Dolar

34,9484

Euro

36,7051

Altın

2.988,58

Bist

10.125,46

Bahreyn'de olaylar ve perde arkası

Arap Coğrafyasında bugün baş gösteren huzursuzluklar ve halk ayaklanmalar, görünen o ki, bütün Arap devletlerinde köklü değişikliklere neden olacak. Bu huzursuzluklar elbette bekleniyordu.

15 Yıl Önce Güncellendi

2011-03-24 22:42:22

Bahreyn'de olaylar  ve perde arkası
Sebahattin Arslan*

Huzursuzlukların ayaklanma ve rejimleri götürme noktasına getireceği hesap edilmemişti. Belki bizleri şaşırtan bu halk ayaklanmalarının bir diğer dikkat çekici noktası da çok kısa sürede bütün Arap Coğrafyasına yayılmasıdır. Araştırmacılar, gözlemciler, uzmanlar ve ülkelerin siyasileri dahil herkes şaşkın bir vaziyette Ortadoğu’yu başlangıçta seyretmeye başladı.

Libya olayı ile birlikte Ortadoğu’da ve Kuzey Afrika’da bir yüzyıllık dönüşüm yaşandığını kabul etmeliyiz. Bu dönüşüm bir coğrafya ile sınırlı kalmayacağı da muhakkak. Önümüzdeki aylarda ve yıllarda Orta Asya’ya ve Avrupa’nın bazı ülkelerine yayılacağını muhakkak gözle bakmalı, buna göre şimdiden kendimizi hazırlamalıyız.
Bu olayların arkasında dış güçler var mı yok mu gibi tartışmalar ve sorular hala devam ediyor. Benim kanaatıma göre, olayların arkasında dış güçler yok. Olayların organizatörleri arasında elbette Batılı kuruluşlarla bağlantılı insanlar olabilir. Ancak, olayların tamamen bağımsız geliştiği kanaatindeyim. Ortadoğu’daki hadiseler henüz bitmiş değil. Bilakis daha yeni başladı. Şu anda gördüğümüz, Mısır ve Tunus’ta yönetim değişikliğine neden olduğu, Libya liderinin de kanlı da olsa gideceği yönünde. Yemen, Cezayir, Bahreyn ve Irak’ın derinden etkilediğini görmekteyiz. Diğer ülke halkları da içerden yöneticilerine ciddi uyarılarda bulundukları görülüyor. Uyarı alanların arasında İran’ın durumunun kaygı verici olduğunu söylemek gerekir.

