık olduğu üzere, 1982'ye gelinceye kadar, Türkiye'nin anayasal geleneğinde değiştirilemezlik sadece "devlet şeklinin cumhuriyet" olduğu ile sınırlıdır. Değiştirilemezlik zırhına kavuşturulan maddelerin sayısının artırılması 1982 Anayasası'yla başlamıştır; bu anayasa 4. maddesiyle, ilk üç maddenin değiştirilmesini ve değiştirilmesinin teklif edilmesini yasaklamıştır. Dolayısıyla bugünkü değiştirilemez maddelerin "Cumhuriyet'in kurucu iradesi" olduğu ifadesi, gerçeğe tekabül etmiyor. Bu maddeler, 1980 darbesinin eseridir ve ancak darbecilerin iradesini yansıtır.

Değiştirilemez maddelere yönelik eleştiriler

1982 Anayasası'nın değiştirilemezlik yasağını çok geniş tutması, öteden beri anayasa hukukçuları arasında ciddi tartışmalar yaratmış ve eleştiriye tabi tutulmuştur. Bülent Tanör, 1982 Anayasa koyucusunun gereksiz ve aşırı bir hassasiyet göstererek değiştirilemez sayılmalarına hiçbir gerek bulunmayan maddeleri de değiştirilemez hale getirmesini eleştirmiştir. Tanör'e göre, değişmezlerin sayısının artırılması ve kapsamının genişletilmesi son derece ciddi bir sorundur. Zira değiştirilemez maddeler vasıtasıyla "bir ülkenin yakın ve uzak geleceğinin dondurulmak ve ipotek altına konulmak istenmesi, gelişme ve insan aklına saygı gibi kavramlar açısından da gayet haksız ve zoraki bir dayatmadır. Herhalde kimsenin, Türkiye Cumhuriyeti'nin ebediyete kadar 1982 Anayasası'nın 2. maddesiyle Başlangıç bölümünde yer alan temel ilkelerle yönetilebileceğini ve yönetilmesi gerektiğini söyleyebilme hakkı yoktur; herhangi bir anayasa koyucunun kendini bu kadar basiretli ve ileriyi görür sayabilmesi mümkün değildir". (Bülent Tanör, İki Anayasa, Beta Basım Dağıtım, 1986, s. 167) Mümtaz Soysal, anayasalarda değiştirilemezlik sıfatı kazandırılacak hükümlerin çok titizlikle seçilmesi gerektiğini belirtmiştir. Soysal'a göre, dokunulmaz hükümler, ancak dokunulduğu takdirde devletin temel niteliğini değiştirecek derecede önem taşıyan maddelerle sınırlı olmalıdır. Bu bağlamda Soysal, 1924 ve 1961 anayasalarındaki düzenlemenin doğru olduğunu belirtmekte, 1982 Anayasası'nın ise çok fazla maddeyi ve kavramı (örneğin 2. maddedeki kavramları) değiştirilemezlikle muhafaza altına alınmasını sorunlu bulmaktadır: "Neresinden bakılırsa bakılsın, 2. maddedeki çıkmazların içinden çıkmaya olanak yoktur. Böyle bir çıkmazlar yumağını, değiştirilemezliğin temeli yapmak ise ortaya çıkabilecek hukuksal sorunları büsbütün çetrefilleştirmiştir." (Mümtaz Soysal, 100 Soruda Anayasanın Anlamı, Gerçek Yayınevi, 1992, s. 398)



Zaman

SON VİDEO HABER

Şam'daki saray yakıldı, eşyalar alındı

Haber Ara