Eczacıbaşı: Artık ikinci nesil reformlara hazırız
Bülent Eczacıbaşı, Türkiye'nin birinci nesil reformları artık arkasında bıraktığını belirterek, 'Bence Türkiye artık ikinci nesil reformlara hazır
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-03-21 00:23:54
Vitra ve Burgbad markalarıyla Frankfurt'ta düzenlenen ISH Fuarı'na katılan Bülent Eczacıbaşı, bir grup gazeteciyle sohbetinde ABD, Avrupa, Türkiye ekonomisi ile Ortadoğu ve Afrika'daki gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulunarak çeşitli konulardaki sorularını yanıtladı.
Ortadoğu'daki gelişmelerin nelere yol açacağını bugünden öngörmenin mümkün olmadığını, ancak enerji fiyatlarındaki artışların tüm dü nyada mutlaka etki yapacağını ifade eden Eczacıbaşı, Libya'nın Avrupa için önemli bir petrol ihracatçısı olduğunu, bu çalkantıların Suudi Arabistan'a sirayet etmesi halinde etkilerinin daha büyük olacağını, ancak bugün için öyle bir risk gör ünmediğini anlattı.
Eczacıbaşı, enerji fiyatlarından etkilenecek ülkelerin başında Tü rkiye'nin geldiğini, bölgede İsrail ve Güney Afrika gibi ülkelerin enerji fiyatlarına karşı çok duyarlı olduğunu ve Hindistan ile Güney Kore'nin de bu süreçte darbe alabilecek ülkeler olduğunu belirtti.
-CARİ AÇIK UYARISI-
Türkiye'nin geçen yıl çok olumlu bir büyüme süreci yaşadığını, ancak son yılların ortalama büyüme hızı açısından performansının parlak olmadığını ifade eden Eczacıbaşı, geçen yıl bu büyüme hızının beraberinde getirdiği olumsuzluğun cari açık artışı olduğunu ve açığın yüzde 6'nın üzerine çıktığını hatırlattı.
Eczacıbaşı, "Türkiye, bir önceki yılın birkaç katı düzeyinde bir cari açıkla karşı karşıya kaldı. Bu artış hızı geçen yılın son aylarında hızlandı ve yüksek büyüme hızını beraberinde getirdi. Geçen yılın artış hızını bu yıla projekte ettiğimizde, bütün yıl için bunun böyle devam edeceğini düşünürsek, Türkiye yüzde 8-9 cari açıkla karşılaşacak demektir" diye konuştu.
Türkiye'nin zaman zaman yüksek büyüme hızları elde etse de ortalama düzeyde hızla büyüyen ülke görünümünde olduğunu, yüksek büyüme hızlarının etkisinin yaşanan krizlerle giderildiğini dile getiren Eczacıbaşı, "Cari açık konusu çok önemli, hafife alınacak bir konu değil. Bundan artık bizim sanayimizin yapısını, ihracatımızın yapısını değiştirerek, rekabet gücümüzü artırarak muhakkak kurtulmamız gerekiyor. Bu kadar çok şey başaran Türkiye, muhakkak bunu da yapabilir, yapabileceğimizden kuşkum yok. Önemli olan hedefi çok net belirlemek ve doğru politikaları belirleyerek uygulamaya koymak. Bunun yapılacağına da inanıyorum ve sıranın da buna geldiğini düşünüyorum" dedi.
-MERKEZ BANKASI'NIN ÖNLEM PAKETİ-
Merkez Bankası'nın geçtiğimiz aylarda alışılmışın dışında farklı bir politika paketi oluşturarak ve deneysel bir yaklaşım ortaya koyduğunu dile getiren Eczacıbaşı, sıcak para girişlerini kontrol altına almak amacıyla bir yandan politika faizlerini indirdiğini, öte yandan karşılıkları artırarak enflastyonist etkileri sınırlamak istediğini kaydetti.