Biz bu yazımızda Bahreyn üzerinde durmak istiyoruz. Bahreyn’deki olayların perde arkası, Körfez Ülkeleri’ne etkisi, Bahreyn’in bizim için ne ifade ettiğini anlatmaya çalışacağız.
Bilindiği gibi Bahreyn bağımsız bir ada ülkesidir. Çevresinde Katar ve Suudi Arabistan bulunur. Denizin üstünde yapılan 20 Km. uzunluğundaki köprü ile Suudi Arabistan’a karadan bağlanmıştır. Yüzölçümü 665 km² dir. Nüfusu 2008’e göre 707 000’dir. Bunun bir kısmını göçmen işçiler oluşturur.Bahreyn nüfusunun tamamına yakını Müslümandır. Müslümanlardan Sünniler %45, Caferi mezhebine mensup Şiiler ise %55 olarak bilinir ( resmi kayıtlara göre).
Ada Hz. Peygamber zamanından beri İslam’ı kabul etmiştir. Arap Yarımadası’nın bir parçası sayılır. Halkı Araptır.
Osmanlı Devleti çok uzun bir süre bu bölgede hüküm sürmüştür. Bu nedenle Osmanlı Arşivlerinde Bahreyn’le ilgili çok sayıda önemli vesikalar mevcuttur. Bahreyn Katar gibi Basra Körfezi’ndeki stratejik konumu ve limanlarının önemi nedeniyle tabii kale gibi görüldüğünden, tarihte olduğu gibi bugün de Basra Körfezi ve Hicaz için önem arz eden bir ülkedir.
I.Dünya Savaşı sonrasında İngiliz himayesine giren ada, 1971 yılında bağımsızlığını kazanmıştır. Özellikle 1999’da iktidara gelen Kral Şeyh Hamad Bin İsa Al Halife, ülkesini yeniden yapılandırmak için hazırladığı Ulusal Eylem Senedi adlı bir metni 2001’de halk oylamasına sunmuş, aldığı %100’e yakın bir destekle ülkeyi kalkındıracak çok önemli adımlar atmıştır. Bahreyn’de 2002’den itibaren kurulan meclis, 40’ar kişilik Temsilciler Meclisi ile Kral tarafından atanan 40 kişilik Şura Meclisi’nden oluşmaktadır. Türkiye ile Bahreynarasındaki diplomatik ilişkiler 1973’te kurulmuştur.  
Bahreyn’de diğer Arap ülkeleri gibi başlayan sivil itaatsizlik devam ediyor. Göstericilerin taleplerinin nerelere kadar varacağını kestirmek henüz belli olmasa da, en son Krallığın sembolik olması taleplerine kadar vardı. Göstericilerin toplandıkları Başkent Manama’daki İnci Meydanı ve ana cadde her gün göstericilerle dolup taşıyor. Gösterileri organize edenlerin Şiiler olduğu bir gerçek. Talepleri ise daha fazla özgürlük, yönetimde daha fazla söz sahibi olma isteği.       
Bahreyn’de halk diğer ülkelere nazaran daha rahat. Devlet halkına birçok konuda karışmıyor. Hizmetlerin çoğu ücretsiz. Hayat yerli halka göre pahalı sayılmaz. Şiiler devletin güvenliği dışında başka yerlerde memur olarak çalışıyorlar. Bazı bakanlıklar Şiilerin elinde. Başbakan Yardımcısı, Sağlık Bakanı, Çalışma Bakanı, Dış İlişkilerden Sorumlu Devlet Bakanı gibi 5 bakanlık Şiilerin elinde. Şiilere baskı yapıldığından bahsedilen Bahreyn gibi bir ada ülkesinde sadece başkent Manama’da 500 Şii makamı var. Bunların her birinin büyüklüğü orta büyüklükte bir cami kadar. Şehre bir gezinti yapıldığı zaman bunlar rahatlıkla görülüyor. Camilerin sayısı bunun dışında. Şiiler istedikleri gibi eğitim kurumları kurabiliyorlar. Şii nüfusu da öyle abartıldığı kadar değil. İki yıl önce Bahreyn’de Şiilere sorduğumda, bana %60 olduğunu söylemişlerdi. Bahreyn uzun bir süredir Şiileştirilmeye çalışıldığı Körfez’i bilenler bilir. 1900’ün başında mevsimlik işçi olarak çalışan Şiilerin oranı %10’un altındaydı. İngilizlerin etkin siyaseti ile buraya dışarıdan getirilip iskan ettirilenlerle beraber Şii nüfus hızla yayıldı. Ayrıca Şiilerin çoğu bilinçli olarak çok eşlilikle nüfuslarını katladılar. Şu anki durumda Sünniler azınlık konumuna düştüler. Bahreynli Şiiler, yakın zamanda kurdukları örgütlerle çok sayıda darbe ve yönetime karşı suikast girişiminde bulundular. İran İslam Devrimi sonrasında İran’dan Bahreyn ve Körfez ülkelerine çok sayıda etkin din adamı gönderildi. Bunların faaliyetleri nedeniyle sınır dışı edilmeleri ile Ayetullah Müderrisi’nin himayesinde “ Bahreyn Özgürlük İslami Cephesi” kuruldu. Örgüt, 1981’de başarısız bir darbe girişiminde bulundu. Bunlardan sınır dışı edilen Ayetullah Ruhani ise Bahreyn’in İran’ın 14’ncü eyaleti olması gerektiğini dile getirmişti.
Bahreyn’de olup bitenler hakkında yerinde ciddi araştırmalar yaptığınız zaman, durumun çok daha farklı olduğunu görmeniz mümkündür. 15 Aralıkta bombalarla yakalanan 20’ye yakın kişi 16 ve 17 Aralık 2008’de Ulusal Bağımsızlık Bayramı kutlamalarında önemli yerlere ve kişilere bombalı eylemler gerçekleştireceklerdi. Bunlara bağlı olarak sonradan tutuklananların sayısı 176 kişiyi buldu. 9 Nisan 2009’da aftan önce tutuklular hakkında Şii Müslümanlara suçlular hakkındaki iddiaların doğru olup olmadığını sormuştum. Bana verdikleri cevap, iddiaların doğru olduğuyla ilgiliydi. Tutukluların bir kısmının da kesin idam edileceği düşünülüyordu. 11 Nisan 2009’da af çıktığı zaman Şiilerin böyle bir şey beklemediklerini söylemem gerekir. Çünkü tutukluların suçları belliydi. Doğrusu Bahreyn Kralı iyi bir jest yaptı ve herkesi şaşırttı. Ayrıca aftan önce ve aftan sonra Şiilerin Kraldan övgüyle bahsettiklerini birçok yerde şahit oldum.   İran’ın Tehditleri
İran eski Meclis Başkanı ve İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in danışmanlarından Hüccetülislam Ali Ekber Natık Nuri, İran Devrimi’nin yıldönümü nedeniyle 2009’un Şubat ayında Bahreyn’in hala İran’a ait olduğunu iddia etmişti.
Bu açıklama sadece Bahreyn’de bir deprem etkisi yapmamış, aynı zamanda Körfez ülkelerini de oldukça rahatsız etmişti. İran, bu açıklamadan sonra Bahreyn’in egemenliğine saygı duyduklarını açıklayarak olayı kapatmaya çalıştı. Ayrıca İran Cumhurbaşkanı Dışişleri Bakanı’nı Bahreyn’e göndererek ilişkileri normalleştirmek için gayret sarf etti. Bahreyn Dış İşleri Bakanı Şeyh Halit Bin Ahmed Al Halife’yi Tahran’a göndererek İran’la ilişkilerini sürdürmek istediklerini vurguladı. Bahreyn Dışişleri Bakanı meslektaşı Menuçehr Mutteki’yle basın toplantısı yaparak iki ülke arasındaki ilişkilerin önemine değinildi. Bahreyn Kralı’nın ve İran Cumhurbaşkanı’nın sağduyulu ve olumlu girişimleri neticesinde olay büyümeden kapandı.

