Fas demokrasisi ve Sahra'nın geleceği
Fas’ta köklü bir reform olasılığı, her durumda, Kuzey Afrika ve Orta Doğu’daki daha geniş yansımaları sorusunu da doğurmaktadır.
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-03-16 11:17:51
Ahmet Charai* / TİMETURK
Son 3 aydır, Arap devlet başkanları kendi ülkelerindeki kitlesel protestolara ya kaçarak ya da savaşarak karşılık verdi. Mısır’ın Mübarek’i ve Tunus’un Ben Ali’si koltuklarının savunulamaz olduğuna karar verdiler ve derhal iktidarı bıraktılar. Bu arada Cezayir, Bahreyn, Yemen’de ve en sert şekilde de Libya’da hükümdarlar, iç ayaklanmayı sert şekilde bastırarak otoritelerini eski haliyle sürdürmeye ve uygulamaya çalışıyor. Tüm bu durumlarda, Arap liderleri üçüncü seçeneği göz ardı etmiş gibi görünüyor: Siyasi sistemde ciddi, agresif reform yoluyla erki halklarıyla paylaşmak.
Bu haftaya kadar durum böyleydi. Fas Kralı VI. Muhammed, tam da bunu yapmaya halkına söz verdiği şaşırtıcı konuşmasını yapana dek yani. Ülkedeki taraftarları anayasal reform için yeni planı “Kral’ın Devrimi” olarak adlandırırken, şüpheciler sözlerinin gerçekten yürürlüğe konulup konulmayacağına dair endişelerini seslendirdi. Fas toplumunun çoğunluğu kralın önerilerine heyecanla karşılık verirken, bazıları tenkitçi kaldı. Monarşiyi devirip yerine İslamcı bir rejim getirmeyi hedefleyen İslamcı grup Adl- ve’l-İhsan (Adalet ve İhsan) planı peşin olarak reddetti. Genç göstericilerin de küçük bir kısmı da aynısını yaptı. Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da süren ayaklanmanın ışığında, Fas liderinin yeni yaklaşımı incelemeyi hak ediyor. Gerçekte ne önerdi? Tutacağına dair olasılıklar nedir? Bölgenin geri kalanı için ne gibi anlamları olur? Her soru Batı Sahra üzerinde Cezayir ve Fas arasındaki uzun zamandır kaynayan ihtilaf nedeniyle daha da karmaşık hale geliyor. İhtilaflı çöl toprağı üzerindeki tansiyon, son otuz yıldır her iki ülkedeki siyasi ve ekonomik kalkınmaya taş koydu ve kralın yapacağı herhangi bir siyasi girişim bir şekilde Sahra’nın geleceğini de adreslemeli.
Kırk yedi yaşındaki kral, yeni planını geçen Çarşamba ulusal televizyon kanalında açıkladı. Yanında oğlu ve kardeşiyle, otoritesini seçilmiş parlamentoya karşısında azaltacak, güçler ayrımını etkinleştirecek, bireysel özgürlükleri koruyacak ve yönetimi ülkeye daha eşit olarak dağıtacak yeni bir anayasa çağrısı yaptı. Plana göre, yürütmenin kontrolü altındaki yargı, bağımsız bir güç statüsüne yükseltilecek. Seçilmiş bir başbakan, kral tarafından artık atanmayan, hükümetinin yürütme kanadının ekseri yönleri üzerinde söz sahibi olacak. Yeni yasa değişiklikleri bireysel haklar ve cinsiyet eşitliğini koruma altına alırken Berberi ana dilini de Arapça yanında resmi dil haline getirecek. Son olarak, ilk kez, bölgesel seçilmiş kişiler, bölgesel konularda esas karar-verici merci olarak atanmış valilerin yerine geçecek.
Bu sözlerin güvenilirliği üç şekilde değerlendirilebilir: ilkin, monarşinin reform uygulamadaki siciline bakarak; ikinci olarak, Fas halkının kralın sözlerini tutacağına inanıyor mu; üçüncü olarak, seçilmiş erkin “bölgeselleşmesi” aynı şekilde Sahra’ya da uygulanacak mı ve bu uzun zamandır var olan ihtilaf için ne anlama gelecek.
