Bahreyn'deki eylemler şii değil, hak arayışı
Bahreyn'deki eylemlerin şii talebi gibi gösterilerek mehzapsel bir boyut kazandırılmaya çalışılıyor. Tartışmayı ele alan Londra’da Arapça yayımlanan Şark ül Evsat gazetesinden Tarık Elk Humeyid; 'Bahreyn halkının tamamı Şii değil. Şiiler gibi Sünniler de var. Ve her ülkedeki temel esas mezhep değil, yurttaşlıktır' dedi.
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-03-19 16:50:51
Körfez kalkan gücünün Bahreyn’e girişi, Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın uyarısını yaptığı gibi, yeni bir Kerbela olmayacak. Aksine bu güçler, aynı vatanın evlatları arasında bir Kerbela’nın yaşanmasını önlemek için. Zira Bahreyn halkının tamamı Şii değil. Şiiler gibi Sünniler de var. Ve her ülkedeki temel esas mezhep değil, yurttaşlık.
Erdoğan’ın “Yeni Kerbala’nın tehlikeleri, Müslümanlar arasında bölünmeyi arttırır’ sözü kabul edilemez. Zira Bahreyn kralı reformları yasalaştırdı ve Şiileri iyi bir konuma getirdi. Dolayısıyla Bahreyn kralının görevi, ülkesini mezhepçi şantaja boyun eğdirmek değil, Şiiler gibi Sünnileri de ülkesinin evlatlarından korumaktır. Aslında Erdoğan’ın İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad’ı Bahreyn gibi barışçı bir Körfez ülkesine müdahalesinin ve asıl İran’da bir Kerbela yaşanmaması için ülkedeki Sünni haklarını görmezden gelmenin sonuçlarına dair uyarması evla olurdu. Zira Körfez halkları, kendi oluşumlarına karşı aşırılıkçılıkla tanınmamakta.
Liderlik arayışındakiler
Erdoğan, Libya ve Mısır’da liderlik rolü yani neo-Osmanlıcılık arayarak farklı biçimde hareket etti. Erdoğan, Mısır’da İhvan’la koalisyonun kolay olacağını biliyor. Dolayısıyla Mısır devriminde değişimi destekleyerek, Türkiye’nin rolünü güçlendirme fırsatı buldu. Libya’daysa, Kaddafi’nin kendi halkını ezerek galip geleceğine inandığı kesin. Dolayısıyla bölge liderliğine soyunan Erdoğan, Arap-Libya ilişkilerinin kopukluğunda, Libya’nın çözüm babası olmak istiyor. Yani Erdoğan’ın hedefi ticaret değil, neo-Osmanlıcılık. Zira ticaret ilkesinde kararlı olsaydı, Saddam Hüseyin’e karşı veya nükleer dosya sorurunda İran’a karşı ABD’nin yanında durur, İsrail’le ilişkilerini gerginleştirmezdi. Sorun ticari olsaydı, Türkiye’nin çıkarı Körfez kalkan gücünün Bahreyn’e girişini eleştirmek yerine Körfez ülkelerinin yanında durmasında olurdu.
Erdoğan’ın asıl isteği, liderlik. Siyasi fırsatçılık diye de adlandırılabilir. Bütün bunlar bir neo-Osmancılık arayışından ibaret, ancak görünen o ki Körfez ülkelerinin hareketi, Türkiye, İran, ABD gibi ülkelerin kafasını karıştırdı. Körfezlilerin bir bütün olarak hareket etmesi, İran veya Türkiye’nin en son istediği şey. Bütün dertleri, varsa yoksa bölgede liderlik arayışı.
(Tarık Elk Humeyid, Londra’da Arapça yayımlanan Şark ül Evsat gazetesi, Genel Yayın Yönetmeni, 18 Mart 2011)
SON VİDEO HABER
Haber Ara