Ali Ekber Natık Nuri ne söylediğini bilen, İran’da saygın ve ağırlığı olan biri. Ayrıca İran’ın Devrim Muhafızlarına ve merkezi güçlere yakınlığıyla bilinen Keyhan gazetesi genel yayın yönetmeni Hüseyin Şeriatmedari Temmuz 2007’de Bahreyn ve çevresindeki üç adanın İran’a ait olduğunu ileri sürmüş, bunun da tarihi belgelere dayandığını iddia etmişti. Şeriatmedari’nin de Hamaney’in danışmanı olması dikkat çekicidir. Birleşik Arap Emirlikleri kendi adalarının İran tarafından işgal edildiğini ileri sürdüğü sırada, İran buna Birleşik Arap Emirlikleri’nin de aslında İran toprakları olduğunu iddia etmişti. Bu açıklamalara baktığımız zaman, Körfez ülkeleri İran’ı kendileri için bir tehdit olarak görmeleri anlaşılır. Bu ülkelerde, Şii nüfusun üzerindeki İran’ın siyasi etkisi inkar edilemez.
Özellikle Dava hareketinin değişik ülkelerde kitleler üzerinde epey bir ağırlığı var. İran’ın Dava hareketini doğrudan desteklediği biliniyor.
Bahreyn’deki Şii ayaklanmasının arkasında İran’ın olmadığını iddia etmek gülünç olur. Bahreyn Krallığının küçük bir ada ülkesi olduğunu göz önünde tutulursa ve içerideki Şiilerin Bahreyn Devleti’ndeki hedefleri göz önüne alınırsa, Bahreyn Devleti’nin de geçmiş yıllarda aldığı tedbirleri makul karşılayabiliriz. Şayet Şiilerin tehditleri olmasaydı, yönetimin Şiilere olan yakınlığı daha fazla olurdu. 