Öncelikle, sicile bakacak olursak, 1999’da tahta geçen Kral VI. Muhammed gerçekten de ülkenin yönetimiyle ilgili önemli değişiklikler gerçekleştirdi. Muhalefet partilerini sürgünden dönmeye ve parlamento siyasetinde ve hükümette güçlü bir rol oynamaya ikna etti. Krallık boyunca, yurttaş liderliği, kadınların güçlendirilmesi ve fakirlere yardımı teşvik eden sivil toplum kuruluşları ağı oluşturdu. Arap dünyasında ilk-kez, babasının rejiminin zulmüne karşı insanların sıkıntılarına çözüm bulmak için Gerçek ve Uzlaşı Komisyonu’nu oluşturdu. İdealinden uzak olmasına rağmen, kurbanlarına acılarının tazmin ederken aynı zamanda komisyon monarşinin tarihi zulmüne resmi kabullenme sağladı. Krallık bilahare bireysel özgürlükleri desteklediği için uluslararası insan hakları örgütlerinden övgüler aldı. Öte yandan, kralın tenkitçileri, monarşinin terör-karşıtı önlemler adı altında kilit reformlarda bir geri dönüş gözlemledi. Her şeyi göz önünde tutarsak, yaldızlı pekiyi olmasa da kral reform sicilinden geçer not alır diyebiliriz.
Fas halkının kralın önerisine güveni açısından, ikincisi, görece olarak daha güçlü görünüyor. Bazı İslamcı gruplar konuşmasını reddetseler dahi, parlamentodaki seçilmiş muhalefetin kilit üyeleri, anayasal reform için taleplerinin göz önüne alınmasını övdü. Ülkenin gençliğine gelince, kralın konuşmasının ardından ayaklanma görünür şekilde azaldı. Casablanka ve Rabat caddelerinde, çok az insan sokaklarda ve kralın kovulmasına dair neredeyse hiçbir çağrı yok. Günümüz Arap dünyasının kalabalık ülkeleri arasında bu seviye sivil barış eşsiz.
Üçüncüsü, belki de planın güvenilirliği ve başarısının kilit taşı, önerilen siyasi reformlar ile Sahra ihtilafı arasındaki etkileşim sorusu. 2007’den beri Fas hükümeti, Cezayir’in ayrı bir devlet talebine ödün olarak Sahra halkına otonomi öneriyor. Sahra ihtilafını takip edenlerin bildiği gibi, Sahra halkının çok küçük bir kısmı tüm Sahra bölgesini kontrol etmeyi amaçlayan Polisario milisleri yönetimindeki Cezayir topraklarındaki mülteci kamplarında yaşıyor. Fakat şimdi kralın reform gündemi, BM’de Cezayir ve Polisario ile siyasi görüşmeleri yakalamış görünüyor. Her şey bir kenara, kralın atanmış valilerin otoritesini seçilmiş bölgesel konseylerle değiştirecek yeni planının etkilerini bir düşünün. Fas, Cezayir ve Polisario arasında bir anlaşma olsun ya da olmasın, Fas’ın Sahra bölgesinde seçilmiş bir konsey, gerçekte, Sahra otonomisi anlamına gelecektir. Bu olasılık kralı yeni planının monarşiye jeopolitik olduğu kadar yurtiçi riskler getirdiğini vurguluyor. BM’de Cezayir’le bir barış anlaşması olana dek Kralın böylesi riskleri alması aşırı derecede zor olacaktır. Böylesi bir anlaşma Amerika ve Avrupa desteğine de ihtiyaç duyacaktır.
Fas’ta köklü bir reform olasılığı, her durumda, Kuzey Afrika ve Orta Doğu’daki daha geniş yansımaları sorusunu da doğurmaktadır. Kralın planı diğer ülkelerdeki otokratların izleyebileceği yeni bir model olacak mı? Fas dışındaki Arap gençliği arasında, onların liderlerinin benzer reformlar sözü verme beklentisini ortaya çıkaracak mı?
Bu sorulara verilecek cevaplar, ülkeden ülkeye çarpıcı şekilde değişiklik arz etmektedir. Örneğin, Bahreyn’de, Fas kralının konuşmasının etkisi, göstericilerin kendi krallarından benzer sözler talep etmesini yüreklendirecektir. Aynısı Ürdün krallığı için de geçerli olabilir. Fas’taki otokrasinin gevşemesi Cezayir, Suriye ve Yemen gibi askeri cumhuriyetlerdeki köpüren tansiyonu düşürecek değildir. Cezayir’i söylemiyorum bile. Ancak bu ülkelerdeki devlet başkanları için, Fas girişimi savaşmak ya da kaçmak dışında uygulanabilir bir alternatif sağlayabilir. Bu her liderin yapması gereken bir seçimdir: ne kadar riskli olursa olsun, ne sonuç çıkarsa çıksın, güçlerini halkının hizmeti için kullanmak.
*Ahmet Charai, Fas’ta ulusal yayın yapan Med Radyo’nun yöneticisi ve haftalık Fas gazetesi L’observateur yayıncısıdır. Ayrıca Dış Politika dergisinin Fransızca baskısını da yayınlamaktadır. Dış Politika Araştırmaları Enstitüsü Mütevelli Heyeti ve Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi Tavsiye Kurulu’nda görev yapmaktadır.
Bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.
Haber Ara