Eczacıbaşı, "Bunun ne ölçüde başarılı olacağını söylemek için erken. İlk gözlemler olumlu yönde oldu. Kurda sınırlı artış oldu. Bunun neticesinde ihracat rakamları çok olumlu gelişti. Ancak bu politika demetinin nasıl sonuç vereceğini, ö nümüzdeki aylarda göreceğiz. Biraz sabra ihtiyacımız var. Ancak yılın ilk yarısında yüksek büyüme hızı devam edecek. İthalat artışı devam ediyor. İkinci yarısında nasıl olacağı konusu çok net olmamakla birlikte seçimden sonra iş başına gelecek olan hükümetin bir miktar ekonomiyi soğutmak için bazı önlemler alacağını düşünebiliriz. Bu önlemler belki de Merkez Bankası'nın bugün uyguladığı yöntemlerin biraz ötesine geçebilir, daha geleneksel yöntemlere dönüşebilir. Merkez Bankası düzenleyici önlemler alabilir" diye konuştu.
Hükümetin sürdürülebilir büyüme için aldığı hedefin daha çok yüzde 5-6 aralığında bir cari açık gerektirdiğini ve bunun üzerine çıkmasını riskli bulduğunu ifade eden Eczacıbaşı, o nedenle bu senenin ilk ve ikinci yarısının birbirinden farklı olacağını, ancak büyümede bir sorun olmayacağı, hedefin üzerinde yüzde 6 civarında bir büyüme beklentilerinin olduğunu vurguladı.
Bülent Eczacıbaşı, enflasyonun belki hedeflerin biraz üzerinde gerçekleşebileceğini, yüzde 6,7 gibi hesapların yapıldığını dile getirerek, "Belki beklentinin biraz üzerinde bir enflasyonla 2011 yılını genelde olumlu sonuçlarla kapatmamamız için hiçbir neden görünmüyor" dedi.
-TÜRKİYE PEK ÇOK ŞEYİ BAŞARDI-
Son 10 yılda Türkiye'nin gösterdiği gelişime bakılırsa çok büyük bir değişim geçirildiğinin son derece açık olduğunu, Türkiye'nin pek çok şeyi başardığını ve "Türkiye bunları halledemiyor ve hiçbir zaman da halledemeyecek" dedikleri sorunları artık aştığını ifade eden Eczacıbaşı, şunları söyledi:
"Bir türlü düzelemeyen kamu finansmanı dengeleri, borç sorunu, Türkiye borcunu olumlu düzeylere çekerek sağlıklı bir kamu finansman yapısını elde etmeyi başardı. Bütçe açıklarını yüzde 3.5 düzeyine çekti. Bunu 2011'de daha da düşürmeyi, Maastricht kriteri olan yüzde 3'ün de altına düşürmeyi hedef alıyor. Bu açıdan pek çok Avrupa ülkesinden çok daha iyi bir noktaya geldi. Kamu borcu yüzde 40 düzeyi ile pek çok ülkenin altında bir noktada. Özelleştirmede çok yol aldı. Tekelleşmenin oluştuğu sektörlerde rekabeti sağlayan adımlar attı ve böylece serbest piyasaya işlerlik kazandırdı ve yatırım iklimini güçlendirdi. Yabancı sermaye girişlerini önceki yıllarda hiç düşünülemeyecek noktalara ç ekti. Enflasyonu kontrol altına aldı. 'Bütün yaşamımız enflasyonla mücadele ile geçecek' derken, enflasyonu kabul edilebilir düzeylere indirilebildiğini yaşadık. Daha pek çok başarı elde etti Türkiye. Serbest piyasa ekonomisinin kurumlarını güçlendirdi. Bağımsız ve çok iyi çalışan bir Merkez Bankası'na kavuştu. Yatırımcıya güven veren bir ortam oluştu."
-"İŞ ADAMLARINA GÜVEN GELDİ"-
Bülent Eczacıbaşı, iş adamı olarak bazı psikolojik faktörlerin çok önemli olduğunu düşündüğünü ve iki konuda iş adamlarına çok büyü k güven geldiğini belirterek, şunları söyledi:
"Bir tanesi kamu yönetimine yönelik güven geldi. Ciddi bütçelerin yapıldığı ciddi politikaların uygulandığı, tahminlerin, planların tuttuğu ve gerekli kararların zamanında ve doğru biçimde alındığı bir kamu yönetimi g örmeye başladı iş adamları. Bu çok büyük bir güven unsuru oldu yerli ve yabancı yatırımcılar açısından.