Aşağıda vereceğim belge Başbakanlık Osmanlı Arşivinde geçen Katar ve civar şeyhlerinin tasdik ettiği Bahreyn’in, Al Halife ailesine ait olduğuna dair bir belgedir. Bu belge bir nevi bu ailenin tapusu gibidir. Bu belge 1885’e aittir. 1885’ten 120 yıl öncesine gidildiğinde 1765’ten beri Bahreyn’in bu aileye ait olduğu anlaşılır. Belgeyi olduğu gibi veriyorum.
  “Bahreynli yöneticiler olan Al Halife ailesinin talebi doğrultusunda   Bahreyn’nin ve topraklarının kime ait olduğuna dair bizden şahit olarak bildiklerimizi ve üzerimize düşenleri yerine getirmemizi sorduklarında cevabımız aşağıdadır:    Bahreyn’in kendilerine ait olan hakkı ilmimizin yettiği kadar ikrar edeceğiz.   İsimleri belgenin sonunda zikredilen bizler, içinde şüphe duyulmadan şahidlik ederiz ki, aklımızın yettiğinden beri ve babalarımızın ve dedelerimizin bildirmesiyle 120 yıldan beri Al Halifeye ait Bahreyn’ Al Halife’nin mülküdür . Bu aileden Al Abdullah ve Al Selman’a yarı yarıya taksim edilmiştir. Yarı onların yarı onların. Bütün Haracı ve bu emlaka ait her şey. Her iki taraf da hakkını ve hissesini biliyor. Uzun bir vakitten beri ellerinde ve kimse kimsenin hakkını gasb etmedi. Onlardan biri ölürse varisleri ondan miras alıyorlar.B u durum her iki taraftan kimseye gizli değil. Allahın huzurunda bu emaneti koruduk ve naklediyoruz. VE biz isimleri aşağıda geçenler mühürleri bulunanlar yukarıdaki yazılanlar hakkında şahidlik ederiz. Allah şahid olarak bize yeter.” 15 Ramazan 1303.   Aşağıda şahitlerin isimlerini metinde olduğu gibi veriyorum.  
محمود بن حمد// سعيد بن محمد //عبدالله بن عمر // شيخ سيف بن مهنا المسلم                  
عبد اللطيف بن محمد بن مالع //حسن بن مبارك بن بخيت //صمح محمد بن ماجد الخليفي  
صميح صالح بن ماجد الخليفي//علي بن ف بن محمد الثاني //شيخ عيسى بن زيد الدكرة  
  
عبدالله بن عبد الرحمن بوحندر//غانم بن حجي رميح // راعي البحرين :حمد بن حسن سليطي
  
حمد بن عبد الرحمن سليطي//راعي البحرين :صميح حمد بن خليفة//   
 راعي البحرين : سيد ابراهيم بن فازي//خالد بن عبدالله المسون//شيخ حسين المسلم  
  
شيخ شمسان المسلم //عبد الرحمن بن علي //شيخ عشيرة آل بوكواره عبد الرحمن بن ربيعة

اخية الشيخ عبد الرحيم بن عبد العزيز// شيخ عشيرة المهان رئيس الحق علي بن عبد العزيز
   سهد اخوه عبد بن راشد//عبدالله علي شيخ الوكره//حص حسن بن علي البحري 
 محمد الضامي البحري//حص عباس البحري //راعي البحرين : حص حسن// 
راعي البحرين :حص ابراهيم//راعي البحرين : سيد هاشم//راعي البحرين
: حص محمد بن خلف //حص جاسم بن خلف//سيد رضى//راعي البحرين : علي بن حسن بن حمال
الشيخ خليفة بن غميس//راعي البحرين : محمد بن عبد العزيز//راعي البحرين : راشد الرباني راعي البحرين :
عبد اللطيف الدوسري//حسن بن عباس//مكيسي بن مستاح//
راعي البحرين : حسن بن الحص عيسى//شيخ عشيرة هجر حمود بن شافي //

شيخ جابر المرضف // شيخ مجدي شريح                

الشيخ عبد الرحمن بن عادان      راعي البحرين : حص عبدان بن سماح عيسى بن طه           
راعي البحرين: علي بن حمد                   راعي البحرين : ابراهيم بن الحاج وزرف
*Timetürk Yazarı / Tarihçi

Haber Ara