İkincisi de bir öz güven geldi. Biz bütün dünyada rekabet edebiliriz, biz çok uluslu şirketlerle de rekabet edebiliriz. Onlar Türkiye'ye mallarını ihraç etseler de onlarla da rekabet edebiliriz. Onların kendi ülkelerine gider yatırım yaparız, orada şirketler satın alırız, Ar-Ge de yaparız, inovasyon da yaparız, ürün de geliştiririz, ihracatımızı da artırırız. Bunları yapamamamız için bizim hiçbir nedenimiz yok. Biz sadece Türkiye'de mal satan, dışardan know how almadan hiçbir iş yapamayan şirketler değiliz. Böyle bir öz güven geldi. Bunların son derece önemli olduğuna inanıyorum. Tabii her şeyimizi halletmiş değiliz, sorunlarımız var. Her ekonominin sorunları var. Ama inanıyorum ki saydığım çok önemli değişimler... Bunlara birinci nesil reformlar diyebiliriz. Bunları Türkiye artık arkasında bıraktı. Bence ikinci nesil reformlara hazır artık Türkiye. Bu reformlar Türkiye'nin rekabet açığını kapatacak reformlar olmalı ve Türkiye'yi inişli çıkışlı büyüme sürecinden kurtaracak cari açık bağımlılığından korkusundan ve sıcak para bağımlılığından kurtaracak ve gerçek anlamda sürdürülebilir büyüme hızlarını mümkün kılacak reformlar olması gerekir. Bunlar için ortamı n hazır olduğunu düşünüyorum. Sağlam bir altyapımız var artık. Bu reformları gündeme getirmeliyiz. Ve bunları belki bu yılın ikinci yarısından itibaren uygulamaya koymalıyız diye düşünüyorum."
-İKİNCİ NESİL REFORMLAR-
Eczacıbaşı, bu reformların neler olduğuna ilişkin de şu bilgileri verdi:
"İş gücümüzü daha verimli kılmak için niteliksiz iş gücünün nitelikli iş gücüne çevirmek için eğitim reformunu gerçekleştirmemiz gerekiyor. Meslek eğitimi sistemimiz çalışmıyor. İlk ve ortaöğretim kalitemiz OECD standartlarının çok altında. İlk ve ortaöğretim meslek eğitimi kanalıyla ara iş gücü yetiştirmiyor. Elit yüksek öğrenim kurumlarına öğrenci yetiştiriyor. Bunların bazıları bu kurumlara giriyorlar, giremeyenler ortada kalıyorlar ve bu işsizlik sorununa niteliksiz iş gücü olarak katkıda bulunuyorlar. İlk ve orta öğretim kurumların ın kaliteleri arasında çok büyük farklar var. Bu kalite farkları istihdam piyasasına da yansıyor.
İkincisi enerji fiyatları. Enerji konusunda rekabet gücü açısından karşı karşıya bulunduğumuz engeller, elektrik maliyetinin sanayicimize getirdiği yükler, dünyada rekabet ederek ayakta kalmak durumunda olan sanayi kuruluşlarımız için büyük sorun oluyor. Bu konuda ciddi çalışmalara ihtiyaç var.
Üçüncüsü katma değer olan sanayileri geliştirmemiz, teşvik etmemiz gerekiyor. İhracatın da daha yüksek katma değer olan bir yapıya kavuşturulması gerekiyor. Burada çeşitli sektörler düşünülebilir ama Türkiye'nin çok avantajlı olduğu alanlar var. Endüstriyel tarım geliştirilebilir, muhakkak geliştirilmeli, turizm potansiyeli çok yüksek bir alan. Yazılım alanı son derece önemli bir alan. Markalaşmanın önemi çok açık. Markalaşmanın özendirilmesi, desteklenmesi katma değer açısından çok önemli.
Ar-Ge'nin teşviki, Ar-Ge açısından da hükümetimiz çok önemli girişimler, atılımlar yaptı. Bunların daha da ileri götürülmesinde fayda var. Ar-Ge'ye bütçeden yapılan desteklerin AB standardı olan yüzde 3 düzeyine çekilmesi hedef alınmalı, çok uluslu kuruluşların Türkiye'de Ar-Ge üsleri kurmaları, belki vergi önlemleriyle teşvik edilmeli ve Türkiye'de Ar-Ge'ye dayalı inovasyon iklimi muhakkak olmalı. Böyle bir atılımın artık Türkiye'de gündeme getirilmesi gerektiğini düşünüyorum."
Bir gazetecinin "Seçimden sonraki tabloyu nasıl görüyorsunuz. Başta basın özgürlüğü olmak üzere son dönemde hükümete hem içerde, hem dışarda eleştiriler var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?" yönündeki sorusuna Eczacıbaşı, seçim sonunda koalisyon ihtimalinin çok düşük göründüğünü, ancak yine de belli olmayacağını ifade etti.
Seçimden sonra ortaya çıkacak hükümetin önceliklerinin, Anayasa değişikliği önceliği de olabileceğini ve bu önceliklerin ekonomi yönetiminin önüne geçmesi gibi bir riskin de düşünülebileceğini ifade eden Eczacıbaşı, ancak ekonomi yönetiminin bugünkü gibi sağlam ellerde devam edeceğini düşündüğü için bu riski çok fazla görmediğini söyledi.
Bülent Eczacıbaşı, basın özgürlüğü konusunda hü kümete yönelik eleştirilerle ilgili bir soru üzerine de Türkiye'nin bölgesinde örnek ülke olması için pek çok neden olduğunu, Türkiye'nin kendi bölgesinde zaten ayrışmış bir ülke ama daha hala gelişmekte olan ülkeler sınıfını tam olarak geride bırakmış olmadığını anlattı.
Ezcacıbaşı, şöyle devam etti:
"Geçmişte müdahaleler yaşamış olması, demokrasinin kesintilere uğramış olması, bütün bu nedenler bir araya geliyor ve bizi birçok ülkeye göre üstünlüklerimiz olmasına rağmen, tam istediğimiz noktaya ulaştıramıyor. Ama ben daha çok ikinci nesil reformlar derken, ekonomi ve ekonomik yapıyla ilgili konular üzerinde durdum. Ama hiç kuşkusuz demokrasimizin kalitesi, hukuk devleti olmanın koşulları bunların içinde en ön sırada gelen konular..."
-"BAŞKANLIK SİSTEMİ ÖNEMLİ BİR TARTIŞMA OLACAK"-
Bülent Eczacıbaşı, seçimden sonra Anayasa tartışması ve başkanlık sistemi tartışmalarının başlayacağı yönündeki beklenti ve bu konulardaki görüşünün sorulması üzerine de Anayasa konusunun çok öne çıkması ve öncelikler arasında ağır basmasının "Ekonominin önceliklerini geriye iter mi?" diye bir endişe olabileceğini söyledi.
Son dönemde ekonomi yönetimine bir güven oluştuğunu, o açıdan bakıldığında her iki gündem maddesinin de kendi yolunda ilerleyeceği ümidini taşıdıklarını ifade eden Eczacıbaşı, başkanlık tartışması için bu aşamada bir şey söylemek istemediğini, gündeme geldiği zaman gereken hazırlıkları yaparak, özellikle içinde bulundukları kurumların da araştırma ve analiz olanaklarını değerlendirerek muhakkak görüşler ortaya koyacaklarını belirterek, "Türkiye için çok önemli bir tartışma olacak" dedi.
İşsizlik oranlarıyla ilgili bir soru üzerine de, burada bir yapısal sorunla karşı karşıya olduklarını, birçok sektörde nitelikli iş gücü açığı bulunduğunu, burada eğitim sisteminin nitelikli iş gücü yetiştirememesinin başlıca sorun olduğunu vurgulayan Bülent Eczacıbaşı, "Nitelikli ara iş gü cünü yetiştiren bir eğitim sistemine kavuşmamız lazım. Eğitime ayırdığımız kaynakları yeniden düzenlememiz lazım. Bu dengesizliği çözdüğümüz zaman işsizlik rakamlar ı muhakkak çok daha normal düzeylere inecek. Sözünü ettiğim ikinci nesil reformlar açısından en başta geleni bu olacak" diye konuştu.
Yapılacak reformların yatırımları artırıp artırmayacağı yönündeki bir soruyla ilgili olarak Eczacıbaşı, şöyle konuştu:
"Yatırımlar reformlarla bir ölçüde ilgili ama tek başına değil. Yatırım iklimini korumakla çok yakından ilişkili... Bu açıdan Türkiye'de çok önemli adımlar atıldı, sağlıklı, stabil yatırım iklimi Türkiye'de bü yük ölçüde oluştu. Bunun koşullarının korunması lazım. Ekonomik istikrar bunların en başta gelenlerinden biriydi. Türkiye 10 yıllarca yüksek enflasyon yaşadı. Yatırımları n önünde çok büyük bir engeldi. Bu artık eskisi gibi değil. Ancak yatırımcının önünde başka bazı soru işaretleri olabilecek faktörler, engeller var. Bunların birer birer ortadan kaldırılması lazım. Türkiye hem ekonomik, hem politik açıdan stabil bir ülke olarak görülüyor yatırımcılar tarafından... Ciddi bir ilgi var Türkiye'ye karşı. Türkiye'de yatırıma ikna etmek için eskiden biz yabancı kuruluşları uğraşırken, şimdi bu durumun çok değiştiğini gö rüyoruz. Onlar bizi birlikte yatırım yapmaya ikna etmeye çalışıyorlar Türkiye'de... Bölgenin kendine has özellikleri bizi nasıl etkileyecek? O da ilginç bir soru? Bölgeye ilişkin bazı soru işaretleri ortaya çıkıyor. Öte yandan Türkiye bunların içinde çok farklı olduğu için Türkiye bir avantaj kazanır. Bu dengenin nasıl oluşacağı da ilginç bir soru. Bir yanda Ortadoğu denince irkilen, korkan yatırımcılar, öte yandan 'Bu bölge çok büyük potansiyele sahip bir bölge ve burada da bir tek yatırım yapılacak ülke var o da Türkiye'dir diyen yatırımcılar'. Bunların da bizi nasıl etkileyeceğini göreceğiz."
-NÜKLEER SANTRAL TARTIŞMALARI-
Bülent Eczacıbaşı, "Sanayici olarak Türkiye'de nükleer santral inşa edilmesi fikrini benimsiyor musunuz?" sorusuna da, Japonya'da meydana gelen son olaydan sonra bunun çok tartışılacağını söyledi:
Türkiye'de önemli bir enerji sorunu bulunduğunu ve teknolojik imkanlara baktıkları zaman bu sorunun çözülmesi için nükleer enerjinin kaçınılmaz gözüktüğünü ifade eden Eczacıbaşı, şunları söyledi:
"(Nükleer enerjiden yararlanmayalım, nükleer santral kurulmasın) demek çok kolay. Ama bunu söylemeden önce biraz rakamlara bakmak lazım. Türkiye'nin enerji ihtiyacı nedir, nasıl sağlanabilir, bugün çok sempati duyarak sözünü ettiğimiz yenilenebilir kaynaklar acaba ne getirebilir, ne kadar sürede getirebilir, bunların fizibilitesi nedir? Bunlara çok dikkatli bakmak lazım. Böyle baktığınız zaman nükleer enerjinin çok önemli olduğunu görüyorsunuz. Ama riskleri de küçümsenecek gibi değil. Bu tartışmanın Türkiye'de çok daha açık ve şeffaf cereyan etmesi gerektiğini düşünüyorum. Nükleer santrallerin riskler, modern teknolojilerin sağladığı imkanlar, seçilen kuruluş yerinin özellikleri, bunlar çok ince değerlendirilmeli, gerekirse yatırımlar ertelenmeli. Bu sağlıklı değ erlendirmeler yapılmalı ve kamuoyuyla muhakkak paylaşılmalı. Bu bütün ülkenin karşılaşabileceği bir risk faktörünü içeriyor. Yapılması da yapılmaması da hepimizi ilgilendiriyor. Yapılmazsa da hepimizi ilgilendirecek riskler söz konusu, enerji yokluğu açısından. Yapılırsa da bu gibi beklenmedik olaylar sonucunda ortaya çıkabilecek ve bütün ülkeyi etkisi altına alabilecek, hatta ülke sınırlarının da çok dışına taşabilecek riskler söz konusu. Dolayısıyla bunlar mutlaka bütün detaylarıyla kamuoyuyla paylaşılarak, tartışılarak belki de referanduma götürülerek çözülmesi gereken şeyler."
-"TÜRKİYE'NİN EKONOMİ HEDEFİ GERÇEKÇİ"-
Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıba şı, komşularla sıfır sorun politikasının çok eleştirildiğini ama o ilkeyi iyi analiz ederek, bunu genel politika doğrultusu olarak görmek gerektiğini söyledi.
Bu politika tanımını Türkiye'nin bütün dünyayla barış aramasının bir başka ifadesi olarak aldığını ifade eden Eczacıbaşı, "Atatürk 'Yurtta Sulh Cihanda Sulh' derken ne demek istedi ise, aslında bir yerde onu demek istiyoruz. Biz barış içinde yaşamak istiyoruz komşularımızla. Benim açımdan bunun net ifadesi budur" diye konuştu.
Türkiye'nin 2023 yılında dünyanın 10 büyük ekonomisi aras ına girmesi hedefiyle ilgili olarak da Eczacıbaşı, bunun gerçekçi bir hedef olduğunu söyledi.
Eczacıbaşı, "Türkiye daha istikrarlı bir şekilde büyüyebilir. Bu inişlerden, çıkışlardan, zig zaglardan kurtulabilir. Bunu yapmanın yolları vardır. Türkiye bunu başaracak güçtedir. Pek çok şeyi başardı Tü rkiye. Bunu da muhakkak yapacaktır. Yaptığı zaman işte Türkiye o zaman orta büyüme hızlı ülkelerden, yüksek büyüme hızlı ülkeler düzeyine çıkacaktır. Bunu tasarruf oranlarını artırmakla yapmanın kısa dönemde pek geçerli olmadığını görüyoruz. Dolasıyla katma değerli ihracat gibi bu eksiğini Türkiye gidermek zorunda. Bunu yaptığı takdirde Türkiye o zaman istikrarlı, sürdürülebilir, yüksek hızla büyüyen ülkeler kategorisine girecektir" dedi.
Bir ülkenin ekonomik büyüklük olarak belli bir hacme ulaşmış olmasının o ülkenin gücünü ve uluslararası camiada yerini daha güçlü konuma getirdiğini ama yeterli olmadığını vurgulayan Eczacıbaşı, ülke insanının ne kadar zenginleştiğinin ve kişi başına düşen gelirle bunun dağılımını n çok önemli olduğunu söyledi.
-"GELİR DAĞILIMINDAKİ EŞİTSİZLİK"-
Eczacıbaşı, bu açılardan da Türkiye'nin ileri gitmek zorunda olduğunu, gelir dağılımındaki eşitsizliğin Türkiye'nin sorunlarından biri olduğunu bunun gelişmeyle birlikte düzelebileceğini ifade ederek, "Türkiye'nin büyük ekonomi olmasıyla sadece övünemeyiz. Dünyada ülkesinin ekonomisi çok büyük olup ama toplumu oluşturan bireyleri çok fakir olan ülkeler var. Türkiye böyle bir ülke olmak istemiyor" dedi.
Holding şirketlerine gelen yatırım talepleri olup olmadığı yönündeki bir soruya da Eczacıbaşı, bazı görüşmeler olduğunu ancak henüz açıklanabilecek düzeyde olmadığını, genelde bu yönde talepler olduğunu belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Hem kendi içinde bulunduğumuz sektörlerde, hem de Türkiye'ye gelen, araştırma yapan ve birlikte ortaklık yapabileceği kuruluşlar arayan ve bize de başvuran yabancı kuruluşlar var. Bunların sayısında son yıllarda çok belirgin bir artış var. Eczacıbaşı olarak anlattığım çerçeveden farklı değil bizim durumumuz. Biz de dışarı açılmak istiyoruz. Uluslararası bir oyuncu olmak istiyoruz. Bunu yaparken yüksek katma değerli bir sanayi sahibi olmak istiyoruz. Bunun yolunun markalaşmadan, inovasyondan geçtiğini düşünüyoruz. Sürekli yenilikler yapmak, kendi sektörünün en yenilikçi firmaları arasında bulunmak, yenilikçiliğini, kalitesini, sürdürülebilirliğe katkılarını her şeyini bütün değerlerini ifade eden markalara sahip olmaktır. Bu markalar kanalıyla da yüksek katma değer olan bir kuruluş olmaya çalışıyoruz. Bütün yaptığımız satın almalar ve yurt dışındaki girişimlerimiz de bu amaçlara yönelik."
AA
SON VİDEO HABER
Haber